sorun: BENCİLLİK, çözüm: SENCİLLİK Tel: 0.252.3823477; gsm: 0.535.8448476; Tugutreis, Bodrum/MUĞLA
20 Kasım 2013 Çarşamba
16 Kasım 2013 Cumartesi
14 Kasım 2013 Perşembe
ÂYİNESİ İŞ'TİR KİŞİ'NİN LÂFA BAKILMAZ (Ata sözü)
AYİNEM!..
Ben;
(a) Açılışını Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan’nın yaptığı Turgutreis Yat Limanını (D-Marin’i);
* ÇED raporunu hiçe
sayarak, denizi kirleterek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz
ederek, Çevre Yasası’nı ihlâl ederek inşa eden,
* Liman giriş
kapılarındaki bekçi kulübelerinin üstüne gölgelik olarak konulmuş olan
tenteleri zemine bağlayan çelik halatlarla yaya yolunu kapatarak, Trafik
Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal, yani Türk Milleti’ne ait alana tecavüz ederek
işleten Doğuş Grubu’nun yaptığı yolsuzlukları
önledim. (Kamusal alana özel alanım
gibi sahip çıktım.)
(b) Turgutreis Otobüs Terminali karşısındaki
Total Benzin İstasyonunun devasa reklam panosunu yaya yoluna koyarak, Trafik
Yasası’nı ihlâl ederek, kamusal alana
tecavüz ederek yaptığı yolsuzluğu da aynı şekilde önledim.
(c) Bazı ticari işletmelerin kamuya ait
plajlarda (kumsala) ve sokağın (kamusal alanın) yayalara ait kısmına koydukları
masa ve sandalyeleri kaldırttım. (Kaldırtmaya devam ediyorum)
(d) 2001 yılında, Türkiye Cumhuriyet Devletini
dış borç yükünden (İMF Boyunduruğundan) kurtarmak için, “borç alanın emir de alacağı” anlayışıyla, bir “gönüllü vergi” kampanyası başlatmak için Başbakanlığı başvurdum. Bu
kampanyayı Hazine Müsteşarlığı’nın bu konuda öngördüğü yasal düzenleme
yapılmadığı için başlatamadım.
(e) 2003 yılında, “yurttaşlığa çağrı yürüyüşü” düzenledim. Bodrum’dan İzmir,
Çanakkale, Tekirdağ, İstanbul, Kocaeli, Yalova, Bursa, Bilecik, Eskişehir
güzergâhı üzerinden Ankara’ya yürüdüm.
Bu yürüyüşte konakladığım il ve
ilçelerde, sokaklarda, kamusal, yani, Türk Milleti’ne ait alanlarda çöp
topladım ve 1996 yılında Bodrum’da Garajaltı Kavşağında başlattığımı aşağıda
ifade ettiğim trafik sorunuyla ilgili uygulamayı gerçekleştirdim.
(f) Sokaklarda (kamusal alanda) yapmakta olduğum
diğer işler:
*
Su ve kanalizasyon arızalarını belediyeye haber veriyorum.
*
Çöp, izmarit gibi atıkları toplayıp çöp bidonlarına atıyorum.
*
Üstüne basanın ayağına batacak çivili tahta parçalarını kaldırıyorum.
*
Kedi köpek ölülerini kokmamaları için alıp çöp bidonlarına koyuyorum.
*
Geri kazanılabilecek katı atıkları toplayıp atık toplama kutularına
koyuyorum. (Dün, Turgutreis
Belediyesi’nin giriş holündeki pil toplama kutusunda buruşturulup atılmış
gazete parçaları ve poşetler gördüm.)
*
Salyangoz ve benzeri canlıları alıp üzerlerine basılmayacak bir yere
bırakıyorum.
*
Köpek pisliklerini alıp basılmayacak yerlere atıyorum ya da belediyeye
haber verip temizletiyorum.
* Sokaklardaki beton elektrik direklerinin
koparılmış olan topraklama tellerini ilgililere haber verip bağlatıyorum.
*
Sökülüp sokağa atılmış güneş enerjisi sistemlerinin cam yünlerini
(kansorejen maddeleri) belediyeye haber verip kaldırtıyorum.
* Evimin giriş kapısındaki duvarın üzerine,
her sabah, “önce kuşlar” diyerek bir
avuç buğday koyuyorum. Bu buğdayı salyangozların da yediklerini görüyorum. “Kuşları ve salyangozları aç yatan bizden
değildir” diyorum.
* İstanbul’da, 2007 yılında, 7 yaşındaki
Dilara Dumru’nun, 2005 yılında, 4 yaşındaki Berkay Dağıstanlı’nın ve Van’da
2011 yılında 8 yaşındaki Şirin Dalga’nın içine düşerek ölümlerine yol açan
rögar kapaklarını (başka Dilaralar’ın, Berkaylar’ın, Şirinler’in ölmemesi için)
ilgilere haber verip kapattırıyorum.
1996 yılında, Bodrum’da, Yerel
HABİTAT Konferansı ile eşzamanlı olarak, yayalarla ilgili trafik ışıklarıyla
donatılmış kavşaklarda bir çalışma başlattım. Bu çalışmada, kırmızı ışık
kuralını ihlâl eden, bu yolsuzluğu yapan yayaları, ( bu yolsuzluğu herkes
yapmaktadır) “Yeşili Bekle, Lütfen”, “Sağdan,
Lütfen” yazılı pankartları (bazen megafon) kullanarak uyarıyorum.
Demokrasinin, “özgürlüklerin özgürlüklerle sınırlı bir
yaşam biçimi” olduğunu (yayaya yeşil ışık yandığında sürücünün, sürücüye
yeşil ışık yandığında yayanın beklemesi gerektiğini) dikkate alarak; yayalarla
ilgili trafik ışıklarıyla donatılmış kavşakları “demokrasi dershanesi” ve sözü edilen yolsuzluğu yapanları
uyaranları “Demokrasi öğretmeni”
olarak tanımladım…
Demokrasi sözcüğünü dillerine
pelesenk edenlerin, “demokratik açılım”dan
söz edenlerin, demokrasiyi öğrenmek, dahası
“demokrasi öğretmeni” de olmak istiyorlarsa; yayalarla ilgili trafik
ışıklarıyla donatılmış kavşaklarda
kırmızı ışık kuralını ihlâl edenleri uyarmaya başlamaları GEREKİYOR.
Trafik Yasası’nın yayalarla ilgili kırmızı ışık kuralının
böylesine kayıtsızca ihlâl edildiği, Türkiye Cumhuriyeti’nin; ne demokratik, ne sosyal, ne de hukuk devleti
olduğu söylenebilir…
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Bilinçolog Galip (Diğerkâm)
Baran
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844
84 76
E-POSTA:
galipbaran@windowslive.com
Bilinç Üniversitesi’nin
(a) İşlevi:
“Bilgi Çağı” üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına
dönüşebilecek “Bilinç Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler
kurmalarına yardımcı olmak; böylece, bundan böyle, yalnız bilgili değil aynı
zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor, sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine katkıda
bulunmak.
(b) Kuruluş amacı: Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu,
eşdeyişle, “dünyevi değerler”in yerini “uhrevi değerler”in aldığı bir dünya
düzeni kurmak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)