5 Temmuz 2014 Cumartesi

(SN. EKMELEDDİN İHSANOĞLU’NA AÇIK MEKTUP)

Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu
Cumhurbaşkanlığı adayı
KONU:Bilinç Çağı İnsanı” olmanız
Sayın Prof. Dr.  Ekmeleddin İhsanoğlu,
Ben, bir “Bilinç Çağı İnsanı”yım. Hakkını verme çabası içinde olduğum bu kimliğimle, aday adayı olduğunuz cumhurbaşkanlığı makamı için “Bilinç Çağı İnsanı” olmanız gerektiğini hatırlatmak isterim…
“Bilinç Çağı İnsanı” oluşumun öyküsü:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlakı (Ahilik), imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, bencillikten kurtulmamı, diğerkâm bir kişilik edinmemi,”yasa bağımlısı” bir  “Bilinç Çağı İnsanı” olmamı sağlayan çalışmaları yaparken yaşan biçimim kökten değişti:
*     “Kendimi tanıma”ğa başladım.
*     “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme” ilkelerini özümsedim.
*     Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
*      Bilinç konusunda uzmanlaştığımın, otodidakt (1) (özöğrenimli)  bir varlık olduğumun farkına vardım. Kendimi Bilinçolog olarak tanımladım 
Bilinçolog olmamı sağlayan çalışmaları yaparken, tanımı “yeti” sözcüğüyle sınırlı olan bilinç kavramını (a) sorumluluk kavramıyla bütünleştirdim, ete kemiğe büründürdüm, (b)  Bilinç = Z (zaman) x  Ç2 ( çabanın karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdim…
1996 yılında, “Trafik kurallarına uyalım, uymayanları uyaralım” sloganından esinlenerek, Bodrum’da, yayalarla ilgili sinyalizasyon ışıklarıyla donatılmış kavşaklarda başlattığım çalışmada, “kırmızı ışık kuralı”nı ihlâl eden, bu yolsuzluğu yapan yayaları, ( aynı kuralı sürücüler de yaya iken ihlâl etmektedirler, yani bu kuralı ihlâl etmeyen yok gibidir)  “Yeşili Bekle, Lütfen”, “Sağdan, Lütfen” yazılı pankartları kullanarak uyarmağa başladım.
Bu çalışmayı yaparken, demokrasinin, yukarıda sözü edilen kavşaklarda özümsenebileceğini öğrendim. Ve demokrasinin, “Özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı bir yaşam biçimi” olduğunu (sürücüye yeşil yandığı zaman yayanın kırmızıda beklemesi, yayaya yeşil yandığı zaman sürücünün kırmızıda beklemesi gerektiğini) dikkate alarak, sözü edilen  kavşakları “Demokrasi Dershanesi” ve sözü edilen kuralı ihlâl edenleri uyaranları “Demokrasi Öğretmeni” olarak tanımladım.
Ayrıca, bencil (hodkâm)  bir insanın, değişip, sencil (diğerkâm) bir varlığa dönüşmedikçe, demokrat olamayacağının da farkına vardım.
Somut uygulamalardan kaynaklanan bu sonuçlara bakılarak düşünülecek olursa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti” olduğu söylenemez.  Söylenemez, zira uyrukları demokrat olmayan, yani otokrat olan devlet de demokrat değil, otokrat olur.
Sözü edilen çalışmaları yaparken, basında yer alan haberlerden “Burası Türkiye” ve “Küresel ısınma” sergileri hazırladım…
2001 yılında, borç alanın emir de alacağı anlayışından hareketle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “dış borç yükü’nden (İMF Boyunduruğundan) kurtarmak amacıyla bir kampanya  başlatmak için Başbakanlığa başvurdum. Ancak,Hazine Müsteşarlığı’nın bu konuda öngördüğü “yasal düzenleme” yapılmadığı için bu kampanyayı amacına ulaştıramadım…
2002 yılında. Bodrum’dan hareketle, İzmir, Çanakkale, Kocaeli, Yalova, Bilecik, Eskişehir güzergâhı üzerinden Ankara’ya yürüdüm. “Yurttaşlığa Çağrı Yürüyüşü” olarak tanımladığım bu etkinliği gerçekleştirirken konakladığım il ve ilçelerde çevre ve trafik projelerimi uyguladım…
Sayın Prof. Dr.  Ekmeleddin İhsanoğlu,
Diğer taraftan, bilmenizi ve üzerinde düşünmenizi istediğim en önemli konu:
“İklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiği, (ozon tabakasının delindiği, buzulların eridiği, yağmur ormanlarının tükendiği, türlerin azaldığı), “Bilgi Çağı”nın “bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”nın  felâket olarak tanımlanan “Küresel Isınma”yı önleyemediği, insanı bencillikten kurtaramadığı, diğerkâm kişilik kazandıramadığı, demokrat olmasını sağlayamadığı, bilinçlendiremediği gerçeği karşısında; “Bilgi Çağı İnsanı”nın "bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”nı aşmasının, “bilinçlendirici eğitim anlayışı”nı özümsemesinin, “Bilinç Çağı İnsanı” olmasının yalnız ülkemiz değil, gezegenimiz için “olmazsa olmaz”  bir KOŞUL  olduğudur…
Bilinç sözcüğünün kullanılışında “Bilgi Çağı İnsanları”nın yaptıkları yanlışlar;
*    “Biliyorum”ya da “farkındayım” yerine “bilinçliyim” ya da “bilincindeyim”,
*    “Kasten” ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
*    Bilinç sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almayacağını, geçişsiz bir fiil olduğunu bilmedikleri için, “Bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum” yerine “bilinçlendiriyorum” diyorlar…
Bilinç Çağı İnsanı”:
*    Aşırı tüketmez, tüketemez.
*    Çevreyi kirletmez, kirletemez.
*    Trafik kurallarını ihlâl etmez, edemez.
*    Vergi kaçırmaz, kaçıramaz; kul hakkı yemez, yiyemez.
Eşdeyişle, yolsuzluk yapmaz, yapamaz, bu kadarla yetinmez, yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten kendisini alamaz. Başka türlü davranmasına vicdanı izin vermez.
Sayın Prof. Dr.  Ekmeleddin İhsanoğlu,
Küresel ısınmanın durabilmesi için bu gezegenin sakinlerinin “Bilinç Çağı İnsanı” olmaları gerekiyor…
Anıtkabir defterine yazığınız notta,  “Muasır Medeniyet’in üstüne çıkmak hedefimizdir. Ruhun şad olsun” dediniz.
“Muasır Medeniyet’ in üstüne gerçekten çıkmak, Atatürk’ün Ruhu’nu gerçekten şad etmek istiyorsanız “Bilinç Çağı İnsanı” olmanız gerekmektedir.
Saygılarımla.  04. 07. 2014

Demokrasi Öğretmeni
Bilinç Üniversitesi Kurucuları Temsilcisi
Bilinçolog 
Galip (Diğerkâm) Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı:  Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, bir başka deyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak.
(1): Otodidakt : bir okula gitmeden kendi kendini yetiştiren (kimse). eş. yeni özöğrenimli.
Özöğrenim: her şeyi kendi kendine öğrenme, kendi kendini yetiştirme işi. 

Hiç yorum yok: