23 Şubat 2009 Pazartesi

BAYKAL’LA
SOHBET …
BAYKAL; Bir yandan ekonomide sıkıntılar yaşanırken bir diğer yandan da
yolsuzlukların arttığını anlattı.
"Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk olayı ile karşı karşıya" diyen Baykal, Deniz Feneri yolsuzluğu konusunda tüm dünyanın ve Türkiye'nin bir bekleyiş içinde olduğunu söyledi.
Baykal, "Alman mahkemeleri konuyu değerlendirdi, şimdi Türkiye'nin konuya el atması lazım. Ortada yaşanmış bir yolsuzluk var. O yolsuzlukla toplanan paralar Türkiye'ye getirilmiş, burada harcanmış, televizyonlar kurulmuş, gazeteler kurulmuş ama hiçbir şey yapılmıyor. Bekleniyor. Hükümet, Alman mahkemesi dosyayı Türkiye göndersin bekliyor. Senin mahkemen yok mu, senin savcın yok mu? Almanya örnek bir şekilde kararı çıkardı. Sen niye yapmıyorsun? Sen niye harekete geçmiyorsun? Dosya bekliyorlarmış. Al bekliyorsan işte sana dosya. Koca Türkiye apışmış kalmış dosya bekliyor. Devletin gücü bir dosyayı getirmeye yetmiyor. Al sana dosya, CHP getirdi, yap gereğini" şeklinde konuştu.
BARAN: Sayın Baykal, gel şu yolsuzluk konusunu biraz açalım. (Türkçe Sözlük/ Ali Püsküllüoğlu/ yolsuzluk: Bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanma, yasaya, kurala, yönteme aykırı iş yapma)
Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili trafik kuralına uymamak (bu kurala toplumun neredeyse tümü uymamaktadır, uysa bile uymayanı uyarmamaktadır) da yolsuzluktur. Bu kurala uymayanı uyarmamak ( uyarının nasıl yapılacağı, yani yöntemi çok önemlidir. Yöntemi merak edenler, aşağıda görülen “müfredat” başlıklı yazıyı okuyabilirler) yolsuzluğu onaylamaktır.
Yolsuzluk niceliksel değil, niteliksel bir sorundur.

Bu nedenle, "Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk olayı ile karşı karşıya" derken sorunun niteliksel boyutunu göz ardı etmiş oluyorsunuz.
(……) “Dosya bekliyorlarmış.Al bekliyorsan işte sana dosya. Koca Türkiye apışmış kalmış dosya bekliyor. Devletin gücü bir dosyayı getirmeye yetmiyor” demişsin.
“Devletin gücü” derken bir başka gerçeği göz ardı ediyorsun. Gücü yetmeyen “devlet“ değil, “hükümet”tir. Devlet soyut bir kavram olup, bu coğrafyada yaşayan, insanların tümünü içerir. “Devlet”in varlığını ve niteliğini o coğrafyada yaşayan insanların varlığı ve niteliği belirler. Bir başka deyişle, senin benim, onun; sizin , bizim, onların varlığı ve niteliği, yani. Bu nedenle ben, “En-El- Devlet”diyorum.
-"ORGANİZE İŞLER BUNLAR"- BAYKAL : Dosyanın Türkiye'deki yolsuzlukların nasıl yapıldığını göstermesi açısından büyük önem taşıdığını da belirten Baykal, durum incelendiğinde bu yolsuzluğun kişisel bir şey olmadığını, organize iş olduğunun ortaya çıktığını belirtti. Baykal,
Yılmaz Erdoğan'ın çevirdiği filme atıf yaparak, "O filmdeki gibi organize işler bunlar. Peki kim organize ediyor, nasıl oluyor? Sadece birkaç arkadaş bir araya gelip mi bunu yapıyor? Teşkilatın arkasında derin ilişkiler var. Teşkilatı yapanlar devletin desteğine sahip. Buna vatana, millete hayırlı teşkilat diyorlar. Senin gibi iyi iş yapandan vergi alınır mı diyor. Vergi almıyor. Mehmetçik Vakfı'ndan vergi alıyor bu sahtekarlardan vergi almıyor. Vakfa bu kolaylığı getirmiyor, milletin fitresini toplayanlara bu kolaylığı getiriyor. Kim getiriyor başbakan getiriyor" dedi. Baykal, Deniz Feneri davasının Türkiye'nin yolsuzlukla mücadelesinin imtihanı olduğunu da belirtti.
BARAN : (…..) “yolsuzluğun kişisel bir şey olmadığını, organize iş olduğunun ortaya çıktığını” söylemekle; Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili trafik kuralına uymama örneğiyle de ifade edidiği üzere, yolsuzluğun “kişisel” labileceği gerçeğini de göz ardı etmişsin.
(…..) Mehmetçik Vakfı'ndan vergi alıyor bu sahtekarlardan vergi almıyor. Vakfa bu kolaylığı getirmiyor, milletin fitresini toplayanlara bu kolaylığı getiriyor. Bu defa, “devlet” yerine “Başbakan” sözcüğünü kullanmakla, farkında olmadan gerçeği dile getirmişsin. Kutlarım, sayın Baykal.-"KILIÇTAROĞLU'NA TEŞEKKÜR"- AKP belediyelerinin, İstanbul'da etraftaki özel arsaları alabilmek için belediyenin imar planı değiştirerek yeşil alana dahil ettiğini anlatan Baykal, daha sonra mülk sahibinin elinden arsanın alındığını kaydetti. Son günlerde medyaya da yansıyan ve Federasyona verildiği iddia edilen arsa için, "pırlanta' benzetmesini yapan Baykal, "O pırlanta arsa ateş topu haline geldi. Elinde tutanı yakacak. Federasyona vermeye kalktılar. Peki niye verdin onu federasyona. İşin özeti şu Kılıçtaroğlu henüz seçilmedi ama arsayı kamuya kazandırdı. Kendisine teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Başbakanın "Medyada her türlü suistimal var" sözünü de eleştiren Baykal, "böyle bir iddian varsa gereğin yap" dedi. Başbakanın sadede gelip gevezeliği, palavrayı bırakması gerektiğini de söylen Baykal, "Başbakan, milletimizin bunu uygun görmediğini önümüzdeki seçimde yaşayarak görecektir" dedi.
BARAN: Sayın Baykal, Kılıçdaroğlu’nun yolsuzluk dosyalarına karşılık, Başbakan’ da bazı dosyalardan söz ediyor.
Sen de Başbakan da birbirinizi yolsuzluk yapmakla suçluyorsunuz. Farkında değilsiniz ama, “tencere dibin kara seninki benden kara” siyaseti güdüyorsunuz. “ Her ne pahasına olursa olsun, ben kazanayım rakibim kaybetsin de ülke batsa da fark etmez ilkesi”yle çalışıyorsunuz.
Siyasete, Cumhuriyet Kurulalı bu sakat anlayış egemen oldu. Sonuç ortada. Görünen köy kılavuz istemiyor…
“Yetti gari Baykal, yetti gari Erdoğan, Aklınızı başınıza devşirin bari” demek geliyor içimizden.
SON SÖZ: Sayın Kılıçdaroğlu’na teşekkür ettiniz. Ben de teşekkürü hak ettim mi, merak ediyorum…
Galip Baran
Rektör, Bilinç Üniversitesi
Turgutreis- BODRUM., 28 .01. 2009

*********
MÜFREDAT (*)
Ben ……. ……..
BUNDAN BÖYLE:

(A)
Aşırı tüketmeyeceğime,
Vergi kaçırmayacağıma,
Çevreyi kirletmeyeceğime,
Milli servete zarar vermeyeceğime,
Trafik kurallarını çiğnemeyeceğime,
Rüşvet vermeyeceğime/almayacağıma,
İmar yasasına aykırı işler yapmayacağıma,
İş ahlakının korunması için çaba göstereceğime,
Toplum sağlığına aykırı alışkanlıklar edinmeyeceğime,
Her şeyi devletten bekleme alışkanlığını terk edeceğime,
Diğer deyişle, KIRMIZIDA DURACAĞIMA,
(B)
Sayılan alanlarda KIRMIZIDA GEÇMEK isteyenleri, SOSYAL YAPTIRIM olarak bilinen yöntemle uyaracağıma,
(C)
Uyardıklarına, kendilerinin de başkalarını aynı yöntemle uyarmalarını önereceğime,
SÖZ VERİYORUM.
===============
KIRMIZIDA DURMAK: Hukuka, insana, insan haklarına saygıyı; her türlü yanlış, iş, davranış ve haksızlıktan kaçınmayı öngören bir ilkedir.
SOSYAL YAPTIRIM : “Kırmızıda geçmeğe kalkışanı, anında, yüzüne karşı, utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmak” tır.
(*) : Bilinç Üniversitesi kurucularının “okul dışı eğitim” olarak tanımladıkları çalışmalarda geliştirdikleri bu MÜFREDAT, “yaradılanı Yaradan’dan ötürü sevme ilkesi”ni içselleştirmek isteyen dünyalılar için “ON-EMİR”dir.
Galip BARAN
Rektör
Bilinç Üniversitesi / Turgutreis-BODRUM
Turgutreis-BODRUM
TEL: (0252) 382 34 77 ; (0535) 844 84 76
E-mail:
galipbaran@ttmail.com ; galipbaran@ttnet.net.tr
WEB:
http://www.bilinc-universitesi.blogspot.com/ / www.turkcelil.com
http://www.internethaber.eu/ / http://www.galipbaran.blogspot.com/

Hiç yorum yok: