Sayın Güldal Mumcu,
CHP Milletvekili
CHP Milletvekili
TBMM Başkan Vekili
ANKARA
KONU: “Suçluların güçlü
olmadığı bir ülke” dileğiniz ve…,
Sayın Güldal Mumcu,
“Suçluların güçlü olmadığı bir
ülke diliyorum…” şeklindeki dileğinizi
(Cumhuriyet, 24. 01. 2015) okudum. Dileğiniz; (yazının sonunda ) “Güçlünün
haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir Dünya düzeni kurmak” şeklinde
ifade edilmekte…
HAKLININ GÜÇLÜ OLDUĞU BİR DÜNYA
DÜZENİ KURMA ÇALIŞMALARIMIZ:
Çevre, tüketim, trafik, sağlık,
vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlâkı (Ahilik), imar ve her şeyi devletten
bekleme gibi alanlarda başlattığımız; insanı davranışlarını ve nedenlerini
araştırdığımız (bazılarından yerel, bazılarından merkezi yönetimin sorumlu
olduğu), beni bencillikten (asalaklıktan) kurtaran, dünya’nın ilk “yasa
bağımlısı” olmamı sağlayan çalışmaları yaparken yaşam biçimim kökten
değişti.
* “Kendimi
tanıma”ğa başladım.
* Dünya’nın ilk
“Bilinç Çağı İnsanı” oldum.
* Edindiğim “tecrübi
bilgi” ile işlevi ve kuruluş amacı aşağıda açıklanan Bilinç
Üniversitesi’ni kurdum.
* “Devletin devamlılık ilkesi”
ile “Yurdu ve milleti özden çok sevme” ve “yaratılanları Yaratan’dan
ötürü sevme” ilkelerini özümsedim. (Bu ilkeleri özümseyebilmek için
insanın değişmesi, sencil, yani diğerkâm bir varlığa dönüşmesi gerekiyor..)
* 2015’i “Yolsuzlukla
Mücadele Yılı” ilan ettim.
* Bilinç konusunda
uzmanlaştığımın, otodidakt (özöğrenimli) olduğumun farkına vardım.
Kendimi Bilinçolog olarak tanımladım.(Dünya’nın ilk
Bilinçologu oldum)
Otodidakt : Bir okula gitmeden kendi kendini yetiştiren (kimse). eş.
yani özöğrenimli.
Özöğrenim: Her şeyi kendi kendine öğrenme, kendi kendini yetiştirme
işi.
Yukarıda sayılan alanlardaki
çalışmaları yaparken “Bilgi Çağı İnsanı”nın “yeti” sözcüğüyle
tanımladığı bilinç kavramını:
(a) Sorumluluk kavramıyla bütünleştirdim, ete kemiğe
büründürdüm, somutlaştırdım.
(b) B (bilinç) = Z (zaman) x Ç2 ( çabanın
karesi) şeklinde ifade ederek bilimselleştirdim…
(c) Basında yer alan haberlerden derlediğim bir “Küresel
ısınma sergisi” hazırladım.
“BİLİNÇ ÇAĞI İNSANI” OLMAMI SAĞLAYAN ÇALIŞMALARDAN
ÖRNEKLER:
1989 yılında
iki emekli arkadaşımla (Em. Alb. Cevdet Ayken ve Haydar Güllüce ile) sokakta,
yani kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alanda çöp, izmarit ve benzeri atıkları
toplamağa başladım. Türkiye’ye özel alanım, yani tapulu malım gibi sahip
çıktım.
Bu uygulamayı pek çok il, ilçe ve
beldede, başlangıçtaki kadar sık ve sürekli değilse bile sağlığım elverdiğince
sürdürüyorum. Aslında Dünya’ya sahip çıkıyorum. Asalaklıktan kurtulmuş
olmanın gereğini yapıyorum
1996 yılında
İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II ve Bodrum’da gerçekleştirilen Yerel
HABİTAT Konferanslarına katıldım. Ne var ki, Devletin kurumlarının neredeyse
tümünün yanı sıra pek çok özel kuruluş, kişi, örgüt ve vakıfların katıldığı o
konferanslara katılanlardan benim dışımda hiç kimse, verdiği sözleri
tutmadı/tutamadı. Dağlar fare doğurdu. “Devletin Devamlılığı İlkesi”nin
gereği yapılmadı/yapılamadı (henüz).
MUMİKOM’dan (Muğla Milletvekillerini İzleme Komitesi) esinlenerek (Belediye
başkanlarına hesap sormak için) kurduğum TUBİKOM, ( “Turgutreis
Belediyesini İzleme Komitesi”) Fare doğurmayan girişimlerimin bir başka
örneğidir.
Muğla’nın Büyükşehir olması üzerine,
BODBİKOM’u (Bordu Belediyesi’ni İzleme Komitesi) kurdum; artık
Turgutreis Mahalle Meclisi’ni, Bodrum Belediyesi’ni ve Muğla Büyük şehir
Belediyesi’ni de izliyorum. Beni izleyecek, benden hesap soracak bir kişi kurum
ya da kuruluş yok (henüz).
Aynı yıl (1996) Bodrum
Garajaltı kavşağında başlattığım, genelde tek başıma sürdürdüğüm, zaman zaman
başka il, ilçe ve beldede gerçekleştirdiğim bu çalışma ile, yayalarla ilgili “kırmızı
ışık kuralı”nı ihlâl eden (yolsuzluk yapan) yayaları, ( aynı kuralı
sürücüler de yaya iken ihlâl ediyorlar) “Yeşili Bekle, Lütfen”, “Sağdan,
Lütfen” yazılı pankartları kullanarak uyarmağa başladım.
Bu çalışmayı yaparken,
demokrasinin; yukarıda sözü edilen kavşaklarda öğrenilebileceğini anladım ve bu
kuralı ihlâl eden otokratların yolsuzluk yapmağa devam ettiklerini gördüm.
Diğer taraftan, demokrasinin, “özgürlüklerin
özgürlüklerle sınırlı bir yaşam biçimi olduğu” gerçeğini dikkate
alarak, sözü edilen kavşakları (a) “Demokrasi Dershanesi” ve (b) “kırmızı
ışık kuralı”nı ihlâl edenleri uyaranları “Demokrasi Öğretmeni”
olarak tanımladım. Dünya’nın ilk “Demokrasi
öğretmeni” oldum
2001 yılında, borç alanın emir de almak zorunda kalacağı gerçeğini
dikkate alarak, uyruğu olduğum Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni “dış borç yükü”nden
kurtarmak amacıyla bir “gönüllü vergi” kampanyası başlatmak
istedim. Bu amaçla 57. Hükümet’e başvurdum. Hazine Müsteşarlığı’nın olumlu
görüş bildirmesine karşın öngördüğü yasal düzenleme yapılmadığı için bu
girişimim başarılı olmadı.
Bu kampanya, uyruklarının sahip
çıkmadıkları bir devletin, ancak “mış gibi bir devlet” olabileceğini
gösterdi.
Sayın Güldal Mumcu,
Felaket olarak da tanımlanan “Küresel
ısınma” “Bilgi Çağı”nda gerçekleşti. Bu çağın “bilgi vermekten ibaret olan eğitim anlayışı” felâketi
önleyemedi. “Bilgi Çağı İnsanı”nın, “küresel ısınma”yı durdurabilmesi için, “Eğitimin bilinçlendirici
boyutu”nu özümsemesi, “Bilinç Çağı İnsanı” olması gerekiyor.
Başta sayılan alanlardaki çalışmaları
yaparken geliştirdiğim, çocuklarımıza da benzer özellikleri kazandıracak olan,
ilk ve orta öğretim okulu öğrencileri müfredat programına “uygulama dersi”
olarak konulmasını M. E. Bakanlığı’na önerdiğim, “Trafik terörüne halkın
işbirliğinde son verme ve demokrasiyi tabana yayma projesi” dikkate
alınmadı. Uygulamaya konmadı. M. E. Bakanlığı, “Bilinç Çağı İnsanı”
yetiştirilmesi önerimi hafife almakta, “Eğitimin bilinçlendirici boyutu”nu
anlamazlıktan gelmekte direniyor.
* “Kasten”
ya da “maksatlı” yerine “bilinçli olarak”,
* “Biliyorum”ya
da “farkındayım” yerine “bilinçliyim” ya da “bilincindeyim”,
* (Bilinç
sözcüğünün fiil olarak kullanıldığında nesne almayacağını, geçişsiz bir fiil
olduğunu bilmediği için) “bilgilendiriyorum” ya da “bilgi veriyorum”
yerine “bilinçlendiriyorum” diyor. M. E. Bakanlığı yanlış kullanımı
sürdürmekte ısrarlı.
Bu yanlışlığın düzeltilmesi için,
16. 04. 2014 tarihinde, TDK’ya (Türk Dil Kurumu) yaptığım başvuruya hala bir
yanıt verilmedi/verilemedi. “Eğitimin bilinçlendirici boyutu”nu
anlamazlıktan gelmekte, yanlış kullanımını sürdürmekte, TDK da kararlı.
M. E. B. ve TDK, bilinçsiz nesiller yetiştirilmesini
engelliyorlar, adeta.
“Bilinç Çağı İnsanı”, özetle:
* Aşırı tüketmez.
* Çevreyi
kirletmez.
* Rüşvet
almaz/vermez.
* Trafik
kurallarını ihlâl etmez.
* Vergi
kaçırmaz, kul hakkı yemez.
Eşdeyişle,
yolsuzluk yapmaz, yolsuzluk yapanlarla mücadele etmekten kendisini alamaz.
Başka türlü davranmasına, özümsediği ilkeler izin vermez. Bir başka deyişle, “Demokrasi
bağımlısı”dır, o.
“NE VAR NE YOK” SORUSU İÇİN
BAZI CEVAPLAR:
*
Turgutreis’in, Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin,
Dünya’nın sakini çok, ama benden başka sahibi yok (henüz).
* Turgutreis’in,
Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın muhtarı, kaymakamı, valisi,
belediye başkanı çok, ama benden başka “yasa bağımlısı” bir sakini yok
(henüz).
* Turgutreis’in, Bodrum’un,
Muğla’nın, Türkiye’nin, Dünya’nın ibadethanesi, hastanesi, eczanesi,
hapishanesi çok, ama benim Turgutreis’te kurduğumdan başka Bilinçhanesi yok
(henüz).
* Turgutreis’in,
Bodrum’un, Muğla’nın,Türkiye’nin, Dünya’nın sosyologu, psikologu, antropologu
çok, ama benden başka Bilinçologu yok (henüz).
Sayın Güldal Mumcu,
Kısaca söylemek gerekirse;
“Küresel ısınma”nın durabilmesi, yolsuzlukların sona erebilmesi,
demokrasinin gerçekleşebilmesi için, bu Dünya’nın sakinlerinin değişmeleri,
sencil, yani Diğerkâm varlık (Bilinç Çağı İnsanı) olmaları gerekiyor.
“Bilinç Çağı İnsanı” olarak
yaptığım işlerin bazıları:
(a) Açılışı, 2003 yılında, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla yapılan Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
*
ÇED raporunu hiçe sayarak, denizi kirleterek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek,
kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek inşa eden,
* D-Marin giriş kapılarındaki bekçi kulübelerinin üstüne
gölgelik olarak konmuş olan tenteleri zemine bağlayan çelik halatlarla yaya
yolunu kapatarak, Trafik Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne
ait alana işletirken de defalarca tecavüz eden, (Başkanı Ferit Şahenk’e,
önceki Meclis Başkanlarından Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet Ödülü verdiği) Doğuş
Grubu’nun yaptığı yolsuzlukları önledim.
(b) Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki Total Benzin
İstasyonunun devasa reklam panosunu yaya yoluna koyarak, Trafik Yasası’nı ihlâl
ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu
da aynı şekilde önledim.
Bir başka gerçek:
Neil Armstrong Ay’a ayak
bastığında: “Benim için küçük ama insanlık niçin büyük bir adım” dedi…
“Bilgi
Çağı İnsanı”, değişip, “Bilinç Çağı
İnsanı” olduğunda atacağı adımın büyüklüğünü hayal bile edemiyorum.
Sayın Güldal Mumcu
Uyrukları “Bilinç Çağı İnsanı”
olduklarında (yolsuzluk yapmadıklarında ya da asalaklıktan kurtulduklarında),
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en fazla bir yıl içinde:
(a) Muasır Medeniyet’in üstüne çıkacağını,
(b)
Küresel sınmayı durdurmada Dünya’ya öncülük edeceğini,
(c)
Dünya Şeffaflık Örgütü”nün 2014 yılında yayınladığı raporda (Yolsuzluk Algısı
Endeksi’nde) ilk sırada ye alan Danimarka’nın üstünde (1. sırada) yer alacağını
(kendi örneğime dayanarak İDDİA EDİYORUM.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin
uyruklarının, sadece “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsemeleri
bile, bu ülkede suç işlenmemesi, adaletin sorun olmaması, bu kadar çok polis, savcı
ve hakime gerek kalmaması için yeterli olacaktır.
Yukarıda dile getirdiğim, tahkiki
mümkün gerçekleri TBMM üyeleriyle paylaşmama yardımcı olursanız, size ne kadar
minnettar olacağımı tahmin edemezsiniz.
Saygılarımla.
“Bilinç Çağı İnsanı”
Demokrasi Öğretmeni
Yolsuzlukla Mücadele Uzmanı
Bilinç Üniversitesi Kurucuları
Platformu Temsilcisi
Türkiye HABİTAT Yolsuzlukları
Önleme Kozası Kolaylaştırıcısı
Bilinçolog Galip (Diğerkâm)
Baran
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535)
844 84 76
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin:
(a) İşlevi:
“Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına
dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler
kurmalarına yardımcı olmak; böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli
mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek
mensuplarının yetişmesine katkıda bulunmak.
(b) Kuruluş
amacı: “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu”, bir başka deyişle, “dünyevi değerler”in yerini
“uhrevi değerler”in aldığı bir dünya düzeni kurmak.
EKİ: Çalışmalarımla ilgili
belgelerden oluşan bir klasör
ADRES: 4076 Sokak No:
5/2 PK: 20
Turgutreis-BODRUM
(Önemli Not: Bu mektup, Sayın Güldal Mumcu’ya 04. 02. 2015
tarih ve KPQ16441QQ743 sayı ile PTT//APS olarak kargo ile TBMM adresine
gönderilmiştir. Galip Baran)