27 Aralık 2011 Salı

TENCERE Mİ?.. KAPAK MI?…


Necati Doğru
Sözcü Gazetesi
Sayın DOĞRU,
Vekillerimiz, “maaşlarına yaptıkları zam” nedeniyle kıyasıya eleştiriliyorlar. Oysa onlar, bizim için, ulus için (!) çalışıyorlar…
Atatürk’ün, “çalışmanın en yücesi ulus için olanıdır” sözünü de hatırlayalım, bu arada...
Siz BAKMAYIN, bu mektubu yazanın Atatürk’ün o sözünü ilke edinmesine; vekil olup maaş arttırmak yerine, ulus için (insanlık için) para da harcayarak çalışmasına; bundan mutluluk da duymasına…
Ayrıca, Ruhbilim Uzmanı Sayın Ergün Arıkdal’ın  :
Bizim halkımız vicdan sesini dinlemek istemiyor çünkü çok materyalist olmuş durumda. Çok bencil bir milletiz biz.  Bu memleketin; bilim adamından, ekonomistten, iyi siyaset adamından ziyade, vicdanının sesini çekinmeden ortaya koyabilen, gerçekten yürekli, gerçekten sevebilen insanlara ihtiyacı var. Bizim para, bilgi, şöhret, sandalye severlere değil, birtakım menfaatler uğruna “üç maymunlar”ı oynayan insanlara değil, tam tersine vicdan sesini ifade etmeye çalışan, seven, uyum sağlayan, ortak alan kurabilen insanlara ihtiyacımız var. Bizim asıl sıkıntımız buradadır.” şeklindeki sözlerini de DİKKATE ALMAYIN!…(“Evrensel İnsan” / Ergün Arıkdal/ Ruh ve Madde Yayınları/ sayfa 222)
Tevfik Fikret’e öykünüp, Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,
doyuncaya, tıksırıncaya çatlayıncaya kadar yiyin
!” de, “DEMEYİN”, onlara...
Diğer taraftan, bizleri, “görevleri gereği” temsil etmeleri nedeniyle;
YEMELERİ” doğal değil mi?..
Bu DOĞAL’SA; ve tencere yuvarlanıp kapağını bulmuşsa;
asillerin de, bir gün vekil olup maaşlarını artırabilecekleri düşünülecek olursa;
tencere olup kapağı, ya da kapak olup tencereyi eleştirmek niye?
Galip Baran
Turgutreis’in; Turgutres’i ve Turgutreislileri Turgutreislilerden, daha açık bir deyişle, Türkiye’nin; Türkiye’yi ve Türkleri Türklerden daha çok seven, Erdem Öğreten Deli(!)si (1)/ “Yasa Bağımlısı”/ Bilinçolog
(1)   BKZ:  Prof. Dr. M. Akif Çukurçayır/ Yurttaşsız Demokrasi/ sayfa : 299/ Çizgi Kitabevi
 ***
Değerli Köşe Yazarları!
Ben “İnsan-ı Kamil” olmak için çalışıyorum:
(A)
Aşırı tüketmiyorum.
Vergi kaçırmıyorum.
Çevreyi kirletmiyorum.
Milli servete zarar vermiyorum.
Rüşvet vermiyorum/almıyorum.
Trafik kurallarını ihlâl etmiyorum.
İmar yasasına aykırı işler yapmıyorum,
Sağlığa aykırı alışkanlıklar edinmiyorum.
İş ahlakına (Ahilik İlkeleri’ne) saygı gösteriyorum.
Her şeyi devletten bekleme alışkanlığını terk etmiş bulunuyorum.
Bir başka deyişle, YOLSUZLUK yapmıyorum.
(B)
Sayılan alanlarda yolsuzluk yapanları, SOSYAL YAPTIRIM” olarak bilinen yöntemle uyarıyorum.
(C)
Uyardıklarıma, kendilerinin de başkalarını aynı yöntemle uyarmalarını öneriyorum.
===================================================================
SOSYAL YAPTIRIM:  “Yolsuzluk yapanları (örneğin,  Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralını ihlâl edenleri- ki bu kuralı ihlâl etmeyen yok gibidir-) utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmak”tır.
YOLSUZLUK:Bir görevi, bir yetkiyi kötüye kullanmak, yasaya, kurala, yönteme aykırı iş yapma”ktır..
===================================================================              
Değerli Köşe yazarları!
Yukarıda dile getirilen edimlerin ülke genelinde yaygınlaşması durumunda, yolsuzlukların sona ereceğini, bu kadar çok polise, savcıya ve hâkime gerek kalmayacağını iddia ediyorum.
Ne var ki, yıllar önce başlattığım bu “mücadele”  kaybedilmiş gibi görünüyor…
Asla kaybedilmemesi, mutlaka kazanılması gereken bu uğurda ve bu yolda;
Mücadeleyi kazanabilmek için yardımınıza ihtiyacım var.
Saygılarımla.
Galip Baran
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com

Hiç yorum yok: