Türkiye’nin öncelikli sorunu nedir? İssizlik mi yolsuzluk mu? İşsizlik sorunu çözülse, işsizlere iş verilse, yolsuzluklar sona erecek mi? İş bulanlar yolsuzluk yapmayacaklar mı? İşi olanlar yolsuzluk yapmıyorlar mı?
İşi olan;
(A) Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, TBMM Başkanları, Genel Kurmay Başkanları, bakanlar, parlamenterler, valiler, rektörler, profesörler, akademisyenler, kaymakamlar, belediye başkanları, askerler, polisler, hakimler, savcılar, doktorlar, mühendisler, sosyologlar, psikologlar, antrapologlar, işçiler, öğrenciler, sanayiciler, her türlü esnaf çevreyi kirletmiyorlar, aşırı tüketmiyorlar, trafik kurallarını, en azından Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlâl etmiyorlar, fırsat bulduklarına vergi kaçırmıyorlar, yeri geldiğinde rüşvet almıyorlar/vermiyorlar, iş ahlakına saygısızlık etmiyorlar, milli serveti koruyorlar, imar yasasına aykırı iş yapmıyorlar, her şeyi devletten beklemiyorlar mı ?
(B) Örneğin, yukarıda sayılanlar, trafik yasasının yayalarla ilgili iken kırmızı ışık kuralına uyuyorlar mı, kendileri uyuyorlarsa bile uymayanları, anında yüzlerine karşı uyarmayı öngören “sosyal yaptırım” olarak tanımlanan yöntemle uyarıyorlar mı?
(C) Uyardıklarına, kendilerin de başkalarını aynı yöntemle uyarmalarını öneriyorlar mı?;
ÖZETLE :“iyi”yi, “güzel”i, “doğru”yu destekliyorlar; “kötü”yü, “çirkin”i, “yanlış”ı engelliyorlar, diğer deyişle, “evrensel değerler”e sahip çıkıyorlar mı? mı?
Yukarıda sözü edilen, “herkese zor gelen işi” “iş” edinen, ”ibadet” edercesine yapan, karşılığında “kafayı yemişlik”le ödüllendirilen bir varlık olarak, bu sorulara “DOĞRU”cevabı verebilecek bir yurtseveri, bir vatanseveri, bir babayiğidi alnından öpmeğe, ona ödül olarak “Küçük İstanbul”u vermeğe hazırım… Nerde o günler…
Ben, neredeyse herkesin “bananecilik ilkesi”ne, “işim çok vaktim yok” mazeretine sığınarak kaçındığı bu tür işleri yıllardır yapıyorum. Para kazandırmayan, kazandırmak şöyle dursun harcatan, yaşam biçimimi köken değiştiren bu işleri yaparken paradan daha değerli şeyler/özellikler kazandım:
- “Yasa bağımlısı” oldum.
- “Diğerkâm bir kişilik” edindim.
- “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim
- “Her şeyi devletten bekleme bağımlılığı”ndan, bencillikten kurtuldum.
- Edindiğim “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
- Kendimi tanımağa başladığımın, “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın, Bilinçolog olduğumun farkına vardım.
Bana sayılan özellikleri kazandıran işleri yaparken, yolsuzluk yapanlarla kıyasıya savaşmağa da başladım. Örneğin:
* Açılışını Başbakan Recep Tayip Erdoğan’nın yaptığı Turgutreis Yat Limanını, (a) ÇED Raporunu yok sayarak, denizi kirleterek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek, yolsuzluk yaparak inşa eden; (b) Limanı, giriş kapılarına gölgelik olarak konulan brandaları zemine bağlayan çelik halatlarla yaya yolunu işgal ederek, kamusal alana tecavüz ederek, trafik güvenliğini hiçe sayarak, bu yolsuzluğu da yaparak işleten, Başkanı Ferit Şahenk’e önceki Meclis Başkanı Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği Doğuş Grubu’na sözü edilen halatları söktürdüm
* Turgutreis Otobüs Garajı karşısındaki Total Benzin istasyonunun da, aynı şekilde; yaya yolunu işgal ederek, kamusal alana tecavüz ederek, insan haklarını hafife alarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, yolsuzluk yaparak koyduğu reklâm panosunu da söktürdüm;
Sonuç olarak; önlenmesinden yerel ve merkezi yönetimin sorumlu olduğu ancak ne hikmetse önlemedikleri/önleyemedikleri işleri, sorumlularına yaptırtan bir insan, “kafayı yemiş bir varlık” oldum.
“İşsizliğin Türkiye’nin en önemli sorunu olduğu” yanılgısı içinde olanlar! Yapılmakta olan yolsuzlukları umursamayanlar! Benzer yolsuzlukları yapanlar!
Sizler; halâ, sürücü iken değilse bile yaya iken kırmızı ışıkta geçenler, geçmeseniz bile geçenleri uyaranları, benim gibileri seyretmeğe devam edecek misiniz?
“Saldım Çayıra, Mevlâm Kayıra Efendim”... “Veleddalin Amin” !
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76 - E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin işlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mühendis, mimar, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder