23 Ocak 2008 Çarşamba

GALİP BARAN'IN (SİVİL TOPLUMUN) FENDD'İ, TRAFİK IŞIKLARINI YENDİ


GALİP BARAN’IN
(SİVİL TOPLUMUN) FENDD'İ,
TRAFİK IŞIKLARINI YENDİ

Galip Baran -Bilinçolog
(YARIMADA- Bodrum / 19 Kasım 1996)
Galip Baran’ı tanırsınız. Hani o çeşitli konularda yazılmış ve “Turgutreis Gönüllüleri Adına” diye biten yazıları yolda yürürken ya da işyerinizde otururken size uzatıveren kişi…
Galip Baran bir emekli… Ama sıradan biri değil. Hâlâ genç kalmayı başarabilmiş, değişik bir emekli. Turgutreis’te atıkların geri-dönüşümü konusunda verdiği mücadelesi ile tanınıyor.
Şimdilerde bu mücadelesini, Yerel HABİTAT sayesinde Bodrum’a da taşıdı. Bıkmadan, usanmadan bu çabasını sürdürüyor..
AH ŞU LAMBALAR…
Galip Baran sadece bu da değil.
Günlük yaşamımızda, sosyal ilişkilerimizde kendine göre aksayan ne varsa çözmeye “gönüllü”.
Üşenmemiş, trafik ışıklarının kaç saniye kırmızı, kaç saniye yeşil yandıklarını hesaplamış. Ve görmüş ki, doğru gitmeyen bir şeyler var. Yine her zamanki duyarlığı ile sarılmış kalem ve kâğıda.
MAKAMA ARZ…
Kaymakamlığa yazdığı dilekçede tespitlerini dile getirip, incelenmesini istemiş.
Baran’ın yazısı aynen şöyle:
Kavşaklarda trafik ışığı uygulamasında yayaların kurala uymadıkları, yol kendilerine kapalı iken, kırmızı ışık yanarken geçtikleri görülmektedir.
Uygulamanın yıllar önce başlatıldığı büyük kentlerimizde de bu kurala özen gösterilmediği, kuralı çiğneyen vasıtalara müdahale eden görevlilerin yayaların bu davranışına seyirci kalarak inisiyatifi onlara bıraktıkları, böylece, hızla yaşama geçmesi gereken bu kuralın toplumca göz ardı edildiği bilinmektedir.
Kural tanımazlığımızın bir örneği olan bu sorunla baş edilebilmesi için, Avrupa’da, “Kırmızı ışıkta bir ambulans geçer, bir de Türkler” şeklinde esprilere yol açan bu küçük (!) kusurumuzu, bir onur meselesi sayarak da ciddiye almak zorunda olduğumuz anlaşılıyor. Eski alışkanlıkları sürdürme olarak da düşünebileceğimiz bu küçük (!) kusurumuzun “yasa tanımazlığa” varan sonuçların da kaynağı olduğu inancındayım.
Uyulmasını sağlamak için Yeni TRAFİK YASASI’NDA türlü önlemler alınan kurallara, YAYALARIN da uymalarını sağlamada eğitsel işlev görecek bir STK Projesi başlatmanın yararlı olacağını düşündüm..
25 Ekim 1996 günü başlattığım bu uygulamada, (kampanyada) Bodrum Garajından Çarşı yönüne inişteki kavşakta, kırmızı ışıkta geçenleri uyarmaktayım. Şimdilik, sadece Cuma günleri, Saat 10:00- 11:00 arasıyla sınırlı olan bu programın, toplumun tepkisine bağlı olarak gelişip yaygınlaşacağını umuyorum.
Anılan kavşakta, yaya trafiğini kontrol eden ışığın yeşil yanış süresinin çok kısa olduğu, yeşil ışık geçişe sadece 10 saniye izin verirken kırmızının 65 saniye yanık kaldığı, kuralı çiğneyenlerin çoğunlukla bu dengesizliği sebep gösterdikleri tespit edilmiştir. Yeşil ışığın 10 saniyelik geçiş zamanı yayaların kavşağı yarı yarıya geçmelerine bile yetmemektedir.
Bu durumun önlenebilmesi için gereğinin yapılması hususunu takdirlerinize saygılarımla sunuyorum.
VE MUTLU SON
Bodrum Emniyet Müdürlüğü gerekli araştırmayı yaptıktan sonra Baran’ın haklılığına karar vermiş ve şu yazıyı kendisine göndermiş:
Belirtmiş olduğunuz Garajaltı Kavşağında sinyalizasyon sistemi yerinde tetkik edilmiş ve dilekçenizde aksadığını bildirdiğiniz 12 saniyelik sürenin tespit ettiğiniz gibi yeterli olmadığı müşahade edilmiş, Belediye Başkanlığı Trafik Sinyalizasyon İşlerine bakan Birim ile yapılan temas edilmiş, diğer sinyalizasyon bağlantıları da göz önüne alınarak, azami 20 saniyelik geçiş süresine çıkarılarak yeniden düzenlenmiştir.
Uyarılarınıza ve duyarlığınıza teşekkür ederim.
Hüseyin EROĞLU
İlçe Emniyet Müdürü
Hey gördünüz mü?..
Bürokrasi ile vatandaş uzlaşabiliyor.
Sivil toplum dedikleri herhalde bu!...
Başaracağız galiba, ne dersiniz?
NOT: 19 Kasım 1996 günü Bodrum Yarımada Gazetesinde yer alan yukarıdaki yazı ve eklerini bu şekilde yineleyerek gündeme getirmekten amacımız:
(a) Devletin (devletin kurumlarının) sorumlu olduğu bir hizmetin görülmesini
zorlaştıran bir aksaklığın, STK’ların, HABİTAT’ın “çözümde ortaklık” ilkesi kapsamında gerçekleştirdikleri işbirliği anlayışı çerçevesinde nasıl giderildiğinin,
(b) STK’ların, halk (egemenliğin kayıtsız koşulsuz sahibi olması beklenen millet) adına üstlendikleri devleti (devletin kurumlarını) denetleme sorumluğunu nasıl yerine getirdiklerinin ve
(c) Bir başka deyişle, STK’ların sadece RİCACI değil, İCRACI da olabildiklerinin ÖZGÜN bir örneğini
KAMUOYUYLA PAYLAŞMAKTIR.
EKLERİ:
1. Bodrum Kaymakamlığına dilekçe
2. Emniyet Müdürlüğü cevabı
3. STK’ların devleti (devletin kurumlarının) denetleme sorumluluğu ile ilgili bir yazı
4. STK’ların, STK olarak algılanan sendika, oda, vakıf benzeri kuruluşlardan farkını açıklayan bir yazı.
(EK-1)
4 kasım 1996
BODRUM KAYMAKAMLIĞINA
KONU: Kavşaklardaki trafik ışıkları hakkında
Yeni başlatılan, kavşaklarda trafik ışığı uygulamasında yayaların kurala uymadıkları, yol kendilerin kapalı iken, kırmızı ışık yanarken geçtikleri görülmektedir.
Uygulamanın yıllar önce başlatıldığı büyük kentlerimizde de bu kurala özen gösterilmediği, kuralı çiğneyen vasıtalara müdahale eden görevlilerin yayaların bu davranışına seyirci kalarak inisiyatifi onlara bıraktıkları, böylece, hızla yaşama geçmesi gereken bu kuralın toplumca göz ardı edildiği bilinmektedir.
Kural tanımazlığımızın bir örneği olan bu sorunla baş edilebilmesi için, Avrupa’da, “Kırmızı ışıkta bir ambulans geçer, bir de Türkler” şeklinde esprilere yol açan bu küçük (!) kusurumuzu, bir onur meselesi sayarak da ciddiye almak zorunda olduğumuz anlaşılıyor. Eski alışkanlıkları sürdürme olarak da düşünebileceğimiz bu küçük (!) kusurumuzun “yasa tanımazlığa” varan sonuçların da kaynağı olduğu inancındayım.
Uyulmasını sağlamak amacıyla yeni TRAFİK YAYASI’NDA türlü önlemler alınan kurallara, YAYALARIN da uymalarını sağlamada eğitsel amaçlı bir STK Projesi başlatmanın yararlı olacağını düşündüm..
25 Ekim 1996 günü başlattığım bu çalışmada, (kampanyada) Bodrum Garajından Çarşı yönüne inişteki ilk kavşakta, kırmızı ışıkta geçenleri uyarmaktayım. Şimdilik, sadece Cuma günleri, Saat 10:00- 11:00 arasıyla sınırlı olan bu programın, toplumun tepkisine bağlı olarak gelişip yaygınlaşacağını umuyorum.
Bu çalışmada, anılan kavşakta, yaya trafiğini kontrol eden ışığın yeşil yanış süresinin çok kısa olduğu, yeşil ışık geçişe sadece 10 saniye izin verirken kırmızının 65 saniye yanık kaldığı, kuralı çiğneyenlerin çoğunlukla bu dengesizliği sebep gösterdikleri tespit edilmiştir. Yeşil ışığın tanıdığı 10 saniyelik geçiş zamanı yayaların kavşağı yarı yarıya geçmelerine bile yetmemektedir.
Anılan kavşaktaki anılan soruna yol açan bu durumun önlenebilmesi için gereğinin yapılması hususunu takdirlerinize saygılarımla sunuyorum.
P.K.20
Galip BARAN
TURGUTREİS
(252) 382 34 77
------------------
(EK-2)
9.11.1996
Sayın Galip BARAN
İLGİ: 4 Kasım 1996 tarihli Bodrum Kaymakamlığına vermiş olduğunuz dilekçeniz.
Kaymakamlık Makamına yazmış olduğunuz İlgi’de kayıtlı dilekçeniz Müdürlüğümüzce incelenmiştir.
Belirtmiş olduğunuz Garajaltı Kavşağında sinyalizasyon sistemi yerinde tetkik edilmiş ve dilekçenizdeki aksadığını bildirdiğiniz yayalar için 10 saniyelik geçiş süresinin bilgisayar programında 12 saniye olduğu görülmüştür. Ancak 12 saniyelik sürenin tespit ettiğiniz gibi yeterli olmadığı müşahede edilerek İlçemiz Belediye Başkanlığı Trafik Sinyalizasyon İşlerine bakan Birim ile yapılan temasta diğer sinyalizasyon bağlantıları da göz önüne alınarak azami 20 saniyelik geçiş süresine çıkarılarak yeniden bu şekilde düzenlenmiştir.
Uyarılarınıza ve duyarlığınıza teşekkür ederim.
Hüseyin EROĞLU
Sınıf Emniyet Müdürü
İçe Emniyet Müdürü
Kaymakam Adına.
----------
(EK-3)
STK’LARIN DEVLETİN KURUMLARINI DENETLEME SORUMLULUĞU:
(Siyasal katılma ve yerel demokrasi; M. Akif Çukurçayır; Say. 108)
Bir ülkede yasalar çok güzel yapılabilir. Çok rasyonel organizasyonlar gerçekleştirebilir. Siyasal ve toplumsal sistem kusursuz işliyor görünebilir. Bütün bunlar, etkili bir denetim sisteminin olmadığı toplumlarda, bir noktadan sonra anlamsızlaşır. Çünkü, denetimin olmadığı yerde bozulma ve çözülme kaçınılmazlaşır. Yasal denetim de çoğu kez yetersizdir. Bu yüzden, yönetsel süreçleri halkın sürekli izleyebileceği ve denetleyebileceği bir yapıya kavuşturmak gerekir. Bu yaklaşım benimsendiği zaman, “saydamlık” ilkesi korunmuş olur
-------------
(EK-4)
STK’LARIN, STK OLARAK ALGILANAN SENDİKA,ODA, VAKIF VE BENZERİ KURULUŞLARDAN FARKI
(Üniversiteler için Vatandaşlık Bilgisi/ Durmuş Yılmaz/ Say. 179-180-181)
SİVİL TOPLUM: Halkın devlet otoritesinin dışında örgütlenmesidir. Kaynağını hukuktan ve demokrasi kültüründen alır.
Sivil Toplum Kuruluşları, toplumsal bilincin (kolektif şuur) gelişmesini hızlandırdığı için bireylerde sorumluluk bilincini kuvvetlendirecek ve bencilliliği önleyecektir. Bu ise yönetenle yönetilenin ahenkli bir sistem içinde yaşamasını sağlayacaktır. Üretimde verimi, hizmette kaliteyi yükseltecektir.
Sivil Toplum, resmi otorite (devlet) karşısında bireylerin, teb’a, kul, taife, reaya olmaktan çıkıp “vatandaş” seviyesini kazanmasının göstergesidir. Önemi de buradan gelmektedir. Çok açıktır ki, bireysel hak ve menfaatlerini bilmeyenler ve onlara sahip çıkmayanlar, devletin hak ve menfaatlerini de bilemezler ve onu koruyamazlar. Örgütlenmemiş toplumlar geri kalmış toplumlardır ki, her şeyi devletten veya başkasından beklerler.
Örgütlenmemiş toplumlar “kolektif şuur” sahibi olmadıkları için güç birliği yapamazlar ve fertler çok bencil davranırlar. Hepsinden önemlisi örgütlenmemiş toplumlarda demokrasi kültürü gelişmez .
Hak ve menfaatlerinin korunması kadar, başkalarına yardım duygusunun gelişmesi açısından sivil toplum kuruluşları işlevseldir. Batı toplumları bu yöne gelişmişledir.
HAK ELDE ETMEYE YÖNELİK KURULUŞLAR
Bu amaca yönelik sivil toplum kuruluşları, sendikalar, dernekler, meslek kuruluşları ve meslek odalarıdır. Bu kuruluşların çatısı altında örgütlenenler, devlet ile ekonomik yönden bağlantısı olan çalışanlardır. İşçi ve memurlar, maaş, ücret, sosyal güvenlik hakları, emeklilik v.s. gibi alanlarda daha fazla haklar elde edebilmek maksadıyla sendikalar kurarlar veya kurulmuş sendikalara üye olurlar. Doktor, mühendis, mimar, muhasebeci gibi serbest meslek çalışanları da aynı maksatlarla “oda”lar kurarlar. Veya onlara üye olurlar. Avukatlar da “baro”da toplanırlar.
Tüccar ve sanayiciler de Ticaret ve Sanayi Odalarının bünyesinde toplanırlar.
Bunlar kendi içlerinde daha küçük birimlere ayrılabildikleri gibi, benzer birlikler bir araya gelerek “federasyon” ve “konfederasyon”lar oluşturabilirler.
TOPLUM HİZMETİNE YÖNELİK KURULUŞLAR
Bireyler devlet ile her hangi bir hak bölüşümünün tamamen dışında olarak, hiç bir menfaat gözetmeksizin, topluma kendi alanlarında hizmet ederek katkıda bulunmak amacıyla örgütlenirler. Bunların diğer adı gönüllü kuruluşlardır.
Çevre Örgütleri, Hayır Kuruluşları, Kalkındırma ve Güzelleştirme Dernekleri, Okul Dernek ve Vakıfları, Aileyi Koruma Denek ve vakıfları, Fakirlere Yardım Kuruluşları, Hayvanları Koruma Dernekleri, Doğal Afetlerde Araştırma ve Kurtarma Kuruluşları.

Hiç yorum yok: