29 Mart 2010 Pazartesi

ABD'den
Davutoğlu ve Şahenk'e
Ödül
(Thursday, 25 March 2010 07:53)
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, "Woodrow Wilson Ödülü"ne layık görüldü. ABD'deki düşünce kuruluşu Woodrow Wilson Center'dan yapılan açıklamaya göre, devlet, iş sektörü, bilim, sanat gibi birçok alanda uluslararası, ulusal ve yerel düzeyde, kendi dönemlerindeki sorunlarla yüzleşmede yardım, diyalog ile açıklığı kucaklayan liderlerin takdir edilmesini amaçlayan ödüller, bu kez Türkiye'nin iki önemli ismine verilecek.
Buna göre, "kamu hizmeti" dalında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "kurumsal sosyal sorumluluk" dalında ise Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk ödüle değer görüldü.
Bu arada Türkiye, bu ödüller için düzenlenecek törene de ilk kez ev sahipliği yapacak. Ödüller, 17 Hazirandaki törende sahiplerine sunulacak.
ABD'nin 28'inci başkanı Woodrow Wilson'ın adını taşıyan ve merkezi Washington'da bulunan düşünce kuruluşunun başkanı Lee Hamilton, Davutoğlu ve Şahenk'in çok sayıda ve önemli katkılarının bulunduğunu ve ödül için aradıkları özellikleri taşıdığını belirterek, "iki liderin böylesine bir ödülle onurlandırılacak olmasından büyük memnuniyet duyduğunu" kaydetti.
-AHMET DAVUTOĞLU-
Açıklamada, Davutoğlu'nun, Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenmesinden bu yana, Türkiye'nin dış ilişkilerinin gelişimini hızlandırarak, uluslararası görüşmelerdeki konumunu yükselttiği belirtildi.
Davutoğlu'nun, Türkiye'nin dünyadaki ve bölgesindeki önemini artırdığı ve Türkiye'nin bölgesi ile ilişkilerini güçlendirmesini desteklediği ifade edilen açıklamada, Davutoğlu'nun "doğu ile batı geleneklerini kucaklamanın önemine dair keskin anlayışıyla birleşen başarılarının, ona hatırı sayılır ün kazandırdığına" işaret edildi.
-FERİT ŞAHENK-
Açıklamada, Şahenk'in de Doğuş Holding'i Türkiye'nin en başarılı şirketler topluluğundan biri yaptığı ve "yenilikçi lider" olarak, Türkiye'ye modern iş uygulamaları ve yönetim tarzlarının getirilmesinde ön saflarda yer aldığı ifade edildi.
Şahenk'in Türkiye'nin mali piyasasına "sigorta, kiralama, kredi kartındaki nakit para bonusları" gibi yeni konseptleri tanıttığı kaydedilen açıklamada, Şahenk'in Türkiye'deki yabancı yatırımlarının da güçlü destekçisi olduğu belirtildi. (AA) ***
ŞAHENK’E
BİR ÖDÜL DAHA
HABER: “Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk, "Woodrow Wilson Ödülü"ne layık görüldü…”
Ey "Woodrow Wilson” adlı düşünce kuruluşu ilgililileri!..
Ödüle lâyık gördüğünüz Ferit Şahenk’in “marifetleri”nin belli ki farkında değilsiniz veya hiç birşeyden haberiniz yok!..
Turgutreis Yat limanı’nı ÇED Raporunu yok sayarak inşa eden;
Bu kadarı yetmezmiş gibi, işletirken de Trafik Yasası’nı yok sayan;
Kamusal Alana tecavüz eden…,
Bu yolsuzlukları yapan Doğuş Grubu’nun Başkanı’nı ödüllendirmektesiniz!..
Bu ödülün, 28. ABD başkanı Woodrow Wilson’nun ruhunu şad etmeyeceğini; Aksine, rencide edip ıstırap vereceğini bilmenizi istiyoruz.
Saygılarımızla.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
***
TURGUTREİS
HABİTAT ÖĞRENCİ KOZASI
Turgutreis Bilinç Üniversitesi kurucuları; çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten beklemek gibi alanlarda başlattıkları ve “okul dışı eğitim” olarak tanımladıkları (yıllardır devam eden çalışmalarda edindikleri birikimden yola çıkarak) “Geleceğin Türkiye’si” nin bilinçli cumhurbaşkanlarını, TBMM başkanlarını, başbakanlarını, genelkurmay başkanlarını, bakanlarını, valilerini, kaymakamlarını, belediye başkanlarını, muhtarlarını, devlet ve iş adamlarını yetiştirmeyi öngören yeni bir proje başlattılar.
Uygulaması, Muğla ilinin tüm ilçe ve beldelerinde yaygınlaştırılarak genelleştirilecek olan bu projede yer alan öğrenciler; yıllar önce, İstanbul ve Bodrum’da gerçekleştirilen, ancak devamı getirilemeyen HABİTAT Konferanslarından alınan dersleri dikkate alarak bu girişimi başlatan Bilinç Üniversitesi’nin önerisi ile Turgutreis HABİTAT Öğrenci Kozasını kurdular.
Öğrenciler; Bilinç Üniversitesi kurucularının önerisiyle ülkenin kanayan yarası trafik sorununu “öncelikli konu” olarak seçtiler.
“Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” diyerek harekete geçen öğrenciler “Trafik canavarı ile savaşma projesi” başlattılar…
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
Turgutreis HABİTAT Öğrenci Kozası Danışmanı
***
ÖĞRENCİ KOZASI KATILIMCILARI:
Mehmet Can (Kolaylaştırıcı)
Damla Türk
Yavuz Çağlar
Sezen İnce
İrem Menteş
Koray bilgen
ÇALIŞMA PROGRAMI
Devam etmekte olan eğitim-öğretim döneminde fırsat bulundukça, örneğin Cumartesi ve Pazar günleri yapılacak olan bu çalışmalar, yaz mevsiminde yoğunlaştırılarak sürdürülecektir.
Aynı çalışmanın gelecek eğitim-öğrenim döneminde Muğla il merkezinde, diğer, ilçe ve beldelerinde de başlatılması düşünülmekte olup, öncelikli konuların ikincisinin katı atık sorunu ile ilgili olabileceği düşünülmektedir.
NİHAİ HEDEF: DAHA YAŞANABİLİR BİR TÜRKİYE
Böylece, merkezi ve yerel yönetimin sorumlu olduğu sorunların çözümünde sorumluluk üstlenecek öğrencilerin, HABİTAT’ın “yaşanabilirlik” ilkesini hayata geçireceklerine, daha yaşanabilir Türkiye’nin mimarları olacaklarına inanılmaktadır.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
***
BİR
“TO BE OR NOT TO BE”
SORUSU:
HANGİSİ ÖNEMLİ?
KALİTELİ ÖZNE Mİ?
YOKSA KALİTELİ NESNE Mİ?
***
Açık Radyo
İSTANBUL
Sayın Açık Radyo ilgilileri,
Bizler, yıllardır, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, insan’ı, insan davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız bazı çalışmalar yapmaktayız…
Genelde tek başıma zaman zaman birkaç kişiyle birlikte yaptığım bu çalışmalarda, her şeyi devletten bekleme alışkanlığından, eş deyişle, bencillikten kurtuldum. Edindiğim “tecrübi bilgi” ile dünyanın ilk Bilinç Üniversitesi’ni kurdum ve dünyanın ilk Bilinçolog’u oldum. Bu kadarla kalmadı, ayrıca:
Kendimi tanımağa başladım, diğerkâm bir kişilik edindim, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim, yasa bağımlısı oldum, “Bilinç Çağı”nda yaşamağa başladığımın farkına vardım.
Bu arada, “iklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı” insanının bencilce yaşamasından, eş deyişle, her şeyi devletten ya da başkalarından bekleme alışkanlığından kaynaklandığı gerçeğinin de farkına vardım.
Yukarıdaki açıklamalar, “Bilgi Çağı” insanının,“Bilinç Çağı” insanı olup, sencilce yaşamak, diğer deyişle, çağ atlamak zorunda olduğunu göstermektedir...
Başta sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken geliştirdiğim “Diğerkâmlık Andı” eklidir.
Sözü edilen çalışmalar, diğer taraftan, hiç kimsenin bir başkasını bilinçlendiremeyeceği gerçeğinin farkına varmamı da sağladı. Buna göre, bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almaması gerekiyor.
Ne var ki, bu sonuçları, bu ülkenin şeyi devletten bekleyen insanlarına anlatamıyorum. Örneğin:
* Trafik sorunuyla ilgili kampanyayı uygularken geliştirdiğim, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderdiğim, örneği ekli, “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” T. T. K. Komisyonlarında yıllardır bekletiliyor. Öğrencilerimizin de benzer özellikleri kazanmalarını sağlayabilecek bu proje hayata geçemiyor.
* 2006 yılında Muğla Valiliğinin “Olur”u ile ilk ve orta öğretim okullarında “bilinç” konusunda konferanslar vermeğe başladım. Bu konuda bir sempozyum düzenlemek istedim. Valiliğe başvurdum. İl Mili Eğitim Müdürü bunun için bir “usta öğretici” belgesine sahip olmam gerektiğini, ancak bunun kendisini aştığını söyledi. Aynı konuda Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım başvuruya da, benzeri bir cevap verildi…
Yaklaşık 20 yıldır devam eden çalışmalarda karşılaştığım sorunları çözebilmek, engelleri aşabilmek için yaşadığım beldenin belediye başkanından cumhurbaşkanına kadar uzanan yönetim zincirinde yer alan yetkililere yaptığım yüzlerce başvurudan bir sonuç alamadım.
Ben, her şeye rağmen, tek başıma da olsa, geleceğin her şeyi devletten beklemeyen, cumhurbaşkanlarının, başbakanlarının, TBMM başkanlarının, genelkurmay başkanlarının, bakanlarının, valilerinin, kaymakamlarının, belediye başkanlarının, muhtarlarının, iş ve devlet adamlarının yetiştirilmesi için elimden geleni yapıyorum…
Bu zorlukların üstesinden gelebilmek ve çıkarılan engelleri aşabilmek için Radyonuzda bir program yapmak istiyorum.
Saygılarımla
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com, bilincuniversitesi@gmail.com
WEB: http://www.bilinc-universitesi.blogspot.com

http://www.galipbaran.blogspot.com
(1)
: Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mühendis, mimar, doktor, sosyolog, psikolog vb meslek mensuplarını yetiştirme çabalarına katkıda bulunmak”
EKLERİ:
1. Diğerkâmlık Andı
2. Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi
***
NEYİM!..
YA DA KİMİM BEN?...
Ben, 20 yılı aşkın bir süredir genelde tek başıma zaman zaman birkaç kişiyle birlikte bazı çalışmalar yapan sıradan bir insanım. Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda gerçekleştirdiğimiz insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, bu çalışmalarda her şeyi devletten bekleme alışkanlığından (bencillikten) kurtuldum. Kendimi tanımağa başladım, diğerkam bir kişilik edindim, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim, yasa bağımlısı oldum, “Bilinç Çağı”nda yaşamağa başladığımı bile düşünmeğe başladım.
Bu arada, “iklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı” insanının bencilce yaşamasından, kaynaklandığının farkına vardım. Bu noktadan hareketle “Sorun Bencillik, Çözüm Sencilik” şeklinde bir slogan ürettim
Bu durum, bana göre, “Bilgi Çağı” insanının, çağ atlayıp, “Bilinç Çağı” insanı olup, sencilce yaşamağa başlamak zorunda olduğunun çok açık bir göstergesidir...
Sözü edilen çalışmalar, diğer taraftan, hiç kimsenin bir başkasını bilinçlendiremeyeceği gerçeğinin, bir başka deyişle, bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almaması gerektiğinin farkına varmamı da sağladı..
Ne var ki, bu sonuçları, bana göre gerçekleri, bu ülkenin her şeyi devletten bekleyen insanlarına, özellikle de bu ülkeyi yönetme konumunda olan yetkililere anlatamıyorum. Örneğin:
* Başta sayılan alanlarda yaptığım çalışmalarda, özellikle de trafik sorunuyla ilgili kampanyayı uygularken geliştirdiğim, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle Milli Eğitim Bakanlığı’na gönderdiğim, örneği ekli, “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” T. T. K. Komisyonlarında yıllardır bekletiliyor. Öğrencilerimizin de benzer özellikleri kazanmalarını sağlayabilecek bu proje hayata geçemiyor.
* 2006 yılında Muğla Valiliğinin “Olur”u ile ilk ve orta öğretim okullarında “bilinç” konusunda konferanslar vermeğe başladım. Bu konuda bir sempozyum düzenlemek istedim. Valiliğe başvurdum. İl Mili Eğitim Müdürü bunun için bir “usta öğretici” belgesine sahip olmam gerektiğini, ancak bunun kendisini aştığını söyledi. Aynı konuda Milli Eğitim Bakanlığına yaptığım başvuruya da, benzeri bir cevap verildi…
Yaklaşık 20 yıldır devam eden çalışmalarda karşılaştığım sorunları çözebilmek, engelleri aşabilmek için yaşadığım beldenin belediye başkanından cumhurbaşkanına kadar uzanan yönetim zincirinde yer alan yetkililere yaptığım yüzlerce başvurudan bir sonuç alamadım...
Ben, her şeye rağmen, tek başıma da olsa, geleceğin her şeyi devletten beklemeyen, cumhurbaşkanlarının, başbakanlarının, TBMM başkanlarının, genelkurmay başkanlarının, bakanlarının, valilerinin, kaymakamlarının, belediye başkanlarının, muhtarlarının, iş ve devlet adamlarının yetiştirilmesi için elimden geleni yapıyorum…
Düşünüyorum da; yukarıda sözü edilen çalışmaları yapmak yerine bir üniversitede öğrenim görseydim, bir Sosyolog, bir Psikolog ya da bir Anropolog olabilirdim.
Ne Sosyolog, ne Psikolog, ne de Antrapolog olamadığıma göre, ne ya da kimim ben?
Kafayı bilinçle kavramıyla bozduğuma, bilinçle yatıp kalktığıma bakarak Bilinçolog olduğumu söyleyen dostlar da var.
Ancak, ne Sosyolog, ne Psikolog, ne de Antrapolog değil onlar. Beni “gaz”a getiriyor olabilirler, o dostlar…
Bu nedenle kim ya da ne olduğumu sayın Sosyolog Emre Kongar, sayın Psikolog Üstün Dökmen ya da sayın Antrapolog Bozkurt Güvenç gibi, bu kimlik ya da unvanları “kitabi bilgi” ile kazanmış olan değerli bilim adamalarımızın söyleyebileceklerini düşünüyorum.
Bilinçolog muyum, değimliyim? Değilsem; yıllardır devam eden çalışmalarla her şeyi devletten bekleme alışkanlığından kurtulduğuma kendimi tanımağa başladığıma, diğerkam bir kişilik edindiğime, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsediğime, yasa bağımlısı olduğuma, “Bilinç Çağı”nda yaşamağa başladığımı düşünmeğe başladığıma ve bu özellikleri “tecrübi bilgi” ile edindiğime göre, neyim ben?
Sözü dinlenen, saygı gösterilen, akademik unvan sahibi birileri bu soruma Tanrı Aşkı’na cevap versin, lütfen…
Galip BARAN
Yurdunu (Türkiye’yi) ve milletini (Türkleri) özünden çok seven insan;
Turgutreis- BODRUM

Hiç yorum yok: