12 Mart 2013 Salı

söyleşi..


ERDOĞAN (RTE), BARAN (GB) SÖYLEŞİSİ

Aşağıdaki yazı, başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın (RTE) Ümraniye Belediyesi ve Ümraniye AK Parti İlçe Teşkilatı binalarının açılışında yaptığı konuşmaya (bu konuşmada yer alan bazı alıntılara) karşılık olarak Galip Baran’ın (GB) kaleme aldığı uyarı, düşünce, öneri ve öğütleridir

RTE: Üçüncü boğaz köprüsüyle ilgili çalışmalarımız devam ediyor. İstanbul'u önemli bir yere taşıyoruz. Çılgın projelerle İstanbul lâyık olduğu yere hızla çıkacaktır.
GB: Küresel ısınmaya “dur” diyecek, tamamı aynı geminin yolcusu bencil (hodkâm) insanları Nuh’un Gemisi’ne bindirip, kurtaracak olandan daha çılgın bir proje var mı, bu alemde?
RTE:  Milletimize hizmet üretmek için gece gündüz çalışıyoruz. Yaptığımız hizmetlerin Türkiye'yi değiştirdiğini görüyoruz.
GB:  İnsan değişmedikçe hiçbir şeyin değişmeyeceğini; bencil (hodkâm) bir varlık olan insan değişip, sencil (diğerkâm) bir varlığa dönüşmedikçe her şeyin nasıl gelmişse öyle gideceğini, daha öğrenemedinizse…
Diğer taraftan, diğerkâm bir insanın zengin, zengin bir insanın diğerkâm olamayacağını ve diğerkâmlığın şiddetin panzehiri olduğunu öğrenemediyseniz, çok yazık…
RTE: Ayrımcılığın hiçbirini yapmadık. İnsanımızı birbirinden ayırdılar, Türk dediler, Kürt dediler, Çerkez dediler, Laz dediler, Roman dediler.
GB:  Ayrımcılık konusuyla ilgili görüşlerimi biraz aşağıda ifade edeceğim.
RTE: 81 vilayette de eserimiz var, izimiz hizmetimiz var. Bunlar yolsuzlukla bu ülkeyi yönetmeye çalıştılar. Biz yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele etmek için yola çıktık ve başardık.
GB:   Yolsuzluk dediniz de aklıma geldi. Can dostunuz Türkiye’nin en zengini Ferit Şahenk’in D-Marin’i inşa ederken ve işletirken yaptığı “benim engellediğim” yolsuzluklara ne diyeceksiniz? Ayrıca neden o kadar sıkı fıkısınız, söyler misiniz, lütfen.. Ortak özelliğiniz zenginliğiniz olmasın, sakın!…
RTE:  Yaşlı, Kırşehirli bir amca yıllardır kazandığı parayla hayır işleri yapmış. Bir arazi verin ben oraya “Kuran kursu yapayım”, para istemem sadece bir arazi verin diyor…
GB:  Kuran kursunu verenler, kuran kursu görenler bencillikten (hodkâmlıktan) kurtuluyor sencil (diğerkâm) oluyorlar, kul hakkı yemiyorlar mı?
RTE:  ''Biz yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevelim.” Türk kardeşimi, Kürt kardeşimi seviyorum. Ben Arap'ı da, Laz'ı da, Çerkez'i de, Roman'ı da seviyorum. Bu ülkenin her vatandaşını seviyorum…
GB: Çok güzel… Ancak diğerkâm bir varlık olarak sormadan edemiyorum.  “Yaratılanları Yaratan’dan ötürü sevme” ilkesini siz de bencileyin özümsediyseniz, benimle bir yarışa var mısınız? Hangimiz daha diğerkâm görelim. Hodri meydan…
RTE: Biz 4+4+4 diyerek “zorunlu eğitim” dedik.
GB:   Eğitim denince aklıma geldi. Sen “Bilgi Çağı”nın küresel ısınmaya yol açan “bilgi ile sınırlı eğitim anlayışı”ndan söz ediyorsun. Ben ise,  “Bilinç Çağı”nın “bilinçlendirici eğitim anlayışı”ndan söz ediyorum. “Bilinçlendirici eğitim anlayışı”nı merak ediyorsan,  Milli Eğitim Bakanlığına gönderdiğim yıllardır uyutulan projeyi gözden geçirmeni tavsiye ederim.
RTE:  Meslek liselerinin önündeki katsayıyı kaldırdık. Bu adaletsizlik ortadan kalktı.
G.B:  Adalet sözcüğünü duyduğumda aklıma gelen en önemi şey, ANDIMIZ’da yer alan “yurdu ve milleti özen çok sevme ilkesi”dir.. Bu ilkeyi özümsemeyi bencileyin başarabilseydik adalet sorun olmazdı, bu kadar çok polise, savcıya ve hâkime hatta hapishaneye bile gerek kalmazdı…
RTE: Artık düz liselerde “seçmeli Kur'an eğitimi” var. Türkiye bir değişim yaşıyor.
GB: Kuran eğitimi ile ilgili düşüncemi yukarıda açıkladım… Bencil (hodgâm) bir varlık olan insanın değişip, sencil (diğerkâm) bir varlığa dönüşmedikçe hiçbir şeyin değişmeyeceğini, bu vesileyle de yineliyorum.
RTE: Çocuklar ayaklarındaki prangalardan kurtuluyor.  '
GB:  Pranga denilince aklıma gelen şey: İnsanın bencil (hodkâm), bananeci bir varlık olduğudur. Neyse ki, ben bencillik, (hodkâmlık) bananecilik,  prangasından (kölelikten) kurtuldum. Nefsimin efendisi oldum. Darısı başınıza…
“Nasıl oldu?” derseniz, merak ederseniz, bu konuda size danışmanlık yapmağa (kılavuzunuz olmağa) olmağa hazırım… Ayrıca istihdam ettikleriniz gibi para mara da istemem. Zaten isteyemem…“Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları Yaratan’dan ötürü” sevme ilkelerini özümsemişim bir kere…
RTE: Türkiye’nin yapılan yatırımlarla değiştiğini, geliştiğini anlattı. Erdoğan, “Bir vilayetimiz bilgi çağını” yaşarken, diğeri ortaçağı yaşarsa, Türkiye’yi sağlıklı şekilde büyütemeyiz…
GB:  “Bilgi Çağı”  ile  “Bilinç Çağı” ve eğitim anlayışları ile ilgili görüşlerimi yukarıda ifade ettim… Bir vilayetin “Bilgi Çağı”nda yaşamasından değil, vilayetlerin tümünün, (Türkiye’nin) “Bilinç Çağı”nda yaşamasını, “Muasır Medeniyet”in üstüne çıkmasını isterseniz, gerçekten isterseniz yukarıda da dile getirdiğim gibi, size gönüllü danışmanlık yapmağa hazırım.. 
RTE:  Erdoğan, Türkiye’nin bugünlerine “kardeşlik ile geldiğinin” altını çizdi.
GB:  Bugünlere kardeşlik ile gelindiği konusunda samimiysen vah ki vah… Bunun neresi kardeşlik, a benim özümden çok sevdiğim Erdoğan?...
RTE:  Irkçılık, kabilecilik, bunlar şeytanidir. Şeytanın izinde yürümektir. Varsın onlar şeytanın izinde yürüsünler ama biz “Rab’imizin çizdiği yolda yürüyeceğiz.” Bu muhalefetin yalanlarına, kulak asmayın.
GB: Bencil (hodkâm) varlık değişip, diğerkâm bir varlığa dönüşüp, nefsinin efendisi olmadıkça Rab’in çizdiği yolda yürüyemez. O avuç dolusu para ödeyerek, verilen vergileri çarçur ederek istihdam ettiğiniz, sizi yanıltan danışmanlarınızı kapı dışarı etmenin zamanı gelmedi mi?

Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Bilinçolog Galip (Diğerkâm) Baran

TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com

Bilinç Üniversitesi’nin:
(a)    İşlevi: “Bilgi Çağı”  üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, bundan böyle, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog  v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b)   Kuruluş amacı:  Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu, eş deyişle, “dünyevi değerlerin” yerini “uhrevi değerlerin” aldığı bir dünya düzeni kurmak.

Hiç yorum yok: