19 Ocak 2008 Cumartesi


ÇOCUKLARIMIZ,
TOPLUMSAL
SORUMLULUK
BİLİNCİMİZ
VE BİZ

Galip BARAN
BilinçologHABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencilik ve Yolsuzlukları Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı
(31 Ocak 1997 / Pusula- Bodrum)
EVET, ÇOCUKLARA GÜVENELİM AMA…Değerli hukukçu M. Emin Değer, “evet çocuklar biz kirlettik“ başlıklı yazısında, (25 Ocak 1997/ Cumhuriyet) ATV’nin Siyaset Meydanı programında konuşan çocukları dinlerken karamsar duygulardan sıyrıldığını ve geleceğe güven duygusu kazandığını ifade etti.Çocukların, o programda, “Atatürk bu ülkeyi sizlere temiz olarak teslim etti, siz kirlettiniz, biz temizleyeceğiz” diyerek büyüklere gösterdikleri tepkiyi onaylamamak, yüzümüze haykırdıkları bu suçu reddetmek mümkün değil. Şu var ki, ben, çocukların bu tepkisini “ışık” olarak algıladığını ifade eden sayın Değer’in iyimserliğini paylaşmakta zorluk çekiyorum. Kaygım, onlara güvensizlikten değil, büyükler olarak sorumsuz davranışlarımızı sürdüreceğimizden, onları kendimize benzeteceğimizden kaynaklanıyor. Bu tür tepkilerini, bir yandan ”alkışlarken“, diğer yandan, “yaktıkları ışığı” söndüreceğimizden korkuyorum.Sayın Değer, yazısını, “Atatürk’ün gençliğe neden güvendiğini düşünelim, nerede yanlış yaptığımızı sorgulayalım” diyerek bitiriyor. Ben, suçumuzu, eğitimin ailede başlayıp okulda devam eden, ancak, yaşamda (okul dışında) tamamlanması gereken bir kavram olduğu gerçeğini gözardı etmiş oluşumuzda; çocuklara, “iyi”, “güzel” ve “doğru” davranışlarla örnek olamayışımızda, görüyorum. 17-21 Ekim 1996 günleri gerçekleştirilen Bodrum HABİTAT Konferansı’nda, “Gençler Kozası”nı oluşturan çocuklarımızın tepkilerini hayranlıkla dinlemiş, yüzümüz kızararak, doğrusu biraz da abartarak alkışlamıştık onları. Takdirde abartıya varışımız, buna gerek duyuşumuz, ülke olarak içinde bulunduğumuz sorunlar yumağının yol açtığı umutsuzluktan, bir “umut arayışı” içinde oluşumuzdan kaynaklanıyordu.Cumhuriyet’ten bu yana dört-beş kuşak geçti. Biz, elli yaşın üstündekiler, bu kuşakların en kıdemlisiyiz. Ve bizler, ülkenin geleceği emanet edilen çocuklar, bugünün çocuklarından “medet” umuyoruz… Önlerinde neyin “iyi”, neyin “güzel”, neyin “doğru” olduğunu gösterenler yoksa; alabilecekleri örnek kendilerini alkışlamakla yetinen bir büyükler topluluğu ise, çocuklarımız da, büyüdüklerinde, neden kendi çocuklarını alkışlamakla yetinmesin, tarih tekerrür etmesin ?Nitekim:* Bodrum HABİTAT Konferansı’nda, çocuklarımız da “Yaşanabilir bir Bodrum için” projeler üretmiş, bu projeleri yaşama geçirmek için “TAAHHÜT’de bulunmuş, bu konuda büyüklerden aşağı kalmayacaklarını ortaya koymuşlardı.* Habitat Konferansı’yla eşzamanlı olarak, bireye, “HABİTAT’ça bir çözüm” arayışı içinde, “trafikte doğru davranış alışkanlığı kazandırma”yı öngören bir kampanya başlattım.* Yayaların, kavşaklarda, kırmızı ışık kuralını çiğnemeleri sorununu dikkate alarak, “Kırmızıda Duralım, Kurallara Uyalım” sloganıyla başlattığım bu “okul dışı eğitim” çalışmasında, çocuklarımızın da, o kuralı çiğneme konusunda büyüklerden aşağı kalmadıklarını gördüm.Buradan, okulda “trafik dersi” gören çocukların, bu derse karşın, büyüklerin, sokakta (okul dışında) verdikleri dersi (!) öğrendiklerini, sokaktaki (okul dışındaki) eğitimin “belirleyici” olduğunu söylemek istiyorum. Sayın Değer, nerede yanlış yaptığımız konusunda kendimizi sorgulamamızı önermişti. Ben, çocuklarımıza güvenmekle yetinmememizi, onlara “iyi”, “güzel” ve “doğru” davranışlarımızla örnek olmamızı öneriyorum.Hem de hiç gecikmeden.Galip BARAN BilinçologHABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencilik ve Yolsuzlukları Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı------------NOT: Yukarıdaki yazının Bodrum-Pusula gazetesinde yayınlanışından bu yana 10 yıl geçti. Bodrum’da, bireye “trafikte doğru davranış alışkanlığı” kazandırmak amacıyla başlattığımız “okul dışı eğitim” çalışması ülkenin değişik yerlerinde kararlılıkla devam ediyor. Büyüklerin ve çocukların yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını çiğneme alışkanlığı da öyle…Aşağıda görülen, yerel basının dikkate almasını sağlayamadığım nedenle ilgililere, (Bodrum Milli Eğitim Müdürü ve Kaymakamına) elden iletmek zorunda kaldığım yazı; büyüklerin, yukarıda sözü edilen sorundan, “toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız kavramdan, bihaber olduklarının bir başka belgesidir/ kanıtıdır.----------------------16 Şubat 2002HEY SEN! TURGAY KILAVUZ, SEN!Duydum ki sen, Garajaltı Kavşağında kırmızıda geçermişsin! Duranlara da gülermişsin! Üstelik sen, hem İlçe Milli Eğitim Müdürü, hem de İlçe Trafik Komisyonu Üyesiymişsin!Bilir misin ki, ben, “demokrasi dershanesi” olarak tanımladığımız o kavşakta kırmızıda geçen beyefendilere:*“Beyefendi! Bu ışık zaten insanlar için konmuştur!” ve hanımefendilere:*“Hanımefendi! Sen şu anda -kırmızıda geçme özgürlüğü-nü kullandın; bu bana “çantanı kapıp kaçma özgürlüğü” tanımaktır! demekteyim….Şaka, şaka, Sayın Kılavuz, şaka!Biliyorsun, hepimiz; “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısının gereğini yerine getirmekle, bir diğerimize, “trafikte doğru davranış alışkanlığı kazandırmak”la, birbirimizi okul dışında da eğitmekle yükümlüyüz. Eğitimin bu türü, eğitim biliminde, sanırım, “yaygın eğitim” olarak tanımlanıyor.“Yaygın eğitim” herkesin bir diğerini eğitmesini öngörüyor… Eğitimin “yaygın”ını hafife aldığımız, senin, benim sorumlu olduğumuz bu görevi ciddiye almadığımız için çekmekteyiz, ulus olarak tüm çileleri. Şairin dediği gibi “eğitimin yaygını ırgalamıyor kimseleri”.Biliyorsun, senin (maaşlı) kamu görevlisi Turgay Kılavuz olarak sorumlu olduğun işin aslı eğitim değil öğretimdir. Oysa eğitim, senin de (maaşsız) vatandaş Turgay Kılavuz olarak sorumlu olduğun iştir. Dilersen. “Vatandaş olarak sorumlu olduğun iş”i sen de üstlenebilir, “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısının gereğini yerine getirebilirsin. Bu işi kaymakam dâhil herkes, vatandaş kimliğiyle üstlenebilir, becerebilir.Aklın yatarsa, yapman gereken tek şey: Kırmızı ışıkta koyun gibi geçenlere, olanca kibarlığınla, “hanımefendi” ya da “beyefendi” diye seslenerek kırmızı ışığı elinle göstermektir.Göreceksin bu görev “maaşlısı”ndan daha da keyiflidir. Neden dersen, bu görevde kendi kendinin amirisin, patronusun da ondan…Gülenler olabilir. Ama aldırma… Otomobilinin patlayan lastiğinin yerine stepneyi taktıktan sonra bijonlar için çaresiz bakınan “akıllı”ya, karşıdaki tımarhane penceresinden durumu izleyen ve “diğer lastiklerden sökeceğin birer bijonu kullan” diye seslenen “deli”nin verdiği “aklı” düşün. Ya da, Charlie Chaplin’in, Albert Einstein’e: “Seni anlamadıkları, beni ise anladıklarını sandıkları için güldüler” dediğini hatırla.Galip BARANBodrum HABİTAT Emekliler, Trafik ve Yurttaşlar Kozaları Kolaylaştırıcısı

Hiç yorum yok: