17 Eylül 2008 Çarşamba

Kimden: TürkCelil
Konu: İşte bunu çözemiyorum
Tarih: 16. 09. 2008 / 19:19

-I-
Kitap okunarak edinilen kitabi bilgi bireyi bilgilendirmekten öte bir işlev görmüyor.
Oysa, yaşanarak edinilen tecrübi bilgi çok farklı. İnsanı bilinçlendiriyor.
Yurdu ve milleti özden çok sevmesine yol açıyor.
***Galip Hocam,
Sizi tanıdığımdan bu yana, sizinle bazen telefonda edindiğim bu kitap okumaya karşı oluşunuzu bir türlü çözemiyorum.
Okumayan insan düşünmeyen, düşünemeyen insandır.
Okumayan insan algılayamayan, anlayamayan insandır.
Okumayan insan üretmeyen, üretmeyi düşünemeyen insandır.
Okumayan insan sürüdür, diğer sürüden ayrı düşünülemez...
Sizin bunları mutlaka bildiğinizi, ama nedense okumaya ölümüne karşı olduğunuzu görüyorum.
Ve inanınız buna asla bir anlam veremiyorum.
Okumayan incan cahildir, cahil insana bir şey anlatamazsınız.
Kişiş okuyorsa düşünmeye başlamış demektir.
Düşünmeye başlamışsa, sizin anlattıklarınızı anlayacaktır.
En azından üzerinde düşünmeye başlayacaktır.
Ama siz şimdi kalkmış, Turgut Özakman'a okudularda ne oldu? dercesine bir soru yöneltmişsiniz.
Bir kitap okunur okunmaz aspirin gibi anında etki göstermez.
Kişinin önce bilinçaltının zenginleşmesi, zaman içinde düşünmeye, algılamaya, öğrendiklerini,
duyduklarını yanyana koymaya başlaması gerekir..
Bu zaman, uzun zaman alan bir olaydır.
Siz neden yıllar sonra bu eylemlere başladınız?
Daha önce neden yapmıyordunuz?
İşte, bunun için insanlar önce okumaya, öğrenmeye başlamaları gerekir.
Eylem hep sonradan gelir.
Doktor, Mühendis, Bilimadamı vb. olmak için bile önce okunur, sonra olunur.
Eylemi yapabilmesi için insan, önce düşünmeye başlamalıdır.
Düşünebilmek için de mutlaka okunmalıdır.
Ne olur, lütfen, zaten okumayan bu insanları kitap okumaktan tamamen alıkoymayınız.
Yoksa içimden sizin, kitap düşmanı olabileceğiniz gibi bir duyguya kapılmaya başlayacağım.
Saygılar...
Not:
Kavşaklarda, köşelerde bu eylemlerinizi yaparken, neden insanlara "Kitap Okuyor m
usunuz?" diye sormuyorsunuz?
-II-
Galip Hocam,

Ekte ki bu fotoğrafta gördüklerinizin yarısı kadar da, sol yanda var...
Yani, 250 kadar Almanca, kalanı Türkçe (+/-) 1.800 kitabım var.
Sürekli olarak da çoğalmakta.
Ve ben sürekli okuyan bir insanım.
Bu yüzdendir ki sürü değilim, bu yüzdendir ki beni öyle ya da böyle kandıramaz, aldatamazsınız.
Ama bildiklerinizi anlattığınızda sizi, ilgi ile, merakla dinlerim, öğrenirim.
Bu yüzdendir ki sizin söylediklerinizi adeta havada kapıyorum.
Aksi olsaydı şayet:
"Ah keşke herkes sizin gibi olsa, ah sizin gibiler çoğalsa" safsatasını söyler, sizi bir daha da dinlemezdim.
Anlatabiliyor muyum Galip Hocam?
İnsanla
ra kitap okumayı öneriniz, aksini değil...
-III-
"herkes senin gibi olsa" ya da "senin gibilerin sayısı çoğalmalı"
Galip Hocam,
Hemen her yazınızın içinde bu yukarıya aldığım sözler yer alıyor.
Acaba bunu söyleyenler, sizin yaptıklarınızdan bir şey anladılarda mı da bunları söylüyorlar,
yoksa
"baştan savma,
konudan ayrı tutulma,
aman canım sende bana ne,
yapılanları beni ilgilendirmiyor" türünden bir düşünceye mi sahipler.
Öyle ya, bu sözleri söyleyecekleri yerde,
sizin gibi olmaya,
sizin yaptıklarınızı yapmaya,
söylediklerinizi uygulamaya başlasalar daha iyi değil mi?
Doğrusu da bu değil mi?
Tüm bunları yapmak yerine bu yukarıda ki sözleri söyleyip-yazıp hemen oradan uzaklaşıyorlar anlaşılan.
Yani, görevleri bitiyor MU?
Herkes sizin gibi olsa ne demek?
Zor mu böyle olmak?
Sayı neden çoğalmıyor o zaman?
Bunca uğraşınızdan-didinmenizden sonra durumun biraz olsun değişmesi gerekmez mi?
Yani bu yukarıdakileri söylemek bir marifet mi?
Bu sözleri artık yazılarınızda kullanmayınız derim.
Uzun süre içinde hemen her yazınızda bu sözleri okuduğumda artık, zira, bana bile itici gelmeye başladı.
Aynı durum diğerleri içinde sanırım geçerli olacaktır.
Bu sözler yerine siz:
"Neden herkes benim gibi değil?"
"Neden benim gibilerin sayısı çoğalmıyor?" derseniz çok daha iyi olur diye düşünmeye başladım.
Bu sadece "dostça" bir öneridir...
Saygılar
----TürkCelil (Celil Yamak)
www.turkcelil.com/www.turkcelil.com/3v/
***
TürkCelil (Celil Yamak)'in
DÜŞÜNCE, UYARI, ELEŞTİRİ
VE ÖNERİLERİ…
17.09.2008
Sayın TürkCelil’in; aşağıda sayılan alanlarda yaptığımız çalışmalarda oluşan düşünce, uyarı, eleştiri ve önerilerime karşılık olan düşünce, uyarı, eleştiri ve önerilerini dile getiren yazıları eklidir.
Sayın TürkCelil’in karşı düşünce, uyarı, eleştiri ve önerilerini dile getirme gereğini duyduğu uyarı, eleştiri ve önerilerim; çevre, tüketim, trafik, vergi rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme alışkanlığı gibi alanlarda, yaklaşık 20 yıldır yapmakta olduğumuz, gördüğü kendime dönük işlevi nedeniyle “okul dışı eğitim” olarak tanımladığım çalışmaların oluşturduğu, dile getirmekten kendimi alamadığım, sonuçlarıdır.
Değerli TürkCelil’in dile getirme gereğini duyduğu karşı düşünce, uyarı, eleştiri ve önerilerini şükranla karşılıyorum. Sayın TürkCelil’in, böylece, yıllardır gösterdiğim bunca çabaya rağmen ülke gündemine alınmasını başaramadığım, genelde bilinç, özelde toplumsal sorumluluk bilinci ve özellikle de yasa bilinci ve yasa bağımlılığı gibi kavramların tartışılmasına öncülük ettiğini, bu bağlamda yol göstermiş olacağını umuyor ve diliyorum…
Eline, diline, kalemine sağlık sayın TürkCelil...
Saygılarımla sayın TürkCelil!..
Galip BARAN
Rektör/ Bilinç Üniversitesi

Hiç yorum yok: