20 Ekim 2009 Salı

NE VAR,
NE YOK ?..
*
YASA
ÇOK,
BİLİNÇ
YOK...
*
YASA
NEDEN ÇOK?
BİLİNÇ
YOK DA ONDAN!..
BİLİNÇ
NEDEN YOK?
“GEREK YOK” DA
ONDAN!..
*
OYSA
BİLİNÇ OLSA;
ADALET
SORUN OLMAYACAK.
YASA'YA ,
POLİS'E,
DEVLET'E;
GEREK KALMAYACAK...
*
KALMAYACAK.
ZİRA !..
BİLİNÇ OLSA;
SEVGİ OLACAK.
*
YARADILANLAR
YARATAN’DAN
ÖTÜRÜ
SEVİLECEK
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ (1)
Yukarıdaki sorular ve cevaplar,
BİLİNÇ kavramı üzerinde kafa yormamızı ve kendimizi sorgulamamızı KOLAYLAŞTIRMAK için hazırlanmıştır.
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerine, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmaları konusunda yardımcı olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.

6 Ekim 2009 Salı

Valilik Makamına
MUĞLA
KONU : (a) Örneği ekte görülen “trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin İlk ve Orta Öğretim okullarında uygulanması ve (b) aynı okullarda sergi eşliğinde vereceğimiz “çevre-tasarruf-trafik-vergi-bilinci”, “toplumsal sorumluluk bilinci”, “Yasa Bağımlılığı” ve “Burası Türkiye Bağımlılığı” konulu konferanslara izin verilmesi.
Sayın Vali,
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlardaki sorunlarda “insan kusuru”nu aşağı çekmek amacıyla başlattığımız, yaklaşık 20 yıldır devam eden “okul dışı eğitim” çalışmalarında :
· Bazılarımız “ “diğerkam kişilik” edindik.
· Bazılarımız aynı zamanda “yasa bağımlısı” da olduk.
· “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
· Edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni (1) kurduk.
· “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız bir kavramı hayata geçirdik.
· Çocukluğumuzda içtiğimiz And’da yer alan “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
“Çevre bilgisi”nin çevrenin kirletilmesini, “trafik bilgisi”nin trafik kurallarının çiğnenmesini, “vergi bilgisi”sinin verginin kaçırılmasını, “tasarruf bilgisi”nin israfı, “yasa bilgisi”nin yolsuzlukları önlemediği ve “İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği dikkate alındığında; “Bilinç Çağı”nın anlamı-önemi ve Bilinç Üniversitesi’nin misyonu ve işlevi kendiliğinden ortaya çıkar.
Sayın Vali,
1996 yılında, Bodrum’da, yayalarla ilgili trafik ışığıyla donatılmış kavşaklarda “Kırmızıda duralım kurallara uyalım” sloganıyla başlattığımız kampanyada geliştirdiğimiz “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi ve uygulama protokolu eklidir.
Çocuklarımıza “çevre-tasarruf-trafik-vergi-yasa bilinci “ yanında ”demokrasi kültürü”, “özgüven” ve “kişilik” kazandıracağına inandığımız bu projenin, İlk ve Orta Öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını öneriyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda başlatılan “Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri” projesi ile birlikte uygulanabilecek olan bu projenin, uygulayan okullara, Mart ayında başlatılan “Trafik Okulu” bayrağı ve “Trafik Okulu” sertifikası kazandırabileceğini düşünüyoruz…
Saygılarımla,
Galip BARAN; Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76 / E-posta:
galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com/ www.galipbaran.blogspot.com
ADRES: 4076 Sokak No: 5/2, 48960 Turgutreis-BODRUM
EKİ: “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi ve protokolu”.
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.

“TRAFİK TERÖRÜNE SON VERMEK VE
DEMOKRASİYİ TABANA YAYMAK”
PROJE VE PROTOKOL
ÖN BİLGİ:
Bodrum’un Turgutreis Beldesinde 1989 yılında başlattığımız çöp toplama kampanyası, izleyen yıllarda, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda yaşanmakta olan sorunları önlemeyi öngören projelere dönüştü. İnsanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, yaşam biçimimizde devrim niteliğinde değişikliklere yol açan, bizleri bilinçlendiren, kendimizi tanıma sürecini başlatan bu çalışmalarda, çöp toplamağa başladığımızda öngördüğümüz hedefi aştık:
· Bazılarımız “ “diğerkam kişilik” edindik.
· Bazılarımız aynı zamanda “yasa bağımlısı” da olduk.
· “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
· Edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni (1) kurduk.
· “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız bir kavramı hayata geçirdik.
· Çocukluğumuzda içtiğimiz And’da yer alan “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
· “İklim değişikliği” sorununun insanoğlunun bu gezegende bencilce yaşamakta oluşundan kaynaklandığını öğrendik…
“Çevre bilgimiz”in çevreyi kirletmemizi, “trafik bilgimiz”in trafik kurallarını çiğnememizi, “vergi bilgimiz”in vergi kaçırmamızı, “tasarruf bilgimiz”in israfı, “yasa bilgimiz”in yolsuzluk yapmamızı önlemediği ve “İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği dikkate alındığında, “Bilinç Çağı”nın anlamı ve Bilinç Üniversitesi’nin işlevi kendiliğinden ortaya çıkar.
1996 yılında, Bodrum’da, yayalarla ilgili trafik ışığıyla donatılmış kavşaklarda “Kırmızıda duralım, kurallara uyalım” sloganıyla bir kampanya başlattık. Toplu yaşamda özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı olduğu anlayışından hareketle ve kırmızı ışıkta durmanın yeşil ışıkta geçme hakkı olana saygı anlamına geldiği gerçeğini ve yıllardır önlenemeyen trafik sorununda yaşanan can ve mal kayıplarını dikkate alarak bu kampanyayı uyguladığımız kavşakları “demokrasi dershanesi” ve bu kampanyada geliştirdiğimiz uygulamayı, “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” olarak tanımladık. Sözü edilen proje ve uygulama protokolu aşağıdadır.
Çocuklarımıza “trafik bilinci” ve ”demokrasi kültürü” yanında “özgüven” ve “kişilik” de kazandıracağına inandığımız bu projenin, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını öneriyoruz.
Geçtiğimiz yıllarda başlatılan “Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri” projesi ile birlikte uygulanabilecek olan bu projenin, uygulayan okula, Mart ayında başlatılan “Trafik Okulu” bayrağı ve “Trafik Okulu” sertifikası kazandıracağını düşünüyoruz…
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
PROJE
Uygulama yeri : Yayalarla ilgili trafik ışık ve işaretleriyle donatılmış kavşaklar.
Örnek kural : Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralı “örnek kural” olarak seçilmiştir.
Uygulama : Projede yer alan öğrenciler, kırmızı ışıkta geçmeğe kalkışan yayaları “sosyal yaptırım” olarak bilinen (kırmızıda geçeni, anında, yüzüne karşı, utanmaktan başka tepki göstermeyecek şekilde uyarmayı öngören) yöntemle uyarırlar. Uyardıkları yayalara, kendilerinin de başka yayaları aynı yöntemle uyarmalarını önerirler.
Uygulama süresi : Toplumun projenin uygulandığı il, ilçe ya da beldede, Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralına uyma alışkanlığı görülür şekilde arttığında, yasanın bu kurala uymayanlar için öngördüğü cezanın uygulanması süreci başlatılır.
***
UYGULAMA PROTOKOLU
(MUĞLA ÖRNEĞİ)
PROTOKOLUN KATILIMCILARI VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
:
Bilinç Üniversitesi : Projeyi, devletin trafikten sorumlu kuruluşlarının ve diğer katılımcıların verecekleri destek ve gösterecekleri işbirliği anlayışı içinde yürütür.
Muğla Valiliği : Devletin trafik hizmetinden sorumlu kuruluşlarının bu projeye, verecekleri desteğin en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlar.
Muğla Belediyesi : Projenin uygulanacağı kavşağın ya da kavşakların eksiklerini giderir (nizami hale getirir). Projeyle ilgili pankart, yazı ve benzeri araçların kentin belli başlı yerlerinde sergilenmesi konusunda yardımcı olur.
İl Emniyet Müdürlüğü : Emniyet Müdürlüğünün vereceği destek, uygulamada yer alacak görevlilerle birlikte hazırlanacak (protokola eklenecek) bir programla belirlenir.
İl Milli Eğitim Müdürlüğü : Milli Eğitim Müdürlüğü’nün vereceği destek, bu çalışmada yer alacak okulların rehber öğretmenleriyle birlikte hazırlanacak (protokola eklenecek) bir programla belirlenir. (PROGRAM önerisi eklidir)
Müftülük : Müftülüğün, bu projenin anlam ve önemini camilerde halka anlatma, ilgili duyuru ve yazılı açıklamaları asma gibi konularda yardımcı olması beklenmektedir.
Şoförler ve Otomobilciler Odası : Oda’nın, bu projenin amacını oda üyelerine anlatma ve Federasyona duyurma ve ilgili çağrı, duyuru ve yazılı açıklamaların oda üyelerinin araçlarına asma gibi konularda yardımcı olması beklenmektedir.
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve kişiler : Trafik sorunuyla ilgilenen STK ya da duyarlı kişilerin bu projenin uygulamasında yer alarak katkıda bulunmaları beklenmektedir.
KATILIMCI ADI İMZASI
Bilinç Üniversitesi : ............... .....................
Muğla Valiliği : ............... .....................
Muğla Belediyesi : ……… .....................

İl Emniyet
Müdürlüğü : ............... .....................
İl Milli Eğitim

Müdürlüğü : ………... .....................
Müftülük : ............... .....................
Şoförler ve

Otomobilciler Od. : ................ ....................
STK’lar ve

bireyler (varsa) : ................ ....................
OKULLAR İÇİN PROGRAM (ÖNERİ)
A. OKUL İÇİ ETKİNLİKLER:
(a) İLK ÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ
* Kavşaklarda yapılan uygulamayı rehber öğretmenlerin gözetiminde izlerler.
* Gözlemlerini sözlü, yazılı ya da çizili olarak ifade ederler. Yazılı ya da çizili ifadelerini ve okullarda/sınıflarda düzenleyecekleri trafik köşesi panolarına asarlar.
* Rehber öğretmenler yardımıyla oyunlar hazırlarlar, sahneye koyarlar.
(b) ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ
* Öğrenciler, uygulamasında rehber öğretmenler eşliğinde yer alacakları projeyi okulda aralarında tartışırlar. Kendilerini uygulamanın sorumluluğunu üstlenecek şekilde geliştirirler.
* Trafik örneğinden yola çıkarak ülkenin diğer sorunlarıyla ilgili projeler üretirler..
* Aynı şekilde, oyunlar hazırlayıp, sahneye koyarlar.
B. OKUL DIŞI ETKİNLİKLER
(a) İLK ÖĞRETİM
Bu öğrenciler:
* Orta öğretim okulu öğrencilerinin yer alacakları uygulamaları, rehber öğretmenler gözetiminde yetinirler.
(b) ORTA ÖĞRETİM
Bu öğrenciler:
* Güvenlik önlemlerinin alındığı kavşaklarda yapılacak çalışmalarda rehber öğretmenler eşliği ve gözetiminde yer alırlar.
* Basınla iletişim kurarlar, uygulamayı izleyen halkla konuşurlar, anket yaparlar.
* Düzenleyecekleri öğrenci kongrelerinde, edindikleri birikimle ilgili sunuşlar yaparlar.
***
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ VE
SİYASİ PARTİLER…
Siyasi Partiler, iktidar olmak ve ülkeye hizmet etmek için kurulurlar. Ne var ki, Cumhuriyet ilan edileli bunca hükümetler geldi geçti kolay telaffuz edilen hizmet kavramı bir türlü yaşama geçemedi.Hayaller gerçekleşemedi. “Muasır medeniyet” aşılamadı. “Yurtta Barış” sağlanamadı. “Birlik beraberlik”, “tek yürek” ya da “tek yumruk” söylemleri lafta kaldı. Gittikçe ağılaşan karamsarlık yaratan bir kaos var bu cennet ülkede, yazık ki…
Bana göre, sorun, tümüyle “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”nin ıskalanışından kaynaklanmaktadır sorun maktadırlar. İşin kötüsü, hizmet sözcüğünü dilden düşürmeyen, ama yaşama da geçiremeyen siyasetçilerimiz, sözü edilen ilkeyi ıskalamadıkları konusunda kendilerinden öylesine eminler, ki…
Oysa, o ilkenin yaşama geçmediği, sevginin olmadığı yerde demokrasi de olamaz. Bu nedenle, Cumhuriyetin ilelebet yaşayabilmesi, kuranların ruhlarının şad olabilmesi için, sözü edilen ilkeyi özümsemeleri, sevgiyi öğrenmeleri, diğerkam varlık olmaları şart. siyasetçilerimizin…
Diğer taraftan öğrendik ki, bencil varlık, “çok”u şöyle dursun “öz”ü kadar bile sevemez, yurdunu ve milletini…
Sözü edilen ilkenin nasıl özümsenebileceği konusunda deneyim kazanmış olan Bilinç Üniversitesi siyaset erbabına yardımcı olmağa hazırdır.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
Turgutreis- BODRUM
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin öncelikli hedefi: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, onların, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
CUMHURBAŞKANI’NDAN BEKLENTİMİZ…
Sayın Abdullah Gül
Cumhurbaşkanı

KONU: Trafik sorununun çözümüne katkıda bulunmak amacıyla yıllar önce başlattığımız kampanyaya destek vermeniz.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Trafikte “insan kusuru”nu aşağı çekmek amacıyla yapılan çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla Bodrum’da “Kırmızıda Duralım Kurallara Uyalım “ sloganıyla bir kampanya başlattık.
1996 yılında başlattığımız bu kampanyayı, sloganını daha sonra “trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma” şeklinde değiştirerek sürdürdük. 2008 yılında, “Trafikte Dikkat 10 Bin Hayat Kampanyası”nı desteklediğinizi basından öğrendiğimizde bize de destek vermeniz için size başvurduk.Bir yanıt alamadık.
Sayın Cumhurbaşkanım,
“Trafikte Dikkat 10 Bin Hayat” kampanyası” ile ilgili açıklamanızda, “Önümüzde iki yol var. Ya hiç yokmuş gibi yolumuza devam edeceğiz ya da bu ölümleri azaltmak için hep birlikte çalışacağız. 42 Avrupa ülkesinde bir yılda trafikte ölenlerin % 22’si Türkiye’ye ait. İnanılmaz bir rakam. Bunun böyle devam etmemesi gerekir. Bunun için olağanüstü tedbirler almak, olağanüstü bir kampanya yürütmek zorundayız. Böyle bir kampanyaya herkes canı gönülden katılmalı ve elinden geleni yapmalıdır” dediniz…
Bizler; sizin deyişinizle, “elimizden gelen”i yapıyoruz. Sayımızın sınırlılığı ve olanaklarımızın yetersizliği dikkate alındığında, “olağanüstü” sayılabilecek bir kampanya yaptığımız söylenebilir. Ancak, ciddiye alınmıyoruz, hatta engelleniyoruz…
Bu nedenle, yukarıda sözü edilen başvurumuzda da dile getirilen zorluklarımızı arz etmek ve destek istemek amacıyla bir randevu talep etme gereğini duymuş bulunuyoruz
Sayın Cumhurbaşkanım,
Malatya’dan yola çıkan 68 yaşındaki Sami Karaaslan’ı Ankara’ya getirttiğinizi, kendisiyle görüştüğünüzü birkaç ay önce basından öğrendik. Sayın Karaaslan’a gösterdiğiniz ilgiyi bizden esirgememenizi, randevu talebimizi kabul etmenizi, böylece, yıllardır devam eden kampanyamızı ciddiye aldığınızı göstererek kampanyamızda yer almak ya da benzer kampanyaları başlatmak isteyen başka gönüllüleri yüreklendirerek, bizim gibilerin sayısının çoğalmasına yardımcı olmanızı bekliyoruz…
Saygılarımızla
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi(1) kurucusu
(1) : Turgutreis Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: Bilgi üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına önayak olmak, böylece, “Bilinç Çağı”nın bilinçli mühendislerini, mimarlarını, doktorlarını, psikologlarını vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
DUAM…
Diyojen : Anayasa’nızın birinci maddesinde “Türk Devleti bir Cumhuriyettir” deniliyor. Bu doğru mu?
Galip Baran: Elbette doğru. Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 günü kuruldu. O gün bayram yapıyoruz. Cumhuriyeti kutluyoruz. Sen bunları görmüyor, duymuyor, bilmiyor musun?
Diyojen : Biliyorum da anlamadığım şeyler var. Devleti’n Cumhuriyet olduğunu söylerken Devletin yönetim biçiminin Cumhuriyet olduğunu ifade ederken bir gerçeği gözden kaçırıyorsunuz.
Galip Baran: Neymiş o gerçek dediğin şey?
Diyojen : Devlet olmadığınızın, olamadığınızın farkında değilsiniz. Devlet olabilmenin “olmazsa olmazı” yasa kavramından haberiniz yok sizin.
Galip Baran: Haksızlık ediyorsun. Üniversiteleriniz, hukuk fakülteleriniz var. Oralarda hukukçular yetişiyor. Yasama organımız TBMM var. Gerektikçe yeni yasalar çıkarıyor AB’ne girmek aşkına “Uyum Yasaları” yapılıyor. Hukuk fakültelerimizden mezun olanlar hakim, savcı, avukat oluyorlar hukuk devleti için çalışıyorlar. Sen de bu gerçekleri gözden kaçırıyorsun. Senin bilmediğin bir şey daha var: Ben bir “Yasa Bağımlısı”yım
Diyojen : Sakin ol, efelenme, diklenme hemen. “Burası Türkiye” diyenler de var bu ülkede. Burası Türkiye” diyenler, bu sözü duyduklarında gülümseyenler, aslında bir gerçeği, devlet olabilmenin olmazsa olmazı yasa kavramından bi-haber olduklarını itiraf etmiş olmuyorlar mı? Yargıtay Başkanınız “suça battık” derken ( 27 Eylül 2008 /Akşam) bu gerçeği yetkili bir ağızdan açıklamış olmuyor mu?
“Yasa Bağımlısı”yım diyorsun. Sen bu sözünle, farkında mısın bilmem ama, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet olması için çalışan, Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkan birisi olduğunu da dile getiriyorsun. Peki, senin gibi kaç kişi var? Kaç “Yasa Bağımlısı” var bu ülkede söyler misin.
Galip Baran: Doğrusunu istersen 3 kişi bile değiliz. Zeki Karaoğlu ve İsmet Seyhan var, örneğin. Ekonomik durumları ve diğer koşulları elvermediği için benim kadar aktif değiller. Ama onlar da çalışıyorlar.
Diğer taraftan, aynı konuda pasif anlamda da olsa çalışan, yüzler, binler, belki de milyonlarca insan var, bu ülkede.
Şu var ki, bu gibiler, nasıl çalıştığımı, Türkiye Cumhuriyet’i Devletine nasıl sahip çıktığımı gördüklerinde, “herkes senin gibi olsa”, “senin gibilerin sayısı çoğalmalı, “sen insanlık için çalışıyorsun” diyorlar. Takdirlerini dile getiriyorlar. Övüyorlar. Hepsi değil. Kafayı yediğimi, hatta “orospu çocuğu” olduğumu söyleyenler de oluyor.Takdirin böylesi de var.
Diyojen : Onlar, seni övenler, neden senin gibi olmuyorlar, senin gibilerin sayısını çoğaltmayı neden düşünmüyorlar ya da neden onlar da insanlık için çalışmıyorlar?
Galip Baran: Sevgili Diyojen bu soruna doğrudan cevap vermek beni aşar. Ama beni övenlere Nazım Hikmet’çe bir söz söylemek, “dilim varmıyor ama hala bencil bir varlıksın be kardeşim”demek geliyor içimden.
Belki de, onların “Bencillik Canavarı”nın kulu olmaktan kurtulmaları için Allah’a dua etmeliyim, ben.
Bu duayı, yalnız Aziz Usta’ya:
“ Utanırım aldıklarım demeye
Gücüm yetmez borcun ödemeye
Bende hakkın çoktur halkım
Değil böyle bir Aziz
Bin Azizler olsa yetmez
Aldığını vermeye
Utanırım hakkını helal et demeye
Dünya durdukça durasın “
DEDİRTEN Türk Halkı için değil, “Bencillik Canavarı”nın elinden çeken Dünyanın tüm halkları için etmeliyim.
Diyojen : Breh, breh, breh… Sen neymişsin be Galip
Galip Baran: Sözün bitti mi, diyeceğin başka şeyler yok mu, bre Koca Diyojen?
Diyojen : Söz biter mi, diyeceğim olmaz mı hiç. Ama sen bugün söylediklerimi hazmet, hele…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
***
DİĞERKAMLAR ÜLKESİ, TÜRKİYE…
“Burası Türkiye” sözü bu ülkede yaşayanların utanılası bir özelliğe sahip olduklarının bir tür “ikrarı”dır. Başka bir deyişle, bu ülkede “hodkamca yaşadıkları”nın, farkında olmadan dile getirdikleri bir gerçeğin “itirafı”dır…
Hodkamlık, “başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgememe; başkalarının iyiliğine çalışmayı yaşam ve ahlak ilkesi yapma; bencillik ve ben tutkusu yerine sevginin başkalarına yönelmesi anlamına gelen –diğerkamlık-” kavramının karşıtıdır.
Şimdi dürüstçe soralım ve aynı şekilde yanıt verelim:
“Burası hodkamlar ülkesi Türkiye” mi, yoksa “diğerkamlar ülkesi Türkiye” midir?
“Burası hodkamlar ülkesi Türkiye” dememek bu gerçeği görmemek için kör olmak gerekir.
İstanbul ve Tekirdağ’da yaşanan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a “hepimiz suçluyuz” dedirten sel felaketi bu gerçeğin son örneğidir.
“Hepimiz suçluyuz” sözünü Konya’da meydana gelen bir yangın felaketinden sonra CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da söylediğini hatırlayalım…
Ne var ki, ”hepimiz suçluyuz” demek sorunu çözmüyor, söyleyene “diğerkam kişilik” kazandırmıyor… Zamanla unutuluyor… Her yeni felaketten sonra tekrarlanıyor.
Benzeri felaketlerin (sel yangın, deprem, vb. sorunların) bir daha yaşanmaması için, moda deyişle, “eli taşın altına koymak” ; “Burası Diğerkamlar ülkesi Türkiye” diyebilmek için çalışmak; bunun için bir projeyi acilen uygulamaya koymak gerekiyor.
Turgutreis Bilinç Üniversitesi bu konuda bir proje başlatmış olup, başka katılımcılar bekliyor. Devletin üst düzey yetkililerine, bu projenin uygulamasında yer alarak topluma örnek olmalarını öneriyor.
Sözü edilen yetkililerin bu konuda yapmaları gereken şey : örneği ekte görülen “Diğerkamlık And”ının başında yer alan “Bundan böyle” sözünden sonraki boşluğa adlarını, (örneğin Abdullah Gül, M. Ali Şahin, Recep Tayyip Erdoğan) yazmak ve durumu kamuoyuna açıklamaktır.
Bu ilk adımdır. Sonrası sayın katılımcıların “diğerkamlık” konusundaki birikimine bağlıdır…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
***
NASIL ADAM OLURUZ?
Fatih Altaylı
Haber Türk Gazetesi Sayın Altaytlı,
Yazılarınızı okuyanlardan, özellikle de “nasıl adam oluruz” sorusu ile ilgili düşüncelerinizi ilgiyle izleyenlerdenim.
Bana göre, adam olabilmek için;
* Ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik gibi niteliklere sahip,
* Kendisini her türlü tartışmanın üstünde bir düşünce, inanış ve temel bilgiyle donatmış,
* Kendi yararından çok başkalarını düşünen, başkalarına yararlı olmaya çalışan, başkalarının iyiliği için elinden geleni yapan,
Bir başka deyişle, erdemli, ilkeli, diğerkam bir varlık olmak için çalışmalı insan
Sayın Altaylı,
“Nerde öylesi” diyebilirsiniz, ama ben:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığı ‘okul dışı eğitim’ olarak tanımladığı çalışmaları yaparken, kendisini tanıyan, yurdunu ve milletini özünden çok sevmeyi öğrenen, yasa bağımlısı olan, “Bilinç Çağı”nda yaşadığı yaşantısına yansıyan, erdemli, ilkeli, diğerkam varlıklar olmayı başarabildiğimizde;
“Bilgi Çağı”nı yaşamakta olan “iklim değişikliği”nden sorumlu “Muasır Medeniyet”i aşabileceğimizi savunan;
Sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken edindiği “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni kuran,
Kendisini bu üniversitenin Amele-başısı olarak tanımlayan Galip Baran’dan ; görenlerin,
* “ herkes senin gibi olsa” ,
“senin gibilerin sayısı çoğalmalı”,
“sen insanlık için çalışıyorsun” benzeri sözlerle övdükleri,
bazılarının “deli” olduğuna hükmettikleri Galip Hoca’dan söz ediyorum.Sayın Altaylı,
Galip Hoca’yı yaşadığı ortamda, izleyerek, Turgutreiste yaşayanlarla konuşarak tanımanızı öneririm.
Saygılarımla,
Mustafa Nevruz SINACI
***
KENDİNİ TANIMAK (*)
Kendini bilmek ya da tanımak, insanın değişmesi zorunluluğunun doğal bir uzantısıdır. Değişmek, uyanmak, şuurlanmak için fazlalıkları terketmek, içsel bir mücadeleye girişmek, özdeşleşmeyi kolaylaştıran bağımlılıklardan soyunmak şarttır. Üstün çaba gösterilmeden, kendi üzerinde çalışmadan değişmek, uyanmak, şuurlanmak mümkün değildir. Bütün inisiyatik öğretilerin temeli Terk'e dayanır.
(*) P. D. Ouspensky, Çeviren: Ali Belbez, Erol Konyalıoğlu, Ruh ve Madde YayınlarıKasım 2008, 541 sayfa

***
SUSMA HAKKI…
Benim dinim;
Çevreyi kirletmememi, aşırı tüketmememi; sağlığa aykırı alışkanlıklar edinmememi; trafik kurallarını çiğnemememi; vergi kaçırmamamı; rüşvet vermememi/almamamı iş ahlakına saygısızlık etmememi; milli servete zarar vermememi; imar yasasına aykırı işler yapmamamı; her şeyi devletten beklemememi, diğer deyişle, kırmızıda durmamı; bu kadarla da kalmayıp, kırmızıda geçenleri “sosyal yaptırım” olarak bilinen yöntemle uyarmamı; dahası, uyardıklarıma,kendilerinin de başkalarını aynı yöntemle uyarmalarını önermemi, daha açık deyişle deyişle, “Burası Türkiye Bağımlılığı”ndan kurtulmamı, çok daha açık deyişle, “salih amel” eylememi emretti…
Özetle: Dinim beni hodkamlıktan kurtardı. Diğerkam bir varlık olmama yol açtı. Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevmemi, “insanı kamil” olmanı sağladı…
Senin dinin de seni hodkamlıktan kurtardı mı ? Diğerkam bir varlık olmana yol açtı mı? Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevmeni, “insanı kamil” olmanı sağladı mı?
Sağladıysa, iki sorum var:
(1) Sen, ne ya da neler yaptın da “insanı kamil” oldun?
(2) Neden bu kadar azız?
“Susma” ya da “senin dinin sana, benim dinim bana” deme “hakkı”nı kullanabilirsin elbet…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Turgutreis - BODRUM
***
SEVGİ…
(Ercüment Kaya/ Ruh ve Madde Dergisi/ Ekim 2008- kısaltılmış-)
“Sevgi evrendeki en büyük güçtür”. Sevgi her türlü sorunun, ıstırabın, acının yegane ilacıdır. Nefretin panzehiridir.Tüm kötülüklerin ana kaynağı sevgisizliktir. Varlıklar Yüce Tanrı’nın yarattığı sevgi denizinin içinde sevginin farkında olmadan sevgisizlikten yakınmaktadırlar.
Ufak tefek kartopu sorunları önünde durulması mümkün olmayan çığ gibi olumsuzluklar yaratıyor. Bunu yapan sahte sevgi gösterileriyle günü kotaracaklarını zanneden biz. Biz insanlar.
Bir rehber varlık der ki, “ Sevgi olsaydı, dünyanızdaki tüm aptalca şeyler ortadan kalkardı. Maddeciliğin ürünü olan hırs, açgözlülük, bencillik sizin dünyanızda maalesef çok yaygın olan şiddet, çirkinlik ve sefaletin sebebidir. Sizden nefret edenleri ve size elinden gelen kötülüğü yapanları bile sevmeye çalışmalısınız. En şefkatli biçimde sevmelisiniz. Ruh gücü şefkatle başlıyor ve sevgi ile etkili oluyor. Bu Tanrı’dır. Nefretin yerini sevgiye bırakmalıyız çünkü o, karanlığı ışığa çevirmektedir.“
Sevgi fiziksel değil, ruhsaldır. Ruh maddi şeylere köle olmamalıdır. Kötü ve yanlış olan şey, diğer insanlara verebileceklerimizi esirgemek, haksızlık yapmak ve şefkatsiz davranmaktır. İnsan elinden geldiğince iyilik yapmalıdır. Bu, Tanrı sevgisinin bir yansıması olan insan sevgisiyle gerçekleştirilebilir.
Sevgi varsa bencillik yoktur. Sevgi karşılık beklemez. Karşılık beklenen yerde sevgi olmaz.
Her türlü köleliğin nedeni, sahip olduğumuz şeylerle eşkoşmalarımızdır. Her türlü gurur, kibir, kendini beğenmişlik, aşırı arzular, ihtiraslar mücadele etmemiz gereken köleleştirici unsurlardır. Bunları ancak Tanrı’nın bize bahşettiği sonsuz sevgi ile yenebiliriz.
Benzer benzeri çeker düşüncesinden hareketle yola çıkarsak, sevginin sevgiyi çekmesi gerçeğini görür, yaşantımızı ona göre bina edebiliriz. Evren, bilgeliğin eşlik ettiği sevginin sonsuz gücü tarafından yönetilmektedir.
Sadıklar Planı’nda sevgi için söylenenler: “Şüphesiz zeval bulmayacak en yüksek kanun sevgidir. Bu sevgi, mukaddes kitaplarınızın izah etmeye çalıştığı sevginin çok fevkinde olan İlahi bir prensiptir. Şunu biliniz ki, sevginin bütün varlıkları idare etmesi, ancak o varlıkların liyakat ve haklarının belirli bir seviyeyi bulmasından sonra vuku bulur. Yekdiğerlerinize karşı bir sevgi içersinde kaldığınız müddetçe, yani birbirinizin tekamül hızlarına hürmet ettikçe, birbirinizin dayanışma prensiplerini ihlal etmemiş olursunuz.”
Bugün belki de en önemli eksiğimiz sevginin gerçek anlamını bilememeniz ve onun yerine koyduğumuz şeylerle kendimizi kandırmamızdır.
Sevgi bir varlığın eksiğini tamamlamaktır. İşte eksiğini tamamladığımız o varlık da bizzat yine biziz.
KISALTARAK AKTARAN

(Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemiş olan):
Bilinç Üniversitesi Kurucusu

Galip BARAN

5 Ekim 2009 Pazartesi

bilgi çağı çuvalladı !...

DİYOJEN
ve
BAN Kİİ MOON
DİYOJEN: Ey Dünyalılar!

Duyduk duymadık demeyin..
Öğündüğünüz mal bulmuş mağribi gibi sevinerek sarıldığınız “Bilgi çağı” ilköğretim okulları, lise ve üniversiteleri, diğer eğitim kurumlarıyla; üniter ve federal devletleriyle, ordularıyla, askerleri topları, tüfekleri, atom ve nötron bombalarıyla, milletleri ve Birleşmiş milletleriyle insanın içinde yer aldığı tüm organlarıyla çuvalladı.
Ban Kii Moon: (BM Genel Sekreteri…): Ne yazık ki haklısın Diyojen.
Ne yapmamız gerekiyor onu da söyler misin?
DİYOJEN: Ayıp olmuyor mu?..
“İlk Çağ”ın bir garibanından akıl almak sana yakışır mı?
O koca binanızla, bilmem kaç daimi, kaç geçici üyeniz, sözde tanınmış bilim adamınız ve dünya çapında meşhur uzmanınızla güvenlik konseyinizle aciz kaldığınızı kabul mü ediyorsunuz.
Ban Kii Moon: (BM Genel Sekreteri…) Çözümü söyle yeter.
Acizlik..
Önemli değil.
Şu gezegende insanca yaşamanın yolunu gösterirsen senin heykelini dikeriz,
Birleşmiş Milletlerin tepesine.
DİYOJEN: Yok , yok heykel meykel, ödül mödül de istemez . Siz o gibi şeyleri meraklıları için yapın.
Aslında siz derya içresiniz deryayı bilmiyorsunuz.
Çözüm Bilinç Üniversitesi ….
Çöüm bilgi değil bilinç.
Bilgi iyi de bilgece kullanmadıkça felakettir. Görmüyor musunuz. Aya bile gittiniz ama
Ban Kii Moon: (BM Genel Sekreteri…) Nerede bu üniversite. Hiç duymadık
Bi-zahmet araştırın.
Benim bildiğimi bilmediğinize göre…
Kusura bakmayın ama nasıl bir Birleşmiş Milletler bu..
SOHBET'İN KULAK MİSAFİRLERİ
"BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ"
KURUCULARI, ÖĞRENCİ VE MÜDAVİMLERİ