22 Mart 2008 Cumartesi

GALİP BARAN'I ANLAMAK !..

GALİP BARAN'I ANLAMAK
Mustafa Nevruz SINACI
Elbette anlamak için tanımak, tanımaktan maksat bilmek; bilin-ce de “bilinç” in (şuur’ un) sınırlarını zorlayıp “idrak etmek, bilinç oluşturmak” gerek. Peki, ‘entelektüel cehaletin’ soy kültür (medeniyet); Yani, doğrusal yaşam boyutunu tehdit ettiği bir ortam ve bağlamda “Galip Baran” ı anlamak ne işe yarayacaktır. Önce anlamaktan başlayıp açıklayalım: Anlamak ‘ezber bozmaya’, taklitçiliği-bencilliği aşmaya, yaradılışın gerçek amaç, ilke, ideal ve bilincine ulaşmaya ‘sencil=adanmış varlık’ sıfatına ererek doğrusal yaşam biçiminin olağan-doğal sırlarını keşfetmeye, bizzat yaşamaya ve hayata geçirmeye yarayacaktır. Bu nedenle, insani boyut-bilgi toplumu ve ilimden gafil-bihaber batılı bilim adamları tarafından bilinçle kavram kargaşasına kurban (istismar) edilen ‘ilim’ ve ‘bilim’ kelimelerinin anlam (mana-muhteva) ve içerikleri birbirinden bütünüyle farklıdır.
İLİM: Esas itibarıyla yaradılıştan beri, bütün usul ve unsurları ile kaim evrende var olan, çevremizi yoğunlukla saran, her an keşfedilmeyi ve kullanılmayı bekleyen; “bilgi”: kompütürüze (formel yaşam-davranış biçimi planlı-programlı ve standart varlıklar) dışında ‘bilinebilen’ (keşfedilen ve yaşam boyutuna geçirilebilen) yani, her an var olan ve çevremizi saran ilmin kullanılabilen (ortaya çıkartılan-gözlenen) miktarı kadardır. Başka bir anlatımla Konfiçyüs’ün dediği; “İnsanlar yaşlı doğar, yaşadıkça gençleşir” fenomeni, yahut sosyolojik ve filozofik derinliği hayret edilecek düzeyde olan Anadolu insanının “cahilin harcı ata et, ite ot yediremeye yeltenmektir” demesi gibi. Bu nedenle; İlim adamı ‘bilge’(ilmi bilen-yaşayan, ağır-sakin-vakur, kararlı, duyarlı, durgun-dingin, kemale ermiş-alim)Bilim adamı (bildiğince yaşayan) çelişkiler içinde, huzursuz, istikrarsız, kararsız ve fırtınalı bir yaşam boyutunda sürüklenir vaziyette olan.
Tezin analizini dinsel boyutta yapacak olursak; Önce, kainatı kuşatan tek dinin İslam olduğunu kabul etmek (ki, gerçek budur) sonra, Kutsal Kitap Kur’an-ı Kerim’in neden “ikra” (OKU) emri ile başladığını ve bunun aslında ne anlama geldiğini bilmek zorundayız. Yüce Peygamberin: “ilim amel içindir. ‘ilimle amel etmeyenler mümin değil, müzmin ve münafıktırlar’ hadisini incelemek ve nihayet: Neden bütün Müslümanların 7’den 70’e okumak zorunda oldukları ilk kitabın ‘İlmihal’ olduğunu değerlendirmek durumundayız. Aslında cevap çok basittir ve tek kelimeyle ‘ilmi yaşamaktır’. Yani; Büyük önder, hafız’ı Kur’an, 1900’lü yıllarda K.Afrika’da Kuran okuma birincisi seçilen, bir de “Şugul” isminde ilahi yazıp besteleyen M. Kemal’in: “En hakiki mürşit (yol gösterici) ilimdir-fendir” vecizesindeki bütünleyicilik, tek norm ve somut gerçek. O, bu analizi isabetle yapmış, gerçeği tam bir vukuf ve basiretle görmüş, bu gerçek ışığında da Türkiye Cumhuriyetini “çok sağlam temeller üzerine” kurmuş ve Türk İnkilabını yaratmıştır. İşte, bu anlam ve bağlamda makale konumuz “Galip Baran” bir ilim adamı ve bilgedir. Kısaca, aradaki farka temas edelim:
İLİM ADAMI: Namuslu, dürüst, ilkeli, onurlu, inançlı, erdemli ve sorumludur. Hangi zaman kesitinde olursa olsun ilkelerinden taviz vermez. Hürriyet, adalet ve objektif hukuktan yana, ahlaken yüksek, şahsiyetli-haysiyetli, hakkıyla-helal kazanan, kazandığı ile onurlu bir hayat süren, gereksiz israf ve masraftan kaçınan ve kendini ilme-irfana, insanlık davası, vatan ve milletine adayan; “İnsani Boyut ve Bilgi Toplumu” düzeyini fiilen yaşayan kimsedir. Daha çağdaş (!) güncel ve Galip Baran’ın deyimi ile “İlim Adamı” :
(A) Aşırı tüketmeyen, vergi kaçırmayan, çevreyi kirletmeyen, iş ahlakına önem veren- özen gösteren, rüşvet almayan-vermeyen, milli serveti kendi malı gibi koruyan, sahiplenen ve asla zarar vermeyen, trafik kurallarını ihlal etmeyen “her şeyi devletten bekleme” alışkanlığı olmayan, imar yasasına aykırı işler yapmayan ve yasa dışı tasarruflarda bulunmayan, sağlığa zararlı alışkanlıklar edinmeyen; Beden (vücut) ruh ve çevre sağlığını koruyan;
Bir başka deyişle, KIRMIZIDA DURAN,
(B) Sayılan alanlarda KIRMIZIDA geçmeye teşebbüs edenleri “Sosyal Yaptırım” olarak bilinen yöntemlerle “sorumlu bir yurttaş, insan ve vatandaş” sıfatıyla nezaketle uyaran, (C) Uyardıklarına, kendilerinin de başkalarını aynı yöntemle uyarmalarını önerme, alışkanlığı kazandıran; Öyle ki, Türk Milletine: “Muasır medeniyet”i aşabilme; “Yurtta barış dünyada barış”ın öncülüğünü ve sözcülüğünü yapabilme; “Atatürk’ün açtığı yolda gösterdiği hedef”e durmadan yürüyebilme; “Cumhuriyet’in ilmen, fennen, bedenen, kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızı” olabilme; “sürekli bilinçlenme” ve dünyaya “Küresel Isınmayı” önlemenin yolunu gösterebilme çabası içindedirler.
BİLİM ADAMI:(istisnalar hariç) Genelde yukarda açıklanan temel ilkelere uymayan, salih ameller işlemeyen, nefsiyle savaşmayan ve onun haris isteklerine boyun eğen, kırmızı çizgileri bulunmayan, olsa da, icabında bunların paspas gibi çiğnenmesine aldırmayan, yerine göre: Rüşvet alabilen-verebilen, yasalara uymayabilen, kırmızıda geçebilen, bencillikle malul ve başkalarını düşünmeyen; “İnsani Boyut ve Bilgi Toplumu” özlemini dile getiren ancak bu yolda ve uğurda hiçbir atılım ve açılım yapmayan; Haksızlıklar karşısında direnmeyen, hak, adalet ve hukuk mücadelesi vermeyen ‘gişi’ lerdir. Ki, bunlara genel olarak ‘aydın’da (!) denilir.
İşte bu objektif ve orijinal (yaşam boyutundan alınan kriterler) baz alındığında Galip Baran’ın “yukarıda sayılan alanlarda (a) “salih ameller” işleyen; (b) “nefsiyle savaşan ve bu savaşı kazanmak suretiyle; (c) “insan-ı kâmil” olan ve hayatını “erdem”e yönlendirip-topluma adayan ve bu bağlamda bir “kılavuz” işlevi gören “bilgelik” vasfı ortaya çıkmaktadır. Bu tanım ve açılımları okuduktan sonra gelin, “Galip Baran” ın hayat ve icraatından kesitler vererek “iyi insan, iyi vatandaş ve ilim adamını” bazı yönleri ile örnekleyelim.
İşte bu objektif ve orijinal (yaşam boyutundan alınan kriterler) baz alındığında Galip Baran’ın “yukarıda sayılan alanlarda (a) “salih ameller” işleyen; (b) “nefsiyle savaşan ve bu savaşı kazanmak suretiyle; (c) “insan-ı kâmil” olan ve hayatını “erdem”e yönlendirip-topluma adayan ve bu bağlamda bir “kılavuz” işlevi gören “bilgelik” vasfı ortaya çıkmaktadır.
Bu tanım ve açılımları okuduktan sonra gelin, “Galip Baran” ın hayat ve icraatından kesitler vererek “iyi insan, iyi vatandaş ve ilim adamını” bazı yönleri ile örnekleyelim.
Örnek: 1, BAĞIMSIZ ADAYLARA YAPILAN HAKSIZLIK…
Galip Baran 2007 yılı Temmuz ayında yapılan Milletvekili Genel Seçimlerinde Muğla ilinden bağımsız Milletvekili adayı oldu. Bütün çabaları ve masraflarına rağmen gerekli ve yeterli oyu alamadı. Ama, sistemdeki aksaklıkları da duyurmaktan ve duyurmaktan da öte hak ve hukuk mücadelesi vermekten geri durmadı.
“Seçim bildirgemde dile getirdiğim düşünceleri yaşama geçirebilmek için MV seçimlerine bağımsız aday olarak katılma gereğini duydum.Bu girişimin en önemli nedeni; siyasi partileri, “yurdu ve milleti özden çok sevme” ilkesini gözeterek, çocukluğumuzda Atatürk’e verdiğimiz sözün gereğini yerine getirerek siyaset yapmağa yönlendirmektir.
Ülke, sözü edilen ilke gözetilerek yönetildiği taktirde yaşanmakta olan sorunların hızla çözüleceğine, “yurtta sulh”un gerçekleşeceğine inanıyorum. Aday oluşum, bu yaşamsal ilkenin dikkate alınmayışına karşı bir protestodur. Bu arada, siyasi partilere (yapılan maddi yardım ayrıcalığı yetmezmiş gibi) televizyonlarda konuşma (propaganda yapma) ayrıcalığı tanındığını bu kolaylığın bağımsızlardan esirgendiğini öğrendim. Bu ayrıcalık bağımsızları baltalamaktır. Haksız rekabettir.
Bu haksız tasarruf karşısında, bağımsızların uygulamada ürettikleri, siyasi partilerden aşağı kalmayan düşüncelerini, yapacakları çalışmaları, uygulayacakları projeleri seçmenlere duyurabilmeleri için, televizyon kanallarından anlayış ve yardım bekliyoruz.
Ey televizyon kanalı ilgilileri, bağımsız adaylar adına dile getirme gereğini duyduğum bu ihtiyacı olumlu değerlendireceğinize inanıyorum” demiş, fakat ilgilenen olmamıştır.
Çok geniş bir çevrede bireysel mücadelesi ile tanınan ve muhtelif şehirlerde sık-sık yaptığı eylemleri hayranlık uyandıran Galip Baran, yakın çevresinde “Milli Kahraman” olarak bilinir ve tanınır. Aslında bu, haklı ve doğru bir tanımlamadır. Nedeni: Galip Baran’ın derin araştırmaları, aylarca süren saha çalışmaları ve kendince “okul dışı eğitim” olarak tanımladığı, halkla yüz yüze yapılan sosyolojik analizlerinin varlığındandır. (1)
Bunun yanı sıra;
İlmi disiplinlere sadık, samimi ve çok yönlü bir “HABİTAT kozası” olması nedeniyle evrensel alanda ses getiren çalışma ve araştırmaları da vardır. Bu cihetle O; Önce İnsan, sonra Türk ve Müslüman’dır. İnsanlık davasına adanmışlığı vardır. Şimdi O’ndan bir örnek daha:
BULUŞ ?..
Harward Üniversitesi Genetik Hastalıkları Başkanı ‘bilimci’ Gökhan Hotamışlıgil’in başkanlığında yapılan araştırmalarda geliştirilen bir ilacın fareler üzerinde yapılan testlerde kalp, diyabet ve astım gibi hastalıkları engellediği bildirildi. (2)
Bu haber, bana, yıllar önce, çevre kirliliğini önlemek amacıyla başlattığımız, zamanla tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar, her şeyi devletten bekleme vb gibi çağın bencil insanının ürettiği sorunları önlemeyi hedef alanlarda sürdürdüğümüz, zamanla, insan davranışlarıyla ilgili bir araştırmaya dönüşen çalışmalarda farkına vardığımız, “bencillik illeti” olarak tanımladığımız tarihle yaşıt bir hastalığı hatırlattı..
Bizler; bencillik illetinden kurtulmayı başardık. Bu başarıyı sözü edilen “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız çalışmalara borçluyuz. Bu dünyada sorun üretmiyoruz; bencilce değil sencilce yaşıyoruz. Sayılan alanlar yaptığımız çalışmalar bizleri o hastalıktan, bizi kendisine “tutsak” eden “bencillik canavarının şerrinden/zulmünden kurtardı. Özgürüz, artık. ???????????
Ancak, bu kadarla kalmadık, sorun üreten bencil varlıkları “sosyal yaptırım” olarak tanımladığımız bir yöntemle uyarmağa başladık. Sencilce bir yaşam sürdürüyoruz. Yaşam tarzımızda yol açtığı radikal değişikliklere baktığımda, “buluş” sayılıp sayılamayacağını merak ettiğim bu sonucu “mucize” olarak tanımlanabileceğini düşünmekten kendimi alamıyorum.
Sayın Hotamışlıgil’in, hayvanlar üzerinde denendiği, bir çok hastalığı önleyeceği savunulan insanların kullanımına sunulacağı günün merakla beklendiği açıklanan ilaç karşısında, yukarıda sözü edilen çalışmaları da farkında bile olmadan geliştirdiğimiz, kendi üzerimizde denediğimiz etkili olduğunu gözlediğimiz, adını “sencilik aşısı” olarak koymayı düşündüğümüz ilacı kamuoyunun,özellikle de, devletin, başta sayılan alanlarda yaşanan sorunları önlemekten sorumlu kurumlarının dikkatine sunuyoruz.
STK’LARA ÇAĞRI !
Adım Galip Baran. Bu gezegende, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve “her şeyi devletten bekleme alışkanlığı” gibi alanlarda yaşanmakta olan, bencil varlıkların ürettikleri sorunları önlemeyi öngören bazı “okul dışı eğitim” çalışmaları yapan, tüzel kişiliği olmayan bazı çalışma gruplarının kolaylaştırıcısıyım.
22 Temmuz milletvekilleri seçimlerine Muğla’dan bağımsız aday olarak katılıyorum. TBMM’de yapacağım işlerle ilgili “SEÇİM BİLDİRGEM” ve “BAĞIMSIZLARAYAPILAN HAKSIZLIK” başlıklı yazılarım eklidir.
Milletvekilliğine soyunmamın nedeni: Sivil toplum kuruluşlarını dilden düşürmeyen, yeri geldiğinde onlara yağ çeken, ancak özgün çalışma, başvuru ve projelerini asla ciddiye almayan; Görüş almak icap ettiğinde ya da uluslararası ilişkiler söz konusu olduğunda, “ticari kuruluşlar”a başvuran, onları alıp AB’ye götüren hükümetlere, siyasetçilere, yapageldikleri bu yanlışlığı yüzlerine karşı haykırarak anlatma ihtiyacıdır. Seçim Bildirgem ile “Bağımsız Adaylara Yapılan Haksızlıklar” başlıklı yazılarımda dile getirilen düşüncelerimizi güçlü bir şekilde ifade edebilmek amacıyla, örneğin batı demokrasilerinde benzeri bir “Gölge Kabine” oluşturarak işbaşındaki hükümeti denetleyebilmek için Meclis’e çok sayıda bağımsız aday sokmamız gerekmektedir. Türkiye’de de sivil toplumun varlığını gösterebilmek için bu seçimlerin bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Eylemlerle ve protesto gösterileriyle sınırlı kalmamalı varlığımız. Karar mekanizmalarını içinde de yer almalıyız.
Galip Baran’ın, 22 Haziran 2007 tarihli “SEÇİM BİLDİRGESİ”
ÖN AÇIKLAMA: Aşağıda dile getirilen fikir ve düşünceler, bir yerlerden aktarılan düşünceler ya da oturulup kaleme alınmış fanteziler olmayıp, yıllardır devam eden “okul dışı eğitim” çalışmalarımızda oluşan bir birikimin ürünüdür.
1. “YURDUMU MİLLETİMİ ÖZÜMDEN ÇOK SEVME” ilkesini özümsememi, sağlayan, beni bilinçlendiren, sencilleştiren, bu çalışmalarda edindiğim birikimi TBMM’de ifade etmek.
2. Atatürk’ün “yurtta sulh dünyada sulh” hayalini gerçekleştirecek olan “sencillik” kavramının Meclis’te tartışılmasını sağlayacak bir “Bağımsızlar Çalışma Grubu” oluşturmak ve bağımsızlardan oluşacak, hükümeti denetleyecek batı demokrasileri örneği bir “Gölge Kabine” kurmak. (Bu düşünce, TUBİKOM (Turgutris Belediyesini İzleme Komitesi) yıllardır yaptığımız çalışmalarda edindiğim birikimin ürünüdür)
3. Yukarıda sözü edilen çalışmalarda geliştirdiğimiz, yıllardır M. E. Bakanlığı Talim Terbiye kurulu komisyonunda bekletilen çocuklarımızı bilinçlenmeye yönlendirecek (sencilleştirecek) projelerimizi ilk ve orta okul müfredatına “uygulama dersi” olarak koydurtmak.
4. Aynı çalışmalarda edindiğim, sürekli uygulama sonucu bütünleştiğim, yolsuzlukları önlemenin “olmazsa olmaz”ı bir kavram olan “yasa bilinci” ni kamuoyuna tanıtmak.
5. İlk ve orta öğretim okullarında başlattığım, devam ettirmeme izin verilmeyen, “bilinç konferansları”nı sürdürmek. Böylece, sözü edilen çalışmalarda geliştirdiğimiz, “toplumsal sorumluluk bilinci”ni çocuklarımıza aşılamak.
6. 57., 58. ve 59. hükümetlerin ciddiye almadıkları “Türkiye’yi emir kulu olmağa zorlayan iç ve dış borç yükünden kurtarma projesi”nin başlatılması konusunda meclisi ikna etmek.
7. Devlet ile vatandaşlar arasındaki ihtilafları aşağı çekmede etkili bir işlev görecek olan Ombudsmanlık yasa tasarısını TBMM gündemine aldırmak. (Bu konuda TBMM’ye yıllar önce yaptığım başvurular var) Yukarıda sözü edilen çalışmalarda bana güç veren Yerel HABİTAT Konferanslarının tekrar başlatılmasını sağlamak.
8. Toplumsal “Bilinç” kavramının kamuoyunda tartışılmasını sağlamak. Üniversiteleri bu alanda araştırmalar yapma, Bilinçoloji Ana bilim Dalı açma ve Bilinçolog yetiştirme gibi konuları gündeme almaları için ikna etmek.
9. TBMM’nin dünyaya örnek bir “Senciler Meclisi”ne dönüşmesi yolunda çaba göstermek.
KIRMIZIDA DURMAK:
Her türlü yanlış, iş, davranış ve haksızlıktan kaçınmayı öngören bir “İLKE”dir. SOSYAL YAPTIRIM:
Kırmızıda geçeni, anında, yüzüne karşı, utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmaktır.
1) www.galipbaran.blogspot.com
2) Vatan ; Türk Bilim Adamının Müthiş Buluşu”; 6 Haziran 2007

Hiç yorum yok: