18 Kasım 2009 Çarşamba

Kaymakamlık Makamına
BODRUM
Konu: HABİTAT Ruhu’nun canlandırılması çalışmaları kapsamında yapılacak etkinlik
1996 yılında, Bodrum’da, “Yaşanabilir bir Bodrum” sloganıyla başlatılan, ancak sürdürülemeyen;
(a) 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in,
“ İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II Konferansının katılımcıları tarafından benimsenen anlayışa göre, yerleşim alanlarının güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir hale getirilmesinde resmi organizasyonlarla sivil toplum kuruluşlarının dayanışma, işbirliği ve ortaklılar temelinde çalışmaları esastır.
Bu bakımdan öncü ve örnek bir etkinlik olarak değerlendiriyorum”
Diyerek, ÖNEMİNE dikkat çektiği,
(b) Belediye Başkanı olan Tuğrul Acar’ın,
“ Bodrum’da yaşayanların kentle ilgili kararlara katılmalarına ve sorunlara birlikte çözüm aramalarına büyük bir heyecanla yaklaşıyoruz. Kentin sorunlarına çözüm bulmak için başlatılmış bu çalışmaya gönülden destek vermeye hazırız.”
Diyerek, EV SAHİPLİĞİNİ üstlendiği,
Yerel HABİTAT Konferansını, bu defa, ilkinden alınan dersleri de dikkate alarak, yeniden başlatmanın hazırlığı içindeyiz…
Bu hazırlık kapsamında gerçekleştirilecek etkinlik programı eklidir.
“Burası Türkiye” konulu sergisi eşliğinde gerçekleştirilecek bu etkinlikte, Bodrum halkına “Daha Yaşanabilir bir Bodrum” için katkıda bulunma çağrısı yapılacaktır
Saygılarımızla arz ederiz
Galip BARAN
Bodrum HABİTAT Emekliler, Trafik ve Yurttaşlar Kozaları Kolaylaştırıcısı
Tel: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
e-posta: galipbaran@ttmail.com
www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com
ADRES: 4076 Sokak No: 5/2- TURGUTREİS
EK: 1, HABİTAT Etkinlik Programı,
2. BODRUM Halkına Duyuru.
***
HABİTAT ETKİNLİK PROGRAMI
YERİ : Bodrum Belediyesi önü
GÜN : 18 Kasım 2009
SAAT : 10:30
DUYURU
Değerli Bodrum halkına
1996 yılında “Yaşanabilir bir Bodrum” sloganıyla gerçekleştirilen Bodrum Yerel HABİTAT Konferansı’nın devamlılığı sağlanamamış, başka yerel HABİTATLAR için örnek olunamamıştır.
HABİTAT Konferansının bu defa, “Daha Yaşanabilir bir Bodrum” sloganıyla tekrar başlatılması için hazırlık yapılmaktadır. Bu konuda Bodrum Belediyesi önünde bir etkinlik düzenlenmiştir. 18. Kasım 2009 günü saat 10:30 ‘da bir sergi eşliğinde gerçekleştirilecek bu etkinliğe ”Daha Yaşanabilir bir Bodrum” Konferansına katkıda bulunmak isteyen Bodrumlulara saygıyla duyurulur.
Program Komitesi adına.
Galip BARAN
Bodrum HABİTAT Emekliler, Trafik ve Yurttaşlar Kozaları kolaylaştırıcısı

***
BBC Türkçe Servisi
İNGİLTERE
Sayın BBC Türkçe Servisi ilgilileri,
Bu iletinin size ulaşacağından pek emin değilim…
Ulaştığı konusunda bilgi verirseniz; çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda 20 yıl önce başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız çalışmalarda edindiğimiz, dünyayı değiştireceğine inandığımız birikimle ilgili bazı yazılarımızı göndereceğim.
Yardımcı olursanız sevinirim.
Saygılarımla.
Galip BARAN
“Yasa bağımlısı”, “Zoraki Bilinçolog” ve Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
***
TÜRK GİBİ Mİ, İNGİLİZ GİBİ Mİ ?
Türkler, “yasa”dan, “anayasa”dan söz ederler, ancak yasalara, işlerine ve kolaylarına geldiği yerde, işlerine ve kolaylarına geldiği zamanda ve işlerine geldiği kadar uyarlar. İşlerine gelmediği yerde uymazlar. Yolsuzluk yaparlar. Uyarıldıklarında “Burası Türkiye mazereti”ne sığınırlar.
Görülen o ki, Türkiye’ye gelen bazı yabancılar da aynı şekilde davranmaktalar, yolsuzluk yapmaktalar. Onlar da kendilerini “Burası Türkiye” diyerek savunmaktalar. Anlaşılan o ki, “Burası Türkiye” bir bağımlılık. Madde bağımlılığından da ileri bir hastalık…
Bu saptamaları yapma noktasına nasıl geldiğime gelince
1989 yılında Bodrum’un Turgutreis Beldesi’nde başlattığımız çöp toplama kampanyası, izleyen yıllarda, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda “insan kusuru” etmenini en aza çekmeyi hedef alan projelere dönüştü.
İnsanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız, “okul dışı eğitim çalışması” olarak tanımladığımız bu projeleri uygularken, sözü edilen alanların tümünde bilinçlendim, yaşam biçimim 180 derece değişti. Hodkamlıktan kurtuldum; diğerkam bir kişi oldum. Aynı süreçte:
* “Kanun bağımlısı” oldum. (kanun kavramıyla özdeşleştim)
* Kendimi tanımağa başladım.
* Türkiye’yi dış borç yükünden kurtarmak için uğraştım.
* “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumun farkına vardım.
* Edindiğim “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni kurdum.
* Öğrencilik günlerimde içtiğim And’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedim.
* “İklim değişikliği” sorununun insanoğlunun bu gezegende bencilce yaşamakta oluşundan kaynaklandığını idrak ettim.
* “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığım, (çok hafife alındığı nedenle bedeli ağır bir şekilde ödenmekte olan) bir kavramı geliştirdim ve hayata geçirdim…
İnsanoğlunun “Bilgi Çağı”nda öğrendiği “kitabi bilgi”nin, onu bilinçlendiremediğini; ozon tabakasının delinmesini, buzulların erimesini, yağmur ormanlarının yok edilmesini, sonuç olarak, “iklim değişikliği”ni önleyemediğini dikkate alarak düşündüğünüzde, “Bilinç Çağı”nın, “tecrübi bilgi”nin ve Bilinç Üniversitesi’nin anlam, önem ve misyonunu kolaylıkla değerlendirebilirsiniz…
1996 yılında İstanbul’da ardından Bodrum’da gerçekleştirilen HABİTAT Konferanslarına katıldım. Bodrum HABİTAT Konferansında Emekliler ve Trafik Kozaları Kolaylaştırıcılığını üstlendim.
Üstlendiğim bu sorumluluklarını gereğini, izleyen yıllarda, Ankara, İstanbul, İzmir, Çanakkale, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Bilecik, Eskişehir Konya, Çorum, gibi illerde ve bazı ilçelerde de kozalar kurarak yerine getirdim.
Türkiye’nin, çevrenin kirletilmediği, aşırı tüketimin yapılmadığı, trafik kurallarının çiğnenmediği, sağlığa aykırı alışkanlıkların edinilmediği, verginin kaçırılmadığı, rüşvetin alınmadığı/verilmediği, iş ahlakına saygı gösterildiği, milli servete zarar verilmediği, imar yasasına aykırı işlerin yapılmadığı, her şeyin devletten beklenmediği, eşdeyişle, yolsuzlukların yapılmadığı bir ülke olması için çalıştım.
Görenler, bana, “herkes senin gibi olsa”, “senin gibilerin sayısı çoğalmalı”, “sen insanlık için çalışıyorsun” dediler, beni övdüler. Ama benim gibi olmalarını, benim gibilerin sayısını çoğaltmalarını, ya da insanlık için çalışmalarını önerdiğimde, “işim çok vaktim yok” dediler. İpe un serdiler…
Milli Eğitim Bakanlığı bilinç kavramıyla ilgili birikimimi ülkemin yararına sunma youndaki başvurumu “konu Bakanlığımızı aşar” diyerek geri çevirdi.ACZ ifade etti.
Sözü edilen çalışmalarda geliştirdiğim ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulmasını önerdiğim proje yaşama geçemedi.
Sayın ilgililer,
Türkiye’de yıllardır devam eden çalışmalarda bundan öteye geçemedim.
Aynı çalışmaları başka bir ülkede, örneğin İngiltere’de yapsaydım ne olurdu? Acaba İngilizler de 180 derece değişirler, “benim gibi olma”, “benim gibilerin sayısını çoğaltma”, “insanlık için çalışma” gibi konularla ilgilenirler miydi?
Bu soruyu İngiliz halkına iletirseniz , belki dünyada bir değişim süreci başlayabilir, İngiliz halkı bu konuda dünyaya öncülük edebilir. Atatürk’ün yüce hayali “Dünyada Barış” yaşama geçebilir.
Benim gibi olmak, benim gibilerin sayısını çoğaltmak, insanlık için çalışmak isteyenler için hazırladığım, “Dünyada Barış”ın reçetesi olacağına inandığım “Diğerkamlık Andı” eklidir.
Benim bir başka özelliğim, işe Türk gibi değil, İngiliz gibi başlamam. İngilizlere selam, yola devam…
Saygılarımla.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Tel: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
e-posta: galipbaran@ttmail.com
www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
GALİP BARAN ?
KİM BU GARİBAN ?
1989 yılından bu yana görev yapan “Bilgi Çağı” Cumhurbaşkanlarının , Başbakanların, Milli Eğitim Bakanlarının, İçişleri Bakanlarının, M. Sabri Kanlıkavak dışındaki Emniyet Genel Müdürlerinin, Lale Aytaman dışındaki valilerin, Süleyman oğuz dışındaki İl Emniyet Müdürlerinin, Hüseyin Eroğlu dışındaki İlçe Emniyet Müdürlerinin, Uğur Boran dışındaki Kaymakamların ciddiye almadıkları,
“Bilgi Çağı”nın yukarıda sayılan sözümona devlet ve kanun adamlarının neredeyse hiçbirisinin adam yerine koymadığı, bazılarının gözaltına aldırdıkları,
“Bilgi Çağı”nın bu gibi sözümona devlet ve kanun adamlarına rağmen Devlet’e sahip çıkan,
Devleti, bağımsızlığına gölge düşüren dış borç boyunduruğundan kurtarmak amacıyla “gönüllü vergi” vermek için çalışan,
“Bilgi Çağı”nın kavşaklarda kırmızıda geçen, yolsuzluk yapan, trafik ve çevik kuvvet dahil her rütbeden polislerini, her rütbeden askerlerini, avukatlarını, savcılarını, hakimlerini uyaran,
Turgutreis Yat limanını inşa ederken denizi kirleterek, Limanı işletirken kamusal alana tecavüz ederek yolsuzluk yapan Doğuş Grubu’nun (TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın TBMM Hizmet ödülü ile taltif ettiği) Başkanı Ferit Şahenk benzeri “Burası Türkiye bağımlıları” ile savaşan,
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda “okul dışı eğitim” olarak tanımladığı çalışmaları başlatan,
Sayılan alanların tümünde bilinçlenen, “Bilinç Çağı”nı başlatan, edindiği “tecrübi bilgi “ile bu gezegen’in tek Bilinç Üniversitesi’ni kuran,
Görenlerin, “herkes senin gibi olsa”, “senin gibilerin sayısı çoğalmalı”. “sen insanlık için çalışıyorsun” benzeri sözlerle övdükleri,
İstanbul HABİTAT’ın “Tek kişilik ordusu”, bu gezegenin tek “kanun bağımlısı” Galip Baran’ı tanımak isterseniz , ve Sitelerini gözden geçirebilirsiniz…
Hiç kimse, “galiptir bu yolda mağlup” Baran’a ödül mödül vermeğe kalkışmasın, sakın. Bu ülkede yolsuzluk yapanlara bile TBMM Hizmet ödülü verilebildiğine göre…
İsmet SEYHAN
Bilinç Üniversitesi
Sosyal İşler ve Halkla İlişkiler Danışmanı
***
Sayın Müge Anıl
Bu sabah programınızı izledim. Gaziantep’te yaşanan, insanların insanları nasıl kandırabildikleriyle ilgili traji-komik yolsuzluk olayını öğrendim…
Bizler yıllardır devam eden “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız bazı çalışmaları yaparken bu gibi sorunların özünde yatan en önemli, belki de tek nedenin; hepimizin, tabandakinden tavandakine kadar her birimizin parçası olduğumuz halde ne yazık ki farkında olmadığımız bir sorunun ayırdına vardık. Deyim yerindeyse “jöton düştü”. Ayırdına vardığımız sorun: “Burası Türkiye bağımlılığı”.
Duyulduğunda herkesi gülümseten, çok hafife aldığımız, bu nedenle bedelini çok ağır ödediğimiz bir sorun bu bağımlılık.
Çok konuşulduğu halde bir türlü gerçekleşemeyen, “tek yürek”, “tek yumruk” olma, “birlik beraberlik” ya da “yurtta barış” söylemlerinin hayata geçebilmesi, adaletin sorun olmaktan çıkabilmesi, bu kadar çok polise, savcıya, hakime gerek kalmaması için, el ve gönül birliğiyle savaşmamız gereken bir illet bu.
Bu sorunla nasıl savaşabileceğimizle ilgili olarak geliştirdiğimiz, adınıza bir örneğini düzenlediğimiz “Diğerkamlık Andı” eklidir
Sayın Anıl,
Bodrum’da HABİTAT Ruhu’nu canlandırmayı öngören bir çalışma başlatmış bulunuyoruz. Bu çalışmayı18 Kasım 2009 Çarşamba günü Bodrum Belediyesi önünde gerçekleştireceğimiz bir etkinlikle kamuoyuna açıklayacağız. Bu etkinliği sözü edilen sorunla ilgili olarak hazırladığımız bir sergi eşliğinde gerçekleştireceğiz.
Saygılarımla.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
Tel: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
e-posta: galipbaran@ttmail.com
www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
Sayın Anıl
Programın sonraki saatlerinde, bir ara , “ ben kanunu düşünüyorum” dediniz. Ben bir “kanun bağımlısıyım”.

9 Kasım 2009 Pazartesi

YURTTA VE DÜNYADA
BARIŞ İSTİYORSAN
HODKAMLIKLA
SAVAŞMALISIN

*
BİLİNÇ

ÜNİVERSİTESİ
*
HODKAMLIK
SAVAŞINA KENDİNDEN
BAŞLAMALISIN
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
*
İÇİNDEKİ DÜŞMAN
HODKAMLIKTIR
BİLESİN
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
*
DÜNYAYI
KURTARMAK
İSTERSEN EĞER
DİĞERKAM OLMAN

YETER

*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
*
ATATÜRK'Ü SEVİYORSAN
DİĞERKAM OLMAK

ZORUNDASIN
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
*
ATATÜRKÜ
SEVMEN GEREKMEZ
DİĞERKAM OLMAN
YETER
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
*
ALLAH'INI
SEVİYORSAN
DİĞERKAM OLMAK
ZORUNDASIN
SEN DE
*
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ

BORUM SAKİNLERİ İLE
ONURLU VE SORUMLU
TÜM YURTTAŞLARIMIZA
"DUYURU VE ÇAĞRI"
Bodrum’u daha yaşanabilir bir kente dönüştürmek amacıyla başlatılacak Yerel HABİTAT Konferansı hazırlık çalışmalarında yer almak isteyen kişi, kurum ve kuruluşlara
1996 yılında “Yaşanabilir bir Bodrum” sloganıyla başlatılan ancak sürdürülemeyen Bodrum HABİTAT Konferansı’nın daha sağlıklı bir şekilde yeniden başlatılması ve HABİTAT Ruhu’nun canlandırılması konusunda yaygın bir eğilimin bulunduğu gözlenmiştir.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, önemine:
“ İstanbul’da gerçekleştirilen HABİTAT II Konferansının katılımcıları tarafından benimsenen anlayışa göre, yerleşim alanlarının güvenli, sağlıklı ve yaşanabilir hale getirilmesinde resmi organizasyonlarla sivil toplum kuruluşlarının dayanışma, işbirliği ve ortaklılar temelinde çalışmaları esastır.
Bodrum HABİTAT Konferansını, bu bakımdan öncü ve örnek bir etkinlik olarak değerlendiriyorum”
diyerek dikkat çektiği;
Bodrum Belediye Başkanı Tuğrul Acar’ın, ev sahipliğini:
“ Bodrum’da yaşayanların kentle ilgili kararlara katılmalarına ve sorunlara birlikte çözüm aramalarına büyük bir heyecanla yaklaşıyoruz. Kentin sorunlarına çözüm bulmak için başlatılmış bu çalışmaya gönülden destek vermeye hazırız.”
diyerek üstlendiği;
Yerel HABİTAT Konferansının, bu defa, başta da işaret edildiği şekilde, ilkinden alınan dersler de dikkate alınarak başlatılması için Bodrum Belediye Başkanlığına başvurmuş bulunuyorum.
İlgililerle yapılan görüşmelerde, bu başvurunun dikkate alınabilmesi için başka başvuruların yapılması gerektiği bildirilmiştir.
Bodrum Belediyesi’nin telefon numarası ve e- posta adresi aşağıdadır
Bilgilerinize sunulur.
Saygılarımla.
Galip BARAN
Bodrum HABİTAT Emekliler, Trafik ve Yurttaşlar Kozaları Kolaylaştırıcısı
Tel: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76 / e-posta: galipbaran@ttmail.com
www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com.
******
Bodrum Belediye Başkanlığı:
Tel : (0252) 316 12 14/ 313 43 44
e-posta: info@bodrum.bel.tr

2 Kasım 2009 Pazartesi

CUMHURİYET’İN MUHAFIZLARI…
Cumhuriyet’in 86. kuruluş yıldönümü tüm yurtta çeşitli etkinliklerle kutlanırken, sonsuza dek korunacağı vurgulandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Cumhuriyet’in Türk milletinin ve yurdunun bölünmez bütünlüğünün teminatı olmayı sürdüreceğini ifade etti. (Cumhuriyet Gazetesi/ 29. 10. 2009)
Yurt ve millet sözcüklerini her duyuşumda aklıma çocukluğumuzda içtiğimiz And’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi” gelir. O ilkeyi özümsemeyi, ne yazık ki, çoğumuz başaramadık.
Başarabilseydik: Cumhuriyet’i ilelebet yaşatacak, payidar kılacak; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli Cumhuriyet Muhafızı olacak gençler yetişirdi. “Onuncu Yıl Marşı” söylem olarak kalmazdı.
Sorun, bize göre; “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”nin ezberlenen bir metin, yani “kitabi bilgi” olarak kalmasından, daha açık deyişle, “tecrübi bilgi” olup, bir “yaşam düsturu”na dönüşmemesinden kaynaklanıyor.
Biz birkaç kişi; çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, yıllardır devam eden, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız çalışmaları yaparken o ilkeyi özümsedik, içselleştirdik. Cumhuriyet’in yüksek seciyeli muhafızları olmayı başarabildik.
Başka özellikler de edindik. Örneğin:
* Kendimizi tanımağa başladık.
* Bazılarımız “Yasa bağımlısı olduk.
* Bazılarımız “diğerkam kişilik” edindik.
* “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız kavramı hayata geçirdik...
Cumhuriyet’in yüksek seciyeli muhafızı olmak isteyenlere sözü edilen çalışmaları yaparken geliştirdiğimiz, örneği ekli, “Diğerkamlık Andı”nı dikkatle okumalarını ve gerekeni yapmalarını öneriyoruz.
“And’ı okumama gerek yok” diyenlere, ya da Cumhuriyet’in yüksek seciyeli muhafızı olduklarını sananlara “ renkli rüyalar” diyoruz…
Zeki KARAOĞLU
BİLİNÇOLOG

(Namı Diğer Mobesa ZEKİ)
***
RENKLİ RÜYALAR
Cumhuriyet’in 86’ kuruluş yıldönümü tüm yurtta kutlanırken, Cumhuriyet’in sonsuza dek korunacağı vurgulandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Cumhuriyet’in Türk milletinin ve yurdunun bölünmez bütünlüğünün teminatı olmayı sürdüreceğini ifade etti. (Cumhuriyet Gazetesi/ 29. 10. 2009)
Yurt ve millet sözcüklerini duyduğum anda aklıma çocukluğumuzda içtiğimiz “ANDIMIZ”da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi” gelir. Bu ilkeyi, ne yazık ki özümseyemedik.
Özümsemeyebilseydik; Cumhuriyet’in fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızları olurduk. Birlik beraberlik”, “tek yürek”, “tek yumruk” söylemleri “ham bir hayal” olmaktan çıkardı.
Sorun; sözü edilen ilkenin ezberlenen bir metin, diğer deyişle, “kitabi bilgi” olarak kalmasından, daha açık deyişle, “tecrübi bilgi” olup, bir “yaşam düsturu”na dönüşmemesinden kaynaklanıyor.
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız yıllardır devam eden çalışmalarda edindiğimiz birikim bu savın dayanağıdır.
Sözü edilen, bizleri bilinçlendiren çalışmaları yaparken başka kazanımlarımız da oldu:
* Kendimizi tanımağa başladık.
* Bazılarımız “diğerkam kişilik” edindik.
* “Bilinç Çağı”nda yaşamakta olduğumuzun farkına vardık.
* Edindiğimiz “tecrübi bilgi” ile Bilinç Üniversitesi’ni kurduk.
* “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız bir kavramı hayata geçirdik.
* Öğrencilik günlerimizde içtiğimiz And’da yer alan “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsedik.
Bu ilkeyi özümseyip, Cumhuriyet’in ilmen, fennen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızı olmak isteyenlere yukarıda sözü edilen çalışmalarda geliştirdiğimiz örneği ekte görülen “Diğerkâmlık Andı”nı dikkatle okumalarını tavsiye ederiz.
Cumhuriyet’in zaten fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seciyeli muhafızı olduklarını sananlara “ renkli rüyalar” dersek darılmazlar umarız…
İsmet Seyhan
BİLİNÇOLOG
***
Sayın Yiğit Gülöksüz,
İlk gönderdiklerim ulaşmayınca bu adresinize gönderdiğim mesajları aldığınız umarım. Aldığınızı ve Bodrum'a geliş tarihinizi bildirirseniz sevinirim.
Telefonla görüştüğümüzde de ifade ettiğim üzere HABİTAT Ruhu'nu canlandırma girişimimizle ilgili bir taslak program yapmak istiyoruz. Geliş tarihinizi bu nedenle öğrenmek istiyorum.
Konuyu Prof. Dr. sayın Orhan Kural ile de görüştüm. 18- 28 Kasım tarihleri dışında Bodrum'a gelebileceğini söyledi.
Sayın Kural'a gönderdiğim yazılar eklidir.
Saygılarımla.
Galip BARAN
***
Prof. Dr. Orhan Kural
Sayın Kural,
Kitabınızın 5. sayfasında:
“Dünya için bir şey yap” diyorsunuz. Yaptığım şeylerle, bizim deyişimizle, “okul dışı eğitim çalışmaları”mızla ilgili bazı yazılarım eklidir.
“İklim değişikliğine ve ısınmaya, insanın tüketim hırsı neden olmaktadır” diyorsunuz. Tüketim, ekte görülen “Diğerkamlık And”ında yer alan ikinci konudur.
“Daha çok tüketen değil, daha çok düşünen ve bilen mutludur. Bunun çözümü sizsiniz, ancak her vatandaş görevini yaparsa başarı sağlanır” diyorsunuz. Ben görevimi yapmakiçin büyük çaba sarfediyorum. Mahatma Gandi “dünyayı kurtaracaksan, önce sen değiş, örnek ol” diyor. Ben örnek olmak için öylesine değiştim ki, “sen insanlık için çalışıyorsun” benzeri sözlerle övenler yanında deli olduğumu söyleyenler de var. Bu tür tepkiler beni engellemiyor. Bilakis görevimin ne kadar zor ve zor olduğu ölçüde de önemli olduğunu gösteriyor. Beni motive ediyor. 64. sayfasında:
“Toprak kokunuzu yaşamanızı dilerim,
Doğayı sevmeyen , yaşamıyor demektir.
Doğayı anlamak için onun dilini öğrenmeliyiz.
İnsan doğaya ne yaparsa, kendine yapar.
Doğa insansız olabilir, insan doğasız yaşayamaz.
Doğayı korumak her insanoğlunun hem hakkı hem de ödevi olmalıdır” diyorsunuz.
Sayın Kural,
Yazdıklarınızla yaptıklarım öylesine örtüşüyor ki hemen hepsinin altına imzamı atarım. Sizi bilmiyorum ama, benim yazdıklarım yaptıklarımın ifadesidir. Benim sorunum, akademik bir unvana sahip olamamaktır. Bu nedenle ağzımla kuş tutsam fark etmiyor …
Bundan önceki (adınızı Okran Kural şeklinde yazma kusuru işlediğim) iletide gönderdiklerime ilaveten bu defa HABİTAT Ruhu’nu Canlandırma girişimimle ilgili yazıları da gönderiyorum.
“Davet edin geleyim, bir sohbet, bir stand-up gösterisi havasında bunları anlatayım” diyorsunuz. Bekliyorum. Sizi dinlemekten onur duyacağımı bilmenizi isterim. Gelirseniz yazdıklarımın gerçek olup olmadığını da gözleme fırsatına sahip olursunuz. Saygılarımla.
Galip BARAN
Zoraki Bilinçolog
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu

TEL: (0252) 382 34 77 - (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com, www.galipbaran.blogspot.com
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
Prof. Dr. Emre Kongar
Sosyolog
Sayın Emre Kongar,
Dün akşam NTV’de yaptığınız “Karşı Görüş” programını izlerken aklıma gelen/takılan bir konuyu dikkatinize sunmak istiyorum.
Sayın Mehmet Barlas ile gerçekleştirdiğiniz, zaman zaman bir “düello”ya dönüşen bu programda GERÇEĞİ araştırdığınızı söylediniz. Duyumlarınıza dayanarak ISLAK BELGE nin gerçek olup olmadığı konusunu tartıştınız.
Türkiye’nin en önemli gerçeği bana göre “Burası Türkiye “ ifadesinde saklıdır. “Burası Türkiye”nin anlamını kime sorsanız, Türkiye’nin “HER ŞETİN MUBAH” olduğu bir ülke olduğunu söylüyor. Bu söz/kavram, bana göre toplumsal yaşamımıza musallat olan bir illettir/bağımlılıktır.
“Burası Türkiye bağımlılığı” belki de, savaşılması gereken en büyük düşmandır.
Ekte görülen “Diğerkamlık Andı”nda bu savaşın nasıl verilebileceği ifade edilmiştir.
Sayın Kongar,
Yukarıda dile getirilen konuyu değerlendirirseniz sevinirim
Saygılarımla
Galip BARAN
Zoraki Bilinçolog
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
(1) : Bilinç Üniversitesi’nin misyonu: “Bilgi Çağı” üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır.
***
DİĞERKAMLIK (1) ANDI
Ben ……. …….. Bundan böyle:
(A)
Aşırı tüketmeyeceğime,
Vergi kaçırmayacağıma,
Çevreyi kirletmeyeceğime,
Milli servete zarar vermeyeceğime,
Trafik kurallarını çiğnemeyeceğime,
Rüşvet vermeyeceğime/almayacağıma,
İmar yasasına aykırı işler yapmayacağıma,
Sağlığa aykırı alışkanlıklar edinmeyeceğime,
İş ahlakının korunması için çaba göstereceğime,
Her şeyi devletten bekleme alışkanlığını terk edeceğime,
Diğer deyişle, KIRMIZIDA DURACAĞIMA, eşdeyişle “bencillik”le, daha açık deyişle, yolsuzlukla, çok daha açık deyişle, “Burası Türkiye Bağımlılığı” ile savaşacağıma, şöyle ki:
(B)
Sayılan alanlarda KIRMIZIDA GEÇMEK isteyenleri, yani “Burası Türkiye Bağımlıları”nı SOSYAL YAPTIRIM olarak bilinen yöntemle uyaracağıma,
(C)
Uyardıklarıma, kendilerinin de KIRMIZIDA GEÇMEĞE kalkışan başka “Burası Türkiye Bağımlıları”nı aynı yöntemle uyarmalarını önereceğime,
SÖZ VERİYORUM.
KIRMIZIDA DURMAK: Bireyi erdeme (2) yönlendiren bir ilkedir (3).
SOSYAL YAPTIRIM: Kırmızıda geçmeğe kalkışanları utanmaktan başka bir tepki gösteremeyecek şekilde uyarmaktır.
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlatılan, yıllardır devam eden, “okul dışı eğitim çalışmaları”nda geliştirilen bu And yaşama geçtiğinde; bu kadar çok polise, savcıya, hakime gerek kalmayacak, adalet sorun olmaktan çıkacak, “Yurtta Barış” sağlanacak, “muasır medeniyet” aşılacaktır.
(1) Diğerkamlık (özgecilik, elcilik, elseverlik ):
* Başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgememe durumu.
* fels. Başkalarının iyiliğine çalışmayı yaşam ve ahlak ilkesi yapan görüş.
* ruhb. Bencillik ve ben tutkusu yerine sevginin başkalarına yönelmesi durumu
Diğerkam (özgeci, elci, elsever ) : Kendi yararından çok başkalarını düşünen, başkalarına yararlı olmaya çalışan, başkalarının iyiliği için elinden geleni esirgemeyen (kimse)
(2) Erdem:
* Ahlakın övdüğü ve ahlaklı olmanın gerektirdiği doğruluk, yardımseverlik, yiğitlik, bilgelik, alçakgönüllülük, iyi yüreklilik, ölçülülük gibi niteliklerin ortak adı.
* İnsanın ahlaksal olarak iyiye yönelmesi, ruhsal yetkinlik.
(3 ) İlke :
* Her türlü tartışmanın dışında, üstünde sayılan, anadüşünce ve inanış, baş kural.
* Temel bilgi, temel kural.
* Uyulması gerekli davranış kuralı.
* fels. Kendisinden başka bir şeyin çıktığı temel, köken; ilk neden.
***
ÜNİVERSİTE ORTAMI BİZE NE ÖĞRETİR?...
From: galipbaran@ttmail.com / > To: iortas@cu.edu.tr; gercek.demokrat@hotmail.com
Subject: Re: Üniversite Ortamı Bize Ne Öğretir/Date:Thu, 29 Oct. 2009 03:20:55 +0200

Değerli Hocam,
Yazılarınızı bana da gönderme inceliğini gösterdiğiniz için size teşekkür borçluyum. Bu iletinizde dikkatimi, çeken üç cümle:
1. Üniversiteler hızla akademik bilinçten uzaklaşmaktadırlar.
2. Üniversite sorunlarının her düzeyde tartışılması akademik bilinci
geliştirir. Bu cümlelerde "bilinç" sözcüğü yerine başka bir sözcük , örneğin "anlayış", "düşünce" vb. kullanılamaz mı?
3. Hepsinden önemlisi insan büyük bir okula "kendisini tanımak" için
gider. Ekteki yazıda da ifade edildiği üzere, yıllardır devam eden "okul dışı
eğitim" olarak tanımladığımız, yapanı eğiten çalışmalarımızın sonucunda
geldiğimiz noktayla ilgili bir yazım eklidir. Prof. Dr. sayın Orhan Kural'a
hitaben kaleme alınan bu yazıda "okul dışı eğitim " çalışmalarında
edinilebilen bir özelliktir.
Sayın Kural bu yazı ile ilgili olarak beni aradı ve "bilinç" sözcüğü ile
düşüncemi onayladığını ifade etti.
Yazı sayın kurala hitab ediyor olsa da size yazılmış olarak
düşünebilirsiniz.
Görüşünüzü bildirirseniz çok sevinirim.
Saygılarımla.
Galip BARAN
Zoraki Bilinçolog
Bilinç Üniversitesi (1) Kurucusu
(1) : Bilinç Üniversitesi'nin misyonu: "Bilgi Çağı" üniversitelerinin, Bilinç Enstitüsü ya da Bilinç Kürsüsü gibi bölümler kurmalarına yardımcı olmak, böylece, daha bilinçli mühendislerin, mimarların, doktorların, psikologların vb meslek mensuplarının yetiştirilmesi çabalarına katkıda bulunmaktır. Zoraki Bilinçolog
***
"Prof. Dr. İbrahim Ortas" iortas@cu.edu.tr/ Sent: Wednesday, October 28, 2009 8:25 PM
To: galipbaran@ttmail.com/ Subject: Üniversite Ortamı Bize Ne Öğretir
ÜNİVERSİTE ORTAMI
BİZE NE ÖĞRETİR
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ,
Çukurova Üniversitesi, iortas@cu.edu.tr
Platon'un üniversitesinden günümüz üniversitelerine kadar üniversiteler bilginin tartışıldığı ve çıktılarının topluma hizmet olarak sunulduğu ortamlardır. Her yönü ile ortaöğretim ve meslek okullarından ayrıdırlar.
Üniversitede meslek dersinden herhangi bir sorun ilgili bilim disiplin
veya üniversite genelinde tartışılır, herkes görüşlerini açıklar ve sonuç genelleştirilir. Üniversitede herhangi bir şeyi tartışılmasında üniversite dinamiklerinin önemi yadsınamaz. Üniversite yönetimleri de zaman zaman doğrudan üniversitelerin açılış dönemlerinde verdikleri derin mesajla ile veya yarattıkları akademik ortamı ile katkıda bulunurlar.
Üniversitelerimizin YÖK yasası ile akademik ortamından uzaklaşarak ve savrularak geldiği bugünlerde ileri lise düzeyinden öteye geçemediği sıkça vurgulanmaktadır. Ek ders, ikinci öğretim, dışarıda iş yama ve danışmanlık gibi ek gelir süreci bilim adamlarını bilimsel ortamdan ve anlayıştan koparmış durumdadır. Maalesef öğretim üyelerinin gelirlerinin mezunlarının
maşından üç katı daha düşük maaş alıyor olmasının da etkisi ile üniversitelerdeki savrulma kendisine haklılık kazandırıştır. Maalesef bugün üniversitelerimiz ülkenin sorununa çözüm üretmek yerine günlük kaygıların karşılanmaya çalışıldığı düzeye kadar düşmüştür.
Doğal olarak bütün bu gelişmeler toplumunda gözünden kaçmadığı gibi üniversiteler hızla akademik bilinçten uzaklaşmaktadırlar. En kötüsü üniversiteye yeni gelen öğrenciler ve yeni akademik hayata başlayan genç dinamikler de bu ortamda akademik bir kimlik ve tutum kazanamıyorlar. Açılış Dersi İle Çok Önemli Mesajlar Verilir. Bütün dünyada üniversiteler açılış dersi ile başlar. Açılış dersi için de genelde bilimsel birikimi ve deneyimi olan akademisyenler çağırılır. Üniversitenin açılışında üniversite yöneticisi üniversitesinin stratejisini ve geleceğe yönelik ufuklarını çizerek bilinenin ötesinde geleceği yakalama hedefi gösterir. Üniversitelerin açılışında öğrencilere üniversitenin ne olduğu, üniversiteden ne beklendiğini, öğrencilerin nasıl üniversiteli olacağı dersleri de işlenir. Üniversitelerin üniversite olması, saygınlığının korunması ve sürekliğin sağlanması için üniversitenin kendi özeliklerini ve konumunu geleceğe güçlü bir şekilde aktarması gerekir. Dolayısıyla öğrencilere ve diğer paydaşlara verdiği ilk ders mesajı çok önemlidir. Öğrencilere ilk günde nasıl bir izlenim verilirse öğrenci de ona göre kendi yol haritalarını çizer. Benzer bir ilk ders mesajı konuşmasını Dr. Erdal Atabek, 5 Ekim 2009 tarihli köşesindeki "Paylaşım Günleri" yazısında Eton Koleji öğretmeni William Cory'nin 1861 yılında yaptığı bir konuşmanın özetini bir konferans vesilesiyle okurları ile paylaşmıştır. Yazının üniversite eğitimi için öğretici yönünü alıntı yaparak paylaşmak istedim. .
Cory, okula gitmenin sadece bilgi edinmek için olmadığını, başka şeyler kazanmak amacını da taşıdığını söylüyor: 'İnsan büyük bir okula bilginin de ötesinde bir şeyler almak için, bazı
sanatları ve alışkanlıktan kazanmak için gider. Özen gösterme alışkanlığı için,
- Kendini anlatma sanatı için,
- Yeni bir entelektüel konuma geçebilmek sanatı için,
- Başkasının ne düşündüğünü hemen anlayabilme sanatı için,
- Görüşlerinizin onaylanmamasına ve reddedilmesine katlanabilme alışkanlığı için,
- Medeni bir şekilde olumlu ya da olumsuz görüş bildirebilme sanatı için,
- En küçük ayrıntılara dikkat edebilme alışkanlığı için,
- Belli bir zaman süresinde mümkün olanı kestirebilme alışkanlığı için,
- Zevklerini geliştirebilmek için, ayırt edebilmek için,
- Zihinsel cesaret için, zihinsel sağlamlık için. Hepsinden önemlisi, insan büyük bir okula
kendini tanımak için gider' diyor. Yazar ilgili kitabın kaynağını da belirtmiş (Kaynak: Eton Reform. London: Longman, Green, Longman,1861. AL. ATABEK 5/10/2009).
Harvard Üniversitesinin Temel Özelliği Nedir?
Dr. Atabek, William Cory'nin sözlerinin bilim ve öğretim işini bütünsel olarak gören ve dünya üniversiteleri içinde ilk sırada yer alan Harvard Üniversitesinin bu öneriden hareketle 'Harvard Çekirdek Eğitimi'ni kuracak ve bu öğretiye uygun eğitim gerçekleştirecektir.
Bu 'Çekirdek Eğitimi' altı konu ile bütünleştirilmiştir:
Edebiyat-Sanat, Fen Bilimleri, Tarihsel İnceleme, Sosyal Analiz, Yabancı Kültürleri Tanıma, Etik Düşünce gibi dersleri öğrencilerine aldırtmaktadır. Öğrencilerin ancak bunları öğrendikleri zaman bir dünya görüşü kazanacakları düşünülmüştür.
Her ne kadar dünyanın nasıl sömürüleceği, paradan para kazanmanın nasıl sağlanacağı Harvard Üniversitesinde öğretilse de kendi eğitim işini kendi ekseninden çok iyi yapıyor. Hedefine uygun insan yetiştirmede bir numaralar. Bizim de çekirdek eğitim tarzı bilim felsefesi ve tarihi,
uygarlık tarihi, yöntem ve analiz, insan ilimleri, fen bilimleri ve medeni hukuk gibi dersleri okutarak öğrencilerimizin yaşamı bir bütün olarak anlamasını sağlayabiliriz.
Üniversite Meslek Eğitimi Veren Kurumlar Değil, Kişiyi Geliştiren Ortamlardır.
Sadece bir meslek sahibi olmak insanı kurtarmıyor. Bir meslek artık yetmiyor. Gerçek bir 'dünya aydını' olmak için çok yönlü eğitim almak gerekiyor. Veya kendi kendimizi eğitmemiz gerekebilir. Üniversite yöneticilerinin vizyonu, misyonu geleceği çizme ona uygun hedef koyması
önemli. Akademisyenlerinin bilgi görgüleri yanında mesleki derinlikleri önemli olmaktadır. Nihayetinde öğrencileri geleceğe taşıyacak olan üniversite ortamı ve eğitmenlerin öğreticilik yeteneği önemlidir. Bu bakımdan öğreticinin de çok yönlü ve fonksiyonel olması gerekir.
Öğreticinin genel aydınlanma, felsefe, sanat, sosyoloji, tarih gibi öğretim yöntemi, psikoloji, bilişim teknolojisi bilgisi ve birikimi olması da gerekir. Bu bakımdan öğreticilik bir eğitim kurumundan mezun olmak değil kendi başına bir meslek olarak kabul edilmesi gerekir.
Aslında öğreticilik mesleğinin birçok alanda uygulanması gerekir. İlla ki sizin okulda öğretici olmanız gerekmiyor, değişik kurumların eğitim programlarında da bu yeteneğin sergilenmesi gerekir. Bunun için kişinin artık çok yönlü ve birkaç alanda kendisini geliştirmesi gerekir. Üniversite Hakikat ve Gerçeklerin Öğrenildiği Ortamlardır.
Üniversite bilinen değil bilinmeyeni araştıran öğrenen bir ortam olarak geleceğe yönelmesi gerekir anlayışı ile hareket etmek zorundadır.
Üniversite gibi hakikati ve gerçekleri öğrenme sanatının öğretildiği, açık tartışmanın yapıldığı, kişiliklerin geliştiği ortamlara her yıl ortaöğretimden gelen taze kanın katacağı dinamik anlayış kucaklayan ve kendi birikimi ile geleceği hedeflemeli. Bu bağlamda üniversite bir meslek
edinme yeri değil, aydınlanma ve topluma hizmet sunabilecek nitelikli bilgi üretme ortamıdır. Niteliği yüksek, kendi yol haritasını çizmesini beceren, iş üretebilme potansiyeli olan insanların yeteneklerinin geliştirildiği ortamlardır.
Kavram ve Stratejiler Önemli Eski Petrol Mühendisleri Odası Başkanı Necdet Pamir bir TV programında üniversite mezunlarının kendi alanındaki kavramları bilmediklerini belirtiyor. Ayrıca konu ile ilgili dünyadaki gelişmeler ve stratejileri bilmediklerini belirtiyor. Gerçekten üzücü bir durum. Sayın Pamir, üniversite eğitimin artık statik yapıdan dinamik yapıya geçmesi
gerektiğini belirtiyor. Üniversitenin Sorunlarınının Her Düzeyde Tartışılması Akademik Bilinci
Geliştirir Üniversite gibi özerk ve sivil kurumlarda hepimizin zaman zaman kurumun ileriye sağlıklı taşınması için üniversitenin gördüğümüz sorunlarını da tartışmamız gerekir. Unutmayalım, hiçbir üniversite yöneticileri istediği için tek başına üniversite gelişmemiştir. Mutlaka üniversiteyi oluşturan öğrenci, çalışan ve öğretim üyelerinin sivil çabaları önemlidir.
Üniversiteyi üniversite yapan da üniversite paydaşlarının dinamik çabalarıdır. Öğretim elamanları olarak bizler de yönetimlerden ayrı olarak kendimize görev edinebilirsek üniversitelerimizi güçlendiririz. Üniversitelerin bilimsel kalitesi kadar sürekliliği, eğitim ve araştırma kalitesinden taviz vermemesi için hepimizin sorumluluk alması gerekir. Bu
sorumluluğun, gerektiğinde yanlış giden sürece karşı demokratik yollardan öneri ve uyarılarda bulunması da öğretimin diğer önemli bir tarafı olarak görülmelidir. Toplumun üniversite hocalarından, özellikle profesör kadrosundaki hocalardan beklentileri oluşmaktadır.
Üniversitelerin bilimsel işleyişi sorunları (akademik kadroların sağlam ve nitelikli seçimi, bilimsel araştırma potansiyelinin artırılması) yanında çokça şikâyet konusu olan kaynakların adil dağıtılması (proje, kadro, lojman dağıtımında adamına ve oy veren vermeyen ayrımına göre değil, liyakate ve ürettiği bilimsel bilgiye göre yapılması) konularındaki sorunları tartışmalı ve mümkün olduğunca öğrencilerimize örnek davranışları göstermemiz gerekir.
Nihayet aldığım çok sayıda e-posta iletide değişik üniversitelerimizde yığınla yönetsel sorun dile getirilmektedir. Bütün dünyada olduğu gibi profesör arkadaşlarımızın zaman zaman bulundukları idari ortamlarda herhangi bir beklenti içinde olmadan eksik gördüklerini, yanlışları, varsa iyi yapılan işleri yöneticilere iletmesi, düzelmiyorsa uyarıda bulunması da üniversite ortamının bir gereği olarak dile getirmelidirler.
Üniversiteler öncelikle öğrencilerin olduğu için onların da üniversite sorunlarına taraf olmaları önemsenmelidir. Öğrencilerin temsilcilerinin de kurullarda yer alması ve sorunlara sahip Çıkması, gerektiğinde muhalefetini de uygun dille yapması yararlı olacaktır.
Sonuç olarak bugün ülkemizde 130 üniversitede 2 milyon civarında öğrenci ile eğitime-öğretim yapılmaktadır. Bizler istemesek bile üniversite içi ve dışı dinamikler bizleri doğrudan ve dolaylı olarak eğitmektedir. Bilimsel araştırma ve eğitim yanında üniversitenin iç işleyiş yapısının sağlıklı yürümesi için, gelecek kuşaklara örnek olmak için, akademik yaşamın nüvesi olan düşünce özgürlüğü için gerektiğinde itiraz etmeyi ve eleştirel olmayı bilmeliyiz. Yoksa kral çıplak mı, giyinik mi, çocuklara sormak zorunda kalırız.
Not: Sayın Hocam, bazılarınızın e-posta adresi bir şekilde makinemdeki adres listesine takılmıştır. e-posta almak istemeyenler lütfen belirtin isminizi listeden çıkarırım. Şimdiden ilginize teşekkür ederim.
Saygılarımla