7 Kasım 2016 Pazartesi

ERDEM ÖĞRETEN BİR DELİ’NİN (!) HİKÂYESİ ( Prof. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR/Yurttaşsız Demokrasi/ Çizgi Kitabevi)

ERDEM ÖĞRETEN BİR

DELİ’NİN (!) HİKÂYESİ
Prof. Dr. M. Akif ÇUKURÇAYIR
Yurttaşsız Demokrasi/Çizgi Kitabevi
Bazen normal olan anormalleşir. Herşey anormalleşince, normal diye bir şey kalmaz... İstisnalar kaideyi (kuralı) bozmaz deriz... Bir de bakarız ki, istisnalar yaşam biçimi olmuş, artık kuralı kaideyi kimse hatırlamaz olmuş...
Hukuk güya vardır. Ama hukuk o kadar farklı yollardan ihlal edilir ki kalbura döner... Ama yine de birileri çıkıp der ki, “hak var, hukuk var...” Hukuk, günümüzde en iyi manipüle edilen alanlardan birisi... Baksanıza, herkesin hakimi, savcısı ayrı neredeyse... “Benim hâkimim, benim mahkemem” sözlerini sık sık okuyoruz basından...
Neyse, bugün başka bir hikâye anlatacağım... Başlığa “Bir Deli’nin (!) Hikâyesi” dediysem de, anlatacağım kişi deli falan değil... Fakat biraz öyle tanınıyor...
Birkaç yıl önce, telefonla beni aradı bir kitabımı alıp halka dağıttığını falan söyledi... Yani böyle bir konuşmaya “şok” olmazsınızda ne yaparsınız... Herkesin kitaptan kaçtığı bir çağda, adamın biri yüzlerce kitap alıp dağıtıyor... Başka yazarların kitaplarını da bana hediye etti.. E, tabi bu harekete bakıp adama deli dersiniz... Halka niye kitap dağıtasın be adam?
Bahsettiğim kişi, Bodrum Turgutreis’de yaşıyor... Adı, Galip Baran… Yetmişli yaşlarda... Herkese göre O bir deli... Emekli olunca kendini toplumsal işlere adamış (!)... Ama dedim ya çoğuna göre o bir deli...
Yaptığı işlerden bazı örnekler anlatayım... Deli olup olmadığına siz karar verin...
Kendini “bilinçolog” diye tanımlıyor.
Hatta kendini “Bilinç Üniversitesi Rektörü” diye tanımlıyor.
Şu kavramların güzelliğine bakınız… “Bencillik yerine, sencilliği içselleştirmeliyiz!” diyor.
Mesela, bütün yazarlara, sanatçılara, Cumhurbaşkanına, Başbakana, Meclis Başkanına, Genelkurmay Başkanına... Aklınıza hangi kurum ve yetkili gelirse, o kurum ve kişiye mektuplar yazıyor... Bu mektuplarda, toplumsal sorunlara, haksızlıklara, adalet arayışlarına yer veriyor ve bunları da yayınlıyor...
Mesela, “kırmızı ışıkta dur!” kampanyaları düzenliyor... Birçok şehirde yanına aldığı gençlerle halkın dikkatini çekmeye çalışıyor... Trafik kurallarına uymanın önemli bir uygarlık göstergesi olduğunu anlatmaya çalışıyor...
Mesela, yerlere “izmarit” ve diğer çöplerin atılmaması için kampanyalar düzenliyor... Bunların çoğu yerel ve ulusal basında defalarca yer aldı...
Toplumsal ve siyasal sorunlarımızın temelinde insani zaaflarımızın olduğunu herkese ve heryere duyurmaya çalışıyor... O’na göre bütün sorunların kaynağında “bencillik” var... Herkes, hoyratça kendi rahatı için başkalarını ve toplumu feda edebiliyor... O halde çözüm nedir?
Çözüm, günümüzde artık neredeyse hiç yaşamayan ve çoğuna göre “antikalaşmış” özverili olma... Kendisinin ifadesine göre, “Sorun bencillik, çözüm sencillik”... Eskilerin kullandığı kelimeyle “diğergamlık...” Kendinden önce başkasını ve toplumun yararını düşünmek... Artık bu düşünce ve duygular, “antika...” Eskiciler çarşısında ya bulunur ya bulunmaz... O yüzden de, böyle insanlar deli...
Bırakın özverili ve diğergam olmayı, insanların en kutsal duygularını kullanarak, insanların varını-yoğunu elinden alan, kanını emen haşeratla dolu etrafımız... Oysa, diğergamlıkta, bu toplumun neredeyse “kutsalları” arasında idi...
Bir de, yaşadığı kentte bir “Belediye Takip Merkezi” kurduğunu söylüyordu... Belediyenin kararlarını, etkinliklerini ve yanlışlarını izleyip halka duyuruyordu... Elbette belediyeler böylelerini sevmez... Ama o kadar harika bir fikir ki, keşke her kentte bir “Belediye Takip Merkezi” kurulsa... Halkın ve devletin kaynaklarını, holdinglere, şirketlere ve bilumum akrabaya “peşkeş” çekenlere göz açtırılmasa... Nerdeeeee....
Bahsettiğim bu deli (!) diyojen gibi... Delice aydınlatma hummasına tutulmuş ve bir delice şey daha yapmış... Okuyunca belki çok güleceksiniz ama, bana göre olması gerekeni yapmış... Kendince sanal bir “Bilinç Üniversitesi” kurmuş ve kendini onun rektörü ilan etmiş...
Bana göre toplumdaki anormalliklere, bilinçsizliklere ve aptallıklara verilecek en güzel tepki... Biraz Hoca Nasreddin tepkisi gibi... Adı bile muhteşem, “Bilinç Üniversitesi.” Zaten bazı düşünürler, bu çağı “aptallıklar çağı” olarak tanımlamıyor mu? Adeta uyuşturulmuş bilinçlerle varlığın ve yokluğun farkında olmayan, hayatını sorgulama mecali kalmamış zavallılardan oluşan bir topluma verilecek en iyi uyarı: Bilinç Üniversitesi... En fazla neyin eksiği yaşanıyor, canım memleketimizde? Elbette, “bilinç!”
Bu adam, evet deliliğe çok yakın... Ama, acaba yaptıkları ve söyledikleri kaybettiğimiz, unuttuğumuz, üzerine asit döküp yok ettiğimiz, bizi biz yapan değerlerimiz olmasın...
Çalmak, çırpmak, kayırmak, rantiye ve şantiye kurmak akıllılık da, toplumu bilinçlendirme çabaları delilik mi?
Kim bilir, belki öyledir!
Kim deli, kim akıllı?

4 Şubat 2015 Çarşamba

“Suçluların güçlü olmadığı bir ülke diliyorum…” Güldal MUMCU, MİLLET VEKİLİ...!....

“Suçluların güçlü olmadığı bir ülke diliyorum…”
  
Sayın Güldal Mumcu, 
CHP Milletvekili
TBMM Başkan Vekili
ANKARA

KONU:  “Suçluların güçlü olmadığı bir ülke” dileğiniz ve…,

Sayın Güldal Mumcu,
“Suçluların güçlü olmadığı bir ülke diliyorum…” şeklindeki dileğinizi (Cumhuriyet, 24. 01. 2015) okudum. Dileğiniz; (yazının sonunda ) “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir Dünya düzeni kurmak” şeklinde ifade edilmekte…

HAKLININ GÜÇLÜ OLDUĞU BİR DÜNYA DÜZENİ KURMA ÇALIŞMALARIMIZ:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlâkı (Ahilik), imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız; insanı davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız (bazılarından yerel, bazılarından merkezi yönetimin sorumlu olduğu), beni bencillikten (asalaklıktan) kurtaran, dünya’nın ilk “yasa bağımlısı” olmamı sağlayan çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti.
*    “Kendimi tanıma”ğa başladım.
*    Dünya’nın ilk “Bilinç Çağı İnsanı” oldum.
*    Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni  kurdum.
 *     “Devletin devamlılık ilkesi” ile “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme”  ilkelerini özümsedim. (Bu ilkeleri özümseyebilmek için insanın değişmesi, sencil, yani diğerkâm bir varlığa dönüşmesi gerekiyor..)
 *      2015’i  “Yolsuzlukla Mücadele Yılı” ilan ettim.
*   Bilinç konusunda uzmanlaştığımın, otodidakt (özöğrenimli) olduğumun farkına vardım. Kendimi Bilinçolog olarak tanımladım.(Dünya’nın ilk Bilinçologu oldum) 

Otodidakt : Bir okula gitmeden kendi kendini yetiştiren (kimse). eş. yani özöğrenimli.
Özöğrenim: Her şeyi kendi kendine öğrenme, kendi kendini yetiştirme işi.

Yukarıda sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken “Bilgi Çağı İnsanı”nın “yeti” sözcüğüyle tanımladığı bilinç kavramını:
(a)   Sorumluluk kavramıyla bütünleştirdim, ete kemiğe büründürdüm, somutlaştırdım.
(b)   B (bilinç) = Z (zaman) x  Ç2 ( çabanın karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdim…
(c)   Basında yer alan haberlerden derlediğim bir “Küresel ısınma sergisi” hazırladım.

 “BİLİNÇ ÇAĞI İNSANI” OLMAMI SAĞLAYAN ÇALIŞMALARDAN ÖRNEKLER:
1989 yılında  iki emekli arkadaşımla (Em. Alb. Cevdet Ayken ve Haydar Güllüce ile) sokakta, yani kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alanda çöp, izmarit ve benzeri atıkları toplamağa başladım. Türkiye’ye özel alanım, yani tapulu malım gibi sahip çıktım.
Bu uygulamayı pek çok il, ilçe ve beldede, başlangıçtaki kadar sık ve sürekli değilse bile sağlığım elverdiğince sürdürüyorum. Aslında Dünya’ya sahip çıkıyorum. Asalaklıktan kurtulmuş olmanın gereğini yapıyorum
1996  yılında İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II ve Bodrum’da gerçekleştirilen Yerel HABİTAT Konferanslarına katıldım. Ne var ki, Devletin kurumlarının neredeyse tümünün yanı sıra pek çok özel kuruluş, kişi, örgüt ve vakıfların katıldığı o konferanslara katılanlardan benim dışımda hiç kimse, verdiği sözleri tutmadı/tutamadı. Dağlar fare doğurdu. “Devletin Devamlılığı İlkesi”nin gereği yapılmadı/yapılamadı (henüz).

MUMİKOM’dan (Muğla Milletvekillerini İzleme Komitesi) esinlenerek (Belediye başkanlarına hesap sormak için) kurduğum TUBİKOM, ( “Turgutreis Belediyesini İzleme Komitesi”) Fare doğurmayan girişimlerimin bir başka örneğidir.

Muğla’nın Büyükşehir olması üzerine, BODBİKOM’u (Bordu Belediyesi’ni İzleme Komitesi) kurdum; artık Turgutreis Mahalle Meclisi’ni, Bodrum Belediyesi’ni ve Muğla Büyük şehir Belediyesi’ni de izliyorum. Beni izleyecek, benden hesap soracak bir kişi kurum ya da kuruluş yok (henüz).

Aynı yıl (1996) Bodrum Garajaltı kavşağında başlattığım, genelde tek başıma sürdürdüğüm, zaman zaman başka il, ilçe ve beldede gerçekleştirdiğim bu çalışma ile, yayalarla ilgili “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl eden (yolsuzluk yapan) yayaları, ( aynı kuralı sürücüler de yaya iken ihlâl ediyorlar)  “Yeşili Bekle, Lütfen”, “Sağdan, Lütfen” yazılı pankartları kullanarak uyarmağa başladım.

Bu çalışmayı yaparken, demokrasinin; yukarıda sözü edilen kavşaklarda öğrenilebileceğini anladım ve bu kuralı ihlâl eden otokratların yolsuzluk yapmağa devam ettiklerini gördüm.

Diğer taraftan, demokrasinin, “özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı bir yaşam biçimi olduğu” gerçeğini dikkate alarak, sözü edilen kavşakları (a) “Demokrasi Dershanesi” ve (b) “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl edenleri uyaranları “Demokrasi Öğretmeni” olarak tanımladım. Dünya’nın ilk “Demokrasi öğretmeni” oldum

2001 yılında, borç alanın emir de almak zorunda kalacağı gerçeğini dikkate alarak, uyruğu olduğum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “dış borç yükü”nden kurtarmak amacıyla bir “gönüllü vergi” kampanyası  başlatmak istedim. Bu amaçla 57. Hükümet’e başvurdum. Hazine Müsteşarlığı’nın olumlu görüş bildirmesine karşın öngördüğü yasal düzenleme yapılmadığı için bu girişimim başarılı olmadı.

Bu kampanya, uyruklarının sahip çıkmadıkları bir devletin, ancak “mış gibi bir devlet” olabileceğini gösterdi.

Sayın Güldal Mumcu,
Felaket olarak da tanımlanan Küresel ısınma” “Bilgi Çağı”nda gerçekleşti. Bu çağın “bilgi vermekten ibaret olan eğitim anlayışı” felâketi önleyemedi. “Bilgi Çağı İnsanı”nın, “küresel ısınma”yı durdurabilmesi için,  “Eğitimin bilinçlendirici boyutu”nu özümsemesi, “Bilinç Çağı İnsanı” olması gerekiyor.

Başta sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken geliştirdiğim, çocuklarımıza da benzer özellikleri kazandıracak olan, ilk ve orta öğretim okulu öğrencileri müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını M. E. Bakanlığı’na önerdiğim, “Trafik terörüne halkın işbirliğinde son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” dikkate alınmadı. Uygulamaya konmadı. M. E. Bakanlığı, “Bilinç Çağı İnsanı” yetiştirilmesi önerimi hafife almakta, “Eğitimin bilinçlendirici boyutu”nu  anlamazlıktan gelmekte direniyor.

Bilgi Çağı İnsanı” bilinç sözcüğünü yanlış kullanıyor;
*    “Kasten” ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
*    “Biliyorum”ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim” ya da “bilincindeyim”,
*    (Bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almayacağını, geçişsiz bir fiil olduğunu bilmediği için) “bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum” diyor. M. E. Bakanlığı yanlış kullanımı sürdürmekte ısrarlı.
Bu yanlışlığın düzeltilmesi için, 16. 04. 2014 tarihinde, TDK’ya (Türk Dil Kurumu) yaptığım başvuruya hala bir yanıt verilmedi/verilemedi. “Eğitimin bilinçlendirici boyutu”nu anlamazlıktan gelmekte, yanlış kullanımını sürdürmekte, TDK da kararlı. 

M. E. B. ve TDK,  bilinçsiz nesiller yetiştirilmesini engelliyorlar, adeta.

“Bilinç Çağı İnsanı”, özetle:
 *    Aşırı tüketmez. 
*    Çevreyi kirletmez.
*    Rüşvet almaz/vermez.
*    Trafik kurallarını ihlâl etmez.
*    Vergi kaçırmaz, kul hakkı yemez.
Eşdeyişle, yolsuzluk yapmaz, yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten kendisini alamaz. Başka türlü davranmasına, özümsediği ilkeler izin vermez. Bir başka deyişle, “Demokrasi bağımlısı”dır, o.

“NE VAR NE YOK” SORUSU İÇİN BAZI  CEVAPLAR:
*      Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın sakini çok, ama benden başka sahibi yok (henüz).
*    Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın muhtarı, kaymakamı, valisi, belediye başkanı çok, ama benden başka “yasa bağımlısı” bir sakini yok (henüz).
*   Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın, Türkiye’nin, Dünya’nın ibadethanesi, hastanesi, eczanesi, hapishanesi çok, ama benim Turgutreis’te kurduğumdan başka Bilinçhanesi yok (henüz).
*   Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın sosyologu, psikologu, antropologu çok, ama benden başka Bilinçologu yok (henüz).

Sayın Güldal Mumcu,
Kısaca söylemek gerekirse; “Küresel ısınma”nın durabilmesi, yolsuzlukların sona erebilmesi, demokrasinin gerçekleşebilmesi için, bu Dünya’nın sakinlerinin değişmeleri, sencil, yani Diğerkâm varlık (Bilinç Çağı İnsanı) olmaları gerekiyor.
“Bilinç Çağı İnsanı” olarak yaptığım işlerin bazıları:

(a)    Açılışı, 2003 yılında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yapılan Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
*      ÇED raporunu hiçe sayarak, denizi kirleterek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek inşa eden,
*     D-Marin giriş kapılarındaki bekçi kulübelerinin üstüne gölgelik olarak konmuş olan tenteleri zemine bağlayan çelik halatlarla yaya yolunu kapatarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana işletirken de defalarca tecavüz eden, (Başkanı Ferit Şahenk’e, önceki Meclis Başkanlarından Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği) Doğuş Grubu’nun  yaptığı yolsuzlukları önledim.
(b)    Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total Benzin İstasyonunun devasa reklam panosunu yaya yoluna koyarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani  Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde önledim.

Bir başka gerçek:
Neil Armstrong  Ay’a ayak bastığında: “Benim için küçük ama insanlık niçin büyük bir adım” dedi…

“Bilgi Çağı İnsanı”, değişip, “Bilinç Çağı İnsanı” olduğunda atacağı adımın büyüklüğünü hayal bile edemiyorum.

Sayın Güldal Mumcu
Uyrukları “Bilinç Çağı İnsanı” olduklarında (yolsuzluk yapmadıklarında ya da asalaklıktan kurtulduklarında), Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en fazla bir yıl içinde:

(a)     Muasır Medeniyet’in üstüne çıkacağını,
(b)    Küresel sınmayı durdurmada Dünya’ya öncülük edeceğini,
(c)    Dünya Şeffaflık Örgütü”nün 2014 yılında yayınladığı raporda (Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde) ilk sırada ye alan Danimarka’nın üstünde (1. sırada) yer alacağını (kendi örneğime dayanarak İDDİA EDİYORUM.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uyruklarının, sadece “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemeleri bile, bu ülkede suç işlenmemesi, adaletin sorun olmaması, bu kadar çok polis, savcı ve hakime gerek kalmaması için yeterli olacaktır.

Yukarıda dile getirdiğim, tahkiki mümkün gerçekleri TBMM üyeleriyle paylaşmama yardımcı olursanız, size ne kadar minnettar olacağımı tahmin edemezsiniz.

Saygılarımla.

“Bilinç Çağı İnsanı”
Demokrasi Öğretmeni
Yolsuzlukla Mücadele Uzmanı
Bilinç Üniversitesi Kurucuları Platformu Temsilcisi
Türkiye HABİTAT Yolsuzlukları Önleme Kozası Kolaylaştırıcısı
Bilinçolog Galip (Diğerkâm) Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı:  “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu”, bir başka deyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak.

EKİ: Çalışmalarımla ilgili belgelerden oluşan bir klasör

ADRES:  4076 Sokak No: 5/2  PK: 20
                 Turgutreis-BODRUM

(Önemli Not: Bu mektup, Sayın Güldal Mumcu’ya 04. 02. 2015 tarih ve KPQ16441QQ743 sayı ile PTT//APS olarak kargo ile TBMM adresine gönderilmiştir. Galip Baran)‏

30 Aralık 2014 Salı

YASA BAĞIMLISI BARAN’DAN ULUSA…

YASA BAĞIMLISI BARAN’DAN ULUS'A…
 
Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, Genel Kurmay Başkanı, İçişleri Bakanı, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, muhtarlar; devletin iskeleti kamu görevlileri!

Türkiye’nin; çevrenin kirletilmediği, israfın önlendiği, trafik kurallarının ihlâl edilmediği, iş ahlâkına saygı gösterildiği, milli servete sahip çıkıldığı, imar yasasına aykırı işlerin yapılmadığı, her şeyin devletten beklenmediği bir ülke olmasını istiyorsanız EĞER,

İşe, trafik krallarına uymakla, uymayanları uyarmakla  başlamanız YETER!

Ben ki, sanat okulu diplomalı, sıradan bir vatandaşım. Trafik kurallarına uymayı uymayanları uyarmayı, YASA BAĞIMLISI olmayı, ben bile başardığıma göre; sizler, çoğu üniversite diplomalı sıra dışı insanlar, sizler neden başaramayasınız?

Bunu yapabildiğinizde; her şeyi devletten bekleyen, imama uyan TÜRK HALKI size uyacak, onlar da sizler gibi YASA BAĞIMLISI olacaktır…

72 Milyon YASA BAĞIMLISI’nın yaşadığı Türkiye’nin nasıl bir sıçrama yapacağını, AB’yi, ABD’yi nasıl sollayacağını, Muasır Medeniyet’i nasıl aşacağını,  bir düşünün…

Saygılarımla. 
Atatürk Bağımlısı
Demokrasi Öğretmeni
Bilinç Üniversitesi Kurucuları Platformu Temsilcisi
Türkiye HABİTAT Yolsuzlukları Önleme Kozası Kolaylaştırıcısı
Bilinçolog Galip (Diğerkâm) Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli Mimar, Mühendis, Doktor, Sosyolog, Psikolog, Antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı:  “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu”, bir başka deyişle, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir dünya düzeni kurmak.
(*)  30 Aralık 2014 (Arşivimde yer alan bu yazının ilk şekli 07. 03. 2010 tarihlidir)

6 Ağustos 2014 Çarşamba

GALİP BARAN ORADAYDI; Engin Alan: "O Zat Atatürk'ün Koltuğuna Oturursa!"

Engin Alan: O Zat Atatürk'ün Koltuğuna Oturursa!..
MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, partisinin Bodrum İlçe Teşkilatı'na konuk oldu. Anayasa Mahkemesinin Balyoz Davası'na ilişkin ihlal kararının ardından tahliye olan Engin Alan, Bodrum'da gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Alan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışın "eşit" olmadığını belirtirken, 10 Ağustos'ta yapılacak seçimin ise Türkiye'nin geleceğini ve kaderini tayin edecek çok kritik bir dönüm noktası olduğunu ifade etti. 

05 Ağustos 2014 Salı 17:05
Selda ÖZTÜRK- Anayasa Mahkemesinin Balyoz davasına ilişkin "ihlal" kararının ardından tahliye edilen "en son milletvekili" Engin Alan Bodrum'da partilileriyle buluştu.  MHP Bodrum İlçe Başkanı Asım Başaran ve MHP'nin 30 Mart yerel seçimlerinde Bodrum Belediye Başkan Adayı olan Mehmet Tosun ile birlikte gazetecilerin karşısına geçen Alan,  Türkiye gündemine ilişkin önemli açıklamalarda bulunurken, Cumhurbaşkanlığı seçimine dair görüşlerini de paylaştı.
Türk Silahlı Kuvvetleri'ne şanıyla, şerefiyle uzun dönem hizmet veren milli bir generali Bodrum'da ağırlamaktan büyük onur ve şeref duyduklarını belirten MHP İlçe Başkanı Asım Başaran., "Gün geldiğinde Kuzey Irak'ta, gün geldiğinde Balkanlarda bu milletin milli mücadelesine katkıda bulunmak için gözünü bile kırpmadan mücadele veren müstesna bir generalimizi, İstanbul milletvekilimizi konuk ediyoruz…
Bugün iktidarda bulunan gaflet içerisinde bu ülkeyi yönetenler, paşamızı sahte deliller üreterek hapishanelere atarak korkutabileceklerini zannettiler. Trajiktir bu ülke içzin bu kadar mücadele eden bu müstesna ve milli generalimiz, kendi ülkesinde hapishanelerle tanıştı. Komik olan tarafı ise, Engin Alan gibi bir paşamızı hapishaneyle korkutmaya çalışmalarıdır. Onun gözü en azılı teröristlerin üzerine gitmekten korkmadı. Milli mücadelesine devam ediyor. Huzurlarınızda, Bodrum’a ve Bodrum ilçe teşkilatımıza hoş geldiniz demek istiyorum” diye konuştu.
Milletvekilliğini üç sene boyunca hapishanede yaptığını ve hapisten çıkan en son milletvekili olduğunu söyleyen MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, "Şunu herkes iyi bilsin. Türk milliyetçileri iyi bilsin, diğerleri de akıllı olsun. Bizi hapis falan korkutamaz. Bu millet için ucunda ölüm varsa da hoş geldi, safa getirdi" şeklinde konuştu. Alan, Bizi korkutacak kulu yaradan henüz bu yeryüzüne indirmedi. Bizim için devletten, milletten daha kıymetli, değerli hiçbir şey yoktur, olamaz" dedi.
Türkiye Cumhuriyeti'nin 91 yıllık tarihinde hiç olmadığı kadar zor günler yaşadığını kaydeden Engin Alan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Önümüzdeki süreç ciddi sıkıntılara gebe”
Türk milleti geleceğini belirleyecek, çok kritik kararlar verme noktasında. Bu kararın ilkini haftaya Pazar günü vereceksiniz. Bu ülke, 12.Cumhurbaşkanı’nı seçecek. Esasında bu ülke 12. Cumhurbaşkanını falan seçmiyor. Bu seçimle bu ülke geleceğine karar veriyor. Çoluğumuzun, çocuğumuzun, torunlarımızın, ülkemizin gelceğine karar veriyoruz. Devleti de milleti de partiyi de hükümeti de ben yönetirim diyen bir zat-ı muhtereme buyrun bizi güt diyeim ya da yok hayır böyle bir şey olmaz diyelim. Türkiye’de rejim sorunu çıkacak. Türkiye, şu an demokratik parlamenter sistemle yönetiliyor. Dolayısıyla bir rejim meselesi gündeme gelecek. Ya bir tane adam herkesi idare edecek, ya da kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan demokratik parlamenter rejim devam edecek. Millet buna karar verecek.
BİR KİŞİ ON KİŞİLİK ÇALIŞMAK ZORUNDA
Partimizin ve sayın genel başkanımızın inisiyatifiyle, MHP ve CHP başta olmak üzere, diğer partilerin de katılımıyla bir ortak aday çıkarıldı. Dolayısıyla karar verici olan millet, benim söylediğim sözlerin ışığında ortaya koyulan bu iradeye uyacaktır diye düşünüyorum. Bana göre birinci öncelik mutlaka sandığa gitmektir. Sandığa gidip oy kullanmamakla, bir başka kişiye oy vermek eşdeğerdir, fark etmez.
11 AĞUSTOS’TA BU ZAT-I MUHTEREM ATATÜRK’ÜN KOLTUĞUNA OTURURSA…
Kendimiz çalıp kendimiz oynayarak da bir yere varamayız. Şu Bodrum’da nüfus bir buçuk milyonu geçmiş. Yarısının kafası karışık bu nüfusun. Kimi de duyarsız. O duyarsız olanlar, biraz önce söylediğim  neticeye katlanacak, ama o zaman da çok geç olacak. Kafası karışık olanlara da anlatmamız, ikna etmemiz gerekiyor. Tarihi bir karar bu. Bu başka bir şey. Bunu iyi anlamak gerekiyor. Bir kişi, on kişilik çalışmak mecburiyetinde. Bıkmadan usanmadan anlatmak zorundayız. 11 Ağustos sabahı farklı bir Türkiye’ye uyandığımızda eğer bu zatı muhterem Atatürk’ün koltuğuna oturduktan sonra hepimize geçmiş olsun. Ben hapishaneye giderim, umurumda değil. Önemli olan bizim geleceğimiz, çoluğumuz çocuğumuzdur.”
ÇÖZÜM SÜRECİ DEĞİL İHANET SÜRECİ
Engin Alan, Devletin bütünlüğünün ve milletin birliğinin çok ciddi bir tehditle karşı karşıya olduğunu söyledi. Tahliye olduktan sonra katıldığı ilk Meclis Genel Kurulu’nda iktidar partisinin adına “çözüm” dediği “ihanet” yasasıyla karşı karşıya kaldığını söyleyen MHP Milletvekili Engin Alan, sürece ilişkin de çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Önce Özerklik diyenlerin, daha sonra Kürdistan demeye başlayacağını anlatan Alan, “Elinde silah olan adamla masaya oturan devlet olmaz. O silah, istediğini alana dek devletin kafasına dayanır” diye konuştu. Çözüm sürecinin kimileri tarafından “Diyarbakır’da, Şırnak’ta olur, Bodrum’da, Gündoğan’da, Bitez’de olmaz” şeklinde yorumlandığını söyleyen Alan, “Öyle bir şey yok. Bu ateş her yeri yakar. Aklımızı başımıza almazsak, Edirne’den Şırnak’a kadar her yeri yakar” dedi.
Türkiye’de “Türk’üm” demenin de bedeli olduğunu söyleyen MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan, şöyle devam etti:
“Bugün bu ülkede her şey olursunuz. Türk’üm dediniz mi yandınız. Her türlü paçavrayı sallamak serbest. Türk bayrağını elinize aldınız mı yandınız. Dünyada böyle ülke olamaz. Geldiğimiz nokta bu. Ama bizi çok daha zor günler bekliyor. Yalanın üzerine yalanlar söyleniyor, her tür sahtekarlığa göz yumuluyor, hukuka olan güven ise bitmiş. Bunun canlı şahidiyim ben. Resim bu. Türk milliyetçileri ve onun siyasi temsilcisi olan MHP bu ülkenin sigortasıdır. Emin olun, Türk milliyetçileri olmasa, MHP olmasa bu muhteremler için Türkiye dikensiz gül bahçesi olur. Madem ki biz bu ülkenin sigortasıyız. Bu sigortayı attırmak için aramıza fitne, fesat nifak sokmaya çalışanlara müsaade etmeyeceğiz. Bunlarınki salam taktiği! Böl böl ye! Önümüzdeki süreçte partimizin gerçekleri ne denli iyi gördüğüün ortaya çıkaracak., Belki ülkenin canı yanacak ama Türk milliyetçilerinin ne kadar haklı olduğu anlaşılacak.”
BU YARIŞ EŞİT DEĞİL
Engin Alan, gazetecilerin Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına ilişkin yayınlanan anketler ve Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçim süreci performansına ilişkin bir sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Ben anketlere inanmam. Hepsi manipüle edilmiş. Ekmeleddin Bey, tüm gayretiyle çalışıyor. Ancak bu yarış eşit bir yarış değil. Bir tarafta devletin tüm imkanlarını kullanan biri, diğer tarafta sadece kendisine destek verenlerin gayretiyle kampanya yürüten bir aday var. Kendisi canla başla çalışıyor.”
Alan, Selahattin Demirtaş’ın adaylığı ile ilgili olarak da “Kendisinin neden aday olduğuna durup bakmak gerekir. Bu çözüm denilen ihanet süreci oyununun içinde o da var” ifadelerini kullandı.
Uzun yıllar teröre karşı mücadele veren Alan, Ortadoğu’da ve özellikle Filistin’de yaşanan gelişmelere dair de “Filistin’de yaşananlar insanlık ayıbıdır, utanç vesikasıdır. Daha bugün, ABD’nin İsrail’e bir yardım paketi daha gönderdiğini öğreniyoruz.” Yorumunu yaptı.
Engin Alan, konuşmasının sonunda, dün TBMM Genel Kurulu’nda AKP’li vekillerin saldırısına uğrayan MHP Milletvekilleri Sinan Oğan ve Ali Uzunırmak ile ilgili de “O mekana yakışmayan bazı olaylar cereyan ettik. Kuzey Irak’ta Türkmenlerle ilgili yaşananlar nedeniyle bizim iki milletvekilimizin ortaya koyduğu tepkiye, AKP’li vekiller tarafından saldırıyla karşılık verildi. İki milletvekiline karşı 60 kişiymiş. Bir defa bu hareket çirkin. Yüce meclise yakışmıyor. Ama ben ikisini de iyi tanıyorum. Bir Türk dünyaya bedeldir, iki MHP milletvekilinin kaç kişiye bedel olduğunu da ilçe başkanımız Asım Başaran söylesin” diye konuştu.
Tatilini Bodrum’daki evinde geçiren MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ın MHP İlçe Teşkilatı’na yaptığı ziyarete partililer büyük ilgi gösterdi. MHP İlçe Başkanı Asım Başaran’ın ev sahipliği yaptığı toplantıda, partililer Engin Alan’la tokalaşmak ve fotoğraf çektirmek için sıraya girdi. İlçe kadın kolları üyesi Halime Dinç Alan’a ziyaretinden dolayı teşekkür ederek bir çiçek takdim etti. MHP İlçe Teşkilatı üyesi Nejat Erbaş da oğlu Aksel Defineci’nin çoğaltarak ücretsiz dağıttığı Diyanet tarafından Türkçeleştirilen Kur’an-ı Kerim kitapçığını hediye etti.   
GALİP BARAN, 
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ VE ATATÜRK
Konuşmanın ardından MHP'liler İstanbul Milletvekili Engin Alan'a çiçek verdi. Alan ayrıca, ilçe, Muğla il'i çevresi ve bütün Türkiye’de trafik eylemleri, bilimsel faaliyetler, anlamlı ve özgün etkinlikleri ile tanınan 78 yaşındaki; Bilinç Üniversitesi kurucusu ve Kurucular Kurulu temsilcisi Galip Baran'ın verdiği, üzerinde "Çalışmanın en yücesi ulus için olanıdır. Kemal Atatürk" yazılı tişörtü giydi.