23 Ocak 2008 Çarşamba

TRAFİKTE "SIFIR TOLERANS" VE ÖTESİ


TRAFİKTE
“SIFIR TOLERANS”
VE
ÖTESİ…

Galip BARAN -Bilinçolog

HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencilik ve Yolsuzlukları Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı
Sayın Yalçın Pekşen, bir makalesinde, New York Belediye Başkanının kentin sorunlarını çözmek için işe trafikten başladığını, kırmızı ışıkta geçen, park yasaklarına uymayan, ters yola girenlere “sıfır tolerans” adı verilen bir uygulama başlatıldığını, en küçük trafik suçunda (yayalar dahil) hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmadığını, böylece sadece trafik değil, asayiş konusunda da belirgin bir düzelme sağlandığını yazmıştı. (Akşam/ 28.10.1998)

Bu sonucun nedenleri şöyleydi: Trafik suçu polis otoritesine karşı işlenen suçların en hafifi gibi görünüyordu; bu suçu işleyen cezasız kaldığını görünce, devlet otoritesine karşı çıkmanın cezasız kalacağı duygusuna kapılıyordu. Daha büyük suçları işlemeye kalkışıyordu. Oysa, bu suça bile ceza verildiğini görenler, daha büyüğüne cesaret edemiyorlardı. İnsan beyni böyle çalışıyordu…

Sayın Peşken bu örnekten yola çıkarak sözü Türkiye’ye getiriyor ve asayiş sorununu çözmeye Susurluk’tan başlamamızı, kaçak yapılaşmayı önlemeye 135 metre yükselen Gökkafes’ten sonra eğilmemizi hatalarımızın örnekleri olarak gösteriyordu.

Yapılaşma sorununu önlemede, işe, kavun-karpuz sergilerinin yıkılmasından başlanmasını öneriyordu. Bu soruna dahi, “sıfır hoşgörü” ile yaklaşılan bir ortamda kimse gecekondu kurmaya cesaret edemeyecekti. Gökkafesler ise akla bile gelmeyecekti. En güçsüzlerin bile devlet otoritesine karşı gelebildiği bizim düzenimizde, biraz daha ensesi kalınlar akla gelemeyecek suçları göze alabiliyorlardı…

New York Belediye Başkanı açısından durum böyleydi. Ancak ben, Türkiye’deki durumu, kendi açımdan bakarak gözler önüne sermek istiyorum:

Trafik,1989 yılında çevre ile başlayan “okul dışı eğitim” çalışmalarımızın üçüncüsüdür. 1996 yılında, Bodrum Yerel HABİTAT Konferansı ile eşzamanlı olarak, Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını “örnek kural” seçerek yayalarla ilgili trafik ışıklarıyla donatılmış kavşaklarda başlattığımız bu çalışmanın içe, bize, özellikle de bana dönük boyutunda beklentilerimizin ötesinde sonuçlar aldık, aklımıza hayalimize gelmeyecek özellikler kazandıksa da, dışa yani topluma, ülkeye, devlete dönük boyutunda, YERİMİZDE SAYDIK bile diyemeyiz.
NEDEN?

Bu “OYUN”nun baş aktörü Galip Baran yani ben, ne Belediye Başkanı, ne de Emniyet Müdürü değildim. Olsaydım, halen Ankara Emniyet Müdürü olan Ercüment Yılmaz beni, gözaltına ALDIRAMAZDI.
(Milliyet/ Kırmızı ışık eylemcisi gözaltında /22.04.1998)
10. Cumhurbaşkanı Sezer, Başbakan Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu gibi büyükler(!)imize, bize destek vermeleri için başvurmak, onlara YALVAR YAKAR olmak zorunda kalmazdım. Çalışmamızda zaman zaman yer alan duyarlı insanlar, gözaltına alındığımı görüp, duyup “bir yere varacağı yok”, “faydası yok”, “boşuna uğraşıyoruz” demezlerdi.
Bizi terk etmezlerdi.
Beni yapayalnız bırakmazlardı.
YERİMİZDE SAYMAZDIK…

Aksi olsaydı, yani Sayın Yılmaz KÖSTEK olmasaydı. Ya da diğer büyükler(!)imiz DESTEK olsalardı, işte o zaman, bu milletin kanını kurutan “her şeyi devletten bekleme yasası” hükmünü icra ederdi. HİYERARŞİ işlerdi. Milli Eğitim Bakanı bu çalışmada geliştirdiğimiz “trafik sorununu halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma” projemizi ciddiye alırdı.
Proje, M.E.B.Talim Terbiye Komisyonu dolaplarında uyutulmazdı. İlk ve orta öğretim okulları müfredat programına uygulama dersi olarak konurdu. Trafik sorunu TERÖR olmaktan çıkardı. Büyük(!)ler DESTEK olsalardı, 2004 yılında, “trafikte yılın adamı” seçilmeme engel olunamazdı.
Yılın adamlığı önemli değil.
Bu ülkenin insanları benzer çalışmalar için yüreklenirlerdi.
Bu YETERDİ!

“Atma Recep …”, ya da “halamın şeyi olsaydı... diyebilirsiniz… İnancım odur ki, DESTEK olunsaydı, sadece trafik değil, çevre, tüketim, vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlakı, imar, gibi alanlarda başlattığımız diğer çalışmalar da YERİNDE SAYMAZDI.
“Muasır medeniyet” aşılırdı. “Yurtta sulh” olurdu.
Türkiye “dünyada sulh”un öncülüğüne soyunurdu.

Bunca yıllık emeğimizin boşa gittiğine değil, bir fırsatın kaçırıldığına yanıyorum..
Diğer taraftan, birilerini suçlarken haksızlık mı yapıyorum… Belki... Emin değilim. Bunu araştıracak, haklıysam onlardan, haksızsam benden hesap soracak, ŞEYİ ALTI OKKA ÇEKEN BİR ADAM arıyorum.

Yok! Vazgeçtim!
Aradığım ADAM, Milli Eğitim Bakanlığına önerdiğim, bu Sitede de yayınlanan, “trafik sorununu halkı işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma” projesini bir kerecik okusun, beğenirse Bakan Çelik’e hatırlatsın, YETER!

Galip BARAN
Bilinçolog
HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencilik ve Yolsuzlukları Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı

Hiç yorum yok: