4 Şubat 2015 Çarşamba

“Suçluların güçlü olmadığı bir ülke diliyorum…” Güldal MUMCU, MİLLET VEKİLİ...!....

“Suçluların güçlü olmadığı bir ülke diliyorum…”
  
Sayın Güldal Mumcu, 
CHP Milletvekili
TBMM Başkan Vekili
ANKARA

KONU:  “Suçluların güçlü olmadığı bir ülke” dileğiniz ve…,

Sayın Güldal Mumcu,
“Suçluların güçlü olmadığı bir ülke diliyorum…” şeklindeki dileğinizi (Cumhuriyet, 24. 01. 2015) okudum. Dileğiniz; (yazının sonunda ) “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir Dünya düzeni kurmak” şeklinde ifade edilmekte…

HAKLININ GÜÇLÜ OLDUĞU BİR DÜNYA DÜZENİ KURMA ÇALIŞMALARIMIZ:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlâkı (Ahilik), imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız; insanı davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız (bazılarından yerel, bazılarından merkezi yönetimin sorumlu olduğu), beni bencillikten (asalaklıktan) kurtaran, dünya’nın ilk “yasa bağımlısı” olmamı sağlayan çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti.
*    “Kendimi tanıma”ğa başladım.
*    Dünya’nın ilk “Bilinç Çağı İnsanı” oldum.
*    Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni  kurdum.
 *     “Devletin devamlılık ilkesi” ile “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme”  ilkelerini özümsedim. (Bu ilkeleri özümseyebilmek için insanın değişmesi, sencil, yani diğerkâm bir varlığa dönüşmesi gerekiyor..)
 *      2015’i  “Yolsuzlukla Mücadele Yılı” ilan ettim.
*   Bilinç konusunda uzmanlaştığımın, otodidakt (özöğrenimli) olduğumun farkına vardım. Kendimi Bilinçolog olarak tanımladım.(Dünya’nın ilk Bilinçologu oldum) 

Otodidakt : Bir okula gitmeden kendi kendini yetiştiren (kimse). eş. yani özöğrenimli.
Özöğrenim: Her şeyi kendi kendine öğrenme, kendi kendini yetiştirme işi.

Yukarıda sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken “Bilgi Çağı İnsanı”nın “yeti” sözcüğüyle tanımladığı bilinç kavramını:
(a)   Sorumluluk kavramıyla bütünleştirdim, ete kemiğe büründürdüm, somutlaştırdım.
(b)   B (bilinç) = Z (zaman) x  Ç2 ( çabanın karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdim…
(c)   Basında yer alan haberlerden derlediğim bir “Küresel ısınma sergisi” hazırladım.

 “BİLİNÇ ÇAĞI İNSANI” OLMAMI SAĞLAYAN ÇALIŞMALARDAN ÖRNEKLER:
1989 yılında  iki emekli arkadaşımla (Em. Alb. Cevdet Ayken ve Haydar Güllüce ile) sokakta, yani kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alanda çöp, izmarit ve benzeri atıkları toplamağa başladım. Türkiye’ye özel alanım, yani tapulu malım gibi sahip çıktım.
Bu uygulamayı pek çok il, ilçe ve beldede, başlangıçtaki kadar sık ve sürekli değilse bile sağlığım elverdiğince sürdürüyorum. Aslında Dünya’ya sahip çıkıyorum. Asalaklıktan kurtulmuş olmanın gereğini yapıyorum
1996  yılında İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II ve Bodrum’da gerçekleştirilen Yerel HABİTAT Konferanslarına katıldım. Ne var ki, Devletin kurumlarının neredeyse tümünün yanı sıra pek çok özel kuruluş, kişi, örgüt ve vakıfların katıldığı o konferanslara katılanlardan benim dışımda hiç kimse, verdiği sözleri tutmadı/tutamadı. Dağlar fare doğurdu. “Devletin Devamlılığı İlkesi”nin gereği yapılmadı/yapılamadı (henüz).

MUMİKOM’dan (Muğla Milletvekillerini İzleme Komitesi) esinlenerek (Belediye başkanlarına hesap sormak için) kurduğum TUBİKOM, ( “Turgutreis Belediyesini İzleme Komitesi”) Fare doğurmayan girişimlerimin bir başka örneğidir.

Muğla’nın Büyükşehir olması üzerine, BODBİKOM’u (Bordu Belediyesi’ni İzleme Komitesi) kurdum; artık Turgutreis Mahalle Meclisi’ni, Bodrum Belediyesi’ni ve Muğla Büyük şehir Belediyesi’ni de izliyorum. Beni izleyecek, benden hesap soracak bir kişi kurum ya da kuruluş yok (henüz).

Aynı yıl (1996) Bodrum Garajaltı kavşağında başlattığım, genelde tek başıma sürdürdüğüm, zaman zaman başka il, ilçe ve beldede gerçekleştirdiğim bu çalışma ile, yayalarla ilgili “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl eden (yolsuzluk yapan) yayaları, ( aynı kuralı sürücüler de yaya iken ihlâl ediyorlar)  “Yeşili Bekle, Lütfen”, “Sağdan, Lütfen” yazılı pankartları kullanarak uyarmağa başladım.

Bu çalışmayı yaparken, demokrasinin; yukarıda sözü edilen kavşaklarda öğrenilebileceğini anladım ve bu kuralı ihlâl eden otokratların yolsuzluk yapmağa devam ettiklerini gördüm.

Diğer taraftan, demokrasinin, “özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı bir yaşam biçimi olduğu” gerçeğini dikkate alarak, sözü edilen kavşakları (a) “Demokrasi Dershanesi” ve (b) “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl edenleri uyaranları “Demokrasi Öğretmeni” olarak tanımladım. Dünya’nın ilk “Demokrasi öğretmeni” oldum

2001 yılında, borç alanın emir de almak zorunda kalacağı gerçeğini dikkate alarak, uyruğu olduğum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “dış borç yükü”nden kurtarmak amacıyla bir “gönüllü vergi” kampanyası  başlatmak istedim. Bu amaçla 57. Hükümet’e başvurdum. Hazine Müsteşarlığı’nın olumlu görüş bildirmesine karşın öngördüğü yasal düzenleme yapılmadığı için bu girişimim başarılı olmadı.

Bu kampanya, uyruklarının sahip çıkmadıkları bir devletin, ancak “mış gibi bir devlet” olabileceğini gösterdi.

Sayın Güldal Mumcu,
Felaket olarak da tanımlanan Küresel ısınma” “Bilgi Çağı”nda gerçekleşti. Bu çağın “bilgi vermekten ibaret olan eğitim anlayışı” felâketi önleyemedi. “Bilgi Çağı İnsanı”nın, “küresel ısınma”yı durdurabilmesi için,  “Eğitimin bilinçlendirici boyutu”nu özümsemesi, “Bilinç Çağı İnsanı” olması gerekiyor.

Başta sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken geliştirdiğim, çocuklarımıza da benzer özellikleri kazandıracak olan, ilk ve orta öğretim okulu öğrencileri müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını M. E. Bakanlığı’na önerdiğim, “Trafik terörüne halkın işbirliğinde son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” dikkate alınmadı. Uygulamaya konmadı. M. E. Bakanlığı, “Bilinç Çağı İnsanı” yetiştirilmesi önerimi hafife almakta, “Eğitimin bilinçlendirici boyutu”nu  anlamazlıktan gelmekte direniyor.

Bilgi Çağı İnsanı” bilinç sözcüğünü yanlış kullanıyor;
*    “Kasten” ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
*    “Biliyorum”ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim” ya da “bilincindeyim”,
*    (Bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almayacağını, geçişsiz bir fiil olduğunu bilmediği için) “bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum” diyor. M. E. Bakanlığı yanlış kullanımı sürdürmekte ısrarlı.
Bu yanlışlığın düzeltilmesi için, 16. 04. 2014 tarihinde, TDK’ya (Türk Dil Kurumu) yaptığım başvuruya hala bir yanıt verilmedi/verilemedi. “Eğitimin bilinçlendirici boyutu”nu anlamazlıktan gelmekte, yanlış kullanımını sürdürmekte, TDK da kararlı. 

M. E. B. ve TDK,  bilinçsiz nesiller yetiştirilmesini engelliyorlar, adeta.

“Bilinç Çağı İnsanı”, özetle:
 *    Aşırı tüketmez. 
*    Çevreyi kirletmez.
*    Rüşvet almaz/vermez.
*    Trafik kurallarını ihlâl etmez.
*    Vergi kaçırmaz, kul hakkı yemez.
Eşdeyişle, yolsuzluk yapmaz, yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten kendisini alamaz. Başka türlü davranmasına, özümsediği ilkeler izin vermez. Bir başka deyişle, “Demokrasi bağımlısı”dır, o.

“NE VAR NE YOK” SORUSU İÇİN BAZI  CEVAPLAR:
*      Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın sakini çok, ama benden başka sahibi yok (henüz).
*    Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın muhtarı, kaymakamı, valisi, belediye başkanı çok, ama benden başka “yasa bağımlısı” bir sakini yok (henüz).
*   Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın, Türkiye’nin, Dünya’nın ibadethanesi, hastanesi, eczanesi, hapishanesi çok, ama benim Turgutreis’te kurduğumdan başka Bilinçhanesi yok (henüz).
*   Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın sosyologu, psikologu, antropologu çok, ama benden başka Bilinçologu yok (henüz).

Sayın Güldal Mumcu,
Kısaca söylemek gerekirse; “Küresel ısınma”nın durabilmesi, yolsuzlukların sona erebilmesi, demokrasinin gerçekleşebilmesi için, bu Dünya’nın sakinlerinin değişmeleri, sencil, yani Diğerkâm varlık (Bilinç Çağı İnsanı) olmaları gerekiyor.
“Bilinç Çağı İnsanı” olarak yaptığım işlerin bazıları:

(a)    Açılışı, 2003 yılında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yapılan Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
*      ÇED raporunu hiçe sayarak, denizi kirleterek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek inşa eden,
*     D-Marin giriş kapılarındaki bekçi kulübelerinin üstüne gölgelik olarak konmuş olan tenteleri zemine bağlayan çelik halatlarla yaya yolunu kapatarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana işletirken de defalarca tecavüz eden, (Başkanı Ferit Şahenk’e, önceki Meclis Başkanlarından Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği) Doğuş Grubu’nun  yaptığı yolsuzlukları önledim.
(b)    Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total Benzin İstasyonunun devasa reklam panosunu yaya yoluna koyarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani  Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde önledim.

Bir başka gerçek:
Neil Armstrong  Ay’a ayak bastığında: “Benim için küçük ama insanlık niçin büyük bir adım” dedi…

“Bilgi Çağı İnsanı”, değişip, “Bilinç Çağı İnsanı” olduğunda atacağı adımın büyüklüğünü hayal bile edemiyorum.

Sayın Güldal Mumcu
Uyrukları “Bilinç Çağı İnsanı” olduklarında (yolsuzluk yapmadıklarında ya da asalaklıktan kurtulduklarında), Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en fazla bir yıl içinde:

(a)     Muasır Medeniyet’in üstüne çıkacağını,
(b)    Küresel sınmayı durdurmada Dünya’ya öncülük edeceğini,
(c)    Dünya Şeffaflık Örgütü”nün 2014 yılında yayınladığı raporda (Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde) ilk sırada ye alan Danimarka’nın üstünde (1. sırada) yer alacağını (kendi örneğime dayanarak İDDİA EDİYORUM.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uyruklarının, sadece “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemeleri bile, bu ülkede suç işlenmemesi, adaletin sorun olmaması, bu kadar çok polis, savcı ve hakime gerek kalmaması için yeterli olacaktır.

Yukarıda dile getirdiğim, tahkiki mümkün gerçekleri TBMM üyeleriyle paylaşmama yardımcı olursanız, size ne kadar minnettar olacağımı tahmin edemezsiniz.

Saygılarımla.

“Bilinç Çağı İnsanı”
Demokrasi Öğretmeni
Yolsuzlukla Mücadele Uzmanı
Bilinç Üniversitesi Kurucuları Platformu Temsilcisi
Türkiye HABİTAT Yolsuzlukları Önleme Kozası Kolaylaştırıcısı
Bilinçolog Galip (Diğerkâm) Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı:  “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu”, bir başka deyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak.

EKİ: Çalışmalarımla ilgili belgelerden oluşan bir klasör

ADRES:  4076 Sokak No: 5/2  PK: 20
                 Turgutreis-BODRUM

(Önemli Not: Bu mektup, Sayın Güldal Mumcu’ya 04. 02. 2015 tarih ve KPQ16441QQ743 sayı ile PTT//APS olarak kargo ile TBMM adresine gönderilmiştir. Galip Baran)‏

Hiç yorum yok: