2 Ağustos 2010 Pazartesi

DUAM…
Diyojen : Anayasa’nızın birinci maddesinde “Türk Devleti bir Cumhuriyettir” deniliyor. Bu doğru mu?
Galip Baran: Elbette doğru. Türkiye Cumhuriyeti 29 Ekim 1923 günü kuruldu. O gün bayram yapıyoruz. Cumhuriyeti kutluyoruz. Sen bunları görmüyor, duymuyor, bilmiyor musun?
Diyojen : Biliyorum da anlamadığım şeyler var. Devlet’in Cumhuriyet olduğunu söylerken yönetim biçiminin Cumhuriyet olduğunu ifade ederken bir gerçeği gözden kaçırıyorsunuz.
Galip Baran: Neymiş o gerçek dediğin şey?
Diyojen : Devlet olmadığınızın, olamadığınızın farkında değilsiniz. Devlet olabilmenin “olmazsa olmazı” yasa kavramından haberiniz yok sizin.
Galip Baran: Haksızlık ediyorsun. Üniversitelerimiz, hukuk fakültelerimiz var. Oralarda hukukçular yetişiyor. Yasama Organımız TBMM var. Gerektikçe yeni yasalar çıkarıyor AB’ne girmek aşkına “Uyum Yasaları” yapılıyor. Hukuk fakültelerimizden mezun olanlar hakim, savcı, avukat oluyorlar hukuk devleti için çalışıyorlar. Sen de bu gerçekleri gözden kaçırıyorsun. Senin bilmediğin bir şey daha var: Ben bir “Yasa Bağımlısı”yım
Diyojen : Sakin ol, efelenme, diklenme hemen. “Burası Türkiye” diyenler de var bu ülkede. “Burası Türkiye” diyenler, bu sözü duyduklarında gülümseyenler, aslında bir başka gerçeği, devlet olabilmenin olmazsa olmazı yasa kavramından bi-haber olduklarını itiraf etmiş olmuyorlar mı? Yargıtay Başkanınız “suça battık” derken ( 27 Eylül 2008 /Akşam) bu gerçeği yetkili bir ağızdan açıklamış olmuyor mu?
Bak, sen, “yasa bağımlısı”yım diyorsun. Bu sözünle, farkında mısın bilmem ama, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet olması için çalışan, Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkan birisi olduğunu da dile getiriyorsun. Peki, senin gibi kaç kişi var? Kaç “yasa bağımlısı” var bu ülkede söyler misin…
Galip Baran: Doğrusunu istersen, 3 kişi bile değiliz. Zeki Karaoğlu ve İsmet Seyhan var, örneğin. Ekonomik durumları ve diğer koşulları elvermediği için benim kadar aktif değiller, ama onlar da çalışıyorlar.
Diğer taraftan, aynı konuda, pasif anlamda da olsa, çalışan, yüzler, binler, belki de milyonlarca insan var, bu ülkede.
Şu da var ki, bu gibiler, Türkiye Cumhuriyet’i Devletine nasıl sahip çıktığımı gördüklerinde, “herkes senin gibi olsa”, “senin gibilerin sayısı çoğalmalı, “sen insanlık için çalışıyorsun”, “hakkın ödenmez” diyorlar. Takdirlerini dile getiriyorlar. Övüyorlar. Hepsi değil. Kafayı yediğimi, hatta “orospu çocuğu” olduğumu söyleyenler, hatta yumruklayanlar bile oluyor.Takdirin böylesi de var.
Diyojen : Onlar, seni övenler, neden senin gibi olmuyorlar, senin gibilerin sayısını çoğaltmayı neden düşünmüyorlar ya da neden onlar da insanlık için çalışmıyorlar?
Galip Baran: Sevgili Diyojen bu soruna doğrudan cevap vermek beni aşar. Ama beni övenlere Nazım Hikmet’çe bir söz söylemek, “dilim varmıyor ama hala bencil bir varlıksın be kardeşim” demek geliyor içimden.
Belki de, onların “Bencillik Canavarı”nın kulu olmaktan kurtulmaları için Allah’a dua etmeliyim, ben.
Diğer taraftan, bu duayı, yalnız Aziz Usta’ya:
“ Utanırım aldıklarım demeye
Gücüm yetmez borcun ödemeye
Bende hakkın çoktur halkım
Değil böyle bir Aziz
Bin Azizler olsa yetmez
Aldığını vermeye
Utanırım hakkını helal et demeye
Dünya durdukça durasın “
dedirten Türk Halkı için değil, “Bencillik Canavarı”nın elinden çeken bu dünyanın tüm halkları için etmeliyim.
Diyojen : Breh, breh, breh… Sen neymişsin be Galip…
Galip Baran: Sözün bitti mi, diyeceğin başka şeyler yok mu, bre Koca Diyojen?
Diyojen : Söz biter mi, diyeceğim olmaz mı hiç. Ama sen bugün söylediklerimi hazmet, hele…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76 - E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com / www.galipbaran.blogspot.com
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin işlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mühendis, mimar, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog vb meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır.

Hiç yorum yok: