"Bu iş halkın duyarlılığından önce devletin
konunun üzerine gitmesi ile çözülebilecek bir iş olarak önümüzde
duruyor." DİYORSUNUZ...
İYİ DE, "DEVLET" DEDİĞİNİZ NE Kİ?
DEVLETİN UNSURU ASLİSİ "İNSAN"DIR...
VE "İNSAN" BENCİL (HODKÂM) BİR VARLIKTIR
"İNSAN" NE KADAR MÜKEMMELSE "DEVLET" DE
O KADAR...
DEMEK Kİ, ASLOLAN "İNSAN"IN DEĞİŞMESİ "SENCİL"
(DİĞERKÂM) BİR VARLIĞA DÖNÜŞMESİDİR.
BEN DE "BENCİL" (HODKÂM) BİR VARLIKTIM...
DEĞİŞTİM... "SENCİL" (DİĞERKÂM) BİR VARLIK OLDUM...
DEĞİŞİRKEN GELİŞTİRDİĞİM "DİĞERKÂMLIK ANDI" EKLİDİR...
DİĞER TARAFTAN, YÜCE (!) TBMM'İZ ANAYASA'YI DEĞİŞTİRME,
TELAŞI, KAVGASI, HEYECANI İÇİNDE ÇALIŞIYOR (!)...
HAVANDA SU DÖVÜLÜYOR...
BEN, MECLİS BAŞKANLARINDAN KÖKSAL TOPTAN'IN DOĞUŞ GRUBU'NUN
YOLSUZLUK YAPAN BAŞKANI, BAŞBAKANIN YAKIN DOSTU, TÜRKİYE'NİN
DÖRDÜNCÜ ZENGİNİ FERİT ŞAHENK'E TBMM HİZMET ÖDÜLÜ VEREN O MECLİSİN YÜCE DEĞİL CÜCE OLDUĞUNU
İDDİA EDİYORUM...
TBBMM'NİN YÜCE, GERÇEKTEN YÜCE OLABİLMESİ İÇİN ÜYELERİNE,
BENCİLEYİN DİĞERKÂM OLMALARINI ÖNERİYORUM...
DİĞERKÂM OLMAK İSTEYEN MECLİS ÜYELERİ, İŞE, YUKARIDA
SÖZÜ EDİLEN "DİĞERKÂMLIK ANDI"NDA DİLE GETİRİLEN
İŞLERİ YAPARAK BAŞLAYABİLİRLER...
ASLINDA, BU, GÜNÜMÜZÜN DEĞİL ECDADIMIZDAN MİRAS
ALDIĞIMIZ BİR SORUN...
ŞÖYLE Kİ; BURASI, HOCAM NASRETTİN'İN DEYİŞİYLE, PARAYI
VERENİN DÜDÜĞÜ ÇALDIĞI ÜLKE, TÜRKİYE...
ANLAŞILAN O Kİ, BENCİLLİKTEN (HODKÂMLIKTAN) KURTULABİLMEK
İÇİN "REDDİ MİRAS" YAPMAMIZ GEREKİYOR...
Bilinçolog /"yasa bağımlısı" Galip Diğerkâmbaran
Bilinç Üniversitesi (1)
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@windowslive.com
(1) Bilinç Üniversitesi’nin
(a) İşlevi: “Bilgi Çağı”
üniversitelerinin, zamanla Bilinçoloji Ana Bilim Dalına dönüşebilecek “Bilinç
Enstitüsü” ya da “Bilinç Kürsüsü” gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak;
böylece, yalnız bilgili değil aynı zamanda bilinçli mimar, mühendis, doktor,
sosyolog, psikolog, antropolog v.b. meslek mensuplarının yetişmesine
katkıda bulunmak.
(b) Amacı: Güçlünün haklı olduğu
değil, haklının güçlü olduğu, dünyevi değerlerin yerini uhrevi değerlerin
aldığı bir dünya düzeni kurmak.
----------------------
Kime:
Zeki Kentel, Galip Baran
İşin esrarı Her işin bir sırrı vardır..
Esrar dünyası ise "sırlar"la doludur. Onun için o bitkiye "esrar" adı verilir..
Bu iş bizde çok eskilere dayanır. Hatta "Haşhaşiler" diye bir hareket de vardı. Haşhaşiler, Hasan Sabbah'ın 1090 yılında Alamut Kalesi'ni almasıyla kurumsallaşmış ve Selçuklular'la boy ölçüşmeye kadar da işi vardırmışlardı.. Aslında Afyon çiçeği aşağı Mezopotamya'da M.Ö 3400 yılından beri yetiştirilmektedir.. Günümüzde Afyon'un küspesinden ve yağından yararlanılır. Afyon Alkoloid fabrikası bir dönem ABD ile aramızda ciddi sorunlara yol açmıştı.. Yani bu konu öteden beri başımızın belasıdır.. Bilindiği kadarı ile de 5500 yıldır bu bölgede yetiştirilir.
Türkiye'de Haşhaş/Eroin üretimi, ilaç endüstrisi için devlet kontrolünde yapılır.. Afyon'un adı onun için Afyon'dur.. Çünki Afyon tarımı Afyon yöresinde yapılır..
Eskiden yaygın olarak bir de Tütün üretimi vardı. Elhamdülillah ondan kurtuluyoruz..
Türkiyede esrar kaçak olarak üretilir.. Eroin ise Afganistan üzerinden İran yolu ile, Türkiye ya da Irak-Suriye üzerinden Avrupa'ya geçer..
Afyon sakızı Türkiye'de işlenir ve toz halinde Avrupa'ya geçer..
İşin ilginç yanı, Afganistan ve Irak Amerika'nın kontrolünde. İngilizler de orada. Peki nasıl oluyor da bu eroin Afganistan'dan İran'a, oradan Türkiye'ye ve Irak'a girebiliyor?
Hemen söyleyeyim, İran'da ciddi bir uyuşturucu mafiası var. İdam filan kar etmiyor ve İran'da gençler arasında uyuşturucu ciddi bir sorun.. Yani Eroinin İran'a girişi bir soğuk harp yöntemi.. İran'ın durumu bu açıdan Türkiye'den daha kötü.. Uyuşturucu bizden daha ucuz İran'da ve isteyen için mal'a ulaşmak daha kolay, cezalar daha ağır da olsa!
Türkiye ve İran arasında sorun yaşansa da İran Mafiası ile Türk Mafiası can ciğer kuzu sarması.. İran'dan Türkiye'ye ciddi bir kara para girişi de var zaten. Yani iki ülke arasındaki kayıt dışı iş ilişkileri, kayıt altındakinden daha az değil.. İran da Azeri gardaşlar eyi çalışıyor..
İran'daki gençliğin durumu, özellikle de alkol, uyuşturucu ve fuhuş konusunda bizden iyi değil.
Türkiye'ye giren eroin, 28 Şubat döneminde Türkiye'den Avrupa'ya geçişte, bazı durumlarda askeri helikopterlerle bile taşındığı olmuş.. Polis araçları ile, ambulansla, şehid cenazesinin tabutunda.. Yeter ki komisyonunu ver.. O günlerden geliyoruz ve o kadroların çoğu hala işlerinin başında, koltuklarında oturuyor.
"Kısmetim" olayında ortaya çıktı, uyuşturucu yüklü gemiye sahil muhafaza eskortluk yapıyor, var mı böyle bir şey.. İtalya'ya NATO tatbikatına giden denizaltı ile eroin taşımışlar..
Koç Müzesi'ndeki denizaltıya öğrencilerin ziyareti sırasında patlatılmak üzere bomba yerleştirenler bunu da yaparlar..
Geçen gün Zaman gazetesi Diyarbakır-Bingöl arasındaki kırsal bölgede uçsuz bucaksız Kenevir tarlaları ile dolu olduğunu yazıyordu..
Bu meret bir haftada ekilip hasat edilmiyor.. O tarlaların sahipleri de belli.. İHA'larımız var, uydularımız var, Blivanis vadisinde irticacı avcılığına çıkanlar savaş uçakları ile gözetleme yaparlarken, binlerce dönümlük esrar tarlalarını "görmedim, duymadım, bilmiyorum" diyebilirler mi?
Marul tarlaları mı onlar!.
Bu esrarların parasının nereye gittiği belli. 500 ton işlenmiş esrardan söz ediliyor. Bunları bavulla taşımıyorlar herhalde.. Nerede stoklanıyor bunlar, nasıl taşınıyor, kimler alıyor ve nasıl dağıtılıyor. Tamam orada bu işler oluyor da, bunlar büyük şehirlerde piyasaya arzediliyor. Bu kadar mal büyük şehirlere getirilip dağıtılırken nasıl kimse görmüyor.
MİT ne yapıyor, emniyet istihbaratı ne yapıyor, Narkotik şube ne yapıyor?
FBI uyuşturucu ile uluslararası mücadele bahanesi ile geldi Türkiye'ye, onlar da mı görmüyor, duymuyor, bilmiyorlar..
Bu işin arkasında devletin içinde birileri olmadan bu işler olmaz. Bu işin bir de uluslararası arka planı olmalı.. Çünki bu malların bir kısmı da yurt dışına gidiyor.
Yurt dışına çıkış kanalları belli. Hava, kara, deniz ve demiryolu.. O zaman gümrük kapıları, havaalanları, limanların control altına alınması lazım..
Ve tabi ciddi bir istihbarat faaliyeti gerekli.
Mesela Bulgaristan bu işin neresinde. Bulgar Mafyası bu konuda deneyimli. Derin bağları var.. Bulgar Mafiyası Rus Mafiası ile birlikte çalışıyor.. Ermeni Mafiası, Yunan Mafiası da işin içinde.. PKK zaten işin içinde de, Muhaberat da bu işin içinde, Lübnan da. Bunlar işin içinde olur da MOSSAD olmaz olur mu?
Uyuşturucu gençliğimizi mahvediyor, aynı zamanda bu kappa para teröre giderek karşılığını bir de kan olarak ödüyoruz. Üretici ise bu gayri ahlaki servetini, fuhuşta, batak işlerde değerlendiriyor. Yani uyuşturucu başka felaketleri de tetikliyor beraberinde..
Bu iş halkın duyarlılığından önce devletin konunun üzerine gitmesi ile çözülebilecek bir iş olarak önümüzde duruyor.
Siyasiler ve bürokratlar, sadece yaptıklarının değil, yapmaları gerekirken yapmadıklarının da hesabını verecekler. Selam ve dua ile..
Esrar dünyası ise "sırlar"la doludur. Onun için o bitkiye "esrar" adı verilir..
Bu iş bizde çok eskilere dayanır. Hatta "Haşhaşiler" diye bir hareket de vardı. Haşhaşiler, Hasan Sabbah'ın 1090 yılında Alamut Kalesi'ni almasıyla kurumsallaşmış ve Selçuklular'la boy ölçüşmeye kadar da işi vardırmışlardı.. Aslında Afyon çiçeği aşağı Mezopotamya'da M.Ö 3400 yılından beri yetiştirilmektedir.. Günümüzde Afyon'un küspesinden ve yağından yararlanılır. Afyon Alkoloid fabrikası bir dönem ABD ile aramızda ciddi sorunlara yol açmıştı.. Yani bu konu öteden beri başımızın belasıdır.. Bilindiği kadarı ile de 5500 yıldır bu bölgede yetiştirilir.
Türkiye'de Haşhaş/Eroin üretimi, ilaç endüstrisi için devlet kontrolünde yapılır.. Afyon'un adı onun için Afyon'dur.. Çünki Afyon tarımı Afyon yöresinde yapılır..
Eskiden yaygın olarak bir de Tütün üretimi vardı. Elhamdülillah ondan kurtuluyoruz..
Türkiyede esrar kaçak olarak üretilir.. Eroin ise Afganistan üzerinden İran yolu ile, Türkiye ya da Irak-Suriye üzerinden Avrupa'ya geçer..
Afyon sakızı Türkiye'de işlenir ve toz halinde Avrupa'ya geçer..
İşin ilginç yanı, Afganistan ve Irak Amerika'nın kontrolünde. İngilizler de orada. Peki nasıl oluyor da bu eroin Afganistan'dan İran'a, oradan Türkiye'ye ve Irak'a girebiliyor?
Hemen söyleyeyim, İran'da ciddi bir uyuşturucu mafiası var. İdam filan kar etmiyor ve İran'da gençler arasında uyuşturucu ciddi bir sorun.. Yani Eroinin İran'a girişi bir soğuk harp yöntemi.. İran'ın durumu bu açıdan Türkiye'den daha kötü.. Uyuşturucu bizden daha ucuz İran'da ve isteyen için mal'a ulaşmak daha kolay, cezalar daha ağır da olsa!
Türkiye ve İran arasında sorun yaşansa da İran Mafiası ile Türk Mafiası can ciğer kuzu sarması.. İran'dan Türkiye'ye ciddi bir kara para girişi de var zaten. Yani iki ülke arasındaki kayıt dışı iş ilişkileri, kayıt altındakinden daha az değil.. İran da Azeri gardaşlar eyi çalışıyor..
İran'daki gençliğin durumu, özellikle de alkol, uyuşturucu ve fuhuş konusunda bizden iyi değil.
Türkiye'ye giren eroin, 28 Şubat döneminde Türkiye'den Avrupa'ya geçişte, bazı durumlarda askeri helikopterlerle bile taşındığı olmuş.. Polis araçları ile, ambulansla, şehid cenazesinin tabutunda.. Yeter ki komisyonunu ver.. O günlerden geliyoruz ve o kadroların çoğu hala işlerinin başında, koltuklarında oturuyor.
"Kısmetim" olayında ortaya çıktı, uyuşturucu yüklü gemiye sahil muhafaza eskortluk yapıyor, var mı böyle bir şey.. İtalya'ya NATO tatbikatına giden denizaltı ile eroin taşımışlar..
Koç Müzesi'ndeki denizaltıya öğrencilerin ziyareti sırasında patlatılmak üzere bomba yerleştirenler bunu da yaparlar..
Geçen gün Zaman gazetesi Diyarbakır-Bingöl arasındaki kırsal bölgede uçsuz bucaksız Kenevir tarlaları ile dolu olduğunu yazıyordu..
Bu meret bir haftada ekilip hasat edilmiyor.. O tarlaların sahipleri de belli.. İHA'larımız var, uydularımız var, Blivanis vadisinde irticacı avcılığına çıkanlar savaş uçakları ile gözetleme yaparlarken, binlerce dönümlük esrar tarlalarını "görmedim, duymadım, bilmiyorum" diyebilirler mi?
Marul tarlaları mı onlar!.
Bu esrarların parasının nereye gittiği belli. 500 ton işlenmiş esrardan söz ediliyor. Bunları bavulla taşımıyorlar herhalde.. Nerede stoklanıyor bunlar, nasıl taşınıyor, kimler alıyor ve nasıl dağıtılıyor. Tamam orada bu işler oluyor da, bunlar büyük şehirlerde piyasaya arzediliyor. Bu kadar mal büyük şehirlere getirilip dağıtılırken nasıl kimse görmüyor.
MİT ne yapıyor, emniyet istihbaratı ne yapıyor, Narkotik şube ne yapıyor?
FBI uyuşturucu ile uluslararası mücadele bahanesi ile geldi Türkiye'ye, onlar da mı görmüyor, duymuyor, bilmiyorlar..
Bu işin arkasında devletin içinde birileri olmadan bu işler olmaz. Bu işin bir de uluslararası arka planı olmalı.. Çünki bu malların bir kısmı da yurt dışına gidiyor.
Yurt dışına çıkış kanalları belli. Hava, kara, deniz ve demiryolu.. O zaman gümrük kapıları, havaalanları, limanların control altına alınması lazım..
Ve tabi ciddi bir istihbarat faaliyeti gerekli.
Mesela Bulgaristan bu işin neresinde. Bulgar Mafyası bu konuda deneyimli. Derin bağları var.. Bulgar Mafiyası Rus Mafiası ile birlikte çalışıyor.. Ermeni Mafiası, Yunan Mafiası da işin içinde.. PKK zaten işin içinde de, Muhaberat da bu işin içinde, Lübnan da. Bunlar işin içinde olur da MOSSAD olmaz olur mu?
Uyuşturucu gençliğimizi mahvediyor, aynı zamanda bu kappa para teröre giderek karşılığını bir de kan olarak ödüyoruz. Üretici ise bu gayri ahlaki servetini, fuhuşta, batak işlerde değerlendiriyor. Yani uyuşturucu başka felaketleri de tetikliyor beraberinde..
Bu iş halkın duyarlılığından önce devletin konunun üzerine gitmesi ile çözülebilecek bir iş olarak önümüzde duruyor.
Siyasiler ve bürokratlar, sadece yaptıklarının değil, yapmaları gerekirken yapmadıklarının da hesabını verecekler. Selam ve dua ile..
------------------------------------------
Abdurrahman DİLİPAK