27 Aralık 2007 Perşembe

TÜRKİYE YOK OLMAYACAKSA
Yayınlayan
Haberci 2007/12/27

Galip BARAN -Bilinçolog HABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencilik ve Yolsuzlukları Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı -5.12.2007Sayın Cumhur Gültekin,İnternette yayınlanan, “Milletvekili seçimi” (7.8.2007 tarihli) ve “Türkiye’nin yok olmasını nasıl önleriz” konulu (1.12.2007 tarihli) yazılarınızda dile getirdiğiniz düşünceleri dikkatle okudum. Karşı düşüncelerimi açıklama gereğini duydum. Ancak, konuyla ilişkisi nedeniyle, önce SEÇİM konusunda Turgutreis’te ve Muğla’da yaşadıklarımdan söz etmek istiyorum...*Ben, yıllardır, birkaç kişi ile birlikte, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve “her şeyi devletten bekleme” gibi alanlarda bazı “okul dışı eğitim” çalışmaları yapıyorum. Bu çalışmalar, “yurdumu, milletimi özümden çok sevme”mi, ANDIMIZ’da yer alan bu ilkenin “yaşamıma geçmesi”ni sağladı. Bu çalışmaları izleyenlerin bazıları beni kutladılar, bazıları ise, “herkes senin gibi olsa”, ya da “senin gibilerin sayısı çoğalmalı” dediler. Övdüler. Övgüyü “sen ibadet ediyorsun” diyecek kadar ileri götürenler de oldu. Şu var ki, kendileri, “benim gibi olma” ya da “benim gibilerin sayısını çoğaltma” gereğini duymadılar. “Hadi siz de…” dediğimde, işlerinin çokluğundan, vakitlerinin yokluğundan dem vurdular… Övgüde eli-açık davranan Muğlalı seçmenler/Muğla halkı, MV’liğini bana yakıştıramadı. Bağımsız olarak katıldığım 22 Temmuz MV seçimlerinde bana 75 oy verebildi. Neden?* Bağımsız olarak belediye başkanlığına aday olduğum18 Mart 2004 seçimleri de aynı şekilde sonuçlandı. Çocuklarına yıllarca İngilizce dersi verdiğim nedenle bana Galip Hoca diyen Turgutreisli seçmenler/Turgutreis halkı beni belediye başkanlığına layık görmedi. 11 oy verdi. Neden?Diğer taraftan, aynı halk, itfaiye binasına fotoğraflı posterini astıran, Belediyenin olanaklarını kullanmakta sakınca görmeyen, Seçim Yasası’nı yok sayan, yolsuzluk yapan Ali Server Yazgan’ı tekrar seçti. Neden?Yazgan’ın yaptığı yolsuzlukla ilgili olarak konuştuğum halk, “olacak o kadar” dedi. Yolsuzluğu onayladı. Neden?*Yerel basından bir genel yayın yönetmeni, “seçilsin ki çalışabilsin” dedi. Neden?Aynı basın, Sayın Yazgan’ı yıllardır (5. defadır) en başarılı belde belediye başkanı seçiyor. Neden?* Turgutreis’te katıldığım bir başka seçim belediye meclis üyeliği içindi. O seçimde de bağımsız adaydım. Turgutreis halkının Galip Hoca’yı seçeceklerini sanmıştım. Ancak 45 oy alabildim. Bana meclis üyeliği de yakıştırılamadı. Neden? Bu nedenleri (tek nedeni) aşağıda açıklayacağım. Şimdi, başta sözünü ettiğim karşı düşüncelerimi ifade etmeğe çalışacağımSayın Gültekin,Başta sözü edilen, “Türkiye’nin yok olmasını nasıl önleriz” konulu yazınızda dile getirdiğiniz düşünceleri, C. G. (Cumhur Gültekin) harfleri ile, karşı görüşlerimi ise, G. B. (Galip Baran) olarak ifade ettim. C. G.: Türkiye’nin gelecekte var olmasını, gelişmesini, halkın refah seviyesinin, yaşam standardının yükselmesini istiyorsak, devletin halka hizmet için çalışmasını sağlamamız gerekiyor. Bunun da tek yolu devletin yönetim kademesi olan TBMM’de partileri değil, milletin temsil edilmesini sağlamaktır.G. B.: Seçimler, mevcut seçim mevzuatına göre yapıldığına, mevzuatı (yasayı), niteliklerini yukarıda açıkladığım halkın seçtiği, seçildikten sonra TBMM’de yemin edip MV sıfatı kazanan halk (cumhurlar) yaptığına göre; durumu kuyruğunu yakalamak isteyen bir kedinin yaşadıklarıyla benzeştirebileceğimizi düşünüyorum.C. G.: “Millet olarak, Yüksek Seçim Kurulu olarak o kadar cahiliz ki, daha Cumhuriyeti bile bilmiyoruz. Millet olarak cahil olmasaydık halkı kendi vekilini seçebilme yeteneği olduğunu ve bunu yapabildiğini gösterir, herhangi bir siyasi partiye oy vererek, halkın kendi egemenliğine son vermesini sağlamazdık. YSK, Cumhuriyeti biliyor olsaydı, oy pusulasında sadece milletin vekili olacak kişilere yer verir, siyasi partilere yer vererek Cumhuriyet rejimini devre dışı bırakmazdı.G. B.: Cahil olduklarını ifade ettiğiniz millet/halk/cumhur, yani biz neysek, aramızdan çıkan, YSK üyeleri de bizden birileri olduklarına, sorun bu olduğuna göre; çözüm ne? Çözüm: Bazıları bazen MV, bazen YSK üyesi olabilen milletin/halkın/cumhur’un değişmesinde değil mi? C. G.: Öncelikle, Cumhuriyetin ne olduğunu nasıl işlemesi gerektiğini tartışmamız gerektiğini, halkımıza ve YSK’a Cumhuriyet rejimini, rejimin sorunsuz işlemesi için üzerlerine düşen görevleri öğretmemiz gerektiğini düşünüyorum. G. B.: Bence millet/halk/cumhur/YSK üyeleri olarak hepimiz, en azından yeterli çoğunluğumuz, konuyu, sorunu biliyoruz.. Hiç birimizin bir başkasına bu konuda birşey öğretmesi gerekmiyor. “Yok bir birimizden farkımız”...C. G. : Bu yazının ulaştığı herkes, mevcut durumdan şikayetçi olmayı bırakın artık. Üretilen çözümleri tartışın. Ürettiğim çözümde şurası yanlış diyorsanız belirtin, çözüm üreteyim. Türkiye elden gidiyor, şikayetle kaybedecek zamanımız yok.G. B.: Siz bu konuda bilgili bir “cumhur” olarak doğru, güzel düşünceler açıklamışsınız. Ama Turgutreis ve Muğla deneyimimi dikkate alacak olursak, sorunun milletten/halktan/cumhurdan/YSK’dan kaynaklandığını söyleyebiliriz. Ve sonucu, insan denen varlığın bir özelliğinden yola çıkarak açıklayabiliriz. Şöyle ki:Seçenler, seçilenler ve YSK üyeleri “insan”dır. İnsanlar “bencil varlıklar”dır. Bu özelliğimizin, Ruhbilim Uzmanı Sayın Ergün Aıkdal’ın “Evrensel İnsan” adlı kitabında, (sayfa 22) şöyle ifade edilmiş olduğunu görüyoruz:“Her insanın vicdanının sesini dinlemesi çok önemlidir. O ses sonunda halkın sesi olur, toplumun sesi haline gelir ki, bizim ülkemizin en büyük sıkıntısı budur. Bizim halkımız vicdan sesini dinlemek istemiyor çünkü çok materyalist olmuş durumda. Çok bencil bir milletiz biz. Dolayısıyla, vicdan sesini ortaya koyan varlıklara çok ihtiyacımız var. Bu memleketin; bilim adamından, ekonomistten, iyi siyaset adamından ziyade, vicdanının sesini çekinmeden ortaya koyabilen insanlara ihtiyacı var. Bizim para, bilgi, şöhret, sandalye severlere değil, vicdan sesini ifade etmeye çalışan insanlara ihtiyacımız var. Bizim asıl sıkıntımız buradadır.” Atatürk’ün bu konuda söyledikleri şöyle: * Bir adam ki, memleketin ve milletin saadetini düşünmek yerine daha çok kendini düşünür, bu adamın kıymeti ikinci derecededir. * Şahsımız için değil, fakat mensup olduğumuz millet için elbirliğiyle çalışalım,çalışmanın en yükseği budur.* En iyi kişi, kendinden çok, bağlı olduğu toplumu düşünen, kendini onun varlığının ve mutluluğunun korunmasına adayan insandır.* Hususi (özel) menfaat, ekseriya (çoğunlukla), umumi menfaatle tezat (çelişki) halinde olur.* Ulusları yönetenler için ilk ve en zor görev, kişisel bencilliğe kapılmaktan kendilerini korumalarıdır.Turgutreis ve Muğla seçimlerinde yaşadıklarımın nedeni/açıklaması budur. Bencil varlık, kendi çıkarını düşünür. Bu durum karşısında yapılması gereken, yani çözüm bellidir. Çözüm seçenlerin, seçilenlerin ve YSK üyelerinin “sencil varlık” olmalarını sağlamaktadır. Bizler; yıllardır, yukarıda da sözü edilen, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve “her şeyi devletten bekleme” gibi başlıklar altında gerçekleştirdiğimiz “okul dışı eğitim” çalışmalarımızla bu çözümün peşindeyiz.Bencillik sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da (küresel ısınmanın) nedenidir. Bencillik bir “insan kusuru”dur. Bu kusur, trafik kazalarının da başta gelen nedenidir. Trafik kazalarında başı çeken bir ulus oluşumuz Sayın Ergün Arıkdal’ı doğrulamaktadır. Bana göre, Türkler ve diğer dünyalılar ektiklerini biçmektedirler. Dünyayı yaşanamaz hale getirmek için adeta bir yarış halindedirler.Bizler, özellikle ben, bu gerçeği, yukarıda da sözünü ettiğim, “yurdumu, milletimi özümden çok sevme”mi sağlayan “okul dışı eğitim çalışmaları”nı yaparken öğrendim. C. G.: Sayın Temelkuran ve gidişattan şikayetçi olan köşe yazarları, yazdığınız yazılarda ciddiyseniz, Türk Halkı ile alay etmiyorsanız, benim ürettiğim ve üretilen diğer tüm çözümlere köşenizde yer vermeniz gerekiyor.G. B.: Ciddiyetten söz eriniz. Yarama tuz bastınız. Ben bir ciddiyet hastasıyım. Örneğin, Türkiye’nin dış borç sorununu ciddiye aldım. Bu sorunu çözmek, Türkiye’yi dış borç batağından kurtarmak için bir kampanya başlatmak istedim. 57. 58. 59 ve 60. hükümetlere bu amaçla yaptığım başvurulardan sonuç alamadım. Türkiye Cumhuriyeti devletini “emir kulu” olmağa zorlayan bu sorunu çözmek için olanaklarımın tümünü seferber ettim. Ama beni, birkaç kişi dışında CİDDİYE ALAN olmadı.Türkiye’nin elden çıkmasına razı değilseniz; özelliklerini yukarıda dile getirmeğe çalıştığım Türk Halkını, egemenliğin kayıtsız koşulsuz sahibi olması beklenen Türk Milletini “uyandırmak” istiyorsanız, Bu halkı dış borç yükünden kurtaracak bir kampanya başlatmamızı öneriyorum. Bu önerimle ilgili düşüncenizi öğrenmek istiyorum. Kim bilir… Türkiye’yi yok olmaktan kurtaracak formül bu olabilir…Sayın Gültekin,Son vermeden önce şu açıklamayı yapmakta fayda görüyorum:Siz ya da herhangi bir Türk vatandaşı, iyi bir yurttaş olabilirsiniz Ama sıra “yurttaş” olmağa gelince zorluk başlıyor. Eğitim sistemimiz/ eğitim anlayışımız, “yurttaş” değil, yurttaş, “sencil” değil, “bencil varlık” yetiştirmeyi öngörüyor. Türkiye’nin “yurttaş”ı yetiştirecek (üretecek) bir eğitim sistemine ihtiyacı var. Başta sözü edilen çalışmaları, “Yurttaş Üretme Projeleri” olarak da tanımlıyoruz. MEKÂN olarak da tanımladığımız çalışma yerimizin bir tarafında su, gaz satışı yapan, diğer tarafında ise, ev arsa gibi emlak işleri ile iştigal eden iki “TİCARETHANE” var. Okuma odası, kütüphane gibi işlevler gören MEKÂN’ımız bir “BİLİNÇHANE”dir.“BİLİNÇHANE” herkese ait, herkese açık bir MEKÂN olduğu halde, ziyaret edeni parmakla sayılacak kadar azdır. Galip BARANBilinçologHABİTAT Mevlana, Bilinç, Sencilik ve Yolsuzlukları Önleme Kozaları Kolaylaştırıcısı(0252) 382 34 77 (0535) 844 84 76e-posta:
galipbaran@ttnet.net.tr WEB: www.turkcelil.com

Hiç yorum yok: