3 Aralık 2009 Perşembe

ÖĞRETMENLERE …
Cumhuriyet’in ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlarını yetiştirmek için halen çalışmakta olan ve önceki yıllarda çalışmış olup, yaşamlarını emekli olarak sürdüren değerli öğretmenlerimizin “Öğretmenler Günü”ü kutluyoruz
Halen çalışan ve özellikle de emekli olan öğretmenlerimizi Bodrum Belediyesi önünde 18. 11. 2009 günü “Daha yaşanabilir bir Bodrum için” sloganıyla başlattığımızı “Burası Türkiye Sergisi” eşliğinde gerçekleştirdiğimiz etkinliği izlemeğe davet ediyoruz.
Değerli öğretmenlerimizi davet etmekten amacımız; yukarıda da sözü edildiği üzere, Cumhuriyet’in ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızlarını yetiştirme sorumluluğunu kendileriyle paylaşmayı hedef aldığımızı, bu konuda kendileriyle işbirliği yapmak istediğimizi açıklamaktır.
Ali HAYDAR
“Daha yaşanabilir bir Bodrum için” Yerel HABİTAT Kozası Katılımcısı
***
ÖĞRENCİ ANDI
(öğrencilere diğerkam kişilik kazandırma projesi)
Ben …….. ………
Bundan böyle KIRMIZIDA DURACAĞIMA, diğer deyişle:
(A)
Aşırı tüketmeyeceğime,
Çevreyi kirletmeyeceğime,
Milli servete zarar vermeyeceğime,
Trafik kurallarını çiğnemeyeceğime,
Sağlığa aykırı alışkanlıklar edinmeyeceğime, ayrıca :
(B)
KIRMIZIDA GEÇEN yaşıtlarımı SOSYAL YAPTIRIM olarak bilinen yöntemle uyaracağıma, ayrıca:
(C)
Uyardıklarıma, kendilerinin de KIRMIZIDA GEÇEN yaşıtlarını aynı yöntemle uyarmalarını önereceğime, ayrıca
(D)
KIRMIZDA GEÇEN yakınım olan büyüklerimi de:
Vergi kaçırmamaları,
iş ahlakına saygı göstermeleri,
Rüşvet vermemeleri/almamaları,
İmar yasasına aykırı işler yapmamaları,
Her şeyi devletten bekleme alışkanlığını terk etmeleri konusunda uyaracağıma,
SÖZ VERİYORUM.
==============
KIRMIZIDA DURMAK: “İnsan haklarına saygı”yı ve her türlü yanlış iş, davranış ve haksızlıktan kaçınmayı öngören bir ilke”dir
SOSYAL YAPTIRIM: “Kırmızıda geçmeğe kalkışanları utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmak”tır.
Okulum : ………………………………………………….. İMZA
Sınıfım : …………………………………………………..
Numaram: …………………………………………………..
Andı hazırlayan:
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
Turgutreis- BODRUM
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com / www.galipbaran.blogspot.com/ www.internethaber.eu/ www.turkcelil.com
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerine, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, onların, daha bilinçli mühendisler, mimarlar, doktorlar, psikologlar vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
Bodrum
Belediye Başkanlığına
Konu: HABİTAT Ruhu’nun canlandırılması
Sayın Başkan,
1989 yılında Turgutreis’te başlattığımız çöp toplama kampanyası, izleyen yıllarda, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda yaşanmakta olan sorunlarda “insan kusuru” etmenini en aza çekmeyi hedef alan uygulama projelerine dönüştü.
İnsanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim çalışması” olarak tanımladığımız bu projeleri uygularken, yaşam biçimimiz radikal şekilde değişti. Sözü edilen alanların tümünde bilinçlendik. Aynı süreçte:
* Kendimizi tanımağa başladık.
* Bazılarımız “diğerkam kişilik” edindik.
* Bazılarımız aynı zamanda “yasa bağımlısı” olduk.
* Türkiye’yi dış borç yükünden kurtarmak için çalıştık.
* “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
* Edindiğimiz “tecrübi bilgi” (1) ile Bilinç Üniversitesi’ni (2) kurduk.
* Öğrencilik günlerimizde içtiğimiz And’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
* “İklim değişikliği” sorununun insanoğlunun bu gezegende bencilce yaşamakta oluşundan kaynaklandığını idrak ettik.
* “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız, çok hafife aldığımız nedenle bedelini ağır bir şekilde ödemekte olduğumuz bir kavram geliştirdik ve hayata geçirdik
İnsanoğlunun içinde bulunduğu “Bilgi Çağı”nda edindiği “kitabi bilgi”nin (3) bilinçlenmesini sağlayamadığı; ozon tabakasının delinmesini, buzulların erimesini, yağmur ormanlarının yok edilmesini, “iklim değişikliği”ni önleyemediği dikkate alınarak düşünüldüğünde, “Bilinç Çağı”nın, “tecrübi bilgi”nin ve Bilinç Üniversitesi’nin anlamı, önemi ve misyonu kendiliğinden ortaya çıkar…
Sayın Başkan,
1996 yılında İstanbul’da ardından Bodrum’da gerçekleştirilen HABİTAT Konferanslarına katıldım. Bodrum HABİTAT Konferansında Emekliler Kozasını kurdum ve kolaylaştırıcısı oldum. O günlerde “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısına işlerlik kazandırmak için Garajaltı kavşağında başlattığım uygulama nedeniyle önerilen Trafik Kozası Kolaylaştırıcılığını da üstlendim.
Sözü edilen kozaların kolaylaştırıcısı olarak üstlendiğim sorumlulukların (taahhütlerin) gereğini Bodrum dışında; örneğin, Ankara, İstanbul, İzmir, Çanakkale, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Bilecik, Eskişehir Konya, Çorum, gibi illerde ve bazı ilçelerde de yerine getirdim.
Böylece, başta sayılan alanlarda başlattığım çalışmalarla, Türkiye’nin; çevrenin kirletilmediği, aşırı tüketimin yapılmadığı, trafik kurallarının çiğnenmediği, sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği, verginin kaçırılmadığı, rüşvetin alınmadığı/verilmediği, iş ahlakına saygı gösterildiği, milli servete zarar verilmediği, imar yasasına aykırı işlerin yapılmadığı, her şeyin devletten beklenmediği bir ülke olması, diğer deyişle, yaşanabilir bir Türkiye için çalıştım.
Sayın Başkan,
Geçtiğimiz günlerde, HABİTAT Ruhu’nu canlandırma konusunda bir çalışma grubu oluşturmak amacıyla HABİTAT Konferansında seçtikleri alanlarda bundan böyle daha aktif olarak çalışmak isteyen kozalara bir çağrı yaptım.
Yarımada halkıyla ve diğer kozalarla daha yakın bir iletişim kurabilmek için bir çalışma yerine ihtiyacımız var.
HABİTAT İzleme ve Uygulama Birimi’nin HABİTAT Konferansını izleyen günlerde büro olarak kullandığı odayı çalışma yeri olarak kullanmak istiyoruz.
Anılan çalışma grubu oluştuğunda, faaliyetlerini rölantiye almış görünen kozaların da HABİTAT Ruhu’nu canlandırma konusunda aktif olarak çalışmağa başlayacaklarına içtenlikle inanıyoruz.
Sayın Başkan,
Çalışma yeri talebimizi, (a) başta sayılan alanlarda yıllardır çalışan bir birey olduğumu ve ekte görülen, (b) HABİTAT Konferansının açılış konuşmalarında dile getirilen düşünceleri ve (c) özellikle de Bodrum Yarımadasındaki sivil toplum kuruluşlarını, yerel yönetimleri, merkezi hükümet temsilcilerini, kozaları, ortakları ve bireyleri bağlayan Bodrum HABİTAT Deklarasyonunu dikkate alarak değerlendirmenizi bekliyoruz.
“Okul dışı eğitim çalışmaları”nda geliştirdiğimiz, “Diğerkamlık Andı”nın adınıza düzenlediğimiz örneği eklidir.
Saygılarımızla.
Galip BARAN
Emekliler ve Trafik Kozası Kolaylaştırıcısı, TURÇEK (Türkiye Çevre Koruma ve Yeşillendirme Kurumu ) Muğla Temsilcisi ve Bilinç Üniversitesi Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com
(1) : “Tecrübi bilgi” insana sorumluluk yükleyen bilgidir.
(2) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
(3) : “Kitabi bilgi” insana sorumluluk yüklemeyen bilgidir.
EKLERİ:
1. HABİTAT Konferansı açılışında yapılan konuşmalardan ve Cumhurbaşkanından gelen mesajdan alıntılar.
2. Bodrum HABİTAT Deklarasyonu
3. HABİTAT Kozalarına yapılan çağrı
4. Mehmet Kocadon adına düzenlenmiş olan “Diğerkamlık Andı”

***
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Mesaj
Sayın Sönmez Taner
Akdeniz Ülkeleri Akademisi Vakfı
BODRUM
Geçen Haziran ayında İstanbul’da başarıyla gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Konferansı HABİTAT II, çağdaş toplumların temel sorunlarından olan yerleşim sorununa ilişkin evrensel bir anlayışın oluşmasına katkıda bulunmuştur.
Konferansın tüm katılımcıları tarafından benimsenen bu anlayışa göre, yerleşim alanlarının güvenli, sağlıklı ve daha yaşanabilir hale getirilmesinde resmi organizasyonlarla sivil toplum kuruluşlarının dayanışma, işbirliği ve ortaklıklar temelinde çalışmaları esastır.
Bodrum HABİTAT Konferansı’nı, bu bakımdan, öncü ve örnek bir etkinlik olarak değerlendiriyorum. Konferansın düzenlenmesine katkıda bulunan tüm kişi ve kuruluşları tebrik eder, sevgilerimi iletirim.
Belediye Başkanı Tuğrul Acarın konuşması
Değerli konuklarımız, sevgili Bodrumlular,
Birleşmiş Milletler tarafından kentlerin daha yaşanabilir kılınması için düzenlenen bu toplantının Bodrum’da yapılması bizim için ayrı bir önem taşımaktadır.
Çocuklarımızdan gençlerimize, emeklilerimizden kadınlarımıza kadar tüm Bodrumlular bu süre içinde raporlar hazırlayıp, çözüm önerileri sundular ve ortaya bir Bodrum İŞ PROGRAMI çıktı.
Bodrum Belediyesi olarak Bodrum’da yaşayanların bu kentle ilgili kararlara katılmalarına ve sorunlara birlikte çözüm aramalarına büyük bir heyecanla yaklaşıyoruz. Çünkü inanıyoruz ki kentin sorunlarını en iyi kentte yaşayanlar bilir. Bizler kente hizmet vermek için seçilmiş kişiler olarak kentin sorunlarına çözüm bulmak için yapılmış her çalışmaya gönülden destek vermeye hazırız.
Kendimi önce bir Bodrumlu olarak, daha sonra bir Belediye Başkanı olarak çok şanslı gördüğümü belirtmek istiyorum.
Bodrum Yerel HABİTAT Toplantıları, yaşadığı kente karşı sorumlu olmanın ve o kentin sorunlarıyla ilgili çözüm üretmenin, yerel yönetime katılmanın bir başlangıcı olacaktır. Bodrum’da bu güne kadar pek çok kişi bunları düşündü, konuştu. Birlikte çalışabilmeyi Bodrum Yerel HABİTAT Toplantılarında başaracağız.
İnanıyorum ki, bu İş Programı, Bodrum’u daha yaşanabilir, sürdürülebilir, ve herkes için eşit çözümler üretilmesine yardımcı olacaktır. Bodrum İş Programı’nın kısa zamanda hayata geçebilmesi çok önemlidir.
Bodrum Belediye Başkanı olarak hepinize, özellikle de bu çalışmaların içinde bulunan herkese teşekkür eder, saygılar sunarım
.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Kaymakamlık Makamına
BODRUM
Konu: HABİTAT Ruhu’nun canlandırılması çalışmaları kapsamında yapılacak etkinlik
1996 yılında, Bodrum’da, “Yaşanabilir bir Bodrum” sloganıyla başlatılan, ancak sürdürülemeyen;
(a) 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in,
“ İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II Konferansının katılımcıları tarafından benimsenen anlayışa göre, yerleşim alanlarının güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir hale getirilmesinde resmi organizasyonlarla sivil toplum kuruluşlarının dayanışma, işbirliği ve ortaklılar temelinde çalışmaları esastır.
Bu bakımdan öncü ve örnek bir etkinlik olarak değerlendiriyorum”
Diyerek, ÖNEMİNE dikkat çektiği,
(b) Belediye Başkanı olan Tuğrul Acar’ın,
“ Bodrum’da yaşayanların kentle ilgili kararlara katılmalarına ve sorunlara birlikte çözüm aramalarına büyük bir heyecanla yaklaşıyoruz. Kentin sorunlarına çözüm bulmak için başlatılmış bu çalışmaya gönülden destek vermeye hazırız.”
Diyerek, EV SAHİPLİĞİNİ üstlendiği,
Yerel HABİTAT Konferansını, bu defa, ilkinden alınan dersleri de dikkate alarak, yeniden başlatmanın hazırlığı içindeyiz…
Bu hazırlık kapsamında gerçekleştirilecek etkinlik programı eklidir.
“Burası Türkiye” konulu sergisi eşliğinde gerçekleştirilecek bu etkinlikte, Bodrum halkına “Daha Yaşanabilir bir Bodrum” için katkıda bulunma çağrısı yapılacaktır
Saygılarımızla arz ederiz
Galip BARAN
Bodrum HABİTAT Emekliler, Trafik ve Yurttaşlar Kozaları Kolaylaştırıcısı
Tel: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
e-posta: galipbaran@ttmail.com
www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com
ADRES: 4076 Sokak No: 5/2- TURGUTREİS
EK: 1, HABİTAT Etkinlik Programı,
2. BODRUM Halkına Duyuru.
***
HABİTAT ETKİNLİK PROGRAMI
YERİ : Bodrum Belediyesi önü
GÜN : 18 Kasım 2009
SAAT : 10:30
DUYURU
Değerli Bodrum halkına
1996 yılında “Yaşanabilir bir Bodrum” sloganıyla gerçekleştirilen Bodrum Yerel HABİTAT Konferansı’nın devamlılığı sağlanamamış, başka yerel HABİTATLAR için örnek olunamamıştır.
HABİTAT Konferansının bu defa, “Daha Yaşanabilir bir Bodrum” sloganıyla tekrar başlatılması için hazırlık yapılmaktadır. Bu konuda Bodrum Belediyesi önünde bir etkinlik düzenlenmiştir. 18. Kasım 2009 günü saat 10:30 ‘da bir sergi eşliğinde gerçekleştirilecek bu etkinliğe ”Daha Yaşanabilir bir Bodrum” Konferansına katkıda bulunmak isteyen Bodrumlulara saygıyla duyurulur.
Program Komitesi adına.
Galip BARAN
Bodrum HABİTAT Emekliler, Trafik ve Yurttaşlar Kozaları kolaylaştırıcısı

***
BBC Türkçe Servisi
İNGİLTERE
Sayın BBC Türkçe Servisi ilgilileri,
Bu iletinin size ulaşacağından pek emin değilim…
Ulaştığı konusunda bilgi verirseniz; çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda 20 yıl önce başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız çalışmalarda edindiğimiz, dünyayı değiştireceğine inandığımız birikimle ilgili bazı yazılarımızı göndereceğim.
Yardımcı olursanız sevinirim.
Saygılarımla.
Galip BARAN
“Yasa bağımlısı”, “Zoraki Bilinçolog” ve Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
***
TÜRK GİBİ Mİ, İNGİLİZ GİBİ Mİ ?
Türkler, “yasa”dan, “anayasa”dan söz ederler, ancak yasalara, işlerine ve kolaylarına geldiği yerde, işlerine ve kolaylarına geldiği zamanda ve işlerine geldiği kadar uyarlar. İşlerine gelmediği yerde uymazlar. Yolsuzluk yaparlar. Uyarıldıklarında “Burası Türkiye mazereti”ne sığınırlar.
Görülen o ki, Türkiye’ye gelen bazı yabancılar da aynı şekilde davranmaktalar, yolsuzluk yapmaktalar. Onlar da kendilerini “Burası Türkiye” diyerek savunmaktalar. Anlaşılan o ki, “Burası Türkiye” bir bağımlılık. Madde bağımlılığından da ileri bir hastalık…
Bu saptamaları yapma noktasına nasıl geldiğime gelince
1989 yılında Bodrum’un Turgutreis Beldesi’nde başlattığımız çöp toplama kampanyası, izleyen yıllarda, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda “insan kusuru” etmenini en aza çekmeyi hedef alan projelere dönüştü.
İnsanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim çalışması” olarak tanımladığımız bu projeleri uygularken, sözü edilen alanların tümünde bilinçlendim, yaşam biçimim 180 derece değişti. Hodkamlıktan kurtuldum; diğerkam bir kişi oldum. Aynı süreçte:
* “Kanun bağımlısı” oldum. (kanun kavramıyla özdeşleştim)
* Kendimi tanımağa başladım.
* Türkiye’yi dış borç yükünden kurtarmak için uğraştım.
* “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumun farkına vardım.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
* Öğrencilik günlerimde içtiğim And’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
* “İklim değişikliği” sorununun insanoğlunun bu gezegende bencilce yaşamakta oluşundan kaynaklandığını idrak ettim.
* “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığım, (çok hafife alındığı nedenle bedeli ağır bir şekilde ödenmekte olan) bir kavramı geliştirdim ve hayata geçirdim…
İnsanoğlunun “Bilgi Çağı”nda öğrendiği “kitabi bilgi”nin, onu bilinçlendiremediğini; ozon tabakasının delinmesini, buzulların erimesini, yağmur ormanlarının yok edilmesini, sonuç olarak, “iklim değişikliği”ni önleyemediğini dikkate alarak düşündüğünüzde, “Bilinç Çağı”nın, “tecrübi bilgi”nin ve Bilinç Üniversitesi’nin anlam, önem ve misyonunu kolaylıkla değerlendirebilirsiniz…
1996 yılında İstanbul’da ardından Bodrum’da gerçekleştirilen HABİTAT Konferanslarına katıldım. Bodrum HABİTAT Konferansında Emekliler ve Trafik Kozaları Kolaylaştırıcılığını üstlendim.
Üstlendiğim bu sorumluluklarını gereğini, izleyen yıllarda, Ankara, İstanbul, İzmir, Çanakkale, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Bilecik, Eskişehir Konya, Çorum, gibi illerde ve bazı ilçelerde de kozalar kurarak yerine getirdim.
Türkiye’nin, çevrenin kirletilmediği, aşırı tüketimin yapılmadığı, trafik kurallarının çiğnenmediği, sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği, verginin kaçırılmadığı, rüşvetin alınmadığı/verilmediği, iş ahlakına saygı gösterildiği, milli servete zarar verilmediği, imar yasasına aykırı işlerin yapılmadığı, her şeyin devletten beklenmediği, eşdeyişle, yolsuzlukların yapılmadığı bir ülke olması için çalıştım.
Görenler, bana, “herkes senin gibi olsa”, “senin gibilerin sayısı çoğalmalı”, “sen insanlık için çalışıyorsun” dediler, beni övdüler. Ama benim gibi olmalarını, benim gibilerin sayısını çoğaltmalarını, ya da insanlık için çalışmalarını önerdiğimde, “işim çok vaktim yok” dediler. İpe un serdiler…
Milli Eğitim Bakanlığı bilinç kavramıyla ilgili birikimimi ülkemin yararına sunma youndaki başvurumu “konu Bakanlığımızı aşar” diyerek geri çevirdi.ACZ ifade etti.
Sözü edilen çalışmalarda geliştirdiğim ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını önerdiğim proje yaşama geçemedi.
Sayın ilgililer,
Türkiye’de yıllardır devam eden çalışmalarda bundan öteye geçemedim.
Aynı çalışmaları başka bir ülkede, örneğin İngiltere’de yapsaydım ne olurdu? Acaba İngilizler de 180 derece değişirler, “benim gibi olma”, “benim gibilerin sayısını çoğaltma”, “insanlık için çalışma” gibi konularla ilgilenirler miydi?
Bu soruyu İngiliz halkına iletirseniz , belki dünyada bir değişim süreci başlayabilir, İngiliz halkı bu konuda dünyaya öncülük edebilir. Atatürk’ün yüce hayali “Dünyada Barış” yaşama geçebilir.
Benim gibi olmak, benim gibilerin sayısını çoğaltmak, insanlık için çalışmak isteyenler için hazırladığım, “Dünyada Barış”ın reçetesi olacağına inandığım “Diğerkamlık Andı” eklidir.
Benim bir başka özelliğim, işe Türk gibi değil, İngiliz gibi başlamam. İngilizlere selam, yola devam…
Saygılarımla.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Tel: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
e-posta: galipbaran@ttmail.com
www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
GALİP BARAN ?
KİM BU GARİBAN ?
1989 yılından bu yana görev yapan “Bilgi Çağı” Cumhurbaşkanlarının , Başbakanların, Milli Eğitim Bakanlarının, İçişleri Bakanlarının, M. Sabri Kanlıkavak dışındaki Emniyet Genel Müdürlerinin, Lale Aytaman dışındaki valilerin, Süleyman oğuz dışındaki İl Emniyet Müdürlerinin, Hüseyin Eroğlu dışındaki İlçe Emniyet Müdürlerinin, Uğur Boran dışındaki Kaymakamların ciddiye almadıkları,
“Bilgi Çağı”nın yukarıda sayılan sözümona devlet ve kanun adamlarının neredeyse hiçbirisinin adam yerine koymadığı, bazılarının gözaltına aldırdıkları,
“Bilgi Çağı”nın bu gibi sözümona devlet ve kanun adamlarına rağmen Devlet’e sahip çıkan,
Devleti, bağımsızlığına gölge düşüren dış borç boyunduruğundan kurtarmak amacıyla “gönüllü vergi” vermek için çalışan,
“Bilgi Çağı”nın kavşaklarda kırmızıda geçen, yolsuzluk yapan, trafik ve çevik kuvvet dahil her rütbeden polislerini, her rütbeden askerlerini, avukatlarını, savcılarını, hakimlerini uyaran,
Turgutreis Yat limanını inşa ederken denizi kirleterek, Limanı işletirken kamusal alana tecavüz ederek yolsuzluk yapan Doğuş Grubu’nun (TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet ödülü ile taltif ettiği) Başkanı Ferit Şahenk benzeri “Burası Türkiye bağımlıları” ile savaşan,
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda “okul dışı eğitim” olarak tanımladığı çalışmaları başlatan,
Sayılan alanların tümünde bilinçlenen, “Bilinç Çağı”nı başlatan, edindiği “tecrübi bilgi “ile bu gezegen’in tek Bilinç Üniversitesi’ni kuran,
Görenlerin, “herkes senin gibi olsa”, “senin gibilerin sayısı çoğalmalı”. “sen insanlık için çalışıyorsun” benzeri sözlerle övdükleri,
İstanbul HABİTAT’ın “Tek kişilik ordusu”, bu gezegenin tek “kanun bağımlısı” Galip Baran’ı tanımak isterseniz , ve Sitelerini gözden geçirebilirsiniz…
Hiç kimse, “galiptir bu yolda mağlup” Baran’a ödül mödül vermeğe kalkışmasın, sakın. Bu ülkede yolsuzluk yapanlara bile TBMM Hizmet ödülü verilebildiğine göre…
İsmet SEYHAN
Bilinç Üniversitesi
Sosyal İşler ve Halkla İlişkiler Danışmanı
***
Sayın Müge Anıl
Bu sabah programınızı izledim. Gaziantep’te yaşanan, insanların insanları nasıl kandırabildikleriyle ilgili traji-komik yolsuzluk olayını öğrendim…
Bizler yıllardır devam eden “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız bazı çalışmaları yaparken bu gibi sorunların özünde yatan en önemli, belki de tek nedenin; hepimizin, tabandakinden tavandakine kadar her birimizin parçası olduğumuz halde ne yazık ki farkında olmadığımız bir sorunun ayırdına vardık. Deyim yerindeyse “jöton düştü”. Ayırdına vardığımız sorun: “Burası Türkiye bağımlılığı”.
Duyulduğunda herkesi gülümseten, çok hafife aldığımız, bu nedenle bedelini çok ağır ödediğimiz bir sorun bu bağımlılık.
Çok konuşulduğu halde bir türlü gerçekleşemeyen, “tek yürek”, “tek yumruk” olma, “birlik beraberlik” ya da “yurtta barış” söylemlerinin hayata geçebilmesi, adaletin sorun olmaktan çıkabilmesi, bu kadar çok polise, savcıya, hakime gerek kalmaması için, el ve gönül birliğiyle savaşmamız gereken bir illet bu.
Bu sorunla nasıl savaşabileceğimizle ilgili olarak geliştirdiğimiz, adınıza bir örneğini düzenlediğimiz “Diğerkamlık Andı” eklidir
Sayın Anıl,
Bodrum’da HABİTAT Ruhu’nu canlandırmayı öngören bir çalışma başlatmış bulunuyoruz. Bu çalışmayı18 Kasım 2009 Çarşamba günü Bodrum Belediyesi önünde gerçekleştireceğimiz bir etkinlikle kamuoyuna açıklayacağız. Bu etkinliği sözü edilen sorunla ilgili olarak hazırladığımız bir sergi eşliğinde gerçekleştireceğiz.
Saygılarımla.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
Tel: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
e-posta: galipbaran@ttmail.com
www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
Sayın Anıl
Programın sonraki saatlerinde, bir ara , “ ben kanunu düşünüyorum” dediniz. Ben bir “kanun bağımlısıyım”.

9 Kasım 2009 Pazartesi

YURTTA VE DÜNYADA
BARIŞ İSTİYORSAN
HODKAMLIKLA
SAVAŞMALISIN

*
BİLİNÇ

ÜNİVERSİTESİ
*
HODKAMLIK
SAVAŞINA KENDİNDEN
BAŞLAMALISIN
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
*
İÇİNDEKİ DÜŞMAN
HODKAMLIKTIR
BİLESİN
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
*
DÜNYAYI
KURTARMAK
İSTERSEN EĞER
DİĞERKAM OLMAN

YETER

*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
*
ATATÜRK'Ü SEVİYORSAN
DİĞERKAM OLMAK

ZORUNDASIN
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
*
ATATÜRKÜ
SEVMEN GEREKMEZ
DİĞERKAM OLMAN
YETER
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
*
ALLAH'INI
SEVİYORSAN
DİĞERKAM OLMAK
ZORUNDASIN
SEN DE
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ

BORUM SAKİNLERİ İLE
ONURLU VE SORUMLU
TÜM YURTTAŞLARIMIZA
"DUYURU VE ÇAĞRI"
Bodrum’u daha yaşanabilir bir kente dönüştürmek amacıyla başlatılacak Yerel HABİTAT Konferansı hazırlık çalışmalarında yer almak isteyen kişi, kurum ve kuruluşlara
1996 yılında “Yaşanabilir bir Bodrum” sloganıyla başlatılan ancak sürdürülemeyen Bodrum HABİTAT Konferansı’nın daha sağlıklı bir şekilde yeniden başlatılması ve HABİTAT Ruhu’nun canlandırılması konusunda yaygın bir eğilimin bulunduğu gözlenmiştir.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, önemine:
“ İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II Konferansının katılımcıları tarafından benimsenen anlayışa göre, yerleşim alanlarının güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir hale getirilmesinde resmi organizasyonlarla sivil toplum kuruluşlarının dayanışma, işbirliği ve ortaklılar temelinde çalışmaları esastır.
Bodrum HABİTAT Konferansını, bu bakımdan öncü ve örnek bir etkinlik olarak değerlendiriyorum”
diyerek dikkat çektiği;
Bodrum Belediye Başkanı Tuğrul Acar’ın, ev sahipliğini:
“ Bodrum’da yaşayanların kentle ilgili kararlara katılmalarına ve sorunlara birlikte çözüm aramalarına büyük bir heyecanla yaklaşıyoruz. Kentin sorunlarına çözüm bulmak için başlatılmış bu çalışmaya gönülden destek vermeye hazırız.”
diyerek üstlendiği;
Yerel HABİTAT Konferansının, bu defa, başta da işaret edildiği şekilde, ilkinden alınan dersler de dikkate alınarak başlatılması için Bodrum Belediye Başkanlığına başvurmuş bulunuyorum.
İlgililerle yapılan görüşmelerde, bu başvurunun dikkate alınabilmesi için başka başvuruların yapılması gerektiği bildirilmiştir.
Bodrum Belediyesi’nin telefon numarası ve e- posta adresi aşağıdadır
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Galip BARAN
Bodrum HABİTAT Emekliler, Trafik ve Yurttaşlar Kozaları Kolaylaştırıcısı
Tel: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76 / e-posta: galipbaran@ttmail.com
www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com.
******
Bodrum Belediye Başkanlığı:
Tel : (0252) 316 12 14/ 313 43 44
e-posta: info@bodrum.bel.tr

2 Kasım 2009 Pazartesi

CUMHURİYET’İN MUHAFIZLARI…
Cumhuriyet’in 86. kuruluş yıldönümü tüm yurtta çeşitli etkinliklerle kutlanırken, sonsuza dek korunacağı vurgulandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Cumhuriyet’in Türk milletinin ve yurdunun bölünmez bütünlüğünün teminatı olmayı sürdüreceğini ifade etti. (Cumhuriyet Gazetesi/ 29. 10. 2009)
Yurt ve millet sözcüklerini her duyuşumda aklıma çocukluğumuzda içtiğimiz And’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi” gelir. O ilkeyi özümsemeyi, ne yazık ki, çoğumuz başaramadık.
Başarabilseydik: Cumhuriyet’i ilelebet yaşatacak, payidar kılacak; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli Cumhuriyet Muhafızı olacak gençler yetişirdi. “Onuncu Yıl Marşı” söylem olarak kalmazdı.
Sorun, bize göre; “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”nin ezberlenen bir metin, yani “kitabi bilgi” olarak kalmasından, daha açık deyişle, “tecrübi bilgi” olup, bir “yaşam düsturu”na dönüşmemesinden kaynaklanıyor.
Biz birkaç kişi; çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, yıllardır devam eden, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız çalışmaları yaparken o ilkeyi özümsedik, içselleştirdik. Cumhuriyet’in yüksek seciyeli muhafızları olmayı başarabildik.
Başka özellikler de edindik. Örneğin:
* Kendimizi tanımağa başladık.
* Bazılarımız “Yasa bağımlısı olduk.
* Bazılarımız “diğerkam kişilik” edindik.
* “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız kavramı hayata geçirdik...
Cumhuriyet’in yüksek seciyeli muhafızı olmak isteyenlere sözü edilen çalışmaları yaparken geliştirdiğimiz, örneği ekli, “Diğerkamlık Andı”nı dikkatle okumalarını ve gerekeni yapmalarını öneriyoruz.
“And’ı okumama gerek yok” diyenlere, ya da Cumhuriyet’in yüksek seciyeli muhafızı olduklarını sananlara “ renkli rüyalar” diyoruz…
Zeki KARAOĞLU
BİLİNÇOLOG

(Namı Diğer Mobesa ZEKİ)
***
RENKLİ RÜYALAR
Cumhuriyet’in 86’ kuruluş yıldönümü tüm yurtta kutlanırken, Cumhuriyet’in sonsuza dek korunacağı vurgulandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Cumhuriyet’in Türk milletinin ve yurdunun bölünmez bütünlüğünün teminatı olmayı sürdüreceğini ifade etti. (Cumhuriyet Gazetesi/ 29. 10. 2009)
Yurt ve millet sözcüklerini duyduğum anda aklıma çocukluğumuzda içtiğimiz “ANDIMIZ”da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi” gelir. Bu ilkeyi, ne yazık ki özümseyemedik.
Özümsemeyebilseydik; Cumhuriyet’in fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızları olurduk. Birlik beraberlik”, “tek yürek”, “tek yumruk” söylemleri “ham bir hayal” olmaktan çıkardı.
Sorun; sözü edilen ilkenin ezberlenen bir metin, diğer deyişle, “kitabi bilgi” olarak kalmasından, daha açık deyişle, “tecrübi bilgi” olup, bir “yaşam düsturu”na dönüşmemesinden kaynaklanıyor.
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız yıllardır devam eden çalışmalarda edindiğimiz birikim bu savın dayanağıdır.
Sözü edilen, bizleri bilinçlendiren çalışmaları yaparken başka kazanımlarımız da oldu:
* Kendimizi tanımağa başladık.
* Bazılarımız “diğerkam kişilik” edindik.
* “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
* Edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni kurduk.
* “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız bir kavramı hayata geçirdik.
* Öğrencilik günlerimizde içtiğimiz And’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
Bu ilkeyi özümseyip, Cumhuriyet’in ilmen, fennen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızı olmak isteyenlere yukarıda sözü edilen çalışmalarda geliştirdiğimiz örneği ekte görülen “Diğerkâmlık Andı”nı dikkatle okumalarını tavsiye ederiz.
Cumhuriyet’in zaten fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızı olduklarını sananlara “ renkli rüyalar” dersek darılmazlar umarız…
İsmet Seyhan
BİLİNÇOLOG
***
Sayın Yiğit Gülöksüz,
İlk gönderdiklerim ulaşmayınca bu adresinize gönderdiğim mesajları aldığınız umarım. Aldığınızı ve Bodrum'a geliş tarihinizi bildirirseniz sevinirim.
Telefonla görüştüğümüzde de ifade ettiğim üzere HABİTAT Ruhu'nu canlandırma girişimimizle ilgili bir taslak program yapmak istiyoruz. Geliş tarihinizi bu nedenle öğrenmek istiyorum.
Konuyu Prof. Dr. sayın Orhan Kural ile de görüştüm. 18- 28 Kasım tarihleri dışında Bodrum'a gelebileceğini söyledi.
Sayın Kural'a gönderdiğim yazılar eklidir.
Saygılarımla.
Galip BARAN
***
Prof. Dr. Orhan Kural
Sayın Kural,
Kitabınızın 5. sayfasında:
“Dünya için bir şey yap” diyorsunuz. Yaptığım şeylerle, bizim deyişimizle, “okul dışı eğitim çalışmaları”mızla ilgili bazı yazılarım eklidir.
“İklim değişikliğine ve ısınmaya, insanın tüketim hırsı neden olmaktadır” diyorsunuz. Tüketim, ekte görülen “Diğerkamlık And”ında yer alan ikinci konudur.
“Daha çok tüketen değil, daha çok düşünen ve bilen mutludur. Bunun çözümü sizsiniz, ancak her vatandaş görevini yaparsa başarı sağlanır” diyorsunuz. Ben görevimi yapmakiçin büyük çaba sarfediyorum. Mahatma Gandi “dünyayı kurtaracaksan, önce sen değiş, örnek ol” diyor. Ben örnek olmak için öylesine değiştim ki, “sen insanlık için çalışıyorsun” benzeri sözlerle övenler yanında deli olduğumu söyleyenler de var. Bu tür tepkiler beni engellemiyor. Bilakis görevimin ne kadar zor ve zor olduğu ölçüde de önemli olduğunu gösteriyor. Beni motive ediyor. 64. sayfasında:
“Toprak kokunuzu yaşamanızı dilerim,
Doğayı sevmeyen , yaşamıyor demektir.
Doğayı anlamak için onun dilini öğrenmeliyiz.
İnsan doğaya ne yaparsa, kendine yapar.
Doğa insansız olabilir, insan doğasız yaşayamaz.
Doğayı korumak her insanoğlunun hem hakkı hem de ödevi olmalıdır” diyorsunuz.
Sayın Kural,
Yazdıklarınızla yaptıklarım öylesine örtüşüyor ki hemen hepsinin altına imzamı atarım. Sizi bilmiyorum ama, benim yazdıklarım yaptıklarımın ifadesidir. Benim sorunum, akademik bir unvana sahip olamamaktır. Bu nedenle ağzımla kuş tutsam fark etmiyor …
Bundan önceki (adınızı Okran Kural şeklinde yazma kusuru işlediğim) iletide gönderdiklerime ilaveten bu defa HABİTAT Ruhu’nu Canlandırma girişimimle ilgili yazıları da gönderiyorum.
“Davet edin geleyim, bir sohbet, bir stand-up gösterisi havasında bunları anlatayım” diyorsunuz. Bekliyorum. Sizi dinlemekten onur duyacağımı bilmenizi isterim. Gelirseniz yazdıklarımın gerçek olup olmadığını da gözleme fırsatına sahip olursunuz. Saygılarımla.
Galip BARAN
Zoraki Bilinçolog
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu

TEL: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
Prof. Dr. Emre Kongar
Sosyolog
Sayın Emre Kongar,
Dün akşam NTV’de yaptığınız “Karşı Görüş” programını izlerken aklıma gelen/takılan bir konuyu dikkatinize sunmak istiyorum.
Sayın Mehmet Barlas ile gerçekleştirdiğiniz, zaman zaman bir “düello”ya dönüşen bu programda GERÇEĞİ araştırdığınızı söylediniz. Duyumlarınıza dayanarak ISLAK BELGE nin gerçek olup olmadığı konusunu tartıştınız.
Türkiye’nin en önemli gerçeği bana göre “Burası Türkiye “ ifadesinde saklıdır. “Burası Türkiye”nin anlamını kime sorsanız, Türkiye’nin “HER ŞETİN MUBAH” olduğu bir ülke olduğunu söylüyor. Bu söz/kavram, bana göre toplumsal yaşamımıza musallat olan bir illettir/bağımlılıktır.
“Burası Türkiye bağımlılığı” belki de, savaşılması gereken en büyük düşmandır.
Ekte görülen “Diğerkamlık Andı”nda bu savaşın nasıl verilebileceği ifade edilmiştir.
Sayın Kongar,
Yukarıda dile getirilen konuyu değerlendirirseniz sevinirim
Saygılarımla
Galip BARAN
Zoraki Bilinçolog
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
DİĞERKAMLIK (1) ANDI
Ben ……. …….. Bundan böyle:
(A)
Aşırı tüketmeyeceğime,
Vergi kaçırmayacağıma,
Çevreyi kirletmeyeceğime,
Milli servete zarar vermeyeceğime,
Trafik kurallarını çiğnemeyeceğime,
Rüşvet vermeyeceğime/almayacağıma,
İmar yasasına aykırı işler yapmayacağıma,
Sağlığa aykırı alışkanlıklar edinmeyeceğime,
İş ahlakının korunması için çaba göstereceğime,
Her şeyi devletten bekleme alışkanlığını terk edeceğime,
Diğer deyişle, KIRMIZIDA DURACAĞIMA, eşdeyişle “bencillik”le, daha açık deyişle, yolsuzlukla, çok daha açık deyişle, “Burası Türkiye Bağımlılığı” ile savaşacağıma, şöyle ki:
(B)
Sayılan alanlarda KIRMIZIDA GEÇMEK isteyenleri, yani “Burası Türkiye Bağımlıları”nı SOSYAL YAPTIRIM olarak bilinen yöntemle uyaracağıma,
(C)
Uyardıklarıma, kendilerinin de KIRMIZIDA GEÇMEĞE kalkışan başka “Burası Türkiye Bağımlıları”nı aynı yöntemle uyarmalarını önereceğime,
SÖZ VERİYORUM.
KIRMIZIDA DURMAK: Bireyi erdeme (2) yönlendiren bir ilkedir (3).
SOSYAL YAPTIRIM: Kırmızıda geçmeğe kalkışanları utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmaktır.
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlatılan, yıllardır devam eden, “okul dışı eğitim çalışmaları”nda geliştirilen bu And yaşama geçtiğinde; bu kadar çok polise, savcıya, hakime gerek kalmayacak, adalet sorun olmaktan çıkacak, “Yurtta Barış” sağlanacak, “muasır medeniyet” aşılacaktır.
(1) Diğerkamlık (özgecilik, elcilik, elseverlik ):
* Başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgememe durumu.
* fels. Başkalarının iyiliğine çalışmayı yaşam ve ahlak ilkesi yapan görüş.
* ruhb. Bencillik ve ben tutkusu yerine sevginin başkalarına yönelmesi durumu
Diğerkam (özgeci, elci, elsever ) : Kendi yararından çok başkalarını düşünen, başkalarına yararlı olmaya çalışan, başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgemeyen (kimse)
(2) Erdem:
* Ahlakın övdüğü ve ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik, ölçülülük gibi niteliklerin ortak adı.
* İnsanın ahlaksal olarak iyiye yönelmesi, ruhsal yetkinlik.
(3 ) İlke :
* Her türlü tartışmanın dışında, üstünde sayılan, anadüşünce ve inanış, baş kural.
* Temel bilgi, temel kural.
* Uyulması gerekli davranış kuralı.
* fels. Kendisinden başka bir şeyin çıktığı temel, köken; ilk neden.
***
ÜNİVERSİTE ORTAMI BİZE NE ÖĞRETİR?...
From: galipbaran@ttmail.com / > To: iortas@cu.edu.tr; gercek.demokrat@hotmail.com
Subject: Re: Üniversite Ortamı Bize Ne Öğretir/Date:Thu, 29 Oct. 2009 03:20:55 +0200

Değerli Hocam,
Yazılarınızı bana da gönderme inceliğini gösterdiğiniz için size teşekkür borçluyum. Bu iletinizde dikkatimi, çeken üç cümle:
1. Üniversiteler hızla akademik bilinçten uzaklaşmaktadırlar.
2. Üniversite sorunlarının her düzeyde tartışılması akademik bilinci
geliştirir. Bu cümlelerde "bilinç" sözcüğü yerine başka bir sözcük , örneğin "anlayış", "düşünce" vb. kullanılamaz mı?
3. Hepsinden önemlisi insan büyük bir okula "kendisini tanımak" için
gider. Ekteki yazıda da ifade edildiği üzere, yıllardır devam eden "okul dışı
eğitim" olarak tanımladığımız, yapanı eğiten çalışmalarımızın sonucunda
geldiğimiz noktayla ilgili bir yazım eklidir. Prof. Dr. sayın Orhan Kural'a
hitaben kaleme alınan bu yazıda "okul dışı eğitim " çalışmalarında
edinilebilen bir özelliktir.
Sayın Kural bu yazı ile ilgili olarak beni aradı ve "bilinç" sözcüğü ile
düşüncemi onayladığını ifade etti.
Yazı sayın kurala hitab ediyor olsa da size yazılmış olarak
düşünebilirsiniz.
Görüşünüzü bildirirseniz çok sevinirim.
Saygılarımla.
Galip BARAN
Zoraki Bilinçolog
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
(1) : Bilinç Üniversitesi'nin misyonu: "Bilgi Çağı" üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır. Zoraki Bilinçolog
***
"Prof. Dr. İbrahim Ortas" iortas@cu.edu.tr/ Sent: Wednesday, October 28, 2009 8:25 PM
To: galipbaran@ttmail.com/ Subject: Üniversite Ortamı Bize Ne Öğretir
ÜNİVERSİTE ORTAMI
BİZE NE ÖĞRETİR
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,
Çukurova Üniversitesi, iortas@cu.edu.tr
Platon'un üniversitesinden günümüz üniversitelerine kadar üniversiteler bilginin tartışıldığı ve çıktılarının topluma hizmet olarak sunulduğu ortamlardır. Her yönü ile ortaöğretim ve meslek okullarından ayrıdırlar.
Üniversitede meslek dersinden herhangi bir sorun ilgili bilim disiplin
veya üniversite genelinde tartışılır, herkes görüşlerini açıklar ve sonuç genelleştirilir. Üniversitede herhangi bir şeyi tartışılmasında üniversite dinamiklerinin önemi yadsınamaz. Üniversite yönetimleri de zaman zaman doğrudan üniversitelerin açılış dönemlerinde verdikleri derin mesajla ile veya yarattıkları akademik ortamı ile katkıda bulunurlar.
Üniversitelerimizin YÖK yasası ile akademik ortamından uzaklaşarak ve savrularak geldiği bugünlerde ileri lise düzeyinden öteye geçemediği sıkça vurgulanmaktadır. Ek ders, ikinci öğretim, dışarıda iş yama ve danışmanlık gibi ek gelir süreci bilim adamlarını bilimsel ortamdan ve anlayıştan koparmış durumdadır. Maalesef öğretim üyelerinin gelirlerinin mezunlarının
maşından üç katı daha düşük maaş alıyor olmasının da etkisi ile üniversitelerdeki savrulma kendisine haklılık kazandırıştır. Maalesef bugün üniversitelerimiz ülkenin sorununa çözüm üretmek yerine günlük kaygıların karşılanmaya çalışıldığı düzeye kadar düşmüştür.
Doğal olarak bütün bu gelişmeler toplumunda gözünden kaçmadığı gibi üniversiteler hızla akademik bilinçten uzaklaşmaktadırlar. En kötüsü üniversiteye yeni gelen öğrenciler ve yeni akademik hayata başlayan genç dinamikler de bu ortamda akademik bir kimlik ve tutum kazanamıyorlar. Açılış Dersi İle Çok Önemli Mesajlar Verilir. Bütün dünyada üniversiteler açılış dersi ile başlar. Açılış dersi için de genelde bilimsel birikimi ve deneyimi olan akademisyenler çağırılır. Üniversitenin açılışında üniversite yöneticisi üniversitesinin stratejisini ve geleceğe yönelik ufuklarını çizerek bilinenin ötesinde geleceği yakalama hedefi gösterir. Üniversitelerin açılışında öğrencilere üniversitenin ne olduğu, üniversiteden ne beklendiğini, öğrencilerin nasıl üniversiteli olacağı dersleri de işlenir. Üniversitelerin üniversite olması, saygınlığının korunması ve sürekliğin sağlanması için üniversitenin kendi özeliklerini ve konumunu geleceğe güçlü bir şekilde aktarması gerekir. Dolayısıyla öğrencilere ve diğer paydaşlara verdiği ilk ders mesajı çok önemlidir. Öğrencilere ilk günde nasıl bir izlenim verilirse öğrenci de ona göre kendi yol haritalarını çizer. Benzer bir ilk ders mesajı konuşmasını Dr. Erdal Atabek, 5 Ekim 2009 tarihli köşesindeki "Paylaşım Günleri" yazısında Eton Koleji öğretmeni William Cory'nin 1861 yılında yaptığı bir konuşmanın özetini bir konferans vesilesiyle okurları ile paylaşmıştır. Yazının üniversite eğitimi için öğretici yönünü alıntı yaparak paylaşmak istedim. .
Cory, okula gitmenin sadece bilgi edinmek için olmadığını, başka şeyler kazanmak amacını da taşıdığını söylüyor: 'İnsan büyük bir okula bilginin de ötesinde bir şeyler almak için, bazı
sanatları ve alışkanlıktan kazanmak için gider. Özen gösterme alışkanlığı için,
- Kendini anlatma sanatı için,
- Yeni bir entelektüel konuma geçebilmek sanatı için,
- Başkasının ne düşündüğünü hemen anlayabilme sanatı için,
- Görüşlerinizin onaylanmamasına ve reddedilmesine katlanabilme alışkanlığı için,
- Medeni bir şekilde olumlu ya da olumsuz görüş bildirebilme sanatı için,
- En küçük ayrıntılara dikkat edebilme alışkanlığı için,
- Belli bir zaman süresinde mümkün olanı kestirebilme alışkanlığı için,
- Zevklerini geliştirebilmek için, ayırt edebilmek için,
- Zihinsel cesaret için, zihinsel sağlamlık için. Hepsinden önemlisi, insan büyük bir okula
kendini tanımak için gider' diyor. Yazar ilgili kitabın kaynağını da belirtmiş (Kaynak: Eton Reform. London: Longman, Green, Longman,1861. AL. ATABEK 5/10/2009).
Harvard Üniversitesinin Temel Özelliği Nedir?
Dr. Atabek, William Cory'nin sözlerinin bilim ve öğretim işini bütünsel olarak gören ve dünya üniversiteleri içinde ilk sırada yer alan Harvard Üniversitesinin bu öneriden hareketle 'Harvard Çekirdek Eğitimi'ni kuracak ve bu öğretiye uygun eğitim gerçekleştirecektir.
Bu 'Çekirdek Eğitimi' altı konu ile bütünleştirilmiştir:
Edebiyat-Sanat, Fen Bilimleri, Tarihsel İnceleme, Sosyal Analiz, Yabancı Kültürleri Tanıma, Etik Düşünce gibi dersleri öğrencilerine aldırtmaktadır. Öğrencilerin ancak bunları öğrendikleri zaman bir dünya görüşü kazanacakları düşünülmüştür.
Her ne kadar dünyanın nasıl sömürüleceği, paradan para kazanmanın nasıl sağlanacağı Harvard Üniversitesinde öğretilse de kendi eğitim işini kendi ekseninden çok iyi yapıyor. Hedefine uygun insan yetiştirmede bir numaralar. Bizim de çekirdek eğitim tarzı bilim felsefesi ve tarihi,
uygarlık tarihi, yöntem ve analiz, insan ilimleri, fen bilimleri ve medeni hukuk gibi dersleri okutarak öğrencilerimizin yaşamı bir bütün olarak anlamasını sağlayabiliriz.
Üniversite Meslek Eğitimi Veren Kurumlar Değil, Kişiyi Geliştiren Ortamlardır.
Sadece bir meslek sahibi olmak insanı kurtarmıyor. Bir meslek artık yetmiyor. Gerçek bir 'dünya aydını' olmak için çok yönlü eğitim almak gerekiyor. Veya kendi kendimizi eğitmemiz gerekebilir. Üniversite yöneticilerinin vizyonu, misyonu geleceği çizme ona uygun hedef koyması
önemli. Akademisyenlerinin bilgi görgüleri yanında mesleki derinlikleri önemli olmaktadır. Nihayetinde öğrencileri geleceğe taşıyacak olan üniversite ortamı ve eğitmenlerin öğreticilik yeteneği önemlidir. Bu bakımdan öğreticinin de çok yönlü ve fonksiyonel olması gerekir.
Öğreticinin genel aydınlanma, felsefe, sanat, sosyoloji, tarih gibi öğretim yöntemi, psikoloji, bilişim teknolojisi bilgisi ve birikimi olması da gerekir. Bu bakımdan öğreticilik bir eğitim kurumundan mezun olmak değil kendi başına bir meslek olarak kabul edilmesi gerekir.
Aslında öğreticilik mesleğinin birçok alanda uygulanması gerekir. İlla ki sizin okulda öğretici olmanız gerekmiyor, değişik kurumların eğitim programlarında da bu yeteneğin sergilenmesi gerekir. Bunun için kişinin artık çok yönlü ve birkaç alanda kendisini geliştirmesi gerekir. Üniversite Hakikat ve Gerçeklerin Öğrenildiği Ortamlardır.
Üniversite bilinen değil bilinmeyeni araştıran öğrenen bir ortam olarak geleceğe yönelmesi gerekir anlayışı ile hareket etmek zorundadır.
Üniversite gibi hakikati ve gerçekleri öğrenme sanatının öğretildiği, açık tartışmanın yapıldığı, kişiliklerin geliştiği ortamlara her yıl ortaöğretimden gelen taze kanın katacağı dinamik anlayış kucaklayan ve kendi birikimi ile geleceği hedeflemeli. Bu bağlamda üniversite bir meslek
edinme yeri değil, aydınlanma ve topluma hizmet sunabilecek nitelikli bilgi üretme ortamıdır. Niteliği yüksek, kendi yol haritasını çizmesini beceren, iş üretebilme potansiyeli olan insanların yeteneklerinin geliştirildiği ortamlardır.
Kavram ve Stratejiler Önemli Eski Petrol Mühendisleri Odası Başkanı Necdet Pamir bir TV programında üniversite mezunlarının kendi alanındaki kavramları bilmediklerini belirtiyor. Ayrıca konu ile ilgili dünyadaki gelişmeler ve stratejileri bilmediklerini belirtiyor. Gerçekten üzücü bir durum. Sayın Pamir, üniversite eğitimin artık statik yapıdan dinamik yapıya geçmesi
gerektiğini belirtiyor. Üniversitenin Sorunlarınının Her Düzeyde Tartışılması Akademik Bilinci
Geliştirir Üniversite gibi özerk ve sivil kurumlarda hepimizin zaman zaman kurumun ileriye sağlıklı taşınması için üniversitenin gördüğümüz sorunlarını da tartışmamız gerekir. Unutmayalım, hiçbir üniversite yöneticileri istediği için tek başına üniversite gelişmemiştir. Mutlaka üniversiteyi oluşturan öğrenci, çalışan ve öğretim üyelerinin sivil çabaları önemlidir.
Üniversiteyi üniversite yapan da üniversite paydaşlarının dinamik çabalarıdır. Öğretim elamanları olarak bizler de yönetimlerden ayrı olarak kendimize görev edinebilirsek üniversitelerimizi güçlendiririz. Üniversitelerin bilimsel kalitesi kadar sürekliliği, eğitim ve araştırma kalitesinden taviz vermemesi için hepimizin sorumluluk alması gerekir. Bu
sorumluluğun, gerektiğinde yanlış giden sürece karşı demokratik yollardan öneri ve uyarılarda bulunması da öğretimin diğer önemli bir tarafı olarak görülmelidir. Toplumun üniversite hocalarından, özellikle profesör kadrosundaki hocalardan beklentileri oluşmaktadır.
Üniversitelerin bilimsel işleyişi sorunları (akademik kadroların sağlam ve nitelikli seçimi, bilimsel araştırma potansiyelinin artırılması) yanında çokça şikâyet konusu olan kaynakların adil dağıtılması (proje, kadro, lojman dağıtımında adamına ve oy veren vermeyen ayrımına göre değil, liyakate ve ürettiği bilimsel bilgiye göre yapılması) konularındaki sorunları tartışmalı ve mümkün olduğunca öğrencilerimize örnek davranışları göstermemiz gerekir.
Nihayet aldığım çok sayıda e-posta iletide değişik üniversitelerimizde yığınla yönetsel sorun dile getirilmektedir. Bütün dünyada olduğu gibi profesör arkadaşlarımızın zaman zaman bulundukları idari ortamlarda herhangi bir beklenti içinde olmadan eksik gördüklerini, yanlışları, varsa iyi yapılan işleri yöneticilere iletmesi, düzelmiyorsa uyarıda bulunması da üniversite ortamının bir gereği olarak dile getirmelidirler.
Üniversiteler öncelikle öğrencilerin olduğu için onların da üniversite sorunlarına taraf olmaları önemsenmelidir. Öğrencilerin temsilcilerinin de kurullarda yer alması ve sorunlara sahip Çıkması, gerektiğinde muhalefetini de uygun dille yapması yararlı olacaktır.
Sonuç olarak bugün ülkemizde 130 üniversitede 2 milyon civarında öğrenci ile eğitime-öğretim yapılmaktadır. Bizler istemesek bile üniversite içi ve dışı dinamikler bizleri doğrudan ve dolaylı olarak eğitmektedir. Bilimsel araştırma ve eğitim yanında üniversitenin iç işleyiş yapısının sağlıklı yürümesi için, gelecek kuşaklara örnek olmak için, akademik yaşamın nüvesi olan düşünce özgürlüğü için gerektiğinde itiraz etmeyi ve eleştirel olmayı bilmeliyiz. Yoksa kral çıplak mı, giyinik mi, çocuklara sormak zorunda kalırız.
Not: Sayın Hocam, bazılarınızın e-posta adresi bir şekilde makinemdeki adres listesine takılmıştır. e-posta almak istemeyenler lütfen belirtin isminizi listeden çıkarırım. Şimdiden ilginize teşekkür ederim.
Saygılarımla

20 Ekim 2009 Salı

NE VAR,
NE YOK ?..
*
YASA
ÇOK,
BİLİNÇ
YOK...
*
YASA
NEDEN ÇOK?
BİLİNÇ
YOK DA ONDAN!..
BİLİNÇ
NEDEN YOK?
“GEREK YOK” DA
ONDAN!..
*
OYSA
BİLİNÇ OLSA;
ADALET
SORUN OLMAYACAK.
YASA'YA ,
POLİS'E,
DEVLET'E;
GEREK KALMAYACAK...
*
KALMAYACAK.
ZİRA !..
BİLİNÇ OLSA;
SEVGİ OLACAK.
*
YARADILANLAR
YARATAN’DAN
ÖTÜRÜ
SEVİLECEK
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ (1)
Yukarıdaki sorular ve cevaplar,
BİLİNÇ kavramı üzerinde kafa yormamızı ve kendimizi sorgulamamızı KOLAYLAŞTIRMAK için hazırlanmıştır.
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerine, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmaları konusunda yardımcı olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.

6 Ekim 2009 Salı

Valilik Makamına
MUĞLA
KONU : (a) Örneği ekte görülen “trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin İlk ve Orta Öğretim okullarında uygulanması ve (b) aynı okullarda sergi eşliğinde vereceğimiz “çevre-tasarruf-trafik-vergi-bilinci”, “toplumsal sorumluluk bilinci”, “Yasa Bağımlılığı” ve “Burası Türkiye Bağımlılığı” konulu konferanslara izin verilmesi.
Sayın Vali,
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlardaki sorunlarda “insan kusuru”nu aşağı çekmek amacıyla başlattığımız, yaklaşık 20 yıldır devam eden “okul dışı eğitim” çalışmalarında :
· Bazılarımız “ “diğerkam kişilik” edindik.
· Bazılarımız aynı zamanda “yasa bağımlısı” da olduk.
· “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
· Edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni (1) kurduk.
· “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız bir kavramı hayata geçirdik.
· Çocukluğumuzda içtiğimiz And’da yer alan “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
“Çevre bilgisi”nin çevrenin kirletilmesini, “trafik bilgisi”nin trafik kurallarının çiğnenmesini, “vergi bilgisi”sinin verginin kaçırılmasını, “tasarruf bilgisi”nin israfı, “yasa bilgisi”nin yolsuzlukları önlemediği ve “İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği dikkate alındığında; “Bilinç Çağı”nın anlamı-önemi ve Bilinç Üniversitesi’nin misyonu ve işlevi kendiliğinden ortaya çıkar.
Sayın Vali,
1996 yılında, Bodrum’da, yayalarla ilgili trafik ışığıyla donatılmış kavşaklarda “Kırmızıda duralım kurallara uyalım” sloganıyla başlattığımız kampanyada geliştirdiğimiz “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi ve uygulama protokolu eklidir.
Çocuklarımıza “çevre-tasarruf-trafik-vergi-yasa bilinci “ yanında ”demokrasi kültürü”, “özgüven” ve “kişilik” kazandıracağına inandığımız bu projenin, İlk ve Orta Öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını öneriyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda başlatılan “Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri” projesi ile birlikte uygulanabilecek olan bu projenin, uygulayan okullara, Mart ayında başlatılan “Trafik Okulu” bayrağı ve “Trafik Okulu” sertifikası kazandırabileceğini düşünüyoruz…
Saygılarımla,
Galip BARAN; Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76 / E-posta:
galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com/ www.galipbaran.blogspot.com
ADRES: 4076 Sokak No: 5/2, 48960 Turgutreis-BODRUM
EKİ: “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi ve protokolu”.
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.

“TRAFİK TERÖRÜNE SON VERMEK VE
DEMOKRASİYİ TABANA YAYMAK”
PROJE VE PROTOKOL
ÖN BİLGİ:
Bodrum’un Turgutreis Beldesinde 1989 yılında başlattığımız çöp toplama kampanyası, izleyen yıllarda, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda yaşanmakta olan sorunları önlemeyi öngören projelere dönüştü. İnsanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, yaşam biçimimizde devrim niteliğinde değişikliklere yol açan, bizleri bilinçlendiren, kendimizi tanıma sürecini başlatan bu çalışmalarda, çöp toplamağa başladığımızda öngördüğümüz hedefi aştık:
· Bazılarımız “ “diğerkam kişilik” edindik.
· Bazılarımız aynı zamanda “yasa bağımlısı” da olduk.
· “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
· Edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni (1) kurduk.
· “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız bir kavramı hayata geçirdik.
· Çocukluğumuzda içtiğimiz And’da yer alan “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
· “İklim değişikliği” sorununun insanoğlunun bu gezegende bencilce yaşamakta oluşundan kaynaklandığını öğrendik…
“Çevre bilgimiz”in çevreyi kirletmemizi, “trafik bilgimiz”in trafik kurallarını çiğnememizi, “vergi bilgimiz”in vergi kaçırmamızı, “tasarruf bilgimiz”in israfı, “yasa bilgimiz”in yolsuzluk yapmamızı önlemediği ve “İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği dikkate alındığında, “Bilinç Çağı”nın anlamı ve Bilinç Üniversitesi’nin işlevi kendiliğinden ortaya çıkar.
1996 yılında, Bodrum’da, yayalarla ilgili trafik ışığıyla donatılmış kavşaklarda “Kırmızıda duralım, kurallara uyalım” sloganıyla bir kampanya başlattık. Toplu yaşamda özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı olduğu anlayışından hareketle ve kırmızı ışıkta durmanın yeşil ışıkta geçme hakkı olana saygı anlamına geldiği gerçeğini ve yıllardır önlenemeyen trafik sorununda yaşanan can ve mal kayıplarını dikkate alarak bu kampanyayı uyguladığımız kavşakları “demokrasi dershanesi” ve bu kampanyada geliştirdiğimiz uygulamayı, “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” olarak tanımladık. Sözü edilen proje ve uygulama protokolu aşağıdadır.
Çocuklarımıza “trafik bilinci” ve ”demokrasi kültürü” yanında “özgüven” ve “kişilik” de kazandıracağına inandığımız bu projenin, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını öneriyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda başlatılan “Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri” projesi ile birlikte uygulanabilecek olan bu projenin, uygulayan okula, Mart ayında başlatılan “Trafik Okulu” bayrağı ve “Trafik Okulu” sertifikası kazandıracağını düşünüyoruz…
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
PROJE
Uygulama yeri : Yayalarla ilgili trafik ışık ve işaretleriyle donatılmış kavşaklar.
Örnek kural : Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralı “örnek kural” olarak seçilmiştir.
Uygulama : Projede yer alan öğrenciler, kırmızı ışıkta geçmeğe kalkışan yayaları “sosyal yaptırım” olarak bilinen (kırmızıda geçeni, anında, yüzüne karşı, utanmaktan başka tepki göstermeyecek şekilde uyarmayı öngören) yöntemle uyarırlar. Uyardıkları yayalara, kendilerinin de başka yayaları aynı yöntemle uyarmalarını önerirler.
Uygulama süresi : Toplumun projenin uygulandığı il, ilçe ya da beldede, Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralına uyma alışkanlığı görülür şekilde arttığında, yasanın bu kurala uymayanlar için öngördüğü cezanın uygulanması süreci başlatılır.
***
UYGULAMA PROTOKOLU
(MUĞLA ÖRNEĞİ)
PROTOKOLUN KATILIMCILARI VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
:
Bilinç Üniversitesi : Projeyi, devletin trafikten sorumlu kuruluşlarının ve diğer katılımcıların verecekleri destek ve gösterecekleri işbirliği anlayışı içinde yürütür.
Muğla Valiliği : Devletin trafik hizmetinden sorumlu kuruluşlarının bu projeye, verecekleri desteğin en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlar.
Muğla Belediyesi : Projenin uygulanacağı kavşağın ya da kavşakların eksiklerini giderir (nizami hale getirir). Projeyle ilgili pankart, yazı ve benzeri araçların kentin belli başlı yerlerinde sergilenmesi konusunda yardımcı olur.
İl Emniyet Müdürlüğü : Emniyet Müdürlüğünün vereceği destek, uygulamada yer alacak görevlilerle birlikte hazırlanacak (protokola eklenecek) bir programla belirlenir.
İl Milli Eğitim Müdürlüğü : Milli Eğitim Müdürlüğü’nün vereceği destek, bu çalışmada yer alacak okulların rehber öğretmenleriyle birlikte hazırlanacak (protokola eklenecek) bir programla belirlenir. (PROGRAM önerisi eklidir)
Müftülük : Müftülüğün, bu projenin anlam ve önemini camilerde halka anlatma, ilgili duyuru ve yazılı açıklamaları asma gibi konularda yardımcı olması beklenmektedir.
Şoförler ve Otomobilciler Odası : Oda’nın, bu projenin amacını oda üyelerine anlatma ve Federasyona duyurma ve ilgili çağrı, duyuru ve yazılı açıklamaların oda üyelerinin araçlarına asma gibi konularda yardımcı olması beklenmektedir.
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve kişiler : Trafik sorunuyla ilgilenen STK ya da duyarlı kişilerin bu projenin uygulamasında yer alarak katkıda bulunmaları beklenmektedir.
KATILIMCI ADI İMZASI
Bilinç Üniversitesi : ............... .....................
Muğla Valiliği : ............... .....................
Muğla Belediyesi : ……… .....................

İl Emniyet
Müdürlüğü : ............... .....................
İl Milli Eğitim

Müdürlüğü : ………... .....................
Müftülük : ............... .....................
Şoförler ve

Otomobilciler Od. : ................ ....................
STK’lar ve

bireyler (varsa) : ................ ....................
OKULLAR İÇİN PROGRAM (ÖNERİ)
A. OKUL İÇİ ETKİNLİKLER:
(a) İLK ÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ
* Kavşaklarda yapılan uygulamayı rehber öğretmenlerin gözetiminde izlerler.
* Gözlemlerini sözlü, yazılı ya da çizili olarak ifade ederler. Yazılı ya da çizili ifadelerini ve okullarda/sınıflarda düzenleyecekleri trafik köşesi panolarına asarlar.
* Rehber öğretmenler yardımıyla oyunlar hazırlarlar, sahneye koyarlar.
(b) ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ
* Öğrenciler, uygulamasında rehber öğretmenler eşliğinde yer alacakları projeyi okulda aralarında tartışırlar. Kendilerini uygulamanın sorumluluğunu üstlenecek şekilde geliştirirler.
* Trafik örneğinden yola çıkarak ülkenin diğer sorunlarıyla ilgili projeler üretirler..
* Aynı şekilde, oyunlar hazırlayıp, sahneye koyarlar.
B. OKUL DIŞI ETKİNLİKLER
(a) İLK ÖĞRETİM
Bu öğrenciler:
* Orta öğretim okulu öğrencilerinin yer alacakları uygulamaları, rehber öğretmenler gözetiminde yetinirler.
(b) ORTA ÖĞRETİM
Bu öğrenciler:
* Güvenlik önlemlerinin alındığı kavşaklarda yapılacak çalışmalarda rehber öğretmenler eşliği ve gözetiminde yer alırlar.
* Basınla iletişim kurarlar, uygulamayı izleyen halkla konuşurlar, anket yaparlar.
* Düzenleyecekleri öğrenci kongrelerinde, edindikleri birikimle ilgili sunuşlar yaparlar.
***
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ VE
SİYASİ PARTİLER…
Siyasi Partiler, iktidar olmak ve ülkeye hizmet etmek için kurulurlar. Ne var ki, Cumhuriyet ilan edileli bunca hükümetler geldi geçti kolay telaffuz edilen hizmet kavramı bir türlü yaşama geçemedi.Hayaller gerçekleşemedi. “Muasır medeniyet” aşılamadı. “Yurtta Barış” sağlanamadı. “Birlik beraberlik”, “tek yürek” ya da “tek yumruk” söylemleri lafta kaldı. Gittikçe ağılaşan karamsarlık yaratan bir kaos var bu cennet ülkede, yazık ki…
Bana göre, sorun, tümüyle “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”nin ıskalanışından kaynaklanmaktadır sorun maktadırlar. İşin kötüsü, hizmet sözcüğünü dilden düşürmeyen, ama yaşama da geçiremeyen siyasetçilerimiz, sözü edilen ilkeyi ıskalamadıkları konusunda kendilerinden öylesine eminler, ki…
Oysa, o ilkenin yaşama geçmediği, sevginin olmadığı yerde demokrasi de olamaz. Bu nedenle, Cumhuriyetin ilelebet yaşayabilmesi, kuranların ruhlarının şad olabilmesi için, sözü edilen ilkeyi özümsemeleri, sevgiyi öğrenmeleri, diğerkam varlık olmaları şart. siyasetçilerimizin…
Diğer taraftan öğrendik ki, bencil varlık, “çok”u şöyle dursun “öz”ü kadar bile sevemez, yurdunu ve milletini…
Sözü edilen ilkenin nasıl özümsenebileceği konusunda deneyim kazanmış olan Bilinç Üniversitesi siyaset erbabına yardımcı olmağa hazırdır.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
Turgutreis- BODRUM
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
CUMHURBAŞKANI’NDAN BEKLENTİMİZ…
Sayın Abdullah Gül
Cumhurbaşkanı

KONU: Trafik sorununun çözümüne katkıda bulunmak amacıyla yıllar önce başlattığımız kampanyaya destek vermeniz.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Trafikte “insan kusuru”nu aşağı çekmek amacıyla yapılan çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla Bodrum’da “Kırmızıda Duralım Kurallara Uyalım “ sloganıyla bir kampanya başlattık.
1996 yılında başlattığımız bu kampanyayı, sloganını daha sonra “trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma” şeklinde değiştirerek sürdürdük. 2008 yılında, “Trafikte Dikkat 10 Bin Hayat Kampanyası”nı desteklediğinizi basından öğrendiğimizde bize de destek vermeniz için size başvurduk.Bir yanıt alamadık.
Sayın Cumhurbaşkanım,
“Trafikte Dikkat 10 Bin Hayat” kampanyası” ile ilgili açıklamanızda, “Önümüzde iki yol var. Ya hiç yokmuş gibi yolumuza devam edeceğiz ya da bu ölümleri azaltmak için hep birlikte çalışacağız. 42 Avrupa ülkesinde bir yılda trafikte ölenlerin % 22’si Türkiye’ye ait. İnanılmaz bir rakam. Bunun böyle devam etmemesi gerekir. Bunun için olağanüstü tedbirler almak, olağanüstü bir kampanya yürütmek zorundayız. Böyle bir kampanyaya herkes canı gönülden katılmalı ve elinden geleni yapmalıdır” dediniz…
Bizler; sizin deyişinizle, “elimizden gelen”i yapıyoruz. Sayımızın sınırlılığı ve olanaklarımızın yetersizliği dikkate alındığında, “olağanüstü” sayılabilecek bir kampanya yaptığımız söylenebilir. Ancak, ciddiye alınmıyoruz, hatta engelleniyoruz…
Bu nedenle, yukarıda sözü edilen başvurumuzda da dile getirilen zorluklarımızı arz etmek ve destek istemek amacıyla bir randevu talep etme gereğini duymuş bulunuyoruz
Sayın Cumhurbaşkanım,
Malatya’dan yola çıkan 68 yaşındaki Sami Karaaslan’ı Ankara’ya getirttiğinizi, kendisiyle görüştüğünüzü birkaç ay önce basından öğrendik. Sayın Karaaslan’a gösterdiğiniz ilgiyi bizden esirgememenizi, randevu talebimizi kabul etmenizi, böylece, yıllardır devam eden kampanyamızı ciddiye aldığınızı göstererek kampanyamızda yer almak ya da benzer kampanyaları başlatmak isteyen başka gönüllüleri yüreklendirerek, bizim gibilerin sayısının çoğalmasına yardımcı olmanızı bekliyoruz…
Saygılarımızla
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi(1) kurucusu
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
DUAM…
Diyojen : Anayasa’nızın birinci maddesinde “Türk Devleti bir Cumhuriyettir” deniliyor. Bu doğru mu?
Galip Baran: Elbette doğru. Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 günü kuruldu. O gün bayram yapıyoruz. Cumhuriyeti kutluyoruz. Sen bunları görmüyor, duymuyor, bilmiyor musun?
Diyojen : Biliyorum da anlamadığım şeyler var. Devleti’n Cumhuriyet olduğunu söylerken Devletin yönetim biçiminin Cumhuriyet olduğunu ifade ederken bir gerçeği gözden kaçırıyorsunuz.
Galip Baran: Neymiş o gerçek dediğin şey?
Diyojen : Devlet olmadığınızın, olamadığınızın farkında değilsiniz. Devlet olabilmenin “olmazsa olmazı” yasa kavramından haberiniz yok sizin.
Galip Baran: Haksızlık ediyorsun. Üniversiteleriniz, hukuk fakülteleriniz var. Oralarda hukukçular yetişiyor. Yasama organımız TBMM var. Gerektikçe yeni yasalar çıkarıyor AB’ne girmek aşkına “Uyum Yasaları” yapılıyor. Hukuk fakültelerimizden mezun olanlar hakim, savcı, avukat oluyorlar hukuk devleti için çalışıyorlar. Sen de bu gerçekleri gözden kaçırıyorsun. Senin bilmediğin bir şey daha var: Ben bir “Yasa Bağımlısı”yım
Diyojen : Sakin ol, efelenme, diklenme hemen. “Burası Türkiye” diyenler de var bu ülkede. Burası Türkiye” diyenler, bu sözü duyduklarında gülümseyenler, aslında bir gerçeği, devlet olabilmenin olmazsa olmazı yasa kavramından bi-haber olduklarını itiraf etmiş olmuyorlar mı? Yargıtay Başkanınız “suça battık” derken ( 27 Eylül 2008 /Akşam) bu gerçeği yetkili bir ağızdan açıklamış olmuyor mu?
“Yasa Bağımlısı”yım diyorsun. Sen bu sözünle, farkında mısın bilmem ama, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet olması için çalışan, Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkan birisi olduğunu da dile getiriyorsun. Peki, senin gibi kaç kişi var? Kaç “Yasa Bağımlısı” var bu ülkede söyler misin.
Galip Baran: Doğrusunu istersen 3 kişi bile değiliz. Zeki Karaoğlu ve İsmet Seyhan var, örneğin. Ekonomik durumları ve diğer koşulları elvermediği için benim kadar aktif değiller. Ama onlar da çalışıyorlar.
Diğer taraftan, aynı konuda pasif anlamda da olsa çalışan, yüzler, binler, belki de milyonlarca insan var, bu ülkede.
Şu var ki, bu gibiler, nasıl çalıştığımı, Türkiye Cumhuriyet’i Devletine nasıl sahip çıktığımı gördüklerinde, “herkes senin gibi olsa”, “senin gibilerin sayısı çoğalmalı, “sen insanlık için çalışıyorsun” diyorlar. Takdirlerini dile getiriyorlar. Övüyorlar. Hepsi değil. Kafayı yediğimi, hatta “orospu çocuğu” olduğumu söyleyenler de oluyor.Takdirin böylesi de var.
Diyojen : Onlar, seni övenler, neden senin gibi olmuyorlar, senin gibilerin sayısını çoğaltmayı neden düşünmüyorlar ya da neden onlar da insanlık için çalışmıyorlar?
Galip Baran: Sevgili Diyojen bu soruna doğrudan cevap vermek beni aşar. Ama beni övenlere Nazım Hikmet’çe bir söz söylemek, “dilim varmıyor ama hala bencil bir varlıksın be kardeşim”demek geliyor içimden.
Belki de, onların “Bencillik Canavarı”nın kulu olmaktan kurtulmaları için Allah’a dua etmeliyim, ben.
Bu duayı, yalnız Aziz Usta’ya:
“ Utanırım aldıklarım demeye
Gücüm yetmez borcun ödemeye
Bende hakkın çoktur halkım
Değil böyle bir Aziz
Bin Azizler olsa yetmez
Aldığını vermeye
Utanırım hakkını helal et demeye
Dünya durdukça durasın “
DEDİRTEN Türk Halkı için değil, “Bencillik Canavarı”nın elinden çeken Dünyanın tüm halkları için etmeliyim.
Diyojen : Breh, breh, breh… Sen neymişsin be Galip
Galip Baran: Sözün bitti mi, diyeceğin başka şeyler yok mu, bre Koca Diyojen?
Diyojen : Söz biter mi, diyeceğim olmaz mı hiç. Ama sen bugün söylediklerimi hazmet, hele…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
***
DİĞERKAMLAR ÜLKESİ, TÜRKİYE…
“Burası Türkiye” sözü bu ülkede yaşayanların utanılası bir özelliğe sahip olduklarının bir tür “ikrarı”dır. Başka bir deyişle, bu ülkede “hodkamca yaşadıkları”nın, farkında olmadan dile getirdikleri bir gerçeğin “itirafı”dır…
Hodkamlık, “başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgememe; başkalarının iyiliğine çalışmayı yaşam ve ahlak ilkesi yapma; bencillik ve ben tutkusu yerine sevginin başkalarına yönelmesi anlamına gelen –diğerkamlık-” kavramının karşıtıdır.
Şimdi dürüstçe soralım ve aynı şekilde yanıt verelim:
“Burası hodkamlar ülkesi Türkiye” mi, yoksa “diğerkamlar ülkesi Türkiye” midir?
“Burası hodkamlar ülkesi Türkiye” dememek bu gerçeği görmemek için kör olmak gerekir.
İstanbul ve Tekirdağ’da yaşanan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a “hepimiz suçluyuz” dedirten sel felaketi bu gerçeğin son örneğidir.
“Hepimiz suçluyuz” sözünü Konya’da meydana gelen bir yangın felaketinden sonra CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da söylediğini hatırlayalım…
Ne var ki, ”hepimiz suçluyuz” demek sorunu çözmüyor, söyleyene “diğerkam kişilik” kazandırmıyor… Zamanla unutuluyor… Her yeni felaketten sonra tekrarlanıyor.
Benzeri felaketlerin (sel yangın, deprem, vb. sorunların) bir daha yaşanmaması için, moda deyişle, “eli taşın altına koymak” ; “Burası Diğerkamlar ülkesi Türkiye” diyebilmek için çalışmak; bunun için bir projeyi acilen uygulamaya koymak gerekiyor.
Turgutreis Bilinç Üniversitesi bu konuda bir proje başlatmış olup, başka katılımcılar bekliyor. Devletin üst düzey yetkililerine, bu projenin uygulamasında yer alarak topluma örnek olmalarını öneriyor.
Sözü edilen yetkililerin bu konuda yapmaları gereken şey : örneği ekte görülen “Diğerkamlık And”ının başında yer alan “Bundan böyle” sözünden sonraki boşluğa adlarını, (örneğin Abdullah Gül, M. Ali Şahin, Recep Tayyip Erdoğan) yazmak ve durumu kamuoyuna açıklamaktır.
Bu ilk adımdır. Sonrası sayın katılımcıların “diğerkamlık” konusundaki birikimine bağlıdır…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
***
NASIL ADAM OLURUZ?
Fatih Altaylı
Haber Türk Gazetesi Sayın Altaytlı,
Yazılarınızı okuyanlardan, özellikle de “nasıl adam oluruz” sorusu ile ilgili düşüncelerinizi ilgiyle izleyenlerdenim.
Bana göre, adam olabilmek için;
* Ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik gibi niteliklere sahip,
* Kendisini her türlü tartışmanın üstünde bir düşünce, inanış ve temel bilgiyle donatmış,
* Kendi yararından çok başkalarını düşünen, başkalarına yararlı olmaya çalışan, başkalarının iyiliği için elinden geleni yapan,
Bir başka deyişle, erdemli, ilkeli, diğerkam bir varlık olmak için çalışmalı insan
Sayın Altaylı,
“Nerde öylesi” diyebilirsiniz, ama ben:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığı ‘okul dışı eğitim’ olarak tanımladığı çalışmaları yaparken, kendisini tanıyan, yurdunu ve milletini özünden çok sevmeyi öğrenen, yasa bağımlısı olan, “Bilinç Çağı”nda yaşadığı yaşantısına yansıyan, erdemli, ilkeli, diğerkam varlıklar olmayı başarabildiğimizde;
“Bilgi Çağı”nı yaşamakta olan “iklim değişikliği”nden sorumlu “Muasır Medeniyet”i aşabileceğimizi savunan;
Sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken edindiği “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni kuran,
Kendisini bu üniversitenin Amele-başısı olarak tanımlayan Galip Baran’dan ; görenlerin,
* “ herkes senin gibi olsa” ,
“senin gibilerin sayısı çoğalmalı”,
“sen insanlık için çalışıyorsun” benzeri sözlerle övdükleri,
bazılarının “deli” olduğuna hükmettikleri Galip Hoca’dan söz ediyorum.Sayın Altaylı,
Galip Hoca’yı yaşadığı ortamda, izleyerek, Turgutreiste yaşayanlarla konuşarak tanımanızı öneririm.
Saygılarımla,
Mustafa Nevruz SINACI
***
KENDİNİ TANIMAK (*)
Kendini bilmek ya da tanımak, insanın değişmesi zorunluluğunun doğal bir uzantısıdır. Değişmek, uyanmak, şuurlanmak için fazlalıkları terketmek, içsel bir mücadeleye girişmek, özdeşleşmeyi kolaylaştıran bağımlılıklardan soyunmak şarttır. Üstün çaba gösterilmeden, kendi üzerinde çalışmadan değişmek, uyanmak, şuurlanmak mümkün değildir. Bütün inisiyatik öğretilerin temeli Terk'e dayanır.
(*) P. D. Ouspensky, Çeviren: Ali Belbez, Erol Konyalıoğlu, Ruh ve Madde YayınlarıKasım 2008, 541 sayfa

***
SUSMA HAKKI…
Benim dinim;
Çevreyi kirletmememi, aşırı tüketmememi; sağlığa aykırı alışkanlıklar edinmememi; trafik kurallarını çiğnemememi; vergi kaçırmamamı; rüşvet vermememi/almamamı iş ahlakına saygısızlık etmememi; milli servete zarar vermememi; imar yasasına aykırı işler yapmamamı; her şeyi devletten beklemememi, diğer deyişle, kırmızıda durmamı; bu kadarla da kalmayıp, kırmızıda geçenleri “sosyal yaptırım” olarak bilinen yöntemle uyarmamı; dahası, uyardıklarıma,kendilerinin de başkalarını aynı yöntemle uyarmalarını önermemi, daha açık deyişle deyişle, “Burası Türkiye Bağımlılığı”ndan kurtulmamı, çok daha açık deyişle, “salih amel” eylememi emretti…
Özetle: Dinim beni hodkamlıktan kurtardı. Diğerkam bir varlık olmama yol açtı. Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevmemi, “insanı kamil” olmanı sağladı…
Senin dinin de seni hodkamlıktan kurtardı mı ? Diğerkam bir varlık olmana yol açtı mı? Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevmeni, “insanı kamil” olmanı sağladı mı?
Sağladıysa, iki sorum var:
(1) Sen, ne ya da neler yaptın da “insanı kamil” oldun?
(2) Neden bu kadar azız?
“Susma” ya da “senin dinin sana, benim dinim bana” deme “hakkı”nı kullanabilirsin elbet…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Turgutreis - BODRUM
***
SEVGİ…
(Ercüment Kaya/ Ruh ve Madde Dergisi/ Ekim 2008- kısaltılmış-)
“Sevgi evrendeki en büyük güçtür”. Sevgi her türlü sorunun, ıstırabın, acının yegane ilacıdır. Nefretin panzehiridir.Tüm kötülüklerin ana kaynağı sevgisizliktir. Varlıklar Yüce Tanrı’nın yarattığı sevgi denizinin içinde sevginin farkında olmadan sevgisizlikten yakınmaktadırlar.
Ufak tefek kartopu sorunları önünde durulması mümkün olmayan çığ gibi olumsuzluklar yaratıyor. Bunu yapan sahte sevgi gösterileriyle günü kotaracaklarını zanneden biz. Biz insanlar.
Bir rehber varlık der ki, “ Sevgi olsaydı, dünyanızdaki tüm aptalca şeyler ortadan kalkardı. Maddeciliğin ürünü olan hırs, açgözlülük, bencillik sizin dünyanızda maalesef çok yaygın olan şiddet, çirkinlik ve sefaletin sebebidir. Sizden nefret edenleri ve size elinden gelen kötülüğü yapanları bile sevmeye çalışmalısınız. En şefkatli biçimde sevmelisiniz. Ruh gücü şefkatle başlıyor ve sevgi ile etkili oluyor. Bu Tanrı’dır. Nefretin yerini sevgiye bırakmalıyız çünkü o, karanlığı ışığa çevirmektedir.“
Sevgi fiziksel değil, ruhsaldır. Ruh maddi şeylere köle olmamalıdır. Kötü ve yanlış olan şey, diğer insanlara verebileceklerimizi esirgemek, haksızlık yapmak ve şefkatsiz davranmaktır. İnsan elinden geldiğince iyilik yapmalıdır. Bu, Tanrı sevgisinin bir yansıması olan insan sevgisiyle gerçekleştirilebilir.
Sevgi varsa bencillik yoktur. Sevgi karşılık beklemez. Karşılık beklenen yerde sevgi olmaz.
Her türlü köleliğin nedeni, sahip olduğumuz şeylerle eşkoşmalarımızdır. Her türlü gurur, kibir, kendini beğenmişlik, aşırı arzular, ihtiraslar mücadele etmemiz gereken köleleştirici unsurlardır. Bunları ancak Tanrı’nın bize bahşettiği sonsuz sevgi ile yenebiliriz.
Benzer benzeri çeker düşüncesinden hareketle yola çıkarsak, sevginin sevgiyi çekmesi gerçeğini görür, yaşantımızı ona göre bina edebiliriz. Evren, bilgeliğin eşlik ettiği sevginin sonsuz gücü tarafından yönetilmektedir.
Sadıklar Planı’nda sevgi için söylenenler: “Şüphesiz zeval bulmayacak en yüksek kanun sevgidir. Bu sevgi, mukaddes kitaplarınızın izah etmeye çalıştığı sevginin çok fevkinde olan İlahi bir prensiptir. Şunu biliniz ki, sevginin bütün varlıkları idare etmesi, ancak o varlıkların liyakat ve haklarının belirli bir seviyeyi bulmasından sonra vuku bulur. Yekdiğerlerinize karşı bir sevgi içersinde kaldığınız müddetçe, yani birbirinizin tekamül hızlarına hürmet ettikçe, birbirinizin dayanışma prensiplerini ihlal etmemiş olursunuz.”
Bugün belki de en önemli eksiğimiz sevginin gerçek anlamını bilememeniz ve onun yerine koyduğumuz şeylerle kendimizi kandırmamızdır.
Sevgi bir varlığın eksiğini tamamlamaktır. İşte eksiğini tamamladığımız o varlık da bizzat yine biziz.
KISALTARAK AKTARAN

(Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemiş olan):
Bilinç Üniversitesi Kurucusu

Galip BARAN