(BAŞBAKAN’A AÇIK DİLEKÇE)
Kaymakamlık Makamına
BODRUM
(Başbakanlık Makamına iletilmek üzere)
Konu: Yurduna, milletine ve devletine herşeye rağmen sahip çıkan benim gibi vatandaşlara sahip çıkan bir Başbakan olmanız.
ÖN AÇIKLAMA
Yazılı basında yer alan 6. 02. 2006 tarihli bir haberde, belediye başkanı olduğunuz 1994’te 5 milyar liralık servet beyan ettiğiniz ve ticari faaliyetlerle kazandığınız bu servetin 2005’te 1 trilyon 780 milyara çıktığı açıklanıyor.
Sizin servetinizle ilgili bir fikir beyan etmek bana düşmez elbette. Ancak bu vesileyle ben de kendi servetimi beyan etmek istiyorum:
Benim, 1990 yılında sokakta (kamusal, yani, bir ferdi olduğunuz 74 milyonluk Türk Milleti’ne ait alanda) iki emekli arkadaşımla (Em. Alb. Cevdet Ayken ve Haydar Güllüce ile) önce çöp ardından izmarit toplayarak başlattığım çalışmaları yaparken edindiğim (dünyevi) servet: Bodrum’un Turgutreis Beldesinde sahip olduğum (Yalı Mahallesi, 4076 Sokak, 5/2 ) bir evden ibarettir.
Diğer taraftan, kamusal, yani bir ferdi olduğunuz 74 milyona ait alana çöp ve izmarit toplayarak sahip çıkmak yerine sizin gibi çalışsaydım, ticaret yapmış olsaydım, günümüzde sahip olacağım dünyevi servetin ne olabileceğini hesaplayamam. Bu benim uzmanlık alanım değil. Benim servetim, diğer deyişle, görevim, kamusal, yani bir ferdi olduğunuz 74 milyona ait alana çöp ve izmarit toplayarak sahip çıkmaktır...
Uzmanlığımla ilgili başka bir örnek: Bir ferdi olduğunuz 74 milyonluk Türk Milleti’ne ait alanda çöp ve izmarit toplarken İstanbul Ataköy, 4. Kısım, O-Blok, No: 141/6 adresteki evimi (2002 yılında o günün parasıyla) 90 milyon liraya sattım. Bu parayı, bir ferdi olduğunuz 74 milyonluk Türk Milleti’ne ait alana sahip çıkarken harcadım… Yetmedi… Ziraat Bankası’ndan 15 bin lira kredi aldım. Aynı şekilde harcadım. Emekli maaşım bu nedenle azaldı, yarı yarıya düştü.
Pişman mıyım, “keşke ticaret yapsaydım”, “ben de dünyevi değerlerle donansaydım” diyen birisi miyim? Hayır... Kesinlikle hayır…
Bu arada, Hz. Peygamber’in, “komşusu açken tok yatan bizden değildir” şeklindeki sözünü özümsediğimi ve bu sözü ilke edindiğimi de bilmenizi isterim …
Diğer Taraftan, bir ferdi olduğunuz 74 milyonluk Türk Milleti’ne ait alana sahip çıkarken kazandığım asıl “servet”e (ÖDÜLE) gelince: “Kendi yararından çok başkalarını düşünen, başkalarına yararlı olmaya çalışan, başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgemeyen” varlık, yani, “diğerkâmlık”…
Darısı, özümden çok sevdiğim Türk Milleti’nin (Çılgın Türkler’in torunlarının) ve dünyalıların başına…
Sayın Başbakan,
Aşağıda sayılan alanlardaki çalışmaları yaparken; “iklim değişikliği”nin “Bilgi Çağı”nda gerçekleştiğinin, (aynı çağda ozon tabakasının delindiğinin, buzulların eridiğinin yağmur ormanlarının azaldığının, bazı türlerin yok olduğunun) ve felaket olarak tanımlanan bu değişiklikten “Bilgi Çağı” insanının sorumlu olduğunun ve “Bilinç Çağı”nda yaşamağa başladığımın ve bir Bilinçolog olduğumun farkına vardım…
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı (Ahilik), milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, bazıları yerel bazıları merkezi yönetimin sorumluluk alanına giren, beni bencillikten (nefsimin kölesi olmaktan) kurtaran, özgürleştiren, bilinçlendiren, demokrasiyi öğrenmemi sağlayan çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten değişti:
* “Yasa bağımlısı” oldum.
* Kendimi tanımağa başladım.
* “Diğerkâm bir kişilik” edindim.
* Çocuk yaşta içtiğimiz ANDIMIZ’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile işlevi aşağıda açıklanan Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
İKİ GERÇEK
(a) Bende meydana gelen bu değişiklikte “dindar nesiller yetiştirme savınız”ın bir ilgisi yoktur. Daha açık söylemek gerekirse; namaz kılmamasına oruç tutmamasına, hacca gitmemesine rağmen, kainatı ibadethane sayan, yaratılanları Yaratan’dan ötürü seven, Türkiye Cumhuriyeti devletini dış borç yükünden kurtarmak için bir kampanya başlatma girişiminde bulunan, ancak Hazine müsteşarlığı’nın bu konuda önerdiği “yasal düzenleme” yapılmadığı nedenle bu girişimi amacına ulaşamayan bir “Bilinç Çağı” insanıyım, ben.
(b) Geleceğin; “Çevrenin kirletilmediği, tüketim çılgınlığının sona erdiği, trafik kurallarının ihlâl edilmediği, (benim kamusal alanda –sokaklarda- izmarit toplayarak ve sizin, tiryakilerin ceplerindeki sigara paketlerini çekip alarak dikkat çektiğiniz ) sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği/ varsa terk edildiği, milli servetin korunduğu, verginin kaçırılmadığı, rüşvetin alınmadığı/verilmediği, iş ahlakına saygı gösterildiği, (Ahilik Ruhu’nun ihya edildiği) imar yasasına aykırı işlerin yapılmadığı, her şeyin devletten beklenmediği Türkiye”sini inşa emek için çalışan bir faniyim...
DEMOKRASİ ÖĞRETMENİ:
1996 yılında Bodrum’da, Garajaltı Kavşağında “Trafik kurallarına uyalım uymayanları uyaralım” sloganından esinlenerek bir proje başlattım.Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlâl edenleri uyarmaya başladım.
Sürücülerin de yaya iken ihlâl ettikleri bu kuralı ihlâl eden yayaların, diğer deyişle, özümden çok sevdiğim Türk Milleti’nin (Çılgın Türkler’in torunlarının) demokrasiyi bilmediğinin farkına vardım. Projeyi uyguladığım, demokrasiyi öğrenmemi sağlayan kavşakları, bu nedenle “demokrasi dershanesi” olarak tanımladım.
SONUÇ OLARAK; benim gibilerin “demokrasi öğretmeni” olarak tanımlanabileceğini savunuyorum.
BİLİNÇ KAVRAMI:
Yukarıda sözü edilen çalışmaları yaparken, “yeti” sözcüğüyle sınırlandırılmış (soyut) bir kavram olduğunu gördüğüm bilinç kavramını SORUMLULUK kavramıyla bütünleştirdim, somutlaştırdım, ete kemiğe büründürdüm…
Ruhbilim Uzmanı Ergün Arıkdal, “Pozitif Yaşam” adlı kitabında:
“İnsana SORUMLULUK yükleyen bilgi, ‘kitabi bilgi’ değil, bizzat uygulanarak idrak edilmiş ve hazmedilmiş olan bilgidir. Böyle bir bilgi, artık o insanın öz malı haline gelmiş ve bir yaşam düsturu olmuştur. Yeri ve zamanı geldiğinde insanın o bilgiyi kullanması gerekir; kullanmadığı takdirde hesap sorulmayı hak eder.” diyor…
Çevrenin kirletilmemesi, tasarruf önlemlerine riayet edilmesi, trafik kurallarının ihlâl edilmemesi, verginin kaçırılmaması gerektiğini özümden çok sevdiğim Türk Milleti (Çılgın Türkler’in torunları) bilmektedir. Buna rağmen tüketim çılgınlığı devam etmekte, çevre kirletilmekte, trafik kuralları ihlâl edilmekte, vergi kaçırılmaktadır.
SONUÇ OLARAK; ancak, ne yazık ki, özümden çok sevdiğim Türk Milleti (Çılgın Türkler’in torunları) çevre, tasarruf, trafik ve vergi gibi konularda bilinçsizdir.
Bu bilinçsizlik, verilmekte olan eğitimin Arıkdal’ın yukarıda ifade ettiği, insana SORUMLULUK yüklemeyen “kitabi bilgi” ile sınırlı oluşundan, “tecrübi bilgi” ile desteklenmeyişinden kaynaklanmaktadır.
Örneğin, özel sürücü kurslarında verilmekte olan eğitimin “kitabi bilgi” ile sınırlı kalışı, “tecrübi bilgi” ile desteklenmeyişi yüzünden ülkemizde her yıl orta ölçekli bir ilçe nüfusu (8-10 bin) kadar insan hayatını kaybetmekte, orta büyüklükte bir il nüfusu ( 160-190 bin) kadar insan sakat kalmakta ve ülkenin milli servetinin % 2,5’a yakın bir bölümü yok olmaktadır…
Yukarıda dile getirilen çalışmaları yaparken, sürücü adaylarına “tecrübi bilgi” kazandıracak bir proje geliştirdim. M. E. Bakanlığı Özel Eğitim Kurumları Genel Müdürlüğü’ne gönderdim. Bu projenin Özel Sürücü Kursları Eğitim Programına “uygulama dersi” olarak konulmasını önerdim. Genel Müdürlük, önerimin ileride yapılacak mevzuat düzenlemelerinde dikkate alınacağı şeklinde bir yanıt verdi. Ancak söz verilen düzenleme yapılmadı…
Bu vesileyle, aşağıda GELECEĞİN TÜRKİYESİ bölümünde sözü edilen, M. E. Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu’na gönderdiğim, “Trafik terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi”nin, özel sürücü kursları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını tekrar öneriyorum…
YASA BAĞIMLISI
(a) Açılışı tarafınızdan yapılan, Başkanı Ferit Şahenk’e önceki Meclis Başkanlarından Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği, Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
* ÇED raporunu hiçe sayarak, Çevre Yasası’ni ihlâl ederek, denizi kirleterek inşa eden,
* Yaya yolunu, defalarca işgal ederek, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, “kamusal alan”a tecavüz ederek işleten, Doğuş Grubu’nun yaptığı yolsuzlukları önledim.
(b) Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total benzin istasyonunun reklam panosunu yaya yoluna koyarak, “kamusal alan”a tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da önledim.
SONUÇ OLARAK; Türkiye’de yolsuzluklara son vermek istiyorsanız, Doğuş Grubu’nun Başkanı Ferit Şahenk gibileri ödüllendirmekten vaz geçmeniz, ödüle ihtiyaç duymayan Galip Baran gibi yasa bağımlılarına nasıl teşekkür edeceğinizi düşünmeniz gerekir…
GELECEĞİN TÜRKİYESİ
Yukarıda sözü edilen çalışmaları yaparken geliştirdiğim,“Geleceğin Türkiyesi Projesi” olarak da tanımladığım, ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması önerisiyle M. E. Bakanlığı Talim Terbiye Kuruluna gönderdiğim,“Trafik terörünü halkın işbirliğinde çözme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” ciddiye alınmadı.
Diyanet İşleri Başkanlığı Yüksek Kurulu Başkanı Raşit Küçük’ün, “ kırmızı ışıkta geçmek asla caiz değildir” diyerek önemine dikkat çektiği bu projeyi uygularken (halen İzmir Emniyet Müdürü olarak görev yapmakta olan Ercüment Yılmaz’ın direktifiyle İstanbul’da engellenmeme (Milliyet/ kırmızı ışık eylemcisi gözaltında/ 22. 04. 1998) karşın çalışmalarımı hala sürdürüyorum. Türkiye’yi, parayı verenlerin (Ferit Şahenk gibilerin) düdüğü çaldığı bir ülke olma ayıbından kurtarmak için çalışıyorum.
Diğer taraftan, yukarıda sözü edilen, özenle uygulanması durumunda ülkenin geleceği çocuklarımızın da “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemelerini, “diğerkâm kişilik” edinmelerini sağlayacağından adım kadar emin olduğum bu proje hayata geçirildiğinde; adaleti sorun olmaktan çıkaracak; bu kadar çok polis, savcı ve hakime ihtiyaç bırakmayacak, şiddeti sona erdirecek; “Yurtta Barış”ı başlatacak; “Muasır Medeniyet”in aşılmasını sağlayacak bir sürecin başlayacağını; böylece, Türk Milleti’nin (Çılgın Türklerin torunlarının) “Bilinç Çağı”nda yaşamağa başlayacağını, Diyanet İşleri Başkanı sayın Mehmet Görmez’in “bütün cezaevlerinin boş olduğu bir Türkiye” şeklinde ifade ettiği “NİYAZI”nın gerçekleşeceğini İDDİA ediyorum…
SONUÇ OLARAK: Yurduna, milletine ve devletine herşeye rağmen sahip çıkan benim gibi vatandaşlara sahip çıkan bir Başbakan olmanızı öneriyorum.
Bu önerimi yüzyüze görüşmeğe hazırım. Davetinizi bekliyorum.
Saygılarımla.
Galip Baran
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
(1) Bilinç Üniversitesi’nin işlevi: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antrapolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmaktır.
EKLERİ:
- Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 24. 09. 1998 tarihli yazısı
- Başbakanlığa 3. 09. 2001 tarihli dilekçem
- Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı’nın 22. 11. 2001 tarihli yazısı.
- Devlet Bakanı Ali Babacan’ın 4. 06. 2003 tarihli yazısı
- Başbakanlığa 2. 06. 2004/ 20.09.2004/17.12. 2004 tarihli dilekçelerim
- Başbakanlık Halkla İlişkiler Daire Başkanlığı’nın 3. 05. 2005 tarihli yazısı
- Trafik Terörüne son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi.
- Başbakan Recep Tayip Erdoğan adına düzenlenmiş “Diğerkâmlık Andı”
- Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır’ın “Erdem Öğreten Deli” başlıklı makalesi
- “Galip Baran hakkında söylenenler” yazısı
- Yurdunu ve milletini özünden çok sevenlerin yaşadığı bir ülkede Dilaralar ölmez
ADRES: Yalı Mahallesi 4076 Sokak No: 5/2 / Turgutreis-BODRUM
***
ÖNEMLİ NOT: İş bu “açık dilekçe&mektup” ve ekleri 21 Şubat 2012 Salı günü 3097 sayı ile Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan’a iletilmek ve resmen ulaştırılmak üzere; Muğla ili, Bodrum İlçesi “Kaymakamlı evrakı”na teslim edilmiştir. Galip Baran, Turgutreis, 21.02.2012