5 Ocak 2009 Pazartesi

DEVLET VE CEMAATLER…
Uzmanların Boğaziçi Üniversitesi ile Açık Toplum Enstitüsü tarafından hazırlanan “Türkiye’de Farklı Olmak” konulu raporda, devlet cemaat ilişkileri konusunda dile getirdikleri görüşler (21 Aralık 2008 Cumhuriyet):
Bahçeşehir Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof Dr. Hasan Köni:
AKP’nin ikinci dönem kalacağını gördüğümüzde iktidar kültürünün topluma yansıyacağını da tahmin ediyorduk. Bu araştırmanın verileri bilinen gerçeklerdi. Türkiye’de laikler, kadınlar, gençler; kısacası farklı olan herkes üzerinde giderek artan bir baskı var.
Marmara Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nilüfer Narlı:
Anadolu kentlerinde bağnaz muhafazakarlaşma ekseninde bir değişim yaşanıyor. “ Bu değişimde en önemli noktalardan birincisi kadınların ötekileşmeden daha fazla olumsuz etkilenmesidir. İkincisi, bağnaz bir muhafazakarlığın katı konvansiyonel ahlak ilkelerine sıkı sıkıya bağladığı insanların yalnızca diğer insanları yargılamakla kalmadığı, aynı zamanda onların yaşam tarzına müdahale ettiği de ortaya çıkmıştır. Gülen ve benzeri cemaat yapılarının, toplum tarafından sempati görmesinin temel nedeninin, devletin özellikle eğitim ve sosyal dayanışma alanında çökmesidir.
Sosyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Birsen Gökçe:
Muhafazakarlaşma yalnız Anadolu’da değil, büyük şehirler de dahil olmak üzere Türkiye’nin her yerinde artarak bir baskı unsuru haline dönüştü. Toplumdaki kişi ve gruplar, kendilerini yöneten siyasi erk ile egemen güçlerin farkında olmadan etkisi altına girdi. Bu durum Türkiye’nin sosyal yapısındaki değişimle bağlantılı bir olgudur.
* * *
Uzmanların devlet ve cemaat ilişkileri ile ilgili görüşleri konumuz dışıdır. Diyeceklerim, devlet insan ilişkileri ile ilgilidir. Bu konudaki gözlemlerimi dile getirmekte fayda görüyorum…
Devletin yerini cemaatlerin aldığını söyleyebilmek için, devletin “var” olduğunu kabul etmek gerekir. Devlet var mıydı ki, hiç oldu mu ki? Olmayan bir şeyin yerini ne alabilir ki? Uzmanların, devletin “var” olup, olmadığı ile ilgili bu gerçeği gözden kaçırdıklarını düşünüyorum…
20 yıldır devam eden, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız okul dışı eğitim çalışmalarımızda gördük ki, devletten hizmet bekleyen kalabalıkların davranışlarında sorunlar yaşanıyor. Devletin “var” olabilmesi için kalabalıkların üstlerine düşeni yapmaları; örneğin vergi vermeleri, yasalara uymaları gerekir. Sözü edilen çalışmalarda bu sorumlulukların yerine getirilmediğini gördük. Onlara (kalabalıklara) örnek olmak için projeler hazırladık, uyguladık. Anlayamadılar. Aynı projeleri devletin kurumlarına sunduk. Devlete sahip çıktık. Devletin kurumları da anlayamadılar. Haklıydılar, kalabalıklar anlamayınca kalabalıkların ürünleri, nasıl anlayabilirlerdi ki. Anlamamaları neyse de, şaka gelecek ama, zaman zaman gözaltına da aldılar bizi, o çalışmaları yaparken…
Sonuç olarak demek istediğim şu: “Yasa yoksa, vergi yoksa devlet de yoktur”. Neden uyruk değil de kalabalık dedik, açık değil mi?
Var olan şeye, “MIŞ GİBİ DEVLET” dersem, DEVLETLİLER darılmaz umarım…
Diğer taraftan, kalabalık derken, bu coğrafyada yaşayanların tümünü kastediyorum. Hiç kimsenin “ben hariç” dememesini rica ediyorum.
“Ben hariç” diyenlerin, “nasıl gelmişse öyle gideceğini, -eski tas eski hamam -ın aynen devam edeceğini” bilmelerini istiyorum.
Yukarıdaki dile getirdiğim düşünceleri (ki, bunlar tespitlerdir) her zeminde tartışmağa hazırım.
Bu iddialı düşünceleri dile getirmemi sağlayan çalışmalarla ilgili yazılarımız aşağıdaki sitelerde görülebilir.
Galip BARAN
Bilinçolog/ Yasa Bağımlısı/ Turgutreis’in “yurdu ve milleti özden çok seven” delisi.
Bilinç Üniversitesi
Turgutreis- BODRUM

www.bilinc-universitesi.blogspot.com
www.turkcelil.com
www.galipbaran.blogspot.com
www.internethaber.com

Hiç yorum yok: