30 Nisan 2008 Çarşamba

*** HABER... HABER...****

HABER... HABER...
Turgutreis Bilinç Üniversitesi
(Internatıonal Awarreness Academy)
Rektörü ve HABİTAT ‘Bilinç Kozası’ Galip Baran, Muğla Valiliği’ne ‘Trafik terörüne Son Verme Projesi’ önerdi.
Bu projeyi uygulamayan Bodrum Kaymakamı ve ‘bilinç’ konusundaki önerilerini ciddiye almayan Bodrum Belediye Başkanını; Haklarında hazırladığı bir dosya ile Muğla Valiliği’ne şikâyet etti.” (*)
Valilik Makamına 29.Nisan.2008
MUĞLA
KONU : Ekte sunulan “Trafik Terörüne Son Verme ve Demokrasiyi Tabana Yayma Projesi” nin Muğla İlinde uygulanması Önceki, 22. 04. 2009 tarihli, “Yerel ve Merkezi Yönetim yetkililerinin işlerini kolaylaştırmak amacıyla başlattığımız çalışmalarda karşılaştığımız sorunların arzı ve gereğinin yapılması” KONULU başvurumuz ekinde yer alan, “Where is The Walking Path (Yaya Geçidi Nerde)” başlıklı, 18. 04. 2008 tarihli yazımızda sözü edilen; “Trafik sorununu halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” nin son şekli eklidir.
Bu proje ;
· Yıllardır yaşanan, büyük can ve mal kayıplarına yol açan trafik sorununun kamuoyunda ve basında “terör” olarak algılanmakta ve tanımlanmakta oluşu dikkate alınarak,
· Yine sözü edilen projeyi yıllardır uygulamakta oluşumuzun yoğunlaştırdığı, aşağıdaki paragraflarda,
“Bu arada, “trafik bilinci”ni, Trafik Yasası’nın kurallarının tümüne aynı özen ve duyarlıkla uyulmasını ve uymayanların uyarılmasını; “yasa bilinci”ni ise, yasaların tümüne aynı özen ve duyarlıkla uyulmasını ve uymayanların uyarılmasını öngören kavramlar olarak tanımlamayı uygun gördük. “Yasa bağımlılığı” yeterince yaygınlaştığında “yolsuzluk” kavramının gündemden düşeceğine “yolsuzluk canavarları”nın “terki-diyar” edeceklerine inanıyoruz. Sözü edilen çalışmalar; diğer taraftan, başta “küresel ısınma” olmak üzere, “yolsuzluk” dahil, sorunların tümünün insanın “nefs tutsağı”, diğer deyişle, “bencil bir varlık” oluşundan kaynaklandığının farkına varmamızı da sağladı. Yaşam biçimimizde “devrim” niteliğinde değişikliklere neden olan bu çalışmalar, zamanla “kendimizi tanıma”mızı; kendimizi tanımak, Rab’bimiz’i tanımamızı sağladı. Rab’bimiz’i tanımak” TEKAMÜL etmemize yol açtı…
şeklinde ifadesini bulan düşüncelerimiz de eklenerek, “Trafik Terörüne Son Verme ve Demokrasiyi Tabana Yayma Projesi”, şeklinde geliştirilerek güncelleştirildi. Bu projenin, Muğla İlinde İlk ve Orta Öğretim Okulları öğrencileri için müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını öneriyoruz. Çocuklarımıza “kişilik” ve “özgüven“ kazandıracağını savunduğumuz bu projenin Atatürk’ün aşağıda görülen İlk ve Orta Öğretimin uygulamalı bir şekilde yapılmasıyla ilgili düşünceleri ile örtüştüğü görülmektedir. Milli eğitim programı ve Milli eğitim siyasetimizin temel taşı, cahilliğin yok edilmesidir. Bir taraftan cahilliği yok etmeye çalışmakla beraber, diğer taraftan toplumsal yaşamda bizzat faal ve faydalı, verimli elemanlar yetiştirmek lazımdır. Buda ilk ve orta öğretimin uygulamalı bir şekilde olmasıyla mümkündür.(Atatürk’ün söylev ve demeçleri, Cilt. II, Sayfa 45, TİTEY) Bir yandan bilgisizliği ortadan kaldırmaya uğraşırken, bir yandan da memleket evladını toplumsal ve ekonomik hayatta aktif bir şekilde etkili ve verimli kılabilmek için zorunlu olan ilk bilgileri, uygulamalı bir biçimde vermek metodu eğitimimizin temelini oluşturmalıdır. Medeni ve çağdaş bir toplumun bilim ve kültür yolunda yalnız bu kadarla yetinmeyeceği şüphesizdir.
Milletimizin dehasının gelişmesi ve bu sayede layık olduğu medeniyet düzeyine ulaşması ancak, yüksek bilim ve teknik elemanlarının yetiştirilmesi ve milli kültürümüzün yüceltilmesi ile mümkündür.
Orta öğretimde bile eğitim ve öğretim metodunun uygulamalı olması esasına uymak şarttır. Kadınlarımızın da aynı öğretim kademelerinden geçerek yetişmelerine önem verilecektir.
(Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt I., Sayfa 224, TİTEY))
Sözü edilen projenin İlk ve Orta Öğretim Okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerimizin ve önceki, (22. 04. 2008 tarihli) Yerel ve merkezi yönetim yetkilileri ile ilgili şikayetimizin değerlendirilişinde dikkate alınmasını istediğimiz belgeler (Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yazıları) eklidir.
Bilgi ve gereği için arz olunur.
Saygılarımızla.
Galip BARAN; Rektör/ Bilinç Üniversitesi/Turgutreis
Bilinçolog/ Yasa Bağımlısı/ “Bencil Varlıkların Üstüne Vazife Olmayan İşler” Uzmanı
HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencillik, Yolsuzlukları ve Yoksulluğu Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı

TEL: 0252.382 34 77 – 0535.844 84 76
E-posta: galipbaran@ttmail.com / galipbaran@mynet.com
WEB: http://www.turkcelil.com/ / http://www.galipbaran.blogspot.com/
EKLERİ:
1.
“Trafik Terörüne Son Verme ve Demokrasiyi Tabana Yayma Projesi” ve “Protokol”u
2. Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı’nın, 3.05. 2005 tarihli yazısı
3. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 24. 09. 1998 tarihli yazısı
(*) İş bu şikâyet dilekçesi: 29.04.2008 Tarih ve K.Rfk: I3161605225850-163223835/145739041N Sayı ile “Yurtiçi Kargo” vasıtasıyla
Muğla Valiliği’ne gönderilmiştir./GB

28 Nisan 2008 Pazartesi

TRAFİK TERÖRÜNE SON VERME VE DEMOKRASİYİ TABANA YAYMA PROJESİ
(küresel ısınmaya “dur!” deme de bir ilk adım)
Galip BARAN
ÖN BİLGİ:
1989 yılında çevreyi koruma, 1993 yılında tüketim savurganlığına son verme, 1996 yılında trafik kazalarında “insan kusuru”nu en aza çekme gibi amaçlarla başlattığımız “okul dışı eğitim”çalışmaları; zamanla, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlakı, imar ve “her şeyi devletten bekleme” v.b. sorunları önlemeyi hedef alan projelere dönüştü… Bu çalışmaların, ileri bir aşamasında;
(a) Yeni bir bilinç anlayışı geliştirmiş olduğumuzun,
(b) başta sayılan alanların tümünde bilinçlendiğimizin,
(c) insanların ciddiye almadıkları, “toplumsal sorumluluk bilinci”mizin, ileri düzeyde geliştiğinin farkına vardık,
(d) daha da önemlisi, “yasa bilinci”miz gelişti,
(e) bazılarımız, özellikle ben, “yasa bağımlısı” olduk,
Bu arada, “trafik bilinci”ni, Trafik Yasası’nın kurallarının tümüne aynı özen ve duyarlıkla uyulmasını ve uymayanların uyarılmasını; “yasa bilinci”ni ise, yasaların tümüne aynı özen ve duyarlıkla uyulmasını ve uymayanların uyarılmasını öngören kavramlar olarak tanımlamayı uygun gördük. “Yasa bağımlılığı” yeterince yaygınlaştığında “yolsuzluk” kavramının gündemden düşeceğine “yolsuzluk canavarları”nın “terki-diyar” edeceklerine inanıyoruz.
Sözü edilen çalışmalar; diğer taraftan, başta “küresel ısınma” olmak üzere, “yolsuzluk” dahil, sorunların tümünün insanın “nefs tutsağı”, diğer deyişle, “bencil bir varlık” oluşundan kaynaklandığının farkına varmamızı da sağladı. Yaşam biçimimizde “devrim” niteliğinde değişikliklere neden olan bu çalışmalar, zamanla “kendimizi tanıma”mızı; kendimizi tanımak, Rab’bimiz’i tanımamızı sağladı. Rab’bimiz’i tanımak” TEKAMÜL etmemize yol açtı…
Sözü edilen çalışmada geliştirdiğimiz (aşağıda görülen) projenin, 2004 yılında TBMM ve M. E. Bakanlığı irliğinde başlatılmış olan “Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri” Projesiyle bütünleştirilerek uygulanmasını öneriyoruz. Öğrencilerin bu projede yer almalarının, onlara “kişilik” ve “özgüven” kazandıracağını savunuyoruz... Proje ülke genelinde uygulanabildiğinde;
(a) “küresel ısınma”yı önlemede, toplum olarak etkili bir unsur olacağımıza;
(b) geliştirdiğimiz “bilinç anlayışı” nın globalleşeceğine, Atatürk’ün “yurtta sulh, dünyada sulh” düşünün gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bu denli büyük bir gelecek vaad eden proje, yıllar önce, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programlarına “uygulama dersi” olarak konulması için M. E. Bakanlığına sunulmuş olup, neden bilinmez, T. T. Kurulu Komisyonlarında ciddiye alınmayı beklemektedir…
PROJE Sloganı :“sorun: bencillik; çözüm: sencilikAmaç : İlk ve orta öğretim okulları öğrencilerini “ÖN BİLGİ” de dile getirilen özelliklerle donatmayı öngören bir uygulama başlatmak.
Uygulama yeri : Yayalarla ilgili trafik ışık ve işaretleriyle donatılmış “Demokrasi Dershanesi” olarak tanımladığımız kavşaklar.
İnsan kaynağı : M. E. B. Özel Sürücü Kursları öğrencileri, trafik sorunuyla ilgili STK’ lar ve duyarlı bireyler de bu projenin uygulamasında yer alabilirler. Devletin trafikten sorumlu kuruluşlarının ( il ve ilçe Milli Eğitim. ve Emniyet Müdürleri) işbirliği yapmaları durumunda hızla ve kolayca amacına ulaşacak bu projenin uygulamasında yer alanlar "Trafik Gözcüsü” olarak tanımlanırlar.
Örnek kural : Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralı bu proje için “örnek kural” seçilmiştir.
Yayalarla ilgili bir kuralın “örnek kural” seçilmesi; tanımı yukarıda görülen “trafik bilinci”nin bu uygulamayla yaşama geçeceğini; bu kurala uymayı alışkanlık haline getirenin “Trafik Yasa”nın kurallarının tümüne uyacağını, yıllardır devam eden uygulamamızda gözlemlemiş oluşumuzdan kaynaklanmıştır.
Uygulama : Trafik Gözcüleri; kırmızı ışıkta geçen yayaları, aşağıda açıklanan, “sosyal yaptırım” olarak bilinen yöntemle uyarırlar. Uyardıkları yayalara, kendilerinin de başka yayaları aynı yöntemle uyarmalarını önerirler. Böylece “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısının yaşama geçmesine katkıda bulunurlar. Yıllardır önlenemeyen, “trafik terörü”nün son bulmasında yer almanın onurunu paylaşırlar.
Sosyal Yaptırım : Kırmızı ışıkta geçeni (kural çiğneyeni) anında, yüzüne karşı utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmayı öngören bir yöntem olup “ÖN BİLGİ”de sayılan alanlarda kural çiğneyenlerin, örneğin çevreyi kirletenlerin de aynı yöntemle uyarıldıklarında utandıkları, bazılarının özür de diledikleri görüldü.
Uygulama süresi : Toplumun Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralına uyma alışkanlığı görülür şekilde arttığında, yasanın öngördüğü cezanın uygulanması süreci başlatılabilir.
Projenin, uygulanabilirliğini ve etkinliğini saptamak için, başlangıçta, Polis kolejleri, Akademileri ve Jandarma Ast Subay Okulları öğrencileri ve özellikle de, M.E.B. Özel Sürücü Kursları öğretmen ve öğrencilerinin yer alacakları bir “deneme uygulaması” yapılabilir.
TRAFİK TERÖRÜNE SON VERME VE DEMOKRASİYİ TABANA YAYMA
PROJESİ UYGULAMA PROTOKOLU
(MUĞLA ÖRNEĞİ)
AMACI : “Trafik terörüne halkın işbirliğinde son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin uygulamasını düzenlemek.
YÜKÜMLÜLÜKLER :
HABİTAT Bilinç Kozası : Projeyi, diğer katılımcıların verecekleri destek çerçevesinde yürütür.
Muğla Valiliği : Devletin trafik hizmetinden sorumlu kuruluşlarının bu projeye, verecekleri desteğin en üst düzeyde gerçekleşmesini sağlar.
Muğla Belediyesi : Projenin uygulanacağı kavşak ya da kavşakların eksiklerini giderir, çalışmayla ilgili pankart, yazı ve benzeri tanıtım araçlarının kentin belli yerlerinde sergilenmesini sağlar.
Emniyet Müdürlüğü : Emniyet Müdürlüğünün vereceği destek, uygulamada yer alacak birimlerle birlikte hazırlanacak (protokola eklenecek) bir programla belirlenir.
Milli Eğitim Müdürlüğü : Milli Eğitim Müdürlüğünün vereceği destek, bu çalışmada yer alacak okulların rehber öğretmenleriyle birlikte hazırlanacak (protokola eklenecek) bir programla belirlenir. (PROGRAM önerisi eklidir)
Müftülük : Müftülüğün, bu çalışmanın öneminin topluma anlatılması, konuyla ilgili duyuruların ibadet yerlerine asılması gibi konularda yardımcı olması beklenmektedir.
Şoförler ve Otomobilciler Odası : Oda’nın, bu çalışmanın amacını, oda üyelerine ve Federasyona duyurması ve çalışmayla ilgili çağrı ve duyuruların üyelerin araçlarına asılması gibi konularda yardımcı olması beklenmektedir.
Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve kişiler : Trafik sorunuyla ilgilenen kuruluş ya da kişilerin bu projeye destek olmaları beklenmektedir.
KATILIMCILAR ADI İMZASI
HABİTAT Bilinç Kozası : ................ ..................
Muğla Valiliği : ................ ..................
Muğla Belediyesi : …………... ..................
Emniyet Müdürlüğü : ................ ..................
Milli Eğitim Müdürlüğü : …………... ..................
Şof. ve Otom Odası : ................ ..................
OKULLAR İÇİN PROGRAM (ÖNERİ)
B. OKUL İÇİ ETKİNLİKLER:
(a) İLK ÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ
* Kavşaklarda yapılan uygulamayı rehber öğretmenlerin gözetiminde izlerler. Gözlemlerini sözlü ve yazılı olarak ifade etmeleri ve okullarda/sınıflarda düzenleyecekleri trafik köşesi panolarına asmaları istenebilir.
* Rehber öğretmenler yardımıyla oyunlar hazırlayıp, sahneye koyabilirler.
(b) ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ
* Uygulamasında rehber öğretmenler eşliğinde yer alacakları projeyi okulda tartışmaları ve geliştirilmesi için öneride bulunmaları istenebilir. Trafik örneğinden yola çıkarak diğer sorunlarla ilgili projeler hazırlamaları önerilebilir.
* Aynı şekilde, oyunlar hazırlayıp, sahneye koyabilirler.
A. OKUL DIŞI ETKİNLİKLER
(a) İLK ÖĞRETİM
Bu öğrencilerin, orta öğretim öğrencilerinin yer alacakları uygulamaları, rehber öğretmenlerin gözetiminde izlemeleriyle yetinilebilir.
(b) ORTA ÖĞRETİM
Bu öğrencilerin,
(1) Güvenlik görevlilerince de gerekli önlemlerinin alındığı kavşaklarda gerçekleştirilecek uygulamalara rehber öğretmenler eşliği ve gözetiminde katılmaları sağlanabilir.
(2) Uygulamayı izleyen halkla iletişim kurmaları, bu konuda anket ve araştırma yapmaları istenebilir.
Galip BARAN
Turgutreis “BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ” Kurucu Rektörü
Bilinçolog-Yasa Bağımlısı; “Bencil Varlıkların Üstüne Vazife Olmayan İşler” Uzmanı
HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencillik, Yolsuzlukları ve Yoksulluğu Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı
TEL: 0252.382 34 77-0535.844 84 76
E-posta: galipbaran@ttmail.com , galipbaran@mynet.com
WEB: http://www.turkcelil.com/

26 Nisan 2008 Cumartesi

"SİVİL TOPLUMDAN VALİ'YE"

(Sivil Toplumdan Vali'ye)

Valilik Makamına

MUĞLA

KONU: Yerel ve Merkezi Yönetim yetkililerinin işlerini kolaylaştırmak amacıyla başlattığımız çalışmalarda karşılaştığımız sorunların arzı ve gereğinin yapılması.

Sivil Toplum olarak, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar, “her şeyi devletten bekleme” gibi alanlarda yıllardır yapmakta olduğumuz “okul dışı eğitim” çalışmalarımızda Yerel ve Merkezi Yönetim yetkilileriyle ilişkilerimizde olumlu bir gelişme sağlayamadık, onlarla işbirliği yapamadık, çabamızın karşılığını alamadık. Yukarıda sayılan alanlarda yaşanmakta olan sorunların, özünde, halkın “toplumsal sorumluluk bilinci”nin yeterince gelişmemiş olmasından, eşdeyişle, halkın “her şeyi devletten bekleme alışkanlığı”ndan kaynaklandığı biliniyorsa da; asıl sorunun bu gerçeğin farkında olmayan ve dikkate almayan yetkililerin yönetim anlayışından ileri geldiği düşünülmektedir. Sonuç olarak; egemenliğin kayıtsız koşulsuz sahibi olması gereken, henüz bu niteliği kazanamamış olan halkla yönetim arasında “köprü” işlevi görmek için çalışan bir Sivil Toplum olarak Devletle ilişkilerimiz, ekli yazılarımızda da ifade edildiği üzere, olgunlaşamamaktadır… Durum bilgilerinize, gereği takdirlerinize arz olunur. Saygılarımızla. Galip BARAN EKLERİ: “Alooooooooo! Trafik mi dediniz” başlıklı, 9. 04. 2008 tarihli yazımız. “Kaymakam” başlıklı, 10.04. 2008 tarihli yazımız. “Nasıl Bir Belediye Başkanı” başlıklı, 12. 04. 2008 tarihli yazımız. “Andımız” başlıklı, 12. 04. 2008 tarihli yazımız. “ Okul Dışı Eğitim” başlıklı, 14. 04. 2008 tarihli yazımız. “Where is The Walking Path” (Yaya Geçidi Nerde) başlıklı, 18. 04. 2008 tarihli yazımız “Kaymakam Fobisi” başlıklı, 20.04. 2008 tarihli yazımız. ***

22. 04. 2008
(Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk’ın, kimbilir belki yarın belki yarından yakın; Varsın dayasın düşman vatanın bağrına hançerini, bulunur kurtaracak bahtı- kara mağderini)
(İlk çağ/ Orta Çağ/ yeni Çağ- Bilgi Çağı / Bilinç Çağı)
KAYMAKAM FOBİSİ…
Geçenlerde kaleme aldığım, Bodrum Kaymakamı’nı eleştirdiğim, internette yayınladığım, fotokopi yapıp Kaymakamlık dahil resmi kurumlara ve vatandaşlara elden dağıttığım, “kaymakam” başlıklı yazıyı yerel basına da verdim. Örneği aşağıda görülen bu yazı Yarımada Gazetesi’nin Haftalık Panorama ekinde basıldı. Ancak, DEĞİŞTİRİLEREK YAZILDI.
“KEŞKE; bugünkü Kaymakam Abdullah Kalkan da UĞUR BORAN gibi bir Kaymakam olabilseydi. Sözü edilen projeyle ilgili dosyalarımla yanına gidip, “Milli Eğitim Müdürü ve Emniyet Müdürü ile görüşmek, onlarla işbirliği yapmak istiyorum” dediğimde:
* “Seni Milli Eğitim Müdürü yapalım bari” demeseydi. Benimle dalga geçmeseydi. “
şeklindeki kısım çıkarıldı, yerine: “KEŞKE; bugünkü Kaymakam Abdullah Kalkan da UĞUR BORAN gibi benimle konuşsaydı” cümlesi kondu…
SANSÜR UYGULANDI…
Bu ilk değil, örneği aşağıda görülen, Bodrum ME Müdürü Sayın Turgay Kılavuz’u eleştirmek için kaleme aldığım, aynı şekilde yerel basına dağıttığım, “Hey Sen! Turgay Kılavuz, Sen!” başlıklı (16 Şubat 2002 günlü) yazım da “KAZA” ya uğramıştı. BASILMAMIŞTI…
Kaymakamı eleştiren yazımın yer alacağı sayı için 50 adet sipariş vermiştim. Yazının değiştirilerek basılmış, suya sabuna dokunmayacak hale getirilmiş olduğunu görünce; tarafıma gönderilen gazeteleri bedelini ödeyerek iade ettim. Sekreter, ödediğim parayı iade etmek istedi. Kabul etmedim. “Siz benim için 50 tane fazla bastınız” dedim…
Sonuç olarak:
* “Trafik Terörü”ne son verme çabalarına katkıda bulunmak için başlattığınız “trafik sorununu halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”ni Bodrum dışında pek çok il ve ilçede de uygulayacaksınız. Mahmut Hayırlıoğlu’nun ( OTO-MOTO; Milliyet Dergi Grubu;10 Mayıs 1998) “Ey ahali, duyduk duymadık demeyin; Galip Dede devletin yapamadığını yapmağa soyundu“ şeklinde tanımladığı bu “okul dışı eğitim” çalışmasını yıllarca yapacaksınız,
* Bu projenin hayata geçebilmesi için “Milli Eğitim Müdürü ve Emniyet Müdürü ile işbirliği yapmak istiyorum” dediğinizde, Kaymakam “”SİZİ REFÜZE EDECEK,
* Bu olumsuzluğu “toplumla paylaşmak” için kaleme aldığınız yazı BASILMAYACAK,
* Basın “ÜSTE DÜŞEN”i yapmayacak. Yapamayacak. Sivil topluma DESTEK OLAMAYACAK
* Bu ülkede yaşayanlar, bu yüzden “eli taşın altına” sokmayacaklar, “üste düşen”i yapmayacaklar; “trafik kurallarına uymayacaklar, uysalar bile uymayanları uyarmayacaklar. “Boşuna uğraşıyorsunuz” diyenler HAKLI ÇIKACAKLAR…
Manzara-i Umumi, AYNEN BÖYLEDİR…
Siz olsanız, “Bu toplumun fertlerini kula kul olmaktan kurtar Ya Rab” DEMEZ MİSİNİZ…
Galip BARAN
EKLERİ: Kaymakam
Hey Sen! Turgay Kılavuz, Sen!


KAYMAKAM…
Bir zamanlar Bodrum’da bir KAYMAKAM vardı. Adı UĞUR BORAN’dı. “Sivil Toplum”un elinden tutardı. Çevre ve trafik sorunlarını önlemek için başlattığım çalışmaları Turgutreis ve Bodrum Belediye Başkanlarını kızdıracak kadar ciddiye aldığımda, üstlendiğim sorumluluğun gereğini yerine getirdiğimde, diğer deyişle, onları (Başkanları) denetlediğimde, “sen onların yapamadıklarını yapıyorsun” derdi. O, “kaymakam gibi bir kaymakamdı” vesselam…
Bir gün VALİ OLDU. Ama AKP Hükümet olunca onu merkeze aldı. İstanbul Valiliğinde sekreterlerle paylaştığı bir odada bir süre oturdu. ATIL KALDI. Onu HARCAYAN zihniyet için neler düşündüğümü, ülke hesabına ne kadar üzüldüğümü bilemezsiniz. Son arayışımda, “istifa etti” dediklerinde sebep olanlara ne kadar “iyi-dua” ettiğimi tahmin edemezsiniz…
KEŞKE; bu ülkenin kaymakamları UĞUR BORAN gibi olsalar. “Okul dışı eğitim” çalışmalarımızda geliştirdiğim, Uygulama Protokolunu UĞUR BORAN’la birlikte hazırladığımız ( İlk ve Orta Öğretim Okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması için M. E. Bakanlığına başvurduğum, M.E.B. Talim Terbiye Kurulunun ilgili komisyonunda yıllardır bekletilen/uyutulan) “Trafik sorunun halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”ni onlar da yaşama geçirseler…
KEŞKE; bugünkü Kaymakam Abdullah Kalkan da UĞUR BORAN gibi bir Kaymakam olabilseydi. Sözü edilen projeyle ilgili dosyalarımla yanına gidip, “Milli Eğitim Müdürü ve Emniyet Müdürü ile görüşmek, onlarla işbirliği yapmak istiyorum” dediğimde:
* “Seni Milli Eğitim Müdürü yapalım bari” demeseydi. Benimle dalga geçmeseydi.
* M. E. Bakanlığı T.T. Kurulunda yıllardır bekletilen o proje Bodrum’da uygulansaydı.
* Yukarıda sözü edilen, “Ölünceye kadar uygulama”yı TAAHHÜT ettiğim, “Trafik sorunun halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” amacına ulaşsaydı. (“Her Kavşağa Bir Galip”; Sabah Gazetesi, İstanbul Kadıköy yakası eki;16 Aralık 1997)
* Öğrencileri o projede çalışırken görenler, onlara da, “herkes senin gibi olsa”, “sen ibadet ediyorsun“, “sen bizim için, insanlık için çalışıyorsun”, “ senin gibilerin sayısı çoğalmalı”, hele, duyduğumda, beni düşündüren, “senin gibi 100 kişi olsa Türkiye Muasır Medeniyeti çoktan aşardı” deselerdi. “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni öğrenciler de yaşamlarına geçirselerdi...
* Öğrenciler de; Atatürk’ün, (1X 5,5 metrelik bir pankart olarak hazırlattığım, Milli Bayramlarda Turgutreis İskele Meydanında açtığım, sokaklara astırdığım, ancak Turgutreis Belediye Başkanının bana kızdığı için yok ettirdiği) “Çalışmanın en yücesi ulus için olanıdır” sözünün öneminin FARKINA VARSALARDI.Bu sözün anlamı, onların yüreklerine de NAKŞOLSAYDI. “Atatürk Sevgisi” böylece TEZAHÜR ETSEYDİ, KEŞKE…
Yukarıda yazdıklarımla, UĞUR BORAN’ı överken diğer kaymakamları küçümsediğim ya da Bodrum Kaymakamı’nı aşağıladığım düşünülmesin…
AMACIM;
* Atatürk’ün “çalışmanın en yücesi ulus için olanıdır” sözünün ve
* O’nun (Atatürk’ün) “fikir fedaisi” olan, M. E. Bakanlığı da yapan (adaşım)Dr. Reşit Galib’in müellifi olduğu “ANDIMIZ“da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”nin anlam ve önemini-
“TOPLUMLA PAYLAŞMAK”tır.
Galip BARAN; Rektör/ Bilinç Üniversitesi/Turgutreis
***
(16 Şubat 2002 tarihinde yerel basına verilen, ancak yayınlanmayan yazı)
HEY SEN! TURGAY KILAVUZ, SEN !
Duydum ki sen, kırmızıda geçermişsin! Duranlara da gülermişsin! Üstelik sen, hem ilçe Milli Eğitim Müdürü Hem İlçe Trafik Komisyonu Üyesiymişsin!
Bilir misin ki, ben, “Demokrasi Dershanesi” dedikleri Garajaltı Kavşağında kırmızıda geçen beyefendilere: “Beyefendi! bu ışık zaten insanlar için konmuştur ! “
Ve hanımefendilere: “Hanımefendi ! sen şu anda kırmızı ışıkta geçme özgürlüğünü kullandın. Bu bana çantanı kapıp kaçma özgürlüğü tanımaktır!” demekteyim…
Şaka, şaka sayın Kılavuz, hepsi şaka!
Biliyorsun, her birimiz, “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısının gereğini yerine getirmekle, bir diğerimizi kurallara alıştırmakla, birbirimizi okul dışında da eğitmekle yükümlüyüz. Bu eylem eğitim biliminde, sanırım, “yaygın “ sıfatıyla tanımlanıyor.
“Yaygın eğitim”, herkesin bir diğerini eğitmesini öngörüyor. Eğitimin yaygını hafife alındığı, senin benim sorumlu olduğumuz bu görevi ciddiye almadığımız için çekmekteyiz ulus olarak tüm çileleri. Şairin dediği gibi “eğitimin yaygını ırgalamıyor kimseleri”.
Biliyorsun, senin (maaşlı) kamu görevlisi turgay kılavuz olarak sorumlu olduğun işin aslı “eğitim” değil “öğretim”dir. Oysa “eğitim” senin de vatandaş Turgay Kılavuz olarak sorumlu olduğun bir iştir. Yaşamsal alışkanlıkları edinmemizi sağlayacak iş yani.
Dilersen, vatandaş olarak sorumlu olduğun bu işi sen de üstlenebilir, “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” çağrısının gereğini yerine getirebilirsin. Aslında, bu işi kaymakam dahil herkes, vatandaş kimliğiyle üstlenebilir.
Aklın yatarsa yapman gereken şey: kırmızıda koyun gibi geçenlere, olanca kibarlığınla, “hanımefendi” ya da “beyefendi” diye seslenerek kırmızı ışığı elinle göstermektir.
Göreceksin bu görev maaşlısından daha keyifli. Neden dersen, bu işte kendi kendinin amiri, patronusun da ondan.
Gülenler olabilir. Ama sakın sıkılma. Otomobilinin patlayan lastiğini söküp stepneyi taktıktan sonra bijonları bulamayıp çaresiz bakınan “akıllı” ya, karşıdaki tımarhane penceresinden onu izleyen “deli”nin verdiği “aklı” ve Charlie Chapli’nin Einstein!e: “seni anlamadıkları, beni de anladıklarını sandıkları için güldüler” dediğini hatırla.
***
Galip Baran; HABİTAT Yurttaşlar Kozası Kolaylaştırıcısı
Turgutreis, “BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ” Kurucu Rektörü
Bilinçolog-Yasa Bağımlısı, “Bencil Varlıkların Üstüne Vazife Olmayan İşler” Uzmanı
TEL: 0252.382 34 77 – 0535.844 84 76
E-posta:
galipbaran@ttmail.com / galipbaran@mynet.com
WEB:
http://www.turkcelil.com/ / http://www.galipbaran.blogspot.com/

23 Nisan 2008 Çarşamba

"ATATÜRK'E MEKTUP"


ATATÜRK'E MEKTUP...


Yayınlayan Haberci 2008/4/23
Galip BARAN

Rektör; Turgutreis Bilinç Üniversitesi

Sevgili Atatürk!

Dün elime geçen- TURGUTREİS BELEDİYESİ "23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI 88.KUTLAMA PROGRAMI” na göre sen: “Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler geleceğin bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz”. demişsin.

Bu bayramda da Turgutreis Belediye Başkanı Ali Server Yazgan MUTAD konuşmasını yapacak.

Günün mana ve önemini dile getirecek.

HAAZUURUN onu bermutad ALKIŞLAYACAK.

ÇOK ŞEY BEKLEDİĞİN çocuklar, bermutad ŞİİRLER OKUYACAK.

Milli giysili minikler MİLLİ OYUNLAR OYNAYACAK. Bir 23 Nisan daha, böylece, TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNDE YERİNİ ALACAK… Sana bu mektubu kurduğun Cumhuriyet’in “GÜNÜMÜZDEKİ HALİ PERİŞANI” nı anlatmak için yazıyorum.

Şöyle ki:

• Yurtta BARIŞ değil, SAVAŞ/u> var.

• “DÜYUNU UMUMİYE” berdevam. ŞU farkla ki, bu defa gelenler İMF’nin memurları. Haklı olarak, BASTIRIYORLAR. “Bağımsızlık” dediğin, yoluna hayatını koyduğun kavram TERK-İ DİYAR ETMİŞ.

• “MUASIR MEDENİYET” almış başını gidiyor. AŞMAK şöyle dursun, YETİŞMEK bile hayal.

•-Cumhuriyet’in “İLMEN FENNEN BEDENEN KUVVETLİ VE YÜKSEK SEVİYELİ MUHAFIZLRI’nı ara ki bulasın.

•-“AÇTIĞIN YOLDA GÖSTERDİĞİN HEDEFE DURMADAN YÜRÜYECEKLER”i de öyle.

•-“İZİNDEYİZ” diyenlerin çokluğuna bakarsan inanmayacaksın ama “MANZARA-İ UMUMİ” aynen bu merkezdedir, BİLESİN! NEDENİNİ bana sorarsan.

Soran da yok ya.

Diyeceğim ki: SORUN, hani şu “ANDIMIZ” var ya, senin M. E. Bakanın, “FİKİR FEDAİN”, adaşım Dr. Reşit Galib’in müellifi olduğu “ANDIMIZ”da yer alan “YURDU MİLLETİ ÖZDEN ÇOK SEVME İLKESİ”nden, bu ilkenin hayata geçememiş oluşundan KANAKLANIYOR.

Birkaç YANDAŞIM ve özellikle de ben o ilkeyi HATMETTİK, SİNDİRDİK Bu sonucu, yıllardır devam eden “OKUL DIŞI EĞİTİM” çalışmalarımıza borçluyum. Yaşantımı o ilkeye göre düzenledim. Yine de, YANDAŞLARIM dışında hiç kimse beni ADAM YERİNE koymuyor.

Dedim ya DELİ olduğuma karar verilmiş bir kere…

Turgutreis’te, 23 Nisan ve Cumhuriyet Bayramı törenlerinde, elimde, senin,

ÇALIŞMANIN EN YÜCESİ ULUS İÇİN OLANIDIR

sözün yazılı 1x 5 metrelik pankartla yer alıyorum. Ben de konuşmak halka ve özellikle de ÇOCUKLARA “OKUL DIŞI EĞİTİM ÇALIŞMALARIMIZ”ı anlatmak için SÖZ İSTİYORUM Belediye Başkanı İZİN VERMİYOR. KONUŞTURMUYOR…

Sevgili Atatürk!

Buralarda yaşam BU MİNVAL ÜZERE DEVAM EDİYOR.. YANDAŞLARIM adına ÖZLEMİŞ SELAMLARIMLA. Bir gün BULUŞMAK üzere.”KAL SAĞLICAKLA. Moda deyişle, KENDİNE İYİ BAK!

UNUTMADAN! Yukarıda anlattıklarıma bakıp fazla ÜZÜLME, İyi haberlerim de var!Turgutreis’te bir ÜNİVERSİTE kurduk. Adını, “OKUL DIŞI EĞİTİM ÇALIŞMALARIMIZ” da edindiğimiz “birikim” ve “sonuçlar”dan yola çıkarak,

BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ” koyduk.

Rektörlüğü bana yakıştırdılar, YANDAŞLAR!

18 Nisan 2008 Cuma


WHERE IS THE WALKKING PATH ?..
(YAYA GEÇİDİ NEREDE ?)
ÖZÜ: Bodrum Kaymakamı ve Belediye Başkanının
KABAHATLARI
Bizler; gördüğü işlev nedeniyle “Demokrasi Dershanesi” olarak tanımladığımız Garajaltı Kavşağında, “trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım çağrısı”nın uygulamasını yapıyoruz. (Bu uygulamayı yaygınlaştırmak amacıyla yıllar önce başlattığımız “okul dışı eğitim” çalışmasını sürdürüyoruz.) Kırmızı ışıkta geçenleri uyardığımız bu çalışmada, ülke çapında uygulanması durumunda “trafik terörü”ne son vereceğinden kuşku duymadığımız “trafik sorununu halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”ni geliştirdik. 12 yıldır devam eden bu çalışmada “yasa bilinci”mizin üst düzeyde gelişmesine, benim, “yasa bağımlısı” olmama karşın, “Bodrum halkı”nın“işbirliği”ni sağlayamadık Deveye Hendek ATLATAMADIK…
Başarısızlığın iki Kabahatlısı var. “Trafik terörüne son vermek” için yıllardır çalışanlara teşekkür etmeyi bile akıl edemeyen “iki zatı- muhterem”: Bodrum Kaymakamı ve Bodrum Belediye Başkanı. Sayın Abdullah Kalkan ve sayın Mazlum Ağan…
Abdullah Kalkan:
(a) Yukarıda sözü edilen projenin uygulamasında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Emniyet Müdürlüğü ile işbirliği yapmak ve
(b) İlk ve orta öğretim okullarında “bilinç konferansları” vermek için yaptığım başvuruları REDDETTİ…
Mazlum Ağan:
(a) “Demokrasi Dershanesi”ni, en azından yaptığımız çalışmayla “kabili telif” bir standarda kavuşturamadı. “nizami bir kavşak” haline GETİREMEDİ...
(b) Halka “bilinç konferansı ” verme önerimizi CİDDİYE ALMADI.
“Çevre”, “tasarruf”, “trafik”, “vergi” v.b. alanlarda ne kadar “bilinç yoksulu” bir toplum olduğumuz, devletin ilgili kurumlarının bu konularda ne kadar yetersiz kaldığını dikkate alarak düşündüğümde, “zatı- muhteremler”in “bilinç konferansı” önerimi kabul etmeyişlerine bir türlü AKIL ERDİREMİYORUM.
Bu sonucu, Kaymakam neyse de, 1996 yılında “Yerel HABİTAT Konferansı”na ev sahipliği yapan Bodrum Belediyesinin Başkanı Mazlum Ağan’a YAKIŞTIRAMIYORUM..
“Bilinç konferansı”nı “Prof. Dr. Bilmem Kim” önerseydi “akan sular dururdu”, elbette. Ne var ki, “bu konferansı” verebilecek bir OTORİTE yok, bilebildiğimiz kadarıyla, “BU ALEM”de…
Şimdi sözü, birkaç gün önce muhatap olduğum, sayın Ağan’ın KABAHAT”ını kanıtlayan, “Where is the walking path” sorusuna getirmek istiyorum:
“Demokrasi Dershanesi”nde “kırmızı ışık kuralı”na uymayanları uyarıyordum. 10-12 yaşlarındaki bir İngiliz çocuk sordu: “Where is the walking path?. “Walking Path” yoktu. Vardı da, olması gereken yerde değildi… Türkiye adına UTANDIM.
“Abarttın” demeyin. “Demokrasi Dershanesi”nin “NİZAMİ” hale getirilmesi için yıllardır uğraşıyorum. Bir “savaş” veriyorum. Örneğin, yıllar önce, “Dershane”nin yayalarla ilgili yeşil ışığının 10 saniyeden 18 saniyeye çıkarttıran “KABAHATLI” benim…
Aynı konuda Ankara Büyükşehir Belediyesi ile de savaşıyorum.
Kızılay Meydanı “Demokrasi Dershanesi”nin “nizami” hale getirilmesi için de aynı şekilde yıllardır UĞRAŞIYORUM.
Turgutreis Belediye Başkanı A. Server Yazgan ile de… Sadece trafikte değil, pek çok konuda SAVAŞIYORUM….
Galip BARAN
Muğla, Turgutreis Bilinç Üniversitesi Kurucu Rektör
TEL: (0252.382 34 77-0535.844 84 76
E-posta: galipbaran@ttmail.com galipbaran@mynet.com
WEB: http://www.turkcelil.com/

17 Nisan 2008 Perşembe

"KAYMAKAM"

KAYMAKAM...
Galip BARAN
Turgutreis, Bilinç Ünivbersitesi Kurucu Rektörü
Bir zamanlar Bodrum’da bir KAYMAKAM vardı. Adı UĞUR BORAN’dı. “Sivil Toplum”un elinden tutardı. Çevre ve trafik sorunlarını önlemek için başlattığım çalışmaları Turgutreis ve Bodrum Belediye Başkanlarını kızdıracak kadar ciddiye aldığımda, üstlendiğim sorumluluğun gereğini yerine getirdiğimde, diğer deyişle, onları (Başkanları) denetlediğimde, “sen onların yapamadıklarını yapıyorsun” derdi. O, “kaymakam gibi bir kaymakamdı” vesselam…
Bir gün VALİ OLDU.
Ama AKP Hükümet olunca onu merkeze aldı. İstanbul Valiliğinde sekreterlerle paylaştığı bir odada bir süre oturdu. ATIL KALDI. Onu HARCAYAN zihniyet için neler düşündüğümü, ülke hesabına ne kadar üzüldüğümü bilemezsiniz. Son arayışımda, “istifa etti” dediklerinde sebep olanlara ne kadar “iyi-dua” ettiğimi tahmin edemezsiniz…
KEŞKE; bu ülkenin kaymakamları UĞUR BORAN gibi olsalar. “Okul dışı eğitim” çalışmalarımızda geliştirdiğim, Uygulama Protokolunu UĞUR BORAN’la birlikte hazırladığımız ( İlk ve Orta Öğretim Okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması için M. E. Bakanlığına başvurduğum, M.E.B. Talim Terbiye Kurulunun ilgili komisyonunda yıllardır bekletilen/uyutulan) “Trafik sorunun halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”ni onlar da yaşama geçirseler…
KEŞKE; bugünkü Kaymakam Abdullah Kalkan da UĞUR BORAN gibi bir Kaymakam olabilseydi. Sözü edilen projeyle ilgili dosyalarımla yanına gidip, “Milli Eğitim Müdürü ve Emniyet Müdürü ile görüşmek, onlarla işbirliği yapmak istiyorum” dediğimde:
* “Seni Milli Eğitim Müdürü yapalım bari” demeseydi. Benimle dalga geçmeseydi.
* M. E. Bakanlığı T.T. Kurulunda yıllardır bekletilen o proje Bodrum’da uygulansaydı.
* Yukarıda sözü edilen, “Ölünceye kadar uygulama”yı TAAHHÜT ettiğim, “Trafik sorunun halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” amacına ulaşsaydı. (“Her Kavşağa Bir Galip”; Sabah Gazetesi, İstanbul Kadıköy yakası eki;16 Aralık 1997)
* Öğrencileri o projede çalışırken görenler, onlara da, “herkes senin gibi olsa”, “sen ibadet ediyorsun“, “sen bizim için, insanlık için çalışıyorsun”, “ senin gibilerin sayısı çoğalmalı”, hele, duyduğumda, beni düşündüren, “senin gibi 100 kişi olsa Türkiye Muasır Medeniyeti çoktan aşardı” deselerdi. “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni öğrenciler de yaşamlarına geçirselerdi...
* Öğrenciler de; Atatürk’ün, (1X 5,5 metrelik bir pankart olarak hazırlattığım, Milli Bayramlarda Turgutreis İskele Meydanında açtığım, sokaklara astırdığım, ancak Turgutreis Belediye Başkanının bana kızdığı için yok ettirdiği) “Çalışmanın en yücesi ulus için olanıdır” sözünün öneminin FARKINA VARSALARDI. Bu sözün anlamı, onların yüreklerine de NAKŞOLSAYDI. “Atatürk Sevgisi” böylece TEZAHÜR ETSEYDİ, KEŞKE…
Yukarıda yazdıklarımla, UĞUR BORAN’ı överken diğer kaymakamları küçümsediğim ya da Bodrum Kaymakamı’nı aşağıladığım düşünülmesin…
AMACIM;
* Atatürk’ün “çalışmanın en yücesi ulus için olanıdır” sözünün ve
* O’nun (Atatürk’ün) “fikir fedaisi” olan, M. E. Bakanlığı da yapan (adaşım)Dr. Reşit Galib’in müellifi olduğu “ANDIMIZ“da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”nin anlam ve önemini-
TOPLUMLA PAYLAŞMAK”tır.
Galip BARAN, Bilinçolog
Yasa Bağımlısı, “Bencil Varlıkların Üstüne Vazife Olmayan İşler” Uzmanı
HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencillik, Yolsuzlukları ve Yoksulluğu Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı

11 Nisan 2008 Cuma

*** ARTIK YALNIZ DEĞİLİZ ***

(herkes değişip tekamül etme özgürlüğüne sahiptir)

A N D I M I Z (*)

TÜRKÜM,
Ama doğru değilim, çalışkanım
Ama KENDİM İÇİN !
İLKEM,
Küçüklerimi korumamak, büyüklerimi saymamak
Yurdumu, milletimi
Özüm kadar bile SEVMEMEKTİR !
ÜLKÜM,
Yükselmemek, geri gitmektir.
EY BÜYÜK (!) ATATÜRK !
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe
YÜRÜMEMEYE AND İÇTİM !
VARLIĞIMI,
Türk varlığına armağan etmemi,
NE MUTLU TÜRKÜM” dememi,
VE
KIRMIZIDA DURMA”mı
BEKLEME SAKIN !
Galip BARAN; Rektör, Bilinç Üniversitesi :Turgutreis
Bilinçolog, Yasa Bağımlısı,
“Bencil Varlıkların Üstüne Vazife Olmayan İşler” Uzmanı
HABİTAT
Mevlana, Bilinç, Sencillik, Yolsuzlukları ve Yoksulluğu Önleme Kozaları
Kolaylaştırıcısı
TEL: (0252) 382 34 77 - 0535.844 84 76
E-posta: galipbaran@ttmail.com, galipbaran@mynet.com
WEB: http://www.turkcelil.com/ http://www.galipbaran.blogspot.com/
(*) : Yirmi yıldır devam eden “okul dışı eğitim çalışmalarımız” da ve toplu yaşamın pek çok alanında GÖZLEDİĞİM GERÇEKLER karşısında, Atatürk’ün fikir fedaisi ve M. E. Bakanı, (adaşım) Dr.Reşit Galip’in müellifi olduğu “ANDIMIZ”ı görüldüğü şekilde yazma gereğini duymuş bulunuyorum.












7 Nisan 2008 Pazartesi

ALOOOOOOO!
TRAFİK Mİ DEDİNİZ! (*)
Yayınlayan Haberci 2008/4/6 (2411 okuma)
Galip BARAN
Bilinçolog Yasa Bağımlısı,
“Bencil Varlıkların Üstüne Vazife Olmayan İşler” Uzmanı BEN; Bana, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni “yaşama geçirme becerisi” kazandıran “okul dışı eğitim” çalışmalarında edindiğim deneyim ve bilgi birikimimi DEĞERLENDİREBİLECEK, ilk ve orta öğretim okullarında öğrenim görmekte olan çocuklarımıza aktarmama;
YARDIMCI OLABİLECEK BİR:
Cumhurbaşkanı
Başbakan
Milli Eğitim Bakanı
İçişleri Bakanı
Emniyet Genel Müdürü
Vali
İl Milli Eğitim Müdürüİ
l Emniyet Müdürü
Kaymakam
İlçe Emniyet Müdürüİlçe
Milli Eğitim Müdürü
ARADIM, YILLARCA. AMA BULAMADIM…NEDEN?
Nedeni şu:
“yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”nin yaşama geçebileceğine inanmıyor, o makamları işgal eden O “MUHTEREM” ZEVAT…
NEDEN inansınlar ki. Kendileri o ilkeyi yaşamlarına geçirememişler ki. Bir başka deyişle, kendileri MUHTAC-I HİMMET DEDELER…
NASIL yardımcı olsunlar ki, kendileri BİLMİYORLAR Kİ… Onlara göre “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi” sadece EZBERLENECEK bir kavramdır. EZBERLEMEK yeterlidir onlar için. Gerisi Türkçe, Matematik, Hayat Bilgisi v.b. dersleri öğretmektir onlar için. OKULDAKİ ÖĞRETİM bundan ibarettir…Öğrenciler “ANDIMIZI” okurken ÖĞRETMENLERİ izleyin. “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”nin yaşama yaşama geçememiş oluşundan kaynaklanan en küçük bir işaret göremezsiniz, yüzlerinde...Onlar, Sevgili Öğretmenler, sınıflara girecekler, ama, o “AND”ın ne anlamından ne de yaşama geçemeyişinin ACI SONUÇLARINDAN söz etmeyecekler. Nasıl etsinler ki, KENDİLERİ FARKINDA DEĞİLLER Kİ…FARKINDA OLSALARDI, anlatsalardı, öğretselerdi, o ilke yaşama geçseydi; bu ülke bu hale gelir miydi, hiç…Ben de o öğretmenler gibiydim. Ben de ezberlemiştim, o ilkeyi… Nasıl oldu da, yalnız “kendi yurdumu ve milletimi” değil, “dünyayı ve dünyalıları”, ayrım gözetmeksizin ÖZÜNDEN ÇOK SEVEN bir varlık oldum? EL CEVAP: “Okul dışı eğitim” çalışması…Sözü edilen çalışmalarda edindiğim birikimimi değerlendiremeyenleri, çocuklarımıza aktarmama yardımcı olamayanları da seviyorum. Onları da özümden çok seviyorum… Aslında, o ilke kapsamlı bir kavram. Canlı cansız varlıkların, eşdeyişle, yaratılanların tümünü ayrım gözetmeksizin sevmenizi öngörüyor…HAL BÖYLEYKEN; ilk ve orta öğretim OKUL MÜDÜRLERİ, bildiklerimi çocuklarımıza aktarmak, KONFERANS VERMEK için başvurduğumda “KAYMAKAMDAN İZİN ALDIN MI” demiyorlar mı…Kaymakam (Bodrum Kaymakamı) ise, aynı konudaki başvuruma, “GEREK YOK” cevabı vermiyor mu. Konferans önerimi geri çevirmiyor mu…Diğer taraftan, ÖĞRENCİLER GÖRÜYORUM, okul dışında, sokakta: “Amca seni destekliyoruz” demiyorlar mı…Siz olsanız, bu traji-komik durum karşısında; “EY KAYMAKAM, BRE KAYMAKAM, OKULLAR SENİNSE SOKAKLAR BENİMDİR” demez misiniz…Ülkeyi yönetenleri, yönettiklerini sananları; Çocukların Analarına ve Babalarına ŞİKAYET ETMEZ MİSİNİZ…
Galip BARAN
BilinçologYasa Bağımlısı, “Bencil Varlıkların Üstüne Vazife Olmayan İşler” Uzmanı HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencillik, Yolsuzlukları ve Yoksulluğu Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı

2 Nisan 2008 Çarşamba

'şimdi "KONUŞMA SIRASI" bende'

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ
Çukurova Üniversitesi
ADANA

Sayın İbrahim Ortaş,
Lise Eğitiminin yetersizliği ile ilgili yazınızı dikkatle okudum. Değerlendirmelerinize katılıyorum. Ancak yetersizliğin nedenleri konusunda katılmadığım ve sizinle paylaşmak istediğim bazı gerçekler var.
Yaklaşık 20 yıldır devam eden “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız çalışmalarda oluşan birikimden kaynaklanan bu gerçeklerden birisi, “bilinç” kavramıyla ilgilidir…
Yazınızda, öğrencilerin, “coğrafya ve tarih bilinci” nden yakınmaktasınız. Bizler, sözü edilen eğitim çalışmalarımızda oluşan anlayışla, “coğrafya ve tarih bilinci” yerine “coğrafya ve tarih bilgisi” demeyi daha doğru ve anlamlı buluyoruz. Bize göre, “bilinç” sözcüğünden yapılan fiilin bir nesnesi olamaz. Diğer deyişle, insan bir başkasını bilinçlendiremez, ancak bilgilendirebilir…
“Bilinç” kavramının, bu nedenle, akademik zeminlerde tartışılması gerektiğini savunuyoruz ve öneriyoruz…
Çevre, tasarruf, trafik, vergi v.b. konularında “bilinç yoksulu” bir toplum olduğumuzu dikkate alarak, bu önerimize kulak vereceğinizi düşünüyoruz.
Burada altını çizmek istediğim bir diğer kavram ise “sevgi”dir. Çocukluğumuzda sabahları içtiğimiz “”ANDIMIZ”da yer alan “sevgi”yi, “yurdu, milleti özden çok sevme” ilkesini kastediyorum.
Sayın Ortaş, değerli Hocam,
Sizinle tanışmak, bu noktaya nasıl geldiğimizle, “yurdu, milleti özden çok sevme” ilkesini nasıl özümsediğimizle ilgili birikimimizi sizinle paylaşmak, uygun görülürse Üniversitenizde bir konferans vermek istiyorum.
Bu yazının altındaki sitelerde yer alan yazılarımız bu konuda karar vermenize yardımcı olabilir. Saygılarımla, Galip BARAN
From : Prof. Dr. İbrahim Ortas <iortas@cu.edu.tr> / Date: 2008/3/29Subject: Adana Valisini Şoke Eden Liselerin Eğitim Düzeyi HakkındaAdana Valisini Şoke Eden Liselerin Eğitim Düzeyi Hakkında
27 Mart 2008 tarihli Milliyet Gazetesi'nin Internet haberinde Adana Valisinin liselilere sorduğu 'Çanakkale Savaşı'nın yeri sorusuna aldığı yanıtların valiyi şok ettiği belirtildi.
Vali İlhan Atış, daha önce denetim için gittiği bir lisede öğrencilere Çanakkale Savaşları'nın nerede olduğunu sorduğunda, "Kars ile Erzurum arasında bir yerde" yanıtını alınca şoke olduğunu söyledi".
Sayın Valinin şok olduğu öğrencilerin yeterli derecede coğrafya ve tarih bilincinin eksikliği gerçeği uzun zamandır değişik platformlarda işlenmektedir. Başta öğretmen sendikaları ve ilgili kesimler ülkemizde Milli Eğitimin çökertildiğini belirterek acil önlemlerin alınmasını belirtiliyorlar. Daha önce dilekçe bile yazamayan üniversite mezunlarının olduğunu yazdığımda bazı kişilerin bu kadar da olmaz dediklerini, işin içinde olanlar ise durumun daha da kötü olduğunu belirtmişlerdi. Bir eğitimci olarak açık yüreklilikle biraz da özeleştiri yaparak söylediğim sözün nereye vardığını ve ne denli ağır olduğunu biliyorum. Ancak gerçeği de gizleyemeyiz. Liseden iyi eğitim almadan üniversiteye gelen öğrencilerin de bu sorulara cevap veremeyeceklerin söylemek yanlış olmayacaktır. Maalesef orta öğretimde çok az sayıda üniversite okuyacak nitelikte öğrenci üniversiteye gelebilmektedir. Bu durum Adana ve çevresine özgü değil; sorun bir bütün olarak ülkemizin tümünü ilgilendiriyor. Ülkemizde Milli Eğitimin sistem oturtamadığı sık sık başta Talim Terbiye Kurulu olmak üzere yöneticilerin değiştiği, her iktidar döneminde müdürlerin değiştiği ve bunun da eğitime zarar verdiği sıkça işlenmektedir. Öğretmen örgütleri bu ve benzeri anlayışlar yanında ücretlerin açlık sınırında olan yaşam koşullarından kaynaklandığı durumunu belirterek öğrencilerini istedikleri gibi eğitemediğini ve eğitim sisteminin çökme noktasına geldiğini belirtiyorlar. Bunun bir çok nedenleri var ve bir günde oluşmuş bir durum olmadığı görülüyor.
Eğitim İçeriden Çökertildi
Maalesef bugün ülkemizde eğitim, parası olanın aldığı bir olanak noktasına gelmiştir. Eğitimin adım adım özelleştiği bir ortamda bir tarafta sayıları hızla artan özel okullar, dershaneler, öbür tarafta açlık sınırının altında maaş alan öğretmenlerin, genelde yoksul aile çocuklarının gittiği devlet okullarında vermeye çalıştığı eğitim sistemi. Bir zamanların en çok önemsenen kurumu Milli Eğitim okullarının bugün neredeyse ilgisiz ve gariban kaldığı görülüyor. Değişik vesileler ile ziyaret ettiğim Milli Eğitim Okullarının genel görüntüsü, tuvaletleri, duvarlardaki renk ve resimlerin iç kararttığını hem ilgili müdürlere açıkça ifade ettim, hem de yazdım. Bu ortamlarda ve yapılanma içinde ne eğitim ruhu ne de öğrencide öğrenme becerisi ve hevesi geliştireceğini düşünüyorum.
Lise Eğitimi Yetersiz
Sayın vali adını gizli tuttuğu bir lisede öğrencilere yönelttiği sorulara karşılık aldığı cevaplar karşısında hayretler içinde kaldığını belirtiyor.
"Lise 1 öğrencisine Adana'nın ilçelerini sordum. Sadece 'Seyhan, Yüreğir, Pozantı' dedi. Herhalde Pozantılıydı. Lise 2 öğrencisine aynı soruyu sordum. 'Hatay, İskenderun, Tarsus' diye saydı. Lise 1 öğrencilerine 'Çanakkale Savaşları'nı kim anlatacak' diye sordum. Anlatan çıkmadı. Aynı soruyu lise 3'deki bir öğrenciye sordum, bilemedi. 'O zaman Çanakkale Savaşları nerede oldu? Çanakkale Savaşları Kars ile Erzurum arasındaki bir yerde mi oldu, yoksa Kars ile Sarıkamış arasındaki bir yerde mi oldu?' diye şaşırtıcı bir soru sordum. Tartıştılar, karar verdiler; 'Kars ile Erzurum arasındaki bir yerde' dediler. Lise 3'lere Türkiye'nin komşularını sordum, 'Yunanistan ve İran' dediler. O kadar. Başka yok. Bu korkunç bir şey. Okul müdürü bana 'Çocukları heyecanlandırdınız' dedi. Bağışlayın ama bunun heyecandan olduğunu düşünmüyorum. Bundan böyle kaymakamlarımız okulları sık sık ziyaret edecek. Gerekirse İl Milli Eğitim Müdürü ile görüşeceğini belirtiyor.
Sayın Atış, öğrencilerin ayrıca Adana'nın ilçelerini, Türkiye'nin komşularını da sayamadıklarını belirterek öğrencilere her gün 10 dakika çevreyi ve ili tanıtıcı bilgiler anlatılması için kaymakamlara talimat verdiğini kaydediyor.
İlin Mülkü amiri olarak vereceği bu uyarının yararı olabilir, ancak mevcut sistemin yapısından kaynaklanan eğitimin ezberci olması ve sınava endeksli yapısı ile kişinin kendisini geliştirmesine müsaade etmediğini belirtmek isterim. İlkokul 4 sınıftan itibaren ayrışmaya başlayan ve sürekli test esasına dayalı, analiz etmeden cevaba odaklanan eğitim sistemi kişiyi geliştirmez. Açıkçası hiçbir öğrenci de kendini geliştirmek için değil, sınavı kazanmak için çırpınıyor. Çünkü sınav eşittir geleceğini belirlemek durumu söz konusudur.
Eğitim Ortamı Yetersiz
Evet bu durum bireysel olarak öğrencilerin sorumluluğunda olabilir ancak, eğitim sisteminin ve de hepsinden önemlisi okullarımızın içinde bulunduğu ortam çok daha önemli. Bildiğimiz gibi eskiden bir lise öğrencisi, en azından kendi ülkesinin yazarlarını okumuş, dünya klasiklerini okumuş, herhangi bir konuda tartışmaya girebilecek ve farkına varılabilirliği gelişmiş bir netlikteydi. Şimdi kendi yaşadığı ortamı bilmeyen, çevresinde ne tür yerleşimler var, özelikleri ve tarihi geçmişini bilmeyen, merak etmeyen bir öğrencinin veya gençliğin bu ülkenin geleceğine ne katabileceğini hepimizin düşünmesi gerekir. Sanırım Sayın Vali bu durumdan kaygı duyduğu için haklı olarak şoke olmuştur.
Sorumlu Kim
Sayın Valinin kaygılarına katılmamak elde değil. Ancak sorun nerde ve kimde? Öğrencide mi? Yoksa eğitim sisteminde mi? Bu sorunun cevabını net olarak söyleyebilmeliyiz. Bu sorunu salt öğrenciye yüklersek birkaç yıl sonra bir başka valimiz daha şoke olacak cevaplar alacaktır. Ancak sistemi sorgular ve gereğini yapmak için köklü çözümler ararsak o zaman ülkemiz nitelikli insan kaynağına kavuşmuş olur. Bu bağlamda ülkemiz eğitimi kendisini yeniden gözden geçirmelidir.
Bunda hepimizin büyük sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak temel sorumluluk eğitim sistemimizdedir. Hiçbir öğrencisini araştırmaya yönlendirmeyen, kitap okutmayan, tiyatroya sinemaya gitmeyen, yanı başındaki, üniversiteyi ziyaret edemeyen bir kurumdaki gençler doğal olarak gelişmez. Kesin rakamı bilmiyorum ancak öğrencilerimiz içinde halen sinemaya ve tiyatroya gidemeyenlerin varlığının yüksek oranda olduğunu düşünüyorum.
Anzaklar Çanakaleye Dedelilerinin Savaştığı Yeri Görmeye Geliyorlar, Ancak Bizim Çocuklar Dedelerinin Nerde Niçin Savaştıklarını Bilmiyorlar
Sayın Valinin Çanakkale savaşı ile ilgili sorusunu sorduğu tarihlerde 18 Marta Avusturya ve Yeni Zelandalı (Anzaklar) öğrenciler 15000 km öteden gelip dedelerinin savaştıkları yerleri ziyaret ediyorlar, bizim öğrenciler dedelerinin nerede savaştıklarını bilmiyorlar. İki ülkenin eğitim sisteminin karşılaştırılması bize acilen eğitim sistemimizin kökten sorgulanmasının zamanın çoktan geçtiğini ve durumun vahim olduğunu gösteriyor.
Ülkemiz çocuklarının tarih bilincinden yoksun olmasının bir nedeni de ülkemizin okuyan insana değer vermemesidir. Okuyan, eleştiren öğrenciler gerekli cesareti okul idarelerinden görememektedirler. Okullarda münazaraların olmaması, tartışmaların yaratılamamasıdır. Tarih ve coğrafya bilinci, ancak biraz öğrenci merkezli eğitim ile kazandırılabilir. Ülkesinin değerlerini bilmek için yerli malı haftasında tutun da çevre gezilerine kadar bir çok aktivitenin bilfiil öğrenciler tarafından düzenlenerek sağlanabilir. Son yıllarda özel okullar biraz da durumu iyi olan velilerin gittiği okula bildiğim kadarı ile Çanakaleye, Anıtkabire ve diğer görülmesi gereken yerlere öğrenci turları yaptırmaktadırlar. Milli Eğitimin bu tür uygulamalara destek vermesi anlamlı olacaktır.
Sayın vali öğrencilere Çukurova Üniversitesi'ni (ÇÜ) gezip gezmediklerini de soruyor, , yalnızca 4- 5 öğrencinin 'gezdik' cevabı verdiğini belirtiyor. Burada sorun öğrenciden çok okul idarelerinin bu tür organizasyonları yapmaları gerekir.
Bizimde Yapabileceklerimiz Var
Daha önce bu önerimi değişik vesileler ile Üniversitemiz yetkilerine üniversite ile Mili Eğitim İl Müdürlüğü arasında bir işbirliği ile üniversite hocalarının popüler bilim konularında Liselere konferans verebilir önerisini iletmiştim. Kendim başta Fen Lisesi ve diğer öğrencilerin projelerine katkıda bulunmanın yanında TEMA gönüllüsü olarak değişik okullara giderek doğa, tarım, çevre, eğitim konularında sunular yapmaktayım. İsteyen okula da her an gitmeye hazırın. Beyni açık genç öğrencilerin ilginç sorularını dinlemekten hoşnut oluyorum. Bu bağlamda okullara gidebilecek ve anlatacak hocalarımın olduğunu biliyorum. Hepimizin bireysel olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmemiz gerekir. Ancak bu devletin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Vergi veren her yurttaşın parasız ve kaliteli eğitim alma hakkı her zaman vardır ve hepimizin sosyal hukuk devletine uygun olarak ülkemizin devlet eli ile çağdaş medeni toplumlar seviyesinin üstüne çıkmak için gençliğimizi iyi eğitmemiz gerekir.
Acil Öneriler
Nitelikli eğitim sorunu, ülkemizin var olmak ve yok olmak sorunu kadar önemli bir sorundur. Hatta daha ileri gideyim, bugün ülkemizin yaşadığı bunca sorunun temelindeki insan kaynağı sorunu bu sıralarda başlıyor.
Mutlaka konu bir bütünün parçası olarak enine boyuna bir devlet politikası ile çözülecek niteliktedir. Bunun için günün koşullarına uygun yeniden bir eğitim reformu şarttır. Bunu yapmaya mecburuz. Bu gidişat hiç hoş değil ve ülkemizi ileriye taşımakta yetersiz kalıyor. Bu aşamada yapılabilecek olan, Milli Eğitim şurasının toplanıp acil önlem alması gerekiyor. Olayın bir bütün olarak ele alınması gerkir.
Not: Sayın Hocam, bazılarınızın e-posta adresi bir şekilde makinemdeki adres listesine takılmıştır. e-posta almak istemeyenler lütfen belirtin isminizi listeden çıkarırım. Şimdiden ilginize teşekkür ederim. Saygılarımla.
*****
-II-
BİLİNÇLİYİZ HEPİMİZ ??? !!! …
Soru sormayı çok severim. Soru sorarak merakımı gideririm, öğrenirim, bilgi edinirim…
“NE VAR NE YOK?” bir tanesi. Bilgisayarı çıldırtan bu soru, bana göre, insanoğlunun kendisine sorması ve yanıtını araması gereken soruların en önemlisi…
Bu ve izleyen diğer soru ve yanıtlarımla “bilinç” kavramından ne anladığımı anlatmağa çalışırım dostlarıma. Şöyle:
* Ne var ne yok ? / Yasa çok bilinç yok !
* Yasa neden çok? / Bilinç yok da ondan !
* Bilinç neden yok ? / İhtiyaç yok da ondan !
* Nasıl yani ? / Baksana !
“Çevre bilinci”miz dört dörtlük(!), “tasarruf bilinci”miz harika(!), “trafik bilinci”miz mükemmel (!), hele “vergi bilinci”miz, dostlar başına(!) !!!!!!!!!!
* Şey, yani, kem, küm !?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?!?
Hiç kimse, çevreyi kirletmiyor (!), hiç kimse aşırı tüketmiyor (!), hiç kimse trafik kurallarını çiğnemiyor (!), hiç kimse vergi kaçırmıyor (!) !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
BİLİNÇLİYİZ HEPİMİZ !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
BİLİNÇ VARSILIYIZ BİZ !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
NE MUTLU (!) BİZE !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
NE MTLU (!) TÜRKÜM DİYE(BİLE)NE !!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Galip BARAN

-III-
Original Message /From:
Mehmet Tunçer To: galip baran
Sent: Wednesday, March 26, 2008 12:07 PM
Subject: Re: İLHAN SELÇU'U KISKANIYORUM
İlhan bey,
Valla ben de kıskanıyorum İlhan selçuk'u.. Bir kez bu kadar güzel yazabilmek, AZ öz ve etkili.. Bu kadar deneyim, bu kadar yaşama arzusu ve hırsı.. Daha NE olsun.. Benim de yazdıklarıma http://www.guvercinevi.net/ sitesinden bakabilirsiniz.. Sevgi ve saygılar..Mehmet Tunçer

AL GORE’A “BİR KIYAK- NAME”
Al GORE, Eski ABD Başkan Yardımcısı
“Uygunsuz Gerçek” filmi yapımcısı AMERİKA

Sevgili Al GORE,
Bizler; yıllardır devam eden “okul dışı eğitim” çalışmalarımızın sonunda, “iklim değişikliği” sorununun “insan taifesi”nin, eşdeyişle, “benciller dünyası sakinleri”nin, “bencilce” yaşayışlarından kaynaklandığının farkına vardık. UYANDIK.
Ve bu gerçeği, şu “evrensel kavram”la ifade ettik:
“sorun bencillik- çözüm sencilik”
Ve “yaşam biçimimiz”i yeniden düzenledik. “Sencilce yaşama”ğa başladık. Görenler, bizleri, “herkes sizin gibi olsa” ya da “sizin gibilerin sayısı çoğalmalı” diyerek övme yarışına giriştiler… Garip olan şu ki; onlara, “hadi siz de eli taşın altına koyun” dediğimizde, akan sular duruyor. “İşimiz çok, vaktimiz yok” mazeretine sığınıyorlar, ”ipe un seriyorlar”. Diğer taraftan, “aynı gemide” olduğumuzu söylemekten de geri kalmıyorlar. GAFLET halindeler. Hala UYUYORLAR…
Sevgili Al GORE,
Buralarda “durum-un vaziyeti” bu merkezde…
Bizler UYANDIĞIMIZA, aynı geminin yolcusu olduğumuza ve aynı geleceğe yol aldığımıza göre; “ADEM BABA” olmak, onları da UYANDIRMAK ve KURTARMAK zorunda olduğumuzu biliyoruz.Başka türlü davranamazdık, “BANA-NE” diyemezdik, bu”BENCİLLİK” olurdu…
Senin nasıl yaşadığını bilmesem de, “Benciller Dünyası”nın “Bayraktar” ı A. B. D. gibi bir ülkede “sencilce yaşama”nın kolay olamayacağını kestirebilirdim. Diğer yandan, yaptığın “Uygunsuz Gerçek” filmi ile OSCAR Ödülünü kazandığını duyduğumda, senin “mazbut bir Amerikalı” olduğunu düşündüm. Ne var ki, aşağıdaki haberi okuyunca yanıldığımı anladım.

Küresel ısınma savaşçısı Al Gore, enerji müsrifi
(28 Şubat 2007/Hürriyet /Kasım Cindemir Washington)

“Küresel ısınma”ya karşı başlattığı mücadele ile belgesel film dalında bir Oscar ödülüne layık görülen, o filmde herkesi elektrik tüketiminde tasarrufa çağıran eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’un elektrik faturası, “söylemi ile eylemi arasında dağlar kadar fark” olduğunu ortaya koydu. Al Gore’un 20 odalı, 8 banyolu malikhanesinde bir ayda tükettiği elektrik ortalama bir Amerikan ailesinin bir yılda tükettiğinden fazla ve geçen yılki doğal gaz faturasının da 30 bin dolar olduğu ifade edildi. Tenessee Politika Araştırmaları Merkezinin başkanı Drew Johnson’un, “Küresel ısınmaya karşı hareketin sözcüsü Al Gore, sadece konuşmakla kalmamalı bunu eylemine de yansıtmalı” dediği öğrenildi “
Otel mi işletiyorsun, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu Bre Al Gore?
Peynir Gemisi Lafla Yürümüyor sevgili Gore!
“Ayıp, Ayıp, çoook çok Ayıp Al Gore”!
Hem sana verilen ödül de neymiş? Bizler burada “küresel ısınma” sorununu çözmek için uğraşırken, yolunu yöntemini gösterirken, karşılığında HAVA ALIRKEN, sen ödül alıyorsun PARSAYI TOPLUYORSUN. Bir koca AYIP daha, sevgili Al Gore!
Bitmedi.“Küresel İklim Değişiklikleri” konulu konferansta söylediklerin için diyeceklerimi de DİNLE :
* Türkiye’nin küresel ısınmadan en çok etkilenecek ülkeler arasında olduğunu söylemişsin.
Ayıplamama karşın yine de “ağzına sağlık” demeliyim sana değil mi?
* 15 yılda Klimanjaro’nun karlarının, kutupların buzullarının eridiğini, Grönland’ın şekil değiştirdiğini anlatmışsın.
Bayağı da bilgiliymişsin. “Bilmek” neye yarayacaksa!
* Buzulların ideoloji ve politikaya bakmayıp, eridiğini ifade etmişsin. Çok şey öğrenmişsin.
Öğrenmek ne işe yarayacaksa!
* Gösterdiğin kasırga sonrası fotoğrafları karın çekmiş.
Aile boyu çevreciymişsiniz. Bir “aferin”daha hak ettiniz!
* Durumu “Medeniyet ile yeryüzü arasındaki çatışma” diye tarif etmişsin.
İlahi Al Gore! Bu “gerçeğin” de farkına varmışsın!
* “Küresel Isınma”nın yol açacağı felaket senaryoları konusunda bilim adamları ile “hemfikir” olduğunu ifade etmişsin.
“Hemfikir” olmak ne işe yarayacaksa. Buralarda “hemfikir” olduğumuz, “ipe un seren” o kadar çok “GAFİL” var ki…
* Yeryüzünü kurtarmada “politik irade” dışında her şeye sahip olduğumuzu söylemişsin.
Sen bir DAHİSİN, be Al Gore!
* G-8’lerin iklim konusunda dişe dokunur bir şey ortaya koyamadıklarını, buna karşın dünyanın önde gelen şirketlerinin gönüllü olduklarını da söylemişsin.
Şirketleri ne kadar da “iyi” tanımışsın be Al Gore!
* Başkan seçilmen durumunda. “Irak’ı işgal etmezdim”; ”Çevre için her şeyi yapardım”; “Sistemi sarsmak için elimden geleni geri koymazdım” demişsin.
Bizde, “Adam olacak çocuk –şey-inden belli olur” derler…
* ABD’de politik sistemin hala “paranın gücü”ne dayandığını, petrol şirketlerinin kongre üzerinde çok etkili olduklarını söylemişsin…
Herkesin bildiği, ama sözünü ettiğin şirketlerin bilmezden geldiği gerçeği bir de sen “itiraf”, şey…, ifade etmişsin. KUTLARIM!
* Live Earth Konseri tanıtımı için konuşurken, “küresel ısınma” sorununun toplumların katılımıyla çözülebileceğini ifade etmişsin.
Ah! şu “konser büyüsü”ne bir de ben inanabilsem. TAV OLABİLSEM...
* Live Earth Türkiye Basın Sözcüsü Şebnem Dönmez. Sana bir NAZAR BONCUĞU takmış.
“Allah Korusun”! Ya sana bir şey olursa, sevgili Al Gore!
* Bir köşe yazarımız, verdiğin konferansı Başbakan Erdoğan’nın da dinlemesi gerektiğini yazdı.
O köşe yazarına; (a) konferans dinlemenin “bilgi edinme” dışında ne “b-o-k” ya yaradığını sormak ve (b) ”bilgi”nin, “bencil varlıklar”ın elinde (Hiroşima ve Nagazaki’yi hatırlatarak) “matah bir şey” olmadığını anlatmak isterdim. “ÖNCE BİLİNÇ” derdim

Sevgili Al Gore! Dilerim, yazdıklarım sana ulaşır. Dilerim, yararlanırsın. Dilerim, “sorunun bencillik- çözümün sencilik” olduğu gerçeğini dünyaya bir de sen anlatırsın… İşte o Zaman, yalnız A.B. D.’nin değil, DÜNYANIN BAŞKANI SEN OLURSUN! Dilerim, o gün geldiğinde, BU KIYAĞIMIZI HATIRLARSIN!

Galip BARAN
Bilinçolog/Yasa Bağımlısı/İnsan Davranışları Uzmanı
HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencillik, Yolsuzlukları ve Yoksulluğu Önleme ve “Yurtta Barış Dünyada Barış” Kozaları Kolaylaştırıcısı
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-posta: galipbaran@ttmail.com / galipbaran@mynet.com
WEB: http://www.turkcelil.com/ / http://www.galipbaran.blogspot.com/

EY MUĞLA HALKI !
Sevgili Muğlalılar !

İnanmak zor gelebilir, ama ben sizi sizden, Muğla’yı ve Muğlalıları Muğlalılardan daha çok seven birisiyim.
Ben, diğer taraftan;
KAMUSAL ALAN”da çöp, izmarit, atık kağıt, boş meşrubat şişe ve kutularını, TOPLAYANIM,
“Herkes senin gibi olsa” ya da “senin gibilerin sayısı çoğalmalı” DEDİĞİNİZİM.
Yıllardır Türkiye’yi “DIŞ BORÇ BATAĞI”ndan kurtarmak için UĞRAŞANIM,
Kural çiğneyenlere, “Kırmızıda geçmek bencilliktir” DİYENİM.
“Hiç kimsenin üstüne vazife olmayan işler UZMANIYIM.
“MAZBATA” almağa gerek duymayan VEKİLİNİZİM.
BİLESİNİZ, İSTEDİM…………Galip BARAN / Bilinçolog

yeni "EN SON" kartvizit