29 Ocak 2008 Salı





BİLGİ :

Nilgün Nart’ın, 29. 01. 2008 tarih ve "MEVLANA VE SEVGİ” başlıklı yazısına YORUMDUR:
Sayın, “sevgi bağımlısı, Mevlana aşığı” Nilgün Nart,
Ben kendisini HABİTAT Mevlana Kozası Kolaylaştırıcısı olarak tanımlayan bir adem olarak: “Aslolan, “sencil bir varlık olmaktır, bu bağlamda elden geleni yapmak”tır, eşdeyişle:
Salih Amel eylemektir.
Islah-ı nefs etmektir.
İnsan-ı kamil olmaktır; gerisi teferruattır desem, sonra tutsam, çoğu bu sitede (Türkcelil) yayınlanan yazılarımda dile getirilen, yıllardır yapmakta olduğumuz “okul dışı eğitim” çalışmalarımızı salih amel olarak niteliyorum, desem, sonra eklesem,
Salih amel eylemeyen, ıslah-ı nefs edemez; ıslah-ı nefs etmeyen kamil insan olamaz, desem, uygun düşer mi?
Galip BARAN,


Bilinçolog, Herkese zor gelen işler uzmanı
HABİTAT Mevlana Kozası Kolaylaştırıcısı



GÜNÜN YORUMU :




ATATÜRKTEN YASAKÇILARA TOKAT GİBİ CEVAP
Kimden: Namık Kemal ZEYBEK
Konu:[orange people] Atatürkten yasakçılara tokat gibi cevap

Kız öğrencilerin üniversitelere başörtüleriyle gitmelerini engellemekonusunda direnenlerin en çok başvurdukları gerekçe ne? Atatürk ilke veinkılapları öyle mi? Peki bu konuyu bir de Ata'ya sormak neden akla gelmez? Ben sordum ve Ata cevap verdi. Buyurun birlikte okuyalım (Söylev ve Demeçler2. Cilt) : "Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim tarzı ve örtünmesinde ikişekil tecelli ediyor; ya ifrat ya tefrit görülüyor. Yani ya ne olduğubilinemeyen, çok kapalı, çok karanlık bir dış görünüm gösteren bir kıyafet,veyahut Avrupa'nın en serbest balolarında bile dış kıyafet olarak arzedilemeyecek kadar açık bir giyim. Bunun her ikisi de şeriatın tavsiyesi,dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz kadını o tefritten de, bu ifrattan datenzih eder. O şekiller dinimizin muktezası değil, muhalifidir. Dinimizintavsiye ettiği tesettür hem hayata, hem fazilete uygundur. Kadınlarımızşeriatın tavsiyesi, dinin emri mucibince örtünselerdi, ne o kadarkapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı."

"Giyim tarzımızı ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınınıtaklit edenler düşünmelidir ki, her milletin kendine mahsus ananesi, kendinemahsus adetleri, kendine göre milli hususiyetleri vardır. Hiçbir milletaynen diğer bir milletin mukallidi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet netaklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti dahilindekalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır."

"Örtünmedeki ifrat ve tefritten kurtulmakla bu iki ihtiyacı da temin etmiş olacağız. Giyim tarzımızda milletin ruhi ihtiyacını tatmin için, İslamve Türk hayatını başlangıçtan bugüne kadar layıkıyla tetkik ve etrafıylaaçıklamamız lazımdır." "Eğer kadınlarımız dinin tavsiye ve emrettiği bir kıyafetle, faziletin icapettirdiği hareket tarzıyla içimizde bulunur, milletin ilim, sanat,içtimaiyat hareketlerine iştirak ederse bu hali, emin olunuz; milletin enmutaassıbı dahi takdir etmekten geri duramaz." Ne diyorsunuz? Peygamberin takvasını az bulan Oflu hoca gibi diyorsunuz...Atatürk'ü yeteri kadar çağdaş, laik ve Atatürkçü bulmadığınızı mısöylüyorsunuz. Öyle diyorsanız size diyecek söz bellidir: "Hadi canım sende!..." Başka türlü diyorsanız düşünmeyi sürdürelim ve soralım: Atatürk'ün kadınkılığı konusunda bir devrimi var mıdır? "Vardır!..." diyorsanız, söyleyin bakalım nedir? Kılık kıyafet devrimi mi? O devrim erkek kılığı ile ilgilidir. Bu konuda iki devrim kanunu vardır. Birisi "Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun". Madde 1 - Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri(milletvekilleri), İl GenelMeclisi ve yerel yönetim ve özel idareler ile tüm kurumlara bağlı memur vehizmetliler şapka giymek zorundadırlar. Türkiye halkının da genel serpuşuşapka olup, buna aykırı bir alışkanlığın devamını hükümet yasaklar. İkincisi "Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun". Madde 1 - Herhangi din ve mezhebe mensup olurlarsa olsunlar ruhanilerinmabet ve ayinler haricinde ruhani kisve taşımaları yasaktır. Ne diyorsunuz? Laiklik mi? Asıl insanların dini inançlarının gereğini yerinegetirmelerini engellemek laikliğe aykırıdır diyorum. Diyorum ki; yazıktır bu ülkeye... Bırakın artık bu zalimlik özentilerini.Bırakın isteyen istediği gibi inansın ve inandığı gibi yaşasın. Kime nezararı var? /
RADİKAL

Hiç yorum yok: