sorun: BENCİLLİK, çözüm: SENCİLLİK Tel: 0.252.3823477; gsm: 0.535.8448476; Tugutreis, Bodrum/MUĞLA
31 Aralık 2012 Pazartesi
20 Aralık 2012 Perşembe
MEB SUNUMU
BİLİNÇOLOG GALİP (DİĞERKÂM) BARAN’IN;
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
“HAYAT BOYU ÖĞRENİM GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NDE”
18 ARALIK 2012 GÜNÜ YAPTIĞI SUNUM
RESİM: Soldan Sağ'a: Mustafa Nevruz SINACI (Bilinç Üniversitesi), Galip BARAN (Bilinç Üniversitesi), Coşkun AKCAN (MEB), Şevket ALP (MEB), Ömer Yusuf ŞEKERCİ (MEB), Emine AVŞAR (Bilinç Üniversitesi), Ali AKYOL (MEB), Resimleyen: İsmet SEYHAN (Bilinç Üniversitesi)
KÜRESEL ISINMA
“Bilgi Çağı İnsanı”, bilinçsizce yaşadığı için;
Ozon tabakası delindi.
Buzullar eridi.
Yağmur Ormanları tükendi.
Türler azaldı.
Gezegenimiz yaşanamaz hale geldi.
“Bilgi Çağı İnsanı” ektiğini biçmeğe başladı.
Küresel ısınmanın durması, gezegenimizin yaşanabilirliğini sürdürebilmesi
için;
“Bilgi Çağı İnsanları’nın” bilinçlenmesi gerekiyor.
“BİLGİ ÇAĞI İNSANI’NIN”,
BİLİNÇLENMESİ İÇİN ÖNERDİĞİM YÖNTEM
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlâkı,
milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, “okul
dışı eğitim” olarak tanımladığımız, bazıları yerel, bazıları merkezi yönetimin
sorumluluk alanına giren, “devletin iş yükü”nü aşağı çekmeyi öngören
çalışmaları yaparken, yaşam biçimim kökten değişti:
“Yasa bağımlısı” oldum.
Diğerkâm kişilik edindim
Kendimi tanımağa başladım.
“Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları
yaratandan ötürü sevme” ilkelerini özümsedim. Edindiğim “tecrübi bilgi” ile
işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
“Bilgi Çağı”nı aştığımın, bilinç konusunda otodidakt
(özöğrenimli) olduğumun farkına vardım. Kendimi Bilinçolog olarak tanımladım.
Otodidakt olurken edindiğim birikimi, “Bilgi Çağı İnsanları”
ile paylaşmak, onların da otodidakt olmalarına yardımcı olmak istiyorum.
İşte bu nedenle bilinç konusunda “usta öğretici” belgesi’ne
ihtiyacım var.
AY’A AYAK BASMA
Bir “Bilgi Çağı İnsanı” olan Neil Armstrong, Ay’a ayak
bastığında: “Benim için küçük, ama
insanlık niçin büyük bir adım” dedi…
“Bilgi Çağı İnsanları”nın otodidakt olduklarında insanlığın
atacağı adım’ın büyüklüğünü hayal bile edemiyorum.
BİR AÇIKLAMA:
Bilgi Çağı İnsanı’nın bilinç kavramını “İnsan’ın kendisini,
olup biteni anlama, algılama, farkına varma yetisi” şeklinde tanımladığı görülüyor.
Ben bu tanımı sorumluluk
kavramıyla bütünleştirdim. Ete, kemiğe büründürdüm. Somutlaştırdım.
BİLİNÇ FORMÜLÜ
Bilinç = Z (zaman) x
Ç2 (çabanın karesi)
Bilinci basamakları sonsuza uzanan bir merdiven olarakj
düşünebiliriz.
BİLİNÇ SÖZCÜĞÜ’NÜN YANLIŞ KULLANIMLARI
Bilinç sözcüğü fiil olarak kullanıldığında nesne
almamalıdır.
“Kasıtlı”, “maksatlı” yerine “bilinçli olarak” ve “farkındayım”
yerine “bilincindeyim” denilmemelidir.
OTODİDAKT KİŞİ
Çevreyi kirletmez, kirletemez (Çevre Bilinci)
Aşırı tüketmez, tüketemez (Tasarruf Bilinci)
Trafik kurallarını ihlâl etmez, edemez (Trafik Bilinci)
Vergi kaçırmaz, kaçıramaz; kul hakkı yemez, yiyemez (Vergi Bilinci)
Eş deyişle, yolsuzluk yapmaz, yapamaz, bu kadarla kalmaz
yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten kendisini alamaz.
Bilinci, otodidakt’ın davranışlarında tezahür eder.
Bilinç Üniversitesi
Kurucusu,
Yasa Bağımlısı ve
Mükemmel’i arayan adam
Bilinçolog Galip
(Diğerkâm) BARAN
TEL: 0252 382 34 77 / (GSM) O535
844 84 76
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Bilinç
Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim
Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü”
ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler
kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli
mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda
bulunmak.
(b) Kuruluş amacı: “Güçlünün
haklı olduğu” değil, “haklının güçlü
olduğu”, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir dünya
düzeni kurmak.
18 Aralık 2012 Salı
Türkiye'de bir ilk; "BÜYÜK YÜRÜYÜŞ"
TÜRKİYE'DE BİR İLK!...
'yurttaşlığa çağrı' yürüyüşü...
Trafik kurallarına uyulması ve sigara kullanımının azaltılması
için 11 Mayıs 2001 günü, sabah saat: 08.00’de Bodrum Belediye Meydanından; Öğrenci
ve vatandaşlar tarafından alkışlar arasında uğurlandı ve yürüyüşüne Eskort eşliğinde
başladı. Ankara'ya yürüyüşü 54 gün süren Galip Baran’ın sağlık problemleri
sebebiyle bir hafta mola verdiği Ayvalık'tan ayrılarak, yeniden yollara düştü.
"Yurttaşlığa Çağrı" adını verdiği…
Trafik kurallarına
uyulması ve sigara kullanımının
azaltılması için Bodrum'dan Ankara'ya yürüyen Galip
Baran, sağlıkproblemleri
sebebiyle bir hafta mola verdiği Ayvalık'tan ayrılarak, yeniden yollara
düştü.
*
"Yurttaşlığa Çağrı" adını verdiği yürüyüşüne kaldığı yerden devam eden Baran, bu şekilde kamu oyu oluşturmayı hedeflediğini söyledi. Ayvalık'tan hareket etmeden önce Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliği'nde polislerle çay içip sohbet eden Galip Baran, İstanbul Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi'nden 1978 yılında emekli olduktan sonra, kendisini toplumun eğitilmesine adadığını ifade etti.
*
Aynı zamanda Habitat Koordinasyon Birimi üyesi olan Baran, Bodrum'dan başlattığı ve İzmir, Çanakkale, Tekirdağ,İstanbul, Kocaeli, Bursa, Eskişehir'den sonra Ankara'da son bulacak "Yurttaşlığa Çağrı" yürüyüşü sırasında, yolda karşılaştığı insanlara, "Arkadaş kırmızıda dur", "Durmayanları da durdur", "İyi bir vatandaş ol" şeklindeki sloganlarla sesleniyor. (Porttakal.com > Haber Arşivi > Haziran 2001)
*
"Yurttaşlığa Çağrı" adını verdiği yürüyüşüne kaldığı yerden devam eden Baran, bu şekilde kamu oyu oluşturmayı hedeflediğini söyledi. Ayvalık'tan hareket etmeden önce Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliği'nde polislerle çay içip sohbet eden Galip Baran, İstanbul Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi'nden 1978 yılında emekli olduktan sonra, kendisini toplumun eğitilmesine adadığını ifade etti.
*
Aynı zamanda Habitat Koordinasyon Birimi üyesi olan Baran, Bodrum'dan başlattığı ve İzmir, Çanakkale, Tekirdağ,İstanbul, Kocaeli, Bursa, Eskişehir'den sonra Ankara'da son bulacak "Yurttaşlığa Çağrı" yürüyüşü sırasında, yolda karşılaştığı insanlara, "Arkadaş kırmızıda dur", "Durmayanları da durdur", "İyi bir vatandaş ol" şeklindeki sloganlarla sesleniyor. (Porttakal.com > Haber Arşivi > Haziran 2001)
***
Bodrum'dan yaya yola çıkan çevreci Çanakkale'ye ulaştı
ÇANAKKALE (İHA) - Halkı trafik konusunda eğitmek ve çevre
bilincini yaygınlaştırmak amacıyla 1 Haziran'da Bodrum'dan yola çıkan 70
yaşındaki çevre gönüllüsü Galip Baran, Çanakkale'ye geldi.
*
Çanakkale'de ilk olarak Aygaz Kavşağı'nda, trafik kurallarına uymayan vatandaşları elinde bulunan yazıyla uyaran Galip Baran, ardından valilik önünde yerden izmarit topladı. Yolculuğunun Ankara'da sona ereceğini hatırlatan Baran, "Eylemime 'Yurttaşlığa Çağrı Yürüyüşü' adını verdim. Amacım topluma trafik kurallarına uyma alışkanlığı kazandırıp, çevre temizliğini öğretmek. Buradan Tekirdağ'a geçeceğim. Ondan sonraki güzergahım da İstanbul, Kocaeli, Bursa, Eskişehir ve Ankara olacak" dedi.
Çanakkale'de ilk olarak Aygaz Kavşağı'nda, trafik kurallarına uymayan vatandaşları elinde bulunan yazıyla uyaran Galip Baran, ardından valilik önünde yerden izmarit topladı. Yolculuğunun Ankara'da sona ereceğini hatırlatan Baran, "Eylemime 'Yurttaşlığa Çağrı Yürüyüşü' adını verdim. Amacım topluma trafik kurallarına uyma alışkanlığı kazandırıp, çevre temizliğini öğretmek. Buradan Tekirdağ'a geçeceğim. Ondan sonraki güzergahım da İstanbul, Kocaeli, Bursa, Eskişehir ve Ankara olacak" dedi.
*
Sırtındaki çantasında da çeşitli çevreci mesajlar içeren pankartlar taşıyan Baran, sigaranın kötü bir alışkanlık olduğunu, toplumda herkesin bu alışkanlıktan uzak kalmasını istediğini söyledi. Baran, "Önemli olan cezaların artırılması değil, halkı eğitmek. Ben de gittiğim her yerde halkı çevre temizliği, sigaranın zararları ve trafik kuralları konusunda bilgilendirmeye çalışıyorum" diye konuştu. (İHA)
Sırtındaki çantasında da çeşitli çevreci mesajlar içeren pankartlar taşıyan Baran, sigaranın kötü bir alışkanlık olduğunu, toplumda herkesin bu alışkanlıktan uzak kalmasını istediğini söyledi. Baran, "Önemli olan cezaların artırılması değil, halkı eğitmek. Ben de gittiğim her yerde halkı çevre temizliği, sigaranın zararları ve trafik kuralları konusunda bilgilendirmeye çalışıyorum" diye konuştu. (İHA)
15 Aralık 2012 Cumartesi
GALİP BARAN ::: ULUSA SESLENİŞ
U L U S A
S E S L E N İ Ş
Ey, özümden çok
sevdiğim ulusum!
Yasaları biliyorsun ama, örneğin, Trafik Yasası’nın “yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralı”nı
ihlâl etmeyi, bu yolsuzluğu yapmayı ihmal etmiyorsun…
1990 yılında kamusal, (yani sana ait) alanda izmarit
toplayarak başlattığımız; çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, milli
servet, iş ahlâkı (Ahi’lik), imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda
sürdürdüğümüz, bana deli denilmesine yol açan, BENİ UYANDIRAN çalışmaları yaparken “yasa bağımlısı” oldum.
Bir “yasa bağımlısı”
olarak, o günden bu yana, yasaları ihlâl etmeni, yolsuzluk yapmanı önlemek için
bıkmadan, usanmadan çalışıyorum…
Farkında değilsin ama, işte o çalışmaları yaparken: (a) “Yurdu ve milleti öz’den çok sevme” ve “yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme” ilkelerini özümsedim. (b) Diğerkâm, yani; başkalarına (yani sana)
yararlı olmaya çalışan / kendi yararından çok başkalarını (yani seni) düşünen /
başkalarının iyiliği (yani senin iyiliğin) için elinden geleni esirgemeyen / başkalarına
(yani sana) iyilik yapmayı yaşam ve ahlâk felsefesi yapan bir insan oldum…
Ey, özümden çok
sevdiğim ulusum!..
Ne zaman UYANACAKSIN,
“Yurdu ve milleti özden çok sevme”
ve “yaratılanları Yaratan’dan ötürü
sevme” ilkelerini ne zaman özümseyeceksin?
Ne zaman; başkalarına (yani kendisine) yararlı olmaya
çalışan / kendi yararından çok başkalarını (yani kendisini) düşünen /
başkalarının (yani kendisinin) iyiliği için elinden geleni esirgemeyen /
başkalarına (yani kendisine) iyilik yapmayı yaşam ve ahlâk felsefesi biçiminde
benimseyen bir insan olacaksın?
Ne zaman, “yasa
bağımlısı” olacak, Trafik Yasası’nın, “yayalarla
ilgili kırmızı ışık kuralı”nın çiğnenmesini önleyecek ve damarlarındaki ASİL KAN’ın hakkını vereceksin?..
Bilinç Üniversitesi Kurucusu,
Yasa Bağımlısı ve Mükemmel’i
arayan adam
Bilinçolog Galip (Diğerkâm)
BARAN
TEL: 0252 382 34 77 / (GSM) O535
844 84 76
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Bilinç
Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim
Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü”
ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler
kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli
mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda
bulunmak.
(b) Kuruluş amacı: “Güçlünün
haklı olduğu” değil, “haklının güçlü
olduğu”, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir dünya
düzeni kurmak.
12 Aralık 2012 Çarşamba
İnsan ve Bilinç!..
İNSAN VE BİLİNÇ
İnsanlar, bilinç kavramının öneminin farkında-ayırdında
değiller.
Bilgi ve bilinç sözcükleri onlar için eş anlamlı.
Bilgili olanlar, bilinçli olduklarını sanıyorlar.
Yanılıyorlar…
Bir zamanlar ben de onlar gibiydim.
Oysa bilinçlenmek ÇABA ister:
Bilinç = Zaman X Çaba’nın karesi
B = Z X Ç2
Ayrıca, bilinç SORUMLULUK içerir.
İnsanın bilinci davranışlarında yansır, tezahür eder.
BİLİNÇLİ BİR İNSAN:
Çevreyi kirletmez, kirletemez… (Çevre Bilinci)
Aşırı tüketmez, tüketemez… (Tasarruf Bilinci)
Trafik kurallarını ihlâl etmez, edemez.. (Trafik Bilinci)
Vergi kaçırmaz, kaçıramaz; kul hakkı yemez, yiyemez.. (Vergi
Bilinci)
Eşdeyişle, yolsuzluk yapmaz, yapamaz..
Felâket olarak tanımlanan “iklim değişikliği”, “Bilgi
Çağı”nda gerçekleşti. (Ozon tabakası delindi, buzullar eridi, yağmur ormanları
tükendi, türler azaldı)
İklim değişikliğinin sorumlusu bencil (hodkâm) bir varlık
olan insandır.
Hodkâm varlık ektiğini biçmeye başlamıştır.
İklim değişikliğine DUR denilecekse, felâket önlenecekse,
insan değişmek, diğerkâm bir varlık olmak, “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” diyerek çalışmak zorundadır.
James Aldrin, yıllar önce Ay’a ayak bastığında “Benim için
küçük, ama insanlık için büyük bir adım” demişti…
İnsan diğerkâm bir varlık olduğunda James Aldrin’in hayal
dahi edemeyeceği büyüklükte bir adım atmış olacaktır.
Bu bağlamda geliştirdiğimiz slogan:
“Dünyayı kurtarmak
istersen EĞER;
Diğerkâm olmak
YETER!..”
BİLİNÇ konusunda yaptığımız çalışmalar, düzenlediğimiz
etkinlikler, buzdağının görünen kadarı gibidir.
Bilinç Üniversitesi Kurucusu Bilinçolog
Galip (Diğerkâm) BARAN
TEL: (0252) 382 34 77/ (0535) 844
84 76
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi:
“Bilgi Çağı”
üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler
kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli
mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda
bulunmak.
(b) Kuruluş
amacı: Güçlünün haklı olduğu değil,
haklının güçlü olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir
dünya düzeni kurmak.
1 Aralık 2012 Cumartesi
30 Kasım 2012 Cuma
BARAN’IN BAŞBAKAN’A İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISI
BARAN’DAN BAŞBAKAN’A İŞBİRLİĞİ ÇAĞRISI
Turgutreis Belediye Başkanı Mehmet DİNÇBERK tarafından desteklenen (yasa
bağımlısı) GALİP (DİĞERKÂM) BARAN, Türkiye’nin bilgi çağını aşıp, bilinç çağını
açması yolunda başlattığı çalışmaların Ankara-Kızılay ayağındaki uygulamasında
Başbakan Recep Tayyip Rrdoğan’ı “bu projede” birlikte çalışmaya davet etti.
*
Recep Tayyip Erdoğan Ankara: 27 Kasım 2012
Başbakan
Konu: Ülkenin bilinç konusunda “usta öğretici”, “yasa bağımlısı” Fahri Trafik Müfettişi ihtiyacı,
Sayın Recep Tayyip
Erdoğan,
Ben, bilinç konusunda “usta
öğretici”, “yasa bağımlısı” bir
Fahri Trafik Müfettişiyim.
Trafik kurallarına uyuyorum, uymayanları uyarıyorum.
Görevimi yapıyorum. “yasa bağımlısı”
bir Fahri Trafik Müfettişi olarak böyle davranmak zorundayım. Aksi takdirde;
görevimi yapmamış, savsaklamış ya da ihmal etmiş olurum.
Bilinç konusunda “usta
öğretici”, “yasa bağımlısı”, Fahri Trafik Müfettişi sayısı yeterince
arttığında yalnız trafikte değil, çevre, vergi yasalarını ihlâl eden, (kul
hakkı yiyen), yolsuzluk yapan insan sayısı da radikal şekilde azalacaktır...
Türkiye’nin, çevrenin kirletilmediği, aşırı tüketimin
yapılmadığı, sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği, verginin
kaçırılmadığı (kul hakkının yenmediği) iş ahlâkına saygı gösterildiği, (Ahi’lik
ilkelerinin ihya edildiği), İmar Yasası’na aykırı işlerin yapılmadığı, her
şeyin devletten beklenmediği bir ülke olabilmesi için; başta Başbakan olmak
üzere, Bakanların tümünün bilinç konusunda “usta öğretici”, “yasa
bağımlısı” ve Fahri Trafik Müfettişi olmaları gerekiyor…
Diyelim ki; herkes yasalara uydu, buna en çok kim sevinir?
Elbette İçişleri Bakanı..
Diyelim ki; herkes çevreyi korudu, buna en çok kim sevinir?
Elbette Çevre Bakanı,
Diyelim ki; herkes vergisini, kendisine hizmet olarak
döneceği inancıyla ödedi, buna elbette Maliye Bakanı çok sevinir…
Sayın Recep Tayyip
Erdoğan,
Bu anlayıştan hareketle, sizi ve
hükümet üyelerini Kızılay Meydanı yaya geçitlerinde yıllardır tekrarlamakta
olduğumuz “Trafik Kurallarına Uyalım,
Uymayanları Uyaralım” sloganının uygulamasında yer almağa davet ediyorum.
Saygılarımla.
NOT: Yayalarla
ilgili trafik ışıkları ile donatılmış kavşaklar, bilinç konusunda “usta öğretici”, “yasa bağımlısı” Trafik Müfettişi olmak isteyenlerin kurs
görecekleri “demokrasi dershanesi’dir”.
Bilinç Üniversitesi Kurucusu/
Bilinçolog/ Galip Diğerkâmbaran
TEL: (0252) 382 34 77/ (0535) 844
84 76
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi:
“Bilgi Çağı”
üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler
kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli
mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda
bulunmak.
(b) Kuruluş
amacı: Güçlünün haklı olduğu değil,
haklının güçlü olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir
dünya düzeni kurmak.
EK: Emniyet Genel
Müdürlüğü’nün 24.09.1998 tarih ve 5822 Sayılı hakkımdaki yazısı
20 Kasım 2012 Salı
EĞER!...
EĞER,
‘BİLGİ
ÇAĞI’NIN “OZON TABAKASINI DELEN BUZULLARI ERİTEN, YAĞMUR ORMANLARINI TÜKETEN,
TÜRLERİ AZALTAN BİR CANAVAR” OLMAKTAN VAZ GEÇİP;
“BİLİNÇ ÇAĞI
İNSANI”
OLMAK VE DÜNYAYI KURTARMAK İSTERSEN…
İŞE;
MUHAMMET
ALİ’NİN DEYİŞİYLE,
“DÜNYAYI
DEĞİŞTİREBİLECEK GÜCÜ İÇİNDE”, BENCİLEYİN KEŞFETMEKLE BAŞLAMAN
YETER!..
Galip
Diğerkâmbaran
Bilinç
Üniversitesi Kurucusu
TEL: (0252) 382
34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi:
“Bilgi Çağı”
üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler
kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli
mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda
bulunmak.
(b) Kuruluş
amacı: Güçlünün haklı olduğu değil,
haklının güçlü olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir
dünya düzeni kurmak.
9 Kasım 2012 Cuma
SADAKAT VE AND !.......
ATATÜRK VE CUMHURİYET’E
SADAKAT…
Ata’m!..
ATATÜRK ÇİÇEĞİ |
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe “durmadan, bıkmadan,
korkmadan ve yılmadan” yürüyeceğine AND içenlerdeniz…
Çok daha az zamanda, çok daha ileri, iyi ve büyük işler
yapacağımızı; kurduğun Cumhuriyet’in “Bilinç
Çağı”na iblâğ ve halkın bunu idrak ederek; “Muasır Medeniyetler” seviyesine
ulaşması ve dahi “Muasır Medeniyetler Seviyesini” aşmasını sağlamak için
çalışacağımızı bilmeni isteriz…
Kırmızı Şapkalılar Platformu
Temsilcisi
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Galip Diğerkâm Baran
TEL: (0252) 382 34 77/ (0535) 844
84 76
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Bilinç
Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin,
zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç
Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili
değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog,
antropolog v.b. meslek mensuplarının
yetişmesine katkıda bulunmak.
(b) Kuruluş amacı: Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü
olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin aldığı bir dünya düzeni
kurmak.
4 Ekim 2012 Perşembe
Apdurrahman Dilipak'ın "İşin esrarı: Her işin bir sırrı vardır.." adlı makalesine açılım, yorum, katkı ve cevap..
SAYIN APDURRAHMAN DİLİPAK,
"Bu iş halkın duyarlılığından önce devletin
konunun üzerine gitmesi ile çözülebilecek bir iş olarak önümüzde
duruyor." DİYORSUNUZ...
İYİ DE, "DEVLET" DEDİĞİNİZ NE Kİ?
DEVLETİN UNSURU ASLİSİ "İNSAN"DIR...
VE "İNSAN" BENCİL (HODKÂM) BİR VARLIKTIR
"İNSAN" NE KADAR MÜKEMMELSE "DEVLET" DE
O KADAR...
DEMEK Kİ, ASLOLAN "İNSAN"IN DEĞİŞMESİ "SENCİL"
(DİĞERKÂM) BİR VARLIĞA DÖNÜŞMESİDİR.
BEN DE "BENCİL" (HODKÂM) BİR VARLIKTIM...
DEĞİŞTİM... "SENCİL" (DİĞERKÂM) BİR VARLIK OLDUM...
DEĞİŞİRKEN GELİŞTİRDİĞİM "DİĞERKÂMLIK ANDI" EKLİDİR...
DİĞER TARAFTAN, YÜCE (!) TBMM'İZ ANAYASA'YI DEĞİŞTİRME,
TELAŞI, KAVGASI, HEYECANI İÇİNDE ÇALIŞIYOR (!)...
HAVANDA SU DÖVÜLÜYOR...
BEN, MECLİS BAŞKANLARINDAN KÖKSAL TOPTAN'IN DOĞUŞ GRUBU'NUN
YOLSUZLUK YAPAN BAŞKANI, BAŞBAKANIN YAKIN DOSTU, TÜRKİYE'NİN
DÖRDÜNCÜ ZENGİNİ FERİT ŞAHENK'E TBMM HİZMET ÖDÜLÜ VEREN O MECLİSİN YÜCE DEĞİL CÜCE OLDUĞUNU
İDDİA EDİYORUM...
TBBMM'NİN YÜCE, GERÇEKTEN YÜCE OLABİLMESİ İÇİN ÜYELERİNE,
BENCİLEYİN DİĞERKÂM OLMALARINI ÖNERİYORUM...
DİĞERKÂM OLMAK İSTEYEN MECLİS ÜYELERİ, İŞE, YUKARIDA
SÖZÜ EDİLEN "DİĞERKÂMLIK ANDI"NDA DİLE GETİRİLEN
İŞLERİ YAPARAK BAŞLAYABİLİRLER...
ASLINDA, BU, GÜNÜMÜZÜN DEĞİL ECDADIMIZDAN MİRAS
ALDIĞIMIZ BİR SORUN...
ŞÖYLE Kİ; BURASI, HOCAM NASRETTİN'İN DEYİŞİYLE, PARAYI
VERENİN DÜDÜĞÜ ÇALDIĞI ÜLKE, TÜRKİYE...
ANLAŞILAN O Kİ, BENCİLLİKTEN (HODKÂMLIKTAN) KURTULABİLMEK
İÇİN "REDDİ MİRAS" YAPMAMIZ GEREKİYOR...
Bilinçolog /"yasa bağımlısı" Galip Diğerkâmbaran
Bilinç Üniversitesi (1)
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
(1) Bilinç Üniversitesi’nin
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı”
üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç
Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak;
böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor,
sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine
katkıda bulunmak.
(b) Amacı: Güçlünün haklı olduğu
değil, haklının güçlü olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin
aldığı bir dünya düzeni kurmak.
----------------------
Kime:
Zeki Kentel, Galip Baran
İşin esrarı Her işin bir sırrı vardır..
Esrar dünyası ise "sırlar"la doludur. Onun için o bitkiye "esrar" adı verilir..
Bu iş bizde çok eskilere dayanır. Hatta "Haşhaşiler" diye bir hareket de vardı. Haşhaşiler, Hasan Sabbah'ın 1090 yılında Alamut Kalesi'ni almasıyla kurumsallaşmış ve Selçuklular'la boy ölçüşmeye kadar da işi vardırmışlardı.. Aslında Afyon çiçeği aşağı Mezopotamya'da M.Ö 3400 yılından beri yetiştirilmektedir.. Günümüzde Afyon'un küspesinden ve yağından yararlanılır. Afyon Alkoloid fabrikası bir dönem ABD ile aramızda ciddi sorunlara yol açmıştı.. Yani bu konu öteden beri başımızın belasıdır.. Bilindiği kadarı ile de 5500 yıldır bu bölgede yetiştirilir.
Türkiye'de Haşhaş/Eroin üretimi, ilaç endüstrisi için devlet kontrolünde yapılır.. Afyon'un adı onun için Afyon'dur.. Çünki Afyon tarımı Afyon yöresinde yapılır..
Eskiden yaygın olarak bir de Tütün üretimi vardı. Elhamdülillah ondan kurtuluyoruz..
Türkiyede esrar kaçak olarak üretilir.. Eroin ise Afganistan üzerinden İran yolu ile, Türkiye ya da Irak-Suriye üzerinden Avrupa'ya geçer..
Afyon sakızı Türkiye'de işlenir ve toz halinde Avrupa'ya geçer..
İşin ilginç yanı, Afganistan ve Irak Amerika'nın kontrolünde. İngilizler de orada. Peki nasıl oluyor da bu eroin Afganistan'dan İran'a, oradan Türkiye'ye ve Irak'a girebiliyor?
Hemen söyleyeyim, İran'da ciddi bir uyuşturucu mafiası var. İdam filan kar etmiyor ve İran'da gençler arasında uyuşturucu ciddi bir sorun.. Yani Eroinin İran'a girişi bir soğuk harp yöntemi.. İran'ın durumu bu açıdan Türkiye'den daha kötü.. Uyuşturucu bizden daha ucuz İran'da ve isteyen için mal'a ulaşmak daha kolay, cezalar daha ağır da olsa!
Türkiye ve İran arasında sorun yaşansa da İran Mafiası ile Türk Mafiası can ciğer kuzu sarması.. İran'dan Türkiye'ye ciddi bir kara para girişi de var zaten. Yani iki ülke arasındaki kayıt dışı iş ilişkileri, kayıt altındakinden daha az değil.. İran da Azeri gardaşlar eyi çalışıyor..
İran'daki gençliğin durumu, özellikle de alkol, uyuşturucu ve fuhuş konusunda bizden iyi değil.
Türkiye'ye giren eroin, 28 Şubat döneminde Türkiye'den Avrupa'ya geçişte, bazı durumlarda askeri helikopterlerle bile taşındığı olmuş.. Polis araçları ile, ambulansla, şehid cenazesinin tabutunda.. Yeter ki komisyonunu ver.. O günlerden geliyoruz ve o kadroların çoğu hala işlerinin başında, koltuklarında oturuyor.
"Kısmetim" olayında ortaya çıktı, uyuşturucu yüklü gemiye sahil muhafaza eskortluk yapıyor, var mı böyle bir şey.. İtalya'ya NATO tatbikatına giden denizaltı ile eroin taşımışlar..
Koç Müzesi'ndeki denizaltıya öğrencilerin ziyareti sırasında patlatılmak üzere bomba yerleştirenler bunu da yaparlar..
Geçen gün Zaman gazetesi Diyarbakır-Bingöl arasındaki kırsal bölgede uçsuz bucaksız Kenevir tarlaları ile dolu olduğunu yazıyordu..
Bu meret bir haftada ekilip hasat edilmiyor.. O tarlaların sahipleri de belli.. İHA'larımız var, uydularımız var, Blivanis vadisinde irticacı avcılığına çıkanlar savaş uçakları ile gözetleme yaparlarken, binlerce dönümlük esrar tarlalarını "görmedim, duymadım, bilmiyorum" diyebilirler mi?
Marul tarlaları mı onlar!.
Bu esrarların parasının nereye gittiği belli. 500 ton işlenmiş esrardan söz ediliyor. Bunları bavulla taşımıyorlar herhalde.. Nerede stoklanıyor bunlar, nasıl taşınıyor, kimler alıyor ve nasıl dağıtılıyor. Tamam orada bu işler oluyor da, bunlar büyük şehirlerde piyasaya arzediliyor. Bu kadar mal büyük şehirlere getirilip dağıtılırken nasıl kimse görmüyor.
MİT ne yapıyor, emniyet istihbaratı ne yapıyor, Narkotik şube ne yapıyor?
FBI uyuşturucu ile uluslararası mücadele bahanesi ile geldi Türkiye'ye, onlar da mı görmüyor, duymuyor, bilmiyorlar..
Bu işin arkasında devletin içinde birileri olmadan bu işler olmaz. Bu işin bir de uluslararası arka planı olmalı.. Çünki bu malların bir kısmı da yurt dışına gidiyor.
Yurt dışına çıkış kanalları belli. Hava, kara, deniz ve demiryolu.. O zaman gümrük kapıları, havaalanları, limanların control altına alınması lazım..
Ve tabi ciddi bir istihbarat faaliyeti gerekli.
Mesela Bulgaristan bu işin neresinde. Bulgar Mafyası bu konuda deneyimli. Derin bağları var.. Bulgar Mafiyası Rus Mafiası ile birlikte çalışıyor.. Ermeni Mafiası, Yunan Mafiası da işin içinde.. PKK zaten işin içinde de, Muhaberat da bu işin içinde, Lübnan da. Bunlar işin içinde olur da MOSSAD olmaz olur mu?
Uyuşturucu gençliğimizi mahvediyor, aynı zamanda bu kappa para teröre giderek karşılığını bir de kan olarak ödüyoruz. Üretici ise bu gayri ahlaki servetini, fuhuşta, batak işlerde değerlendiriyor. Yani uyuşturucu başka felaketleri de tetikliyor beraberinde..
Bu iş halkın duyarlılığından önce devletin konunun üzerine gitmesi ile çözülebilecek bir iş olarak önümüzde duruyor.
Siyasiler ve bürokratlar, sadece yaptıklarının değil, yapmaları gerekirken yapmadıklarının da hesabını verecekler. Selam ve dua ile..
Esrar dünyası ise "sırlar"la doludur. Onun için o bitkiye "esrar" adı verilir..
Bu iş bizde çok eskilere dayanır. Hatta "Haşhaşiler" diye bir hareket de vardı. Haşhaşiler, Hasan Sabbah'ın 1090 yılında Alamut Kalesi'ni almasıyla kurumsallaşmış ve Selçuklular'la boy ölçüşmeye kadar da işi vardırmışlardı.. Aslında Afyon çiçeği aşağı Mezopotamya'da M.Ö 3400 yılından beri yetiştirilmektedir.. Günümüzde Afyon'un küspesinden ve yağından yararlanılır. Afyon Alkoloid fabrikası bir dönem ABD ile aramızda ciddi sorunlara yol açmıştı.. Yani bu konu öteden beri başımızın belasıdır.. Bilindiği kadarı ile de 5500 yıldır bu bölgede yetiştirilir.
Türkiye'de Haşhaş/Eroin üretimi, ilaç endüstrisi için devlet kontrolünde yapılır.. Afyon'un adı onun için Afyon'dur.. Çünki Afyon tarımı Afyon yöresinde yapılır..
Eskiden yaygın olarak bir de Tütün üretimi vardı. Elhamdülillah ondan kurtuluyoruz..
Türkiyede esrar kaçak olarak üretilir.. Eroin ise Afganistan üzerinden İran yolu ile, Türkiye ya da Irak-Suriye üzerinden Avrupa'ya geçer..
Afyon sakızı Türkiye'de işlenir ve toz halinde Avrupa'ya geçer..
İşin ilginç yanı, Afganistan ve Irak Amerika'nın kontrolünde. İngilizler de orada. Peki nasıl oluyor da bu eroin Afganistan'dan İran'a, oradan Türkiye'ye ve Irak'a girebiliyor?
Hemen söyleyeyim, İran'da ciddi bir uyuşturucu mafiası var. İdam filan kar etmiyor ve İran'da gençler arasında uyuşturucu ciddi bir sorun.. Yani Eroinin İran'a girişi bir soğuk harp yöntemi.. İran'ın durumu bu açıdan Türkiye'den daha kötü.. Uyuşturucu bizden daha ucuz İran'da ve isteyen için mal'a ulaşmak daha kolay, cezalar daha ağır da olsa!
Türkiye ve İran arasında sorun yaşansa da İran Mafiası ile Türk Mafiası can ciğer kuzu sarması.. İran'dan Türkiye'ye ciddi bir kara para girişi de var zaten. Yani iki ülke arasındaki kayıt dışı iş ilişkileri, kayıt altındakinden daha az değil.. İran da Azeri gardaşlar eyi çalışıyor..
İran'daki gençliğin durumu, özellikle de alkol, uyuşturucu ve fuhuş konusunda bizden iyi değil.
Türkiye'ye giren eroin, 28 Şubat döneminde Türkiye'den Avrupa'ya geçişte, bazı durumlarda askeri helikopterlerle bile taşındığı olmuş.. Polis araçları ile, ambulansla, şehid cenazesinin tabutunda.. Yeter ki komisyonunu ver.. O günlerden geliyoruz ve o kadroların çoğu hala işlerinin başında, koltuklarında oturuyor.
"Kısmetim" olayında ortaya çıktı, uyuşturucu yüklü gemiye sahil muhafaza eskortluk yapıyor, var mı böyle bir şey.. İtalya'ya NATO tatbikatına giden denizaltı ile eroin taşımışlar..
Koç Müzesi'ndeki denizaltıya öğrencilerin ziyareti sırasında patlatılmak üzere bomba yerleştirenler bunu da yaparlar..
Geçen gün Zaman gazetesi Diyarbakır-Bingöl arasındaki kırsal bölgede uçsuz bucaksız Kenevir tarlaları ile dolu olduğunu yazıyordu..
Bu meret bir haftada ekilip hasat edilmiyor.. O tarlaların sahipleri de belli.. İHA'larımız var, uydularımız var, Blivanis vadisinde irticacı avcılığına çıkanlar savaş uçakları ile gözetleme yaparlarken, binlerce dönümlük esrar tarlalarını "görmedim, duymadım, bilmiyorum" diyebilirler mi?
Marul tarlaları mı onlar!.
Bu esrarların parasının nereye gittiği belli. 500 ton işlenmiş esrardan söz ediliyor. Bunları bavulla taşımıyorlar herhalde.. Nerede stoklanıyor bunlar, nasıl taşınıyor, kimler alıyor ve nasıl dağıtılıyor. Tamam orada bu işler oluyor da, bunlar büyük şehirlerde piyasaya arzediliyor. Bu kadar mal büyük şehirlere getirilip dağıtılırken nasıl kimse görmüyor.
MİT ne yapıyor, emniyet istihbaratı ne yapıyor, Narkotik şube ne yapıyor?
FBI uyuşturucu ile uluslararası mücadele bahanesi ile geldi Türkiye'ye, onlar da mı görmüyor, duymuyor, bilmiyorlar..
Bu işin arkasında devletin içinde birileri olmadan bu işler olmaz. Bu işin bir de uluslararası arka planı olmalı.. Çünki bu malların bir kısmı da yurt dışına gidiyor.
Yurt dışına çıkış kanalları belli. Hava, kara, deniz ve demiryolu.. O zaman gümrük kapıları, havaalanları, limanların control altına alınması lazım..
Ve tabi ciddi bir istihbarat faaliyeti gerekli.
Mesela Bulgaristan bu işin neresinde. Bulgar Mafyası bu konuda deneyimli. Derin bağları var.. Bulgar Mafiyası Rus Mafiası ile birlikte çalışıyor.. Ermeni Mafiası, Yunan Mafiası da işin içinde.. PKK zaten işin içinde de, Muhaberat da bu işin içinde, Lübnan da. Bunlar işin içinde olur da MOSSAD olmaz olur mu?
Uyuşturucu gençliğimizi mahvediyor, aynı zamanda bu kappa para teröre giderek karşılığını bir de kan olarak ödüyoruz. Üretici ise bu gayri ahlaki servetini, fuhuşta, batak işlerde değerlendiriyor. Yani uyuşturucu başka felaketleri de tetikliyor beraberinde..
Bu iş halkın duyarlılığından önce devletin konunun üzerine gitmesi ile çözülebilecek bir iş olarak önümüzde duruyor.
Siyasiler ve bürokratlar, sadece yaptıklarının değil, yapmaları gerekirken yapmadıklarının da hesabını verecekler. Selam ve dua ile..
------------------------------------------
Abdurrahman DİLİPAK
14 Eylül 2012 Cuma
1 Ağustos 2012 Çarşamba
''Trafik dede''
''Trafik dede'',
fahri trafik müfettişi oldu
Vatandaşların trafik kurallarına uymaları için özellikle 1996 yılından sonra
Bodrum'da başta trafik olmak üzere çeşitli konularda yaptığı eylemlerle tanınan 80 yaşındaki Galip Baran'a fahri trafik müfettişi belgesi verildi.
Galip Baran, Otogar Kavşağı'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, 1990 yılından beri başta trafik olmak üzere, çevre, tüketim, sağlık, vergi, iş ahlakı, milli servet ve ihmal gibi konularda vatandaşları bilinçlendirmek amacıyla çalışmalar yaptığını söyledi.
Vatandaşların trafik kurallarına uymaları için özellikle 1996 yılından sonra çalışmalarını artırdığını anlatan Baran, çalışmalarını sadece Bodrum ile sınırlı tutmayıp İstanbul, Ankara, Konya, Çorum ve Antalya gibi illerde de çalışma yürüttüğünü kaydetti.
Muğla İl Emniyet Müdürlüğü'ne yaklaşık 2 yıl önce fahri trafik müfettişi olmak için başvurduğunu belirten Baran, ''Emniyet Müdürlüğü başvurumu değerlendirmiş ve kabul etmiş. Bizden trafik kurallarına uymayanlara yakalanma duygusu uyandırmamızı istediler. Kurallara uymayanlar için caydırıcılık yaratmamız istendi'' dedi.
Baran daha sonra üzerinde ''sağdan lütfen'', ''yeşili bekle lütfen'' yazılı dövizler taşıyarak, kavşakta vatandaşları trafik kurallarına uymaları konusunda uyardı.
Bu sırada kırmızı ışıkta geçen Şakir Sarı isimli turist rehberini durduran Baran, Sarı'yı kurallara uyması konusunda uyararak dövizleri taşıttı.
Sarı ise yaptığı hatanın cezasını çektiğini belirterek, Baran'ı takdir ettiğini söyledi. Bu sırada çevredeki turistler de Baran'a destek verdi.
Baran daha sonra üzerinde, ''Yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlal ediyorsan demokrasi kavramından bihaber, bencil ve bilinçsiz bir varlıksın bilesin'' yazılı kağıtları yayalara ve sürücülere dağıttı. 01.08.2012
O, ARTIK TRAFİK MÜFETTİŞİ!
80 Yaşındaki Galip Baran'a Fahri Trafik Müfettişi Belgesi Verildi
Bodrum'da başta trafik olmak üzere çeşitli konularda yaptığı eylemlerle tanınan 80 yaşındaki Galip Baran'a fahri trafik müfettişi belgesi verildi.
Kaynak : AA, 31 Temmuz 2012 Salı - 13:29
Galip Baran, Otogar Kavşağı'nda gazetecilere yaptığı açıklamada, 1990 yılından beri başta trafik olmak üzere, çevre, tüketim, sağlık, vergi, iş ahlakı, milli servet ve ihmal gibi konularda vatandaşları bilinçlendirmek amacıyla çalışmalar yaptığını söyledi.
Vatandaşların trafik kurallarına uymaları için özellikle 1996 yılından sonra çalışmalarını artırdığını anlatan Baran, çalışmalarını sadece Bodrum ile sınırlı tutmayıp İstanbul, Ankara, Konya, Çorum ve Antalya gibi illerde de çalışma yürüttüğünü kaydetti.
Muğla İl Emniyet Müdürlüğü'ne yaklaşık 2 yıl önce fahri trafik müfettişi olmak için başvurduğunu belirten Baran, ''Emniyet Müdürlüğü başvurumu değerlendirmiş ve kabul etmiş. Bizden trafik kurallarına uymayanlara yakalanma duygusu uyandırmamızı istediler. Kurallara uymayanlar için caydırıcılık yaratmamız istendi'' dedi.
Baran daha sonra üzerinde ''sağdan lütfen'', ''yeşili bekle lütfen'' yazılı dövizler taşıyarak, kavşakta vatandaşları trafik kurallarına uymaları konusunda uyardı.
Bu sırada kırmızı ışıkta geçen Şakir Sarı isimli turist rehberini durduran Baran, Sarı'yı kurallara uyması konusunda uyararak dövizleri taşıttı.
Sarı ise yaptığı hatanın cezasını çektiğini belirterek, Baran'ı takdir ettiğini söyledi.
Bu sırada çevredeki turistler de Baran'a destek verdi.
Baran daha sonra üzerinde, ''Yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlal ediyorsan demokrasi kavramından bihaber, bencil ve bilinçsiz bir varlıksın bilesin'' yazılı kağıtları yayalara ve sürücülere dağıttı.
Muhabir: Gökmen Yüce
Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu
Vatandaşların trafik kurallarına uymaları için özellikle 1996 yılından sonra çalışmalarını artırdığını anlatan Baran, çalışmalarını sadece Bodrum ile sınırlı tutmayıp İstanbul, Ankara, Konya, Çorum ve Antalya gibi illerde de çalışma yürüttüğünü kaydetti.
Muğla İl Emniyet Müdürlüğü'ne yaklaşık 2 yıl önce fahri trafik müfettişi olmak için başvurduğunu belirten Baran, ''Emniyet Müdürlüğü başvurumu değerlendirmiş ve kabul etmiş. Bizden trafik kurallarına uymayanlara yakalanma duygusu uyandırmamızı istediler. Kurallara uymayanlar için caydırıcılık yaratmamız istendi'' dedi.
Baran daha sonra üzerinde ''sağdan lütfen'', ''yeşili bekle lütfen'' yazılı dövizler taşıyarak, kavşakta vatandaşları trafik kurallarına uymaları konusunda uyardı.
Bu sırada kırmızı ışıkta geçen Şakir Sarı isimli turist rehberini durduran Baran, Sarı'yı kurallara uyması konusunda uyararak dövizleri taşıttı.
Sarı ise yaptığı hatanın cezasını çektiğini belirterek, Baran'ı takdir ettiğini söyledi.
Bu sırada çevredeki turistler de Baran'a destek verdi.
Baran daha sonra üzerinde, ''Yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlal ediyorsan demokrasi kavramından bihaber, bencil ve bilinçsiz bir varlıksın bilesin'' yazılı kağıtları yayalara ve sürücülere dağıttı.
Muhabir: Gökmen Yüce
Yayıncı: Hızır Hacısalihoğlu
PROF. DR. SÜLEYMAN ATEŞ’E MEKTUP
Prof. Dr. Süleyman Ateş
Vatan Gazetesi
Sayın Süleyman Ateş
Birkaç gün önce arşivimi karıştırırken bulduğum, 24. 10. 2004 tarihli Vatan Gazetesinde yer alan “cennet, gerçek iman ve eylemle kazanılır” başlıklı makalenizde, özetle:
“ Her peygamber, Allah’a şirksiz, ahirete şeksiz inanan ve Salih amel yapan her ilâhi din mensubunu cennetle müjdelemiştir. Ama insanların bencilliği, ilâhi mesajın geniş ufkunu daraltmış, her din mensubu yalnız kendilerinin cennete gireceğini iddia etmiştir.
Hemen her surede vurgulanan genel prensip, Allah’a inanıp Salih amel yapanlar, dünya ve ahiret mutluluğuna ereceklerdir. Hiç kimse bu ilâhi yasayı değiştiremez” şeklindeki ifadelerinizin yer aldığını gördüm.
Sayın Süleyman Ateş,
Ben çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, beni bilinçlendiren, bencillikten (hodkâmlıktan) kurtaran, “diğerkâm kişilik” kazandıran çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:
* “Yasa bağımlısı” oldum.
* Kendimi tanımağa başladım.
* Çocuklukta içtiğimiz AND’ımızda yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
* “Bilgi Çağı”nı aştığımın, bilinç konusunda uzmanlaştığımın, Bilinçolog olduğumun farkına vardım...
Sayın Süleyman Ateş,
Bencil (hodkâm) varlıklar olan (yukarıda sayılan alanlardaki çalışmaları yapmağa başlamazdan önce benim de bir ferdi olduğum) “Bilgi Çağı” insanları felâket olarak tanımlanan “iklim değişikliği”nin sorumlusudurlar. Bu insanlar, bilinçsizce sürdürdükleri yaşam biçimleriyle (ki ben de bu çalışmaları yapmağa başlamazdan önce onlar gibi yaşıyordum) ozon tabakasını delerek, buzulları eriterek, yağmur ormanlarını tüketerek, bazı türleri yok ederek bu gezegeni yaşanamaz hale getirdiler.
Ben, bu gezegenin sakinlerine, bu gezegende, bundan böyle, nasıl yaşamaları gerektiğini (yukarıda sayılan alanlardaki çalışmalarımla) göstererek anlatmağa çalışıyorum… Bu işi hakkını vererek yapabilmek için “insanüstü” sayılabilecek bir çaba harcıyorum… Beni takdir ettiklerini söylüyorlar, “herkes senin gibi olsa” diyorlar… Ancak iş “benim gibi olmak”a gelince, türlü mazeretlere sığınıyorlar…İpe un seriyorlar…
Sorun, bana göre, insanların “kibirli varlıklar” oluşlarından kaynaklanıyor…
SORULARIM:
(a) Başta sözü edilen, beni bencillikten (hodkâmlıktan) kurtaran, “diğerkâm kişilik” kazandıran çalışmalar “salih amel” sayılır mı?
(b) İnsanların “kibirli varlıklar” oldukları görüşüme katılır mısınız?
Saygılarımla.
Bilinç Üniversitesi kurucusu
Yasa bağımlısı / Bilinçolog / Galip Diğerkâmbaran
Bilinç Üniversitesi’nin,
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b) Amacı: “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu” bir dünya düzeni kurmak.
17 Temmuz 2012 Salı
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR'a cevap ve "yabancılara mülk satışı" hakkında açıklamadır!...
Re: SUUDI KRALININ SEVDA TEPESI TUTKUSU, DEVAM EDIYOR !!!...
ÇOK SAYIN VE ÇOK DEĞERLİ KÖRPINAR HOCAM,
YABANCILLARA TOPRAK SATIŞINA KARŞI ÇIKANLARA SORUYORUM: SAHİP ÇIKTINIZ MI Kİ?..
ÇIKTIYSANIZ; BU DENİZLERİN, GÖLLERİN, NEHİRLERİN, OVALARIN DAĞLARIN HALİ NE ?
BAKARSINIZ ONLAR DEĞERİNİ BİLEMEDİĞİMİZ TOPRAKLARA SAHİP ÇIKARLAR...
HATTA NASIL SAHİP ÇIKILACAĞI KONUSUNDA BİZ DERS DE VEREBİLİRLER...
HANİ ŞU "ANDIMIZ"DA YER ALAN "YURDU VE MİLLETİ ÖZDEN ÇOK SEVME İLKESİ" VAR YA...
İŞTE O İLKEYİ ÖZÜMSEMEYİ BAŞARABİLSEYDİK, DENİZLERE, GÖLLERE, NEHİRLERE, OVALARA, DAĞLARA, SATMAK ZORUNDA KALDIĞIMIZ TOPRAKLARA SAHİP ÇIKARDIK...
ADALET SORUN OLMAZDI, BU KADAR ÇOK POLİSE, SAVCIYA, HAKİME GEREK KALMAZDI, HAPİSHANELER TARİHE KARIŞIRDI... DAHASI, "YURTTA BARIŞ" OLURDU...ATATÜRK'ÜN RUHUNU ŞAD EDERDİK...
ŞU DA VAR Kİ, İNSAN BENCİL (HODKÂM) BİR VARLIKTIR... BENCİL (HODKÂM) BİR VARLIĞIN O İLKEYİ ÖZÜMSEMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR...
DİĞER TARAFTAN, BENCİLLİK (HODKÂMLIK) KADER DEĞİLDİR...BEN SÖZÜ EDİLEN İLKEYİ ÖZÜMSEDİM...
O İLKEYİ ÖZÜMSEMEMİ SAĞLAYAN ÇALIŞMALARI YAPARKEN GELİŞTİRDİĞİM "DİĞERKÂMLIK ANDI" EKLİDİR...
SAYGILARIMLA.
Bilinç Üniversitesi Kurucusu/Atatürk bağımlısı/ yasa bağımlısı/ Bilinçolog/ Galip Diğerkâmbaran
Bilinç Üniversitesi’nin,
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b) Amacı: “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu” bir dünya düzeni kurmak.
From: Mustafa Nevruz SINACI, Sent: Monday, July 16, 2012 7:32 PM, To: galipbaran.wlw, Subject: SUUDI KRALININ SEVDA TEPESI TUTKUSU, DEVAM EDIYOR !!!
ESAS MESELE
VE "EN BÜYÜK YOLSUZLUK" BUDUR!...........
DEĞERLİ İLGİ VE BİLGİLERİNİZE........
DEĞERLİ İLGİ VE BİLGİLERİNİZE........
SUUDİ KRALININ SEVDA TEPESİ TUTKUSU, DEVAM EDİYOR !!!
Hiçbir ulus yoktur ki etik esaslarına dayanmadan yükselebilsin.(24.12.1919, Kırşehir)
Mustafa Kemal ATATÜRK
Sevda Tepesi koruluğu.
Değerli arkadaşlar,
Güzel İstanbul’umuzun, Küçüksu-Kandilli sırtlarındaki 57 dönümlük Sevda Tepesi, boğazın en değerli yeşil alana sahip yerlerindendir. Ne yazık ki bu yeşil tepeyi, saygıdeğer Uğur Mumcunun 26.02.1985 tarihli UCUZA GİTMİŞ başlıklı yazısında da belirttiği gibi 1984 de 800 milyon $’a Suudi Kralına satmışız.
Şimdi de burada imar planı değişimi ile Sevda Tepesinin imara açılması ve turistik tesis yapımı söz konusu. Esasen Suudi Kralının İstanbulumuza gelmek istemesini ve burada imar planı değişimi ile yaptıracağı malikhanede hangi yüzle oturacağını merak ediyorum. Çünkü aşağıda 10.08.2006 tarih ve ZENGİN VE MÜSLÜMAN, SUUDİ ARABİSTAN KRALI GELDİ!!!! başlıklı yazımda da belirttiğim gibi Suudi Kralının ülkemiz insanına maddi ve manevi borcu var ve de hala ödemedi.
Son 2B yasası ile birlikte çıkan mütekabiliyet (karşılıklılık) şartının kalkması ve satış alanının 2,5 hektardan 30 hektara artması yüzünden Mayıs ayında yabancılara konut satışı 1,1 milyar $’a ulaştı. Şimdiye kadar yıllık bazda en büyük yabancı alımı 337 milyon dolar ile 2008 yılında olmuştu. Yabancılar 2009 yılında 209 milyon dolar, 2010 yılında 314 milyon dolar, geçtiğimiz yıl da 310 milyon dolarlık alım yapmışlardı. Bu gidişle güzel ülkemizin en güzel yerleri yabancılara satılacak ve korkarım giderek kendi ülkemizde kiracı konumunda olacağız.
Umarım geleceğimiz için çok önemli olan değerli tarım alanlarımızın da pişman olacak şekilde satışlarına izin vermeyiz. Bilgilerinize sunmak istedim.
Sevgi ve saygılarımla (16.07.2012)
Prof.Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
ZENGİN VE MÜSLÜMAN, SUUDİ ARABİSTAN KRALI GELDİ!!!!
Değerli arkadaşlar,
Sayın kral, neden bu dönemde ülkemizi ziyaret ediyor?
Ülkemizi 7 adet uçak dolusu hizmetlisi ile ziyaret eden Suudi Arabistan kralı için ülkemizde üretime yönelik yatırım yapacağı sanılarak, gazetelerde sayfalar dolusu hoş geldin yazıları çıktı.
1984 yılında Turgut Özal’ın teşviki ile Anadolu hisarında kendisine malikhane yapmak için satın aldığı SEVDA TEPESİ’ne imar izni verilmesi için baskı yapmaya geldiği anlaşılıyor!!!!!
Çünkü Şükran PEKKAN’nın (10.08.2006-Milliyet) bildirdiğine göre: Eski başbakanlardan Bülent Ecevit'in de aralarında bulunduğu 50'yi aşkın Türk mirasçının, Suudi Arabistan'daki kutsal topraklarda yer alan 110 dönümlük araziye ilişkin miras hakları, Kral Abdullah'ın son andaki engellemesine takıldı. Suudi hükümetinin nakit olarak 304 milyon dolar (yaklaşık 450 milyon YTL) ödeyeceğini bildirerek ülkeye çağırdığı vârisler, parayı beklerken Kral Abdullah'ın "Sevda Tepesi" misillemesiyle karşılaştı. Yetkililer, Kral Abdullah'ın Boğaz'da malikâne yaptırmak için satın aldığı Sevda Tepesi'nin imar sorunu çözülmediği için Türk vârislere ödeme yapılmasını istemediğini bildirdi.
Değerli arkadaşlar,
Bende aşağıda tarihlerini verdiğim dönemlerde hac sırasında hayatlarını kaybeden yurttaşlarımız için kralın bir özür dileyeceğini ve ölen kişilerin yakınlarına tazminat ödemesini bekliyordum. Çünkü bu hacılarımızın hayatlarının tek sorumlusu Suudi Arabistan Devleti ve yetkilileridir.
HAC DÖNEMİ FACİALARI:
1990 - Mekke'de yaya tünelinde çıkan izdihamda, bin 462 hacı ezilerek öldü. Aralarında Türk hacı adayları da bulunuyordu.
1994 - Şeytan taşlama sırasında meydana gelen izdihamda 270 hacı öldü.
1997 - Mina'da hacıların kaldığı kampta çıkan yangında 343 hacı hayatını kaybetti.
1998 - Şeytan taşlama sırasındaki izdihamda 119 hacı öldü.
2001 - Yine şeytan taşlama sırasındaki izdihamda 35 hacı öldü.
2004 - Yine şeytan taşlama sırasında 244 hacı adayı öldü, 30 tanesi TÜRKhacı adayı idi,
2006 - Şeytan Taşlama sırasında 345 hacı adayı hayatını kaybetti, bunların12 tanesi TÜRK idi,
Değerli arkadaşlar,
Kendisi ve hizmetlileri için 600 yataklı bir otelimizi kapatan Suudi Kralının, servetinin ne kadar olduğunu ve bu servetin ne kadarının ABD ile İngiltere’de yatırımlarda olduğunu merak ediyorum. Bu kadar servete sahip olan kralın, kutsal dinimizin gereğini yerine getirirken hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarına bu tazminatları neden ödemediğini de merak ediyorum.
Ayrıca her yıl hac döneminde, müslüman ülke vatandaşlarından milyarlarca USA doları geliri elde eden Suudi Arabistan Krallığının, bu güne kadar hayatlarını kaybeden yurttaşlarımızın yakınlarına herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığını da merak ediyorum.
Yoksa devletimiz yıllarca bu konuda bir istekte bulunmadı mı??? Eğer bulunulmadı ise, hazır kral buradayken yöneticilerimizin kendisine bu isteğimizi iletmesini isteriz.
Sn. Kral, Osmanlı Devletinin devamı saydığı biz Türklere tazminat ödemeyi düşünmüyorsa, Lübnanda hayatlarını kaybeden yüzlerce soydaşı için ne gibi maddi ve manevi katkılarda bulunduğunu da öğrenmek istiyorum. En çok sivillerin ve masum çocukların hayatlarını kaybettiği ve de İsrailin acımasızca sürdürdüğü bu bombalamanın durdurulması için ne gibi girişimlerde bulunduğunu merak ediyorum.
Ayrıca soydaşı olan hamas liderini, daha seçim sonuçları belli olmadan, neden kendi ülkesine çağırıp da görüşmediğini de merak ediyorum.
Müslüman bir kral olarak, Irakta devam eden ve neredeyse müslümanlar arası bir iç savaşa dönüştürülen, şii ve sünni çarpışmalarının engellenmesi için neler yaptığını da merak ediyorum.
Değerli arkadaşlar,
Görüldüğü gibi zengin ve müslüman bir kral olmak kolay değil. Hele ülkesinde demokrasi olmadığı halde laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetini ziyaret ederken, sadece kendi malikanesinin geleceğini düşünmek hiç de kolay değildir. Çünkü bizler de kendi vatandaşlarımızın hakkını arama özgürlüğüne sahibiz.
Bilgilerinize sunmak istedim.
Sevgi ve saygılarımla (10.08.2006)
Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR
29 Haziran 2012 Cuma
‘Yaşlı Gezegen Direniyor’ !.........
Cumhuriyet Gazetesi
Sayın Yılmaz Şipal,
‘Yaşlı Gezegen Direniyor’ başlıklı makalenizi (18. 06. 2012; Cumhuriyet) okudum…
O makalenizde, “5 Haziran Dünya Çevre Günü’nü artık bir kutlama değil mücadele günü. Sayısız felaket, afet ve krizle karşı karşıya olan yaşlı gezegenin insan eliyle yok edilen havası, suyu, toprağı uzun süredir her şeye karşın direniyor. Artık gezegenin geleceğini tehdit edecek boyutlara ulaşan doğal kaynaklar üzerindeki baskıyı azaltmak için dünyayı yönetenlerin somut adımlar atması, bireylerin de yaşam biçimini değiştirmesi gerekiyor” diyorsunuz…
Ben, “yaşam biçimini değiştirmesi gerekiyor” dediğiniz bireylerden birisi olarak, dediğinizi yaptım… Yaşam biçimimi değiştirdim. Bunu:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, beni bilinçlendiren,hodkâmlıktan kurtaran çalışmalara borçluyum…
Diğer taraftan, bu çalışmaları yaparken:
* “Yasa bağımlısı” oldum.
* Kendimi tanımağa başladım.
* Diğerkâm bir kişilik edindim.
* Çocuklukta içtiğimiz AND’ımızda yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
* Kendimi tanımağa başladığımın, “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın ve Bilinçolog olduğumun farkına vardım...
Sayın Yılmaz Şipal,
“Hodkâm” varlıklar olan “Bilgi Çağı” insanları (yukarıda sözü edilen çalışmaları yapmazdan önce ben de “hodkâm” bir varlıktım); felâket olarak tanımlanan “iklim değişikliği”nin sorumlusudurlar. İşte bu insanlar, makalenizde değiştirilmesinin gerekliliğinden söz ettiğiniz yaşam biçimleriyle ozon tabakasını delerek, buzulları eriterek, yağmur ormanlarının tüketerek, bazı türleri yok ederek bu gezegeni yaşanamaz hale getirdiler.
Buna göre; bu gezegende yaşamakta olan “hodkâm” insanların, kendilerini “hodkâmlık”tan kurtaramayan, “bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”nı bencileyin aşmaları, “bilinçlendirici eğitim anlayışı”na bencileyin sahip çıkmaları gerekmektedir…
Sayın Yılmaz Şipal,
Ben, bu gezegenin (bu geminin) insanlarına, bu gezegende, bundan böyle, bencileyin yaşamaları gerektiğinigöstererek anlatmağa çalışıyorum… Bu kutsal görevimi hakkıyla yapabilmek için büyük özen gösteriyorum. Anlamıyorlar ya da anlayamıyorlar. Bana göre sorun, “her şeyi devletten-devletlerden- bekleme alışkanlığı”ndan kaynaklanıyor…
Makalenizde “dünyayı yönetenlerin somut adımlar atması”ndan söz ederken, siz de, farkında olmadan, bu gerçeğe (“her şeyi devletten-devletlerden- bekleme alışkanlığı’na) dikkat çekmiş oldunuz…
Diğer taraftan, “somut adımlar atması gerekir” dediğiniz dünyayı yönetenler da “hodkâm” varlıklardır. Öyleyse, sorun belli, çözüm de…
“Sorun Hodkâmlık: Çözüm Diğerkâmlık”
Bu slogandan hareketle, bu gezegenin “hodkâm” insanlarına, bir taraftan, bencileyin yaşamaları gerektiğinigösterirken, diğer taraftan, “Dünyayı Kurtarmak istersen eğer, diğerkâm olman yeter” şekline birsloganla sesleniyorum. Dünyayı kurtardıkları takdirde kendilerini de kurtarmış olacaklarına anlatmak için yıllardır dil döküyorum…Nafile…
Bu konuda anlatmak istediğim o kadar yoğun bir birikimim var ki… Keşke buraya gelebilseniz, size de anlatabilsem bu yolda harcadığım emeği, çabayı ve daha başka şeyleri…
Saygılarımla.
Bilinç Üniversitesi kurucusu
Bilinçolog, Galip Diğerkâm Baran
Bilinç Üniversitesi’nin,
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b) Amacı: “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu” bir dünya düzeni kurmak.
Diğerkâm (özgeci, elci, elsever ):
* Başkalarına yararlı olmaya çalışan,
* Kendi yararından çok başkalarını düşünen,
* Başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgemeyen,
* Başkalarına iyilik yapmayı yaşam ve ahlâk felsefesi yapan (kimse)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)