KİM KAZANACAK....
Turgutreis halkı soruyor:
"Kim kazanacak?"
Bunu bilmeyecek ne var!
Hocam Nasrettin’nin deyişiyle;
Parayı verenin düdüğü çaldığı Turgutreis’te...
ANAP’ın “Turgutreis’i dünya kenti yapacağım” diyen, Turgutreis Bilinç Üniversitesi’ni içine sindiremeyen başkan adayı A. Server Yazgan “sevgi kazanacak” diyor...
Keşke, öyle olsaydı, “sevgi” kazansaydı! Keşke, Yazgan’ı seçenler yurdu ve milleti özlerinden çok sevselerdi! İşte o zaman, Turgutreis bir “dünya kenti” olurdu!
Aslında, Turgutreis’i “dünya kenti” yapacak tek şey, dünyada eşi olmayan Bilinç Üniversitesi’dir. Ama nerde o feraset?
Bakın hele! CHP’nin adayı Mehmet Dinçberk de kazanmaktan söz ediyor. Ama o “Turgutreis kazanacak”diyor.
O da, Yazgan gibi, yurdunu ve milletini özünden çok sevenlerden birisi olmasın sakın!
Turgutreis’de 20 yıl önce başlattığımız “çöp” ve “kağıt” toplama kampanyalarını baltalamasaydı. Sivil toplum çalışmalarını engellemeseydi...
İşte Turgutreis’e “hizmet” aşkıyla “mertçe” kapışan iki pehlivanın sicili...
Uyan Turgutreis Uyan!
Turgutreis’de durum böyleyse, ülke genelinde ne? Diğer pehlivanlar ne alemde?
Erdoğan, Baykal, Bahçeli! Onlar da yurdu ve milleti özlerinden çok seviyorlar mı?
Mitinglerde birbirleri için neler söylediklerini, birbirlerine nasıl ”ilanı aşk” ettiklerini düşünün, hele!
Aslında soru yanlış!
Kimin kazanacağı değil, kimin kaybedeceği sorulmalı!
Cevap; “Turgutreis kaybedecek”, “Türkiye kaybedecek” olmalı!
Bu gerçeği göremeyenler! “Karamanın Koyunu”ndan haberi olmayanlar! Uyanın!
ÇAĞRI
ve
UYARI:
“Yurdumu ve milletimi özümden çok seviyorum” diyenler!
Kanıtlayın!
En başta,”her şey Türkiye için” diyen, “Halep ordaysa arşın burada” diyerek Baykal’a meydan okuyan, % 45 oyla seçim kazanan Erdoğan! Hodri meydan!
Eğer, Sayın Erdoğan, kendi seçmenlerine, “yurdu ve milleti özden çok sevme” konusunda örnek olabilseydi...
* Ülke bu hale gelir miydi?
* “Yurtta Barış” olmaz mıydı?
Uyan Türkiye Uyan!
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Rektörü
sorun: BENCİLLİK, çözüm: SENCİLLİK Tel: 0.252.3823477; gsm: 0.535.8448476; Tugutreis, Bodrum/MUĞLA
26 Mart 2009 Perşembe
23 Mart 2009 Pazartesi
TURGUTREİS
Konu: Siyasi partilerin seçim çalışmalarında yaptıkları gürültü ve kullandıkları araçların plakalarını okunmaz duruma getiren yasa-dışı davranışları,
Siyasi partiler, seçim çalışmaları nedeniyle düzenledikleri etkinliklerde yaptıkları, kilometrelerce uzaktan duyulan konuşma ve müzik yayınları ile rahatsız edici ve huzur bozucu düzeyde gürültü kirliliğine yol açmaktadırlar.ANAP Belediye Başkan adayının seçim propagandası için kullandığı minibüsün plakası Başkan adayı A. Server Yazgan'ın adı yazılarak kapatıldığı nedenle okunamaz durumdadır.Ekteki fotoğrafta; Başkan Yazgan'ın 2004 seçimlerinde, İtfaiye binasına, kamuya ait bir binaya, fotoğraflı posterini astırmak suretiyle yaptığı yasa-dışı davranışlardan bir başkası görülmektedir.Gürültü konusunda gerekeni arz ederim.
Saygılarımla., 06.03.2009
Galip BARAN
***
Jandarma Karakol Komutanlığına
TURGUTREİS
Konu: Belediye Başkanı A. Server Yazgan’ın seçim çalışmalarında yaptığı yolsuzluk.
ANAP Belediye Başkanı A. Server Yazgan seçim bürosu olarak kullandığı Belediyeye ait çay bahçesinin önündeki kamyonet parkına koydurduğu masa ve sandalyelerle ve yaya geliş gidişini engelleyecek şekilde yerleştirdiği flamalarla kamusal alana tecavüz ermiş, yolsuzluk yapmıştır.
Diğer partilere ve kamyonet sahiplerine yapılan bu haksızlığın önlenmesi gerekmektedir.
Durumu bilgilerinize, gerekeni takdirlerinize arz ederim.
Galip BARAN
***
İTTİFAK
Konu: Bilinç Üniversitesi’nin ANAP’a (Yazgan’a) karşı İTTİFAK girişimi:
İTTİFAK girişimini prensip olarak kabul edenler:
AKP (Numan Pekdemir) :
CHP (Mehmet Dinçberk) :
DSP (Mahmut Kaya) :
MHP (Süleymen Mazı) :
* * *
İTTİFAK toplantısına katılanlar:
AKP (Numan Pekdemir) :
CHP (Mehmet Dinçberk) :
DSP (Mahmut Kaya) :
MHP (Süleymen Mazı) :
* * *
İTTİFAK önerisini kabul edenler:
AKP (Numan Pekdemir) :
CHP (Mehmet Dinçberk) :
DSP (Mahmut Kaya) :
MHP (Süleymen Mazı) :
***
ANLAT...
Arkadaş! bana, Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı, Genel Kurmay Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, Bakan, Müsteşar, Milletvekili, Vali, Kaymakam, Belediye Başkanı olarak yaptıklarını değil, sıradan vatandaş olarak (on para almadan, hatta bazen para ödeyerek, dahası evini satıp harcayarak) yaptıklarını anlat!
Bir başka deyişle, Yurdunu ve milletini özünden çok sevdiğini kanıtla!
Galip Baran
Jandarma Karakol Komutanlığına
TURGUTREİS
Konu: Belediye Başkanı A. Server Yazgan’ın seçim çalışmalarında yaptığı yolsuzluk.
ANAP Belediye Başkanı A. Server Yazgan seçim bürosu olarak kullandığı Belediyeye ait çay bahçesinin önündeki kamyonet parkına koydurduğu masa ve sandalyelerle ve yaya geliş gidişini engelleyecek şekilde yerleştirdiği flamalarla kamusal alana tecavüz ermiş, yolsuzluk yapmıştır.
Diğer partilere ve kamyonet sahiplerine yapılan bu haksızlığın önlenmesi gerekmektedir.
Durumu bilgilerinize, gerekeni takdirlerinize arz ederim.
Galip BARAN
***
İTTİFAK
Konu: Bilinç Üniversitesi’nin ANAP’a (Yazgan’a) karşı İTTİFAK girişimi:
İTTİFAK girişimini prensip olarak kabul edenler:
AKP (Numan Pekdemir) :
CHP (Mehmet Dinçberk) :
DSP (Mahmut Kaya) :
MHP (Süleymen Mazı) :
* * *
İTTİFAK toplantısına katılanlar:
AKP (Numan Pekdemir) :
CHP (Mehmet Dinçberk) :
DSP (Mahmut Kaya) :
MHP (Süleymen Mazı) :
* * *
İTTİFAK önerisini kabul edenler:
AKP (Numan Pekdemir) :
CHP (Mehmet Dinçberk) :
DSP (Mahmut Kaya) :
MHP (Süleymen Mazı) :
***
ANLAT...
Arkadaş! bana, Cumhurbaşkanı, Başbakan, TBMM Başkanı, Genel Kurmay Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, Bakan, Müsteşar, Milletvekili, Vali, Kaymakam, Belediye Başkanı olarak yaptıklarını değil, sıradan vatandaş olarak (on para almadan, hatta bazen para ödeyerek, dahası evini satıp harcayarak) yaptıklarını anlat!
Bir başka deyişle, Yurdunu ve milletini özünden çok sevdiğini kanıtla!
Galip Baran
11 Mart 2009 Çarşamba
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ
VE BUĞDAY DERNEĞİ…
Victor Ananias,
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı ve Kurucu Üyesi
Sayın Victor Ananias,
Bodrum’da tanıştığımızda çevre konusunda bazı çalışmalar yapıyordum. O çalışmalar devam ediyor.
Size yazmayı defalarca düşündüm, ama olmadı. Dr. Deepak Chopra ile yaptığınız söyleşiyle ilgili yazınızı internette okuyunca “hadi” dedim, davrandım…
Çevre ile başlayan, tüketim, sağlık, trafik, vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlakı, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda 20 yıldır devam eden, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız,“okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, sayılan alanların tümünde bilinçlenmemize yol açan çalışmalarda:
· Kendimi tanıdım.
· Bencillikten kurtuldum.
· “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni içselleştirdim.
· “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız yeni bir kavram geliştirdim…
* * *
Buğday Dergisini şöyle bir incelediğimde benzer sonuçlara vardığımızı farkettim….
Sayın Lalehan, Uysal Buğday’ın 31. sayısının 45. sayfasında yer alan, “ESKİDEN (…) Düşünceler bu kadar esir almamıştı içimi” şeklindeki cümlelerle başlayan makalesinin ilerleyen satırlarında şöyle diyor:
“ İçim yargısız, beklentisiz, korkusuzdu (…..) Mal, mülk, kariyer beklentileri yoktu. Sevgiye dair küçük beklentilerdi …Hırsları, öfkesi, bencillikleri yoktu. (….) kimse benden daha iyi, benden daha kötü değildi, ayrım yapmadan kendimi bir başkasını yargılamadan koşulsuz sevmeyi içim öğretti bana “
Buğday’ın 33. sayısının 10. sayfasında yer alan SOYAL SORUMLULUK başlıklı makalede Oya AYMAN ve Mine EROĞLU, bazı uzmanların sorumluluk kavramıyla ilgili görüşlerini aktarıyorlar:
· Ticari çıkarlardan arındırılmış girişimler (…..)
· Şirketlerin yasalardan kaynaklanan sorumlulukları ve yasalara saygılı faaliyet göstermeleri (….) · Kurumların (…) Daha iyi bir toplum, daha iyi bir yaşam, daha iyi bir çevre için gönüllü olarak katkıda bulunmaları(..…)
· Sosyal sorumluluk kapitalizm-sosyalizm tartışmasına ve sürdürülebilir kalkınmaya ciddi bir çözüm(….)
· Kısa vadesi olan, çıkar elde etme ve her an daha iyisini, elden gelenin en iyisini yapma isteği ve çabası…”
Sayın Ananias,
Başta sayılan alanlarda yaptığımız çalışmalarda oluşan “tecrübi bilgi” ile bir üniversite kurduk. Adını “Bilinç Üniversitesi” koyduk.
Bilinç Üniversitesi’nin ülkemiz için önemi, “çevre”, “tasarruf ”, “trafik ” ve “vergi ” gibi konularda ne kadar “bilinçsiz” (bilinç yoksulu) bir toplum olduğumuz dikkate alındığında kolayca anlaşılır.
Faaliyetlerimizle ilgili yazıları bundan böyle derginize göndereceğiz.
“Müfredat” başlıklı yazımız eklidir.
Sayılarımızla,
Galip BARAN
Rektör
Bilinç Üniversitesi
Turgutreis-BODRUM
galipbaran@ttmail.com
http://www.bilinc.universitesi.blogspot.com/
http://www.turkcelil.com/
http://www.internet.haber.com/
http://www.galipbaran.blogspot.com/
VE BUĞDAY DERNEĞİ…
Victor Ananias,
Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Yönetim Kurulu Başkanı ve Kurucu Üyesi
Sayın Victor Ananias,
Bodrum’da tanıştığımızda çevre konusunda bazı çalışmalar yapıyordum. O çalışmalar devam ediyor.
Size yazmayı defalarca düşündüm, ama olmadı. Dr. Deepak Chopra ile yaptığınız söyleşiyle ilgili yazınızı internette okuyunca “hadi” dedim, davrandım…
Çevre ile başlayan, tüketim, sağlık, trafik, vergi, rüşvet, milli servet, iş ahlakı, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda 20 yıldır devam eden, insanı, davranışlarını ve nedenlerini araştırdığımız,“okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız, sayılan alanların tümünde bilinçlenmemize yol açan çalışmalarda:
· Kendimi tanıdım.
· Bencillikten kurtuldum.
· “Yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni içselleştirdim.
· “Toplumsal sorumluluk bilinci” olarak tanımladığımız yeni bir kavram geliştirdim…
* * *
Buğday Dergisini şöyle bir incelediğimde benzer sonuçlara vardığımızı farkettim….
Sayın Lalehan, Uysal Buğday’ın 31. sayısının 45. sayfasında yer alan, “ESKİDEN (…) Düşünceler bu kadar esir almamıştı içimi” şeklindeki cümlelerle başlayan makalesinin ilerleyen satırlarında şöyle diyor:
“ İçim yargısız, beklentisiz, korkusuzdu (…..) Mal, mülk, kariyer beklentileri yoktu. Sevgiye dair küçük beklentilerdi …Hırsları, öfkesi, bencillikleri yoktu. (….) kimse benden daha iyi, benden daha kötü değildi, ayrım yapmadan kendimi bir başkasını yargılamadan koşulsuz sevmeyi içim öğretti bana “
Buğday’ın 33. sayısının 10. sayfasında yer alan SOYAL SORUMLULUK başlıklı makalede Oya AYMAN ve Mine EROĞLU, bazı uzmanların sorumluluk kavramıyla ilgili görüşlerini aktarıyorlar:
· Ticari çıkarlardan arındırılmış girişimler (…..)
· Şirketlerin yasalardan kaynaklanan sorumlulukları ve yasalara saygılı faaliyet göstermeleri (….) · Kurumların (…) Daha iyi bir toplum, daha iyi bir yaşam, daha iyi bir çevre için gönüllü olarak katkıda bulunmaları(..…)
· Sosyal sorumluluk kapitalizm-sosyalizm tartışmasına ve sürdürülebilir kalkınmaya ciddi bir çözüm(….)
· Kısa vadesi olan, çıkar elde etme ve her an daha iyisini, elden gelenin en iyisini yapma isteği ve çabası…”
Sayın Ananias,
Başta sayılan alanlarda yaptığımız çalışmalarda oluşan “tecrübi bilgi” ile bir üniversite kurduk. Adını “Bilinç Üniversitesi” koyduk.
Bilinç Üniversitesi’nin ülkemiz için önemi, “çevre”, “tasarruf ”, “trafik ” ve “vergi ” gibi konularda ne kadar “bilinçsiz” (bilinç yoksulu) bir toplum olduğumuz dikkate alındığında kolayca anlaşılır.
Faaliyetlerimizle ilgili yazıları bundan böyle derginize göndereceğiz.
“Müfredat” başlıklı yazımız eklidir.
Sayılarımızla,
Galip BARAN
Rektör
Bilinç Üniversitesi
Turgutreis-BODRUM
galipbaran@ttmail.com
http://www.bilinc.universitesi.blogspot.com/
http://www.turkcelil.com/
http://www.internet.haber.com/
http://www.galipbaran.blogspot.com/
3 Mart 2009 Salı
YASA BAĞIMLISI “İŞ” ARIYOR …
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda yıllardır devam eden okul dışı eğitim çalışmalarımızın sonunda “yasa bağımlısı” oldum. Bu bağımlılık benim mesleğim oldu. Bu meslekte rakibim de yok. “Tek” tabancayım. “Tek”im, “düm tek” değil, “tek”im, “tek”.
Diğer taraftan bir Bilinçologum. Bu ülkenin Bilgi Üniversitelerini Bilinçoloji Ana Bilim Dalı kurmaları, Bilinçolog yetiştirmeleri konusunda ikna etmek için de çalışıyorum. (Madde bağımlıları tedavi edilebiliyor.Yasa bağımlılarının bu bağlamda hiç şansı yok.)
Yukarıda sözü edilen mesleği, “bila-bedel” yani bedava yapıyorum. Ama ne yazık ki, bu mesleğin önemini, yasa bağımlısı olanın yolsuzluk yapmayacağını, yapamayacağını ne bu ülkede yaşayanlara, ne de bu ülkeyi yönetenlere anlatamadım. Herkes yolsuzluklardan yakınıyor ama kimse beni dinlemiyor.
Bu ülkeyi yönetenler bana “iş” vermiyorlar. İş vermemeleri neyse de, bazen gözaltına alıyorlar, “iş” yapmamı da engelliyorlar. ( Kırmızı ışık eylemcisi gözaltında/ Milliyet/ 22. 04. 1998) “İş” yaparken, “bila-bedel” çalışırken, “kaymakamdan izin aldın mı” diye soranlar da oluyor. Bu “matrak” soruyu duyduğumda tepem atıyor. Onlara, “saçmalamayın kaymakamdan izin de ne demek, ben kaymakamın baş edemediği sorunu çözmeğe çalışıyorum” diyorum. Onları, bazen, “kaymakama selam söyleyin, o benden izin alsın” diyerek tersliyorum…
“Yasa bağımlısı” sayısını çoğaltılmak amacıyla geliştirdiğim projeleri ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması için M. E. Bakanlığı’na gönderiyorum. “Değerlendireceğiz” şeklinde yanıtlar veriyorlar, ama hasıraltı ediyorlar. Bakanlık sorumluları da herkes gibi yolsuzluklardan yakınıyorlar ama “yasa bağımlısı” sayısının artmasını istemiyorlar… Bindikleri dalı kestiklerinin farkında değiller… Milli Eğitim Bakanlığının bu sözüm ona yetkilileri UYUYORLAR…
Yıllar önce, değerli dostum, kırtasiyeci Haluk Yıldız gibi, bu “işten vaz geçmemi” öneren, “artık yeter” diyenler de oldu. Ama imkanı yok, mümkün değil. Dedim ya bağımlıyım, alıştım bir kere. Alışmış kudurmuştan beter derler ya işte öyle…
Ne dersiniz, Türkiye’nin UYUYAN yetkililerinin önemini kavrayamadıkları “yasa bağımlıları”na, AB ülkelerinin ya da ABD’nin ihtiyacı olabilir mi acaba?
Bu konuda kime yazmam lazım, bilemiyorum… Yardımcı olursanız sevinirim…
Galip Baran
Turgutreis’in, Turgutreis’i ve Turgutreislileri Turgutreislilerden çok seven, “herkes senin gibi olsa “ denilen DELİSİ
Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda yıllardır devam eden okul dışı eğitim çalışmalarımızın sonunda “yasa bağımlısı” oldum. Bu bağımlılık benim mesleğim oldu. Bu meslekte rakibim de yok. “Tek” tabancayım. “Tek”im, “düm tek” değil, “tek”im, “tek”.
Diğer taraftan bir Bilinçologum. Bu ülkenin Bilgi Üniversitelerini Bilinçoloji Ana Bilim Dalı kurmaları, Bilinçolog yetiştirmeleri konusunda ikna etmek için de çalışıyorum. (Madde bağımlıları tedavi edilebiliyor.Yasa bağımlılarının bu bağlamda hiç şansı yok.)
Yukarıda sözü edilen mesleği, “bila-bedel” yani bedava yapıyorum. Ama ne yazık ki, bu mesleğin önemini, yasa bağımlısı olanın yolsuzluk yapmayacağını, yapamayacağını ne bu ülkede yaşayanlara, ne de bu ülkeyi yönetenlere anlatamadım. Herkes yolsuzluklardan yakınıyor ama kimse beni dinlemiyor.
Bu ülkeyi yönetenler bana “iş” vermiyorlar. İş vermemeleri neyse de, bazen gözaltına alıyorlar, “iş” yapmamı da engelliyorlar. ( Kırmızı ışık eylemcisi gözaltında/ Milliyet/ 22. 04. 1998) “İş” yaparken, “bila-bedel” çalışırken, “kaymakamdan izin aldın mı” diye soranlar da oluyor. Bu “matrak” soruyu duyduğumda tepem atıyor. Onlara, “saçmalamayın kaymakamdan izin de ne demek, ben kaymakamın baş edemediği sorunu çözmeğe çalışıyorum” diyorum. Onları, bazen, “kaymakama selam söyleyin, o benden izin alsın” diyerek tersliyorum…
“Yasa bağımlısı” sayısını çoğaltılmak amacıyla geliştirdiğim projeleri ilk ve orta öğretim okulları müfredat programına “uygulama dersi” olarak konulması için M. E. Bakanlığı’na gönderiyorum. “Değerlendireceğiz” şeklinde yanıtlar veriyorlar, ama hasıraltı ediyorlar. Bakanlık sorumluları da herkes gibi yolsuzluklardan yakınıyorlar ama “yasa bağımlısı” sayısının artmasını istemiyorlar… Bindikleri dalı kestiklerinin farkında değiller… Milli Eğitim Bakanlığının bu sözüm ona yetkilileri UYUYORLAR…
Yıllar önce, değerli dostum, kırtasiyeci Haluk Yıldız gibi, bu “işten vaz geçmemi” öneren, “artık yeter” diyenler de oldu. Ama imkanı yok, mümkün değil. Dedim ya bağımlıyım, alıştım bir kere. Alışmış kudurmuştan beter derler ya işte öyle…
Ne dersiniz, Türkiye’nin UYUYAN yetkililerinin önemini kavrayamadıkları “yasa bağımlıları”na, AB ülkelerinin ya da ABD’nin ihtiyacı olabilir mi acaba?
Bu konuda kime yazmam lazım, bilemiyorum… Yardımcı olursanız sevinirim…
Galip Baran
Turgutreis’in, Turgutreis’i ve Turgutreislileri Turgutreislilerden çok seven, “herkes senin gibi olsa “ denilen DELİSİ
***
Sayın Tuncer Güngör'e,
Aslında, "uyanmak" için "yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi"ni içselleştirmek yeterlidir. Atatürk bu milletin bir ferdidir...
Atatürk'ten İnsanlığa Yol Gösteren sözler/Truva Yayınları/ sayfa 12:
Cumhuriyetin on ikinci yıldönümü için, aralarında "Atatürk bizim en büyüğümüzdür", " Atatürk bu milletin en yücesidir", " Türk milleti asırlardır bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı"..." şeklinde yazılar bulunan dövizler hazırlanmıştı. Atatürk hepsini sildi ve şunu yazdı: "Atatürk bizden biridir".
Şu var ki, ne yazık ki, Türk halkı sözü edilen ilkeyi içselleştirememiştir. Nedeni "bencillik"tir. Bencil varlık, "özden çok"u şöyle dursun, "özü kadar" bile sevemez. İnsan genelde bencil bir varlıktır...
Bu konuda daha fazla bilgi için, www.bilinç-üniversitesi.blogspot.com/ www.turkcelil.com/ www.internet.haber.eu/ www.galipbaran.blogspot.com adreslerine bakılabilir.
Aslında, "uyanmak" için "yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi"ni içselleştirmek yeterlidir. Atatürk bu milletin bir ferdidir...
Atatürk'ten İnsanlığa Yol Gösteren sözler/Truva Yayınları/ sayfa 12:
Cumhuriyetin on ikinci yıldönümü için, aralarında "Atatürk bizim en büyüğümüzdür", " Atatürk bu milletin en yücesidir", " Türk milleti asırlardır bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı"..." şeklinde yazılar bulunan dövizler hazırlanmıştı. Atatürk hepsini sildi ve şunu yazdı: "Atatürk bizden biridir".
Şu var ki, ne yazık ki, Türk halkı sözü edilen ilkeyi içselleştirememiştir. Nedeni "bencillik"tir. Bencil varlık, "özden çok"u şöyle dursun, "özü kadar" bile sevemez. İnsan genelde bencil bir varlıktır...
Bu konuda daha fazla bilgi için, www.bilinç-üniversitesi.blogspot.com/ www.turkcelil.com/ www.internet.haber.eu/ www.galipbaran.blogspot.com adreslerine bakılabilir.
Galip BARAN
************BİR ALINTI !...******
Çekirdekten gelerek siyasetçi olmak, Devlet adamı olmak için yeterli midir?
Siyaset ayrı iştir, Devlet Adamlığı ise çok farklı ve ayrıdır. Devlet adamı vasfını alabilmek için çok özellik, birikim gereklidir. Devlet adamı uygar davranır, Sinirlense ve öfkelense de belli etmez. Siyaset bilimini, tarihle harmanlamıştır. Lafının ölçüsünü, endazesini bilir! Uluslararası ilişkilerin geçmişini bilmiştir.
Dünya siyaset tarihinde ülkesinin yerini, düşmanlarını, ülkesine yapılmış olanları çok iyi bilir. Bunların temelinde geleceğe ait alternatifli öngörüleri vardır. Ahlaklı ve erdemlidir. Entellektueldir... Uç kuruş-beş paraya ülkesini satmaz ! Özü, sözü doğru, adam gibi adamdır Devlet adamı ... Her şeyin en iyisini ben bilirim diyecek kadar da narsist değildir. Ekip çalışmasına yatkındır. Çevresini gerçek bilge, uzman, yetkin kurmaylarla donatır..
Örneğin; Bizden diye, yanına tekstil tüccarını Dışişleri bakanı olarak almaz !
Örneğin ABD'de mütercimlik yapan kişiyi, önce milletvekili, sonra AB'den sorumlu bakan yapmaz !
Örneğin İngiltere uyruğunda bulunan bir kişiye, Ekonomiden sorumlu kılan bakanlığı vermez !Kendi ülkesinin en itibarlı Bakanlığının değerli hariciyecilerineüst üste "monşer" demez !!! Tahkir etmez, hakaret etmez ! Yüksek yargıyla- Orduyla - halkıyla kavga etmez !!! Bolucu değildir. Birleştirici, bütünleştiricidir !!! Vatanseverdir. Yabancı Devlet başkalarıyla yapılan önemli toplantılarda, Dışişleri Bakanlığının sorumlularını kapı dışında tutmaz ? Neler konuştuğunu Devletten saklamaz !!! Devlet adamının sözlerinin içinde ince mizahla donatılmış akilci mesajlar olur.
Yani, lafı kodu mu oturtturur !!!
Davos'da Gazze konulu panelde,masadan öfkeyle kalkarak gidenBaşbakan Erdoğan'ı üzüntüyle izledim. Türkiye böyle bir yönetimi ve yöneticileri hak eden bir ülke değildir. Başbakan, Türkiye'de olsa, kendisini kızdıranları toz duman ederdi. Kendisine "emekliyim, açım " diye bağıran isçi emeklisine yapılanlar, O kişilerin başına gelirdi. Ne mi olurdu ;
Aynen Antalya'da olduğu gibi ! Yaslı adamı, Başbakanın korumaları yaka paça tutuklar, faullü gizlidarbelerle arabaya bindirir, kenar köse bir yerde daha da döverek, şehreuzak bir yerde bırakırlardı.
Şayet etrafta medya ve kameralar varsa; "Ananı da al git " diye adamı kovardı.
Daha sonra da kamu görevlileriyle adama baskı uygulatır. Anasını alıp da gitmediğine pişman ederdi. Veya bir sabah erkenden kapısı çalınır ," sıra size geldi " derlerdi !
Eh Davos gibi bir yerde bunları yapamayacağı ve yaptıramayacağı için, Ülkesinin hakkini koruyabilecek, akilli ve Devlet adamına yaraşır sözleretmek yerine, savlarını, düşüncelerini, gerçeklerin, aklin, bilginin, hakliliğin temelineoturtacak sözleri söylemek yerine, Başbakan Erdoğan kızdı, öfkelendi, kendisini kontrol edemedi. Kalktı ve meydanı terk ederek gitti. Geçenlerde bir karikatür İnternet ortamında dolaşıyordu.
Bir odaya koşarak giren adam, masa başındaki bilim adamına söyle diyordu; "profosör, Türk'ler yüzde yüz koyun insanlar yapmışlar"Başbakanı karşılatmak için, Atatürk havaalanına, Çalışmaması gereken saatte metroyu çalıştırarak, Bindirilmiş AKP kıtalarını hava alanına taşıtan İstanbul Belediye reisininbu kanun dişi uygulamasını görünce, gecenin kör ayazında ellerinde bayraklar, ne zaman hazırlandığı anlaşılamayan hamaset pankartlarıyla başbakan Erdoğan'ı karşılayan bu topluluğu görünce bu karikatürü anımsadım! "profosör, Türk'ler yüzde yüz koyun insanlar yapmışlar"
Başbakanlarının bir toplantıda, toplantıyı yönetene kızdığını söyleyerekmasayı terk etmiş olmasını, Hangi ülkenin akli basında olan insanları kahramanlık olarak niteler ?
Bu bir kahramanlık midir ?
Bu söz düellosundan kaçmaktır vatandaşım, kaçmak !!!
Gerçek Kahramanlar, halen Güneydoğuda dağlarda çarpışıyorlar !
Gecenin yarısını gecen zamanda Havaalanına gelmiş olan,
Bu insanların 2002 den bu yana nerelerde olduklarını da merak ettim ?
Ocak 2004 'de ABD'ye giden Tayip Erdoğan'a, İsrail'e hizmetlerinden dolayı, Amerikan Musevi Komitesi ADL tarafından "Cesaret Ödülü" verildi.... Bu ödülü alan "Yahudi olmayan" ilk ve tek kişi olma şerefi (!) Recep TayipErdoğan'a aittir.
Söyler misin, sen O zaman neredeydin? Kafası da, akli da, gözü de örtülmüş yurttaşım ;
Ne zaman mi? Söyleyeyim;
Bu yazdıklarımı iyi ve sindirerek oku değerli AKP'li yurttaşım. Seni incitmek, kırmak, üzmek için yazmıyorum. Aklin, izanın, vicdanin varsa okuyarak düşünmen için yazıyorum.
Bunlar Türkiye'nin ve Dünyanın yakın siyasi tarihine düşülen notlardır ;Hani ABD'li askerler tarafından, aynen Filistin gibi Müslüman halkı olanIrak işgal edildiğinde, *Neredeydin ?
*Irak'da 1.5 milyon insan öldürüldü ! *Neredeydin ?
*İki milyon Irak'la evlerini, yurtlarını , vatanlarını terk ederek canpazarından kaçtılar , *Neredeydin ?
*Yüzbinlerce Irak 'lı kadın , Suriye'de, Lübnan'da,Ürdün'de genelevleresatıldılar !Erkeksiz , sahipsiz, kocasız kalmış zavallı kadınlar ! *Neredeydin ?
*Camide ibadet edenleri kuşuna dizerlerken, Abu gureyp hapishanesinde akilalmaz işkenceler yapılırken *Neredeydin ?
*Amerika'li askerler ,küçük kızlara, analarına , Hem de yol ortasında 8-10kişi tecavüz ederlerken, bir de bu adiliklerini kameraya alırlarken ,*Neredeydin?
**Onlar Müslüman değiller miydi ? **Kızmaaa , oku , devam ediyorum ;
*Senin Kahraman diye karşıladığın , poh pohladığın *Başbakan Erdoğan **ve sen nerede idin ? *Sana hatırlatacağım Kahraman Başbakanın nerede olduğunu ;*O, *Irak'ı işgal eden ABD ve İngiltere'nin yanında idi !!!Amerikan askerleri için dua ediyordu ...Hatırladın mi duayı ?
Ölen milyonlarca Müslüman Irak'la için dua etmeyen kişi,Ölen Irak'lilarin kani ellerine bulaşmış idi...Duasını ise ,Amerikan askerlerine göndermişti !!!Ne sen vardın ortada ,Ne de Filistin için secim yatırımı yapan O kahraman !!!O , Bush ile el ele idi !!!Unutmuş gibi yapma ;BOP yani Büyük Ortadoğu Projesi ,Hani ,Ortadoğu ve Orta Asya'da 22 ülkenin sınırlarını değiştirecek olanAmerikan projesi !O,Kahraman Başbakanın , eşgüdüm başkanı idi bu projenin !!Ben demiyorum ki ,Kendisi söylemişti !!!Hani Irak Suleymaniye'de , Türk askerinin karargahına her zamanki gibigörüşmeye gelen ABD askerleri , tuzakla askerimizi tutuklayıp, baslarınaçuval geçirdiklerinde ,
*Nerede idin ? *Hatırla ;
*Amerika'ya Nota verilmeyecek mi diye soranlara ne demişti **"kahraman!!!" Başbakanın ? **Siz notayı , müzik notası mi sanıyorsunuz ? Ve O kahraman BaşbakanAmerika'ya tek laf edemedi , tırstı !!! **Nota da veremedi... **O zaman neredeydin sen ? *Hani Kuzey Irak'a , PKK'ya karsı TSK'ye harekat izini veren tezkere vardı ya!Meclisten geçmişti !O kahraman Başbakan , Amerika'ya giderek , aylar sonra ABD'den icazet alarak,harekat yetkisini aylar sonra TSK'ye devretmişti.Tabii O sure içinde de kaçan kaçmıştı...Bush okeylemedikçe , TSK'nin eli bağlı tutulmuştu !Tabii O zamanlarda sen de ortalarda yoktun !!! Hani şehitlerimize*"kelle"*dediğin zamanlar ?*İste böyle AKP'li yurttaşım ... *Senin kahramanın *kağıttan kaplandır*... *Yanlış ayak izlerinin peşindengidiyorsun ... **Gözünü aç... **Aklini devşir... **Bu Yurttan başka yerimiz yok. **Bizi bölüyorlar... **Aklini , gözünü , bilincini örtüyorlar... **Uyan, **Uyan .... **Gerçek kahramanları ararsan , **Nerede olduklarını sana söyleyeyim ;**Onlar simdi Silivri'de... **ABD, AB düzmecesi , AKP katılımlı tuzağın içindeler...**Ama bu düzmeceler ,gün gelecek son bulacak ... **Demokrasi ve hukuk gereğini yapacaktır*.
Naci Kaptan - 01.02.2009--
"Dünyada her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin mesuliyetine ortaksayılır."Mustafa Kemal ATATURK"
İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur. "Atasözü"
TANRI, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için TANRI'yıkullanırlar." Giordano Bruno
***Lütfen bu yazıyı tüm dostlarınıza iletiniz.
Lütfen ama... o kadar ki akp litanıdıklarınız varsa onlara da iletiniz. Zira Sakarya'da, Kocatepe de, İzmirde, Çanakkale de, Kars ta şehit olan kardeşlerimizin kanlarının yerdekalmadığına kendimizi inandırıncaya kadar. ATATÜRK ümüze olanbağlılığımıza ve inancımıza leke getirmemek için. Gün Uyumak değil UYANIKKALMAK zamanıdır. Bu vatan hepimizin.
SAHİP ÇIKALIM.................*
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)