10 Şubat 2010 Çarşamba

HODRİ MEYDAN BAŞBAKAN …
Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Sayın Başbakanım sizi, hoşgörünüze sığınarak bir “bilinç yarışması”na davet ediyorum. “hodri meydan” diyorum. Yanlış anlaşılmasın , “bilgi yarışması”ndan değil, “bilinç yarışması”ndan söz ediyorum.
Diğer siyasi partilerin genel başkanları, geleceğin başbakan adayları, size de, size de meydan okuyorum.
Her birinizle tek tek ya da hep birlikte yarışabilirim…
Bu ülkeye bilinçli başbakanlar olarak hizmet etmek istiyorsanız, bu yurdu ve bu milleti özünüzden çok seviyorsanız, benimle yarışmak zorundasınız…
Kazanmak değil, katılmak önemli…
Sayın Erdoğan,
İsterseniz, beni ciddiye alıp almama konusunda bir karar verebilmeniz için, önce yüz yüze konuşalım.
Müsteşarınızla, danışmanınızla ya da sizi temsil edecek o ya da bu kişiyle değil, doğrudan doğruya sizinle...
Saygılarımla.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
Bilinçolog/Yasa bağımlısı
Turgutreis- BODRUM
***
DİYOJEN’LE SOHBET…
Romen Diyojen: İnsan bencil bir varlıktır.
Galip Baran : Doğru söylüyorsun, ama ben değilim.
Romen Diyojen: Nasıl olur? Sen hayvan mısın, yoksa?
Galip Baran: Hayvan mıyım değil miyim bilmiyorum. Bir zamanlar ben de bencildim. Ama değiştim. Sencil bir varlık oldum.
Romen Diyojen: Nasıl oldu, nasıl değişebildin…
Galip Baran: Çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet ve her şeyi devletten bekleme gibi alanlarda başlattığımız, insanı, davranışlarını ve nedenlerin araştırdığımız, bilinçlenmeme ve “yasa bağımlısı olmama yol açan, “”bilinç Çağı”nda yaşamağa başladığımı fark etmemi sağlayan, “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız çalışmaları yaparken.
Romen Diyojen: Kutlarım. Darısı diğer dünyalıların başına.
BİLİNÇ ÜNİVERSİTESİ’NDEN
***
KENDİNİ TANIMAK
Yıllardır, çevre, tüketim, trafik, sağlık, vergi, rüşvet, iş ahlakı, milli servet, imar ve her şeyi devletten bekleme alışkanlığı gibi alanlarda “okul dışı eğitim” olarak tanımladığımız bazı çalışmalar yapıyorum. Binlerce kişi, bu çalışmalarda fikren de olsa yer aldılar, beni onayladılar, yardımcı oldular.
“Yasa bağımlısı” olmama, “yurdu ve milleti özden çok sevme ilkesi”ni özümsememe, diğerkam bir kişilik edinmeme, “Bilinç Çağı”nda yaşadığımın farkına varmama yol açan o çalışmaları yaparken aşağıdaki kitapları okudum. Satır aralarında kendimi bulduğum bu kitaplar, “kendimi tanıma”ğa başladığımı fark etmemi de sağladılar.
1. Doç. Dr. Kurtuluş Dinçer/Liseler için FELSEFE /Doğan Yayıncılık/ Say. 18:
Eğitimle aydınlanmış kişi, felsefi bilgiye ulaşmış kişidir. ”Varsayımları aşa aşa asıl olana varan” kişidir. Ancak bu kişi “bütünü, bütünlüğü görebilir”. “Türlere ayırmayı bilir, aynı türden olanı başka başka, başka olanı da aynı türden görmez.” Eğitimle aydınlanmış kişinin, felsefi bilgiye ulaşmış, bütünü, bütünlüğü görebilen kişi olduğunu söyledik. Peki nasıl bir bilgidir felsefi bilgi? Bütünü, bütünlüğü görebilmek ne demek?
Bu sorunun yanıtını, Sokrates’in ünlü “Kendini tanı ” öğüdünde buluruz. Felsefi bilgi kendini bilmekle, kendini tanımakla ilgilidir; insanın olanaklarının bilgisidir. Burada tür olarak insanın olanakları söz konusudur. Yani insanın kendini gerçekleştirmesi, bu olanakların bilgisine, felsefi bilgiye bağlıdır. Bu olanaklar insanın dışında değil, kendindedir.
2. Burhan Yılmaz/ Bilinmeyen Mevlana/ Kozmik Yayınları/ Say. 98- 105:
“Kendini bilmek, Rabbini bilmek, Tekamül etmek,” varlıkların üç ana gayesidir. Kendini bilmeyenin Rabbi kendisidir. Kendine, kendi realitesine tapar. İnsanlığın uyanmadan kendine tapıcılığı terk etmesi mümkün değildir. Kendisini beğenmiş egoist insan çaba harcamaz. Ama ıstıraptan da kurtulamaz. Istırap, temelde bir kontrol mekanizmasıdır. Nefsaniyet ile mücadele etmek maksatlı ıstırabı doğurur. Bu yolda harcanan çaba iç özgürlüğe götürür.
“Kendini bilen Rabbini bilir” deriz de nasıl kendimizi bileceğimiz konusunda ortaya konan yüzlerce görüş ve düşünü karşısında bocalar dururuz. Herkes kendini bilmekten bahseder. Hatta Antik Yunan’da Delf Mabedi’nin kapısında bile “Kendini Bil !” yazmaktadır. İlahi bir düstur olarak, bütün dinler bu konuda hem fikirdirler.
3. Ergün Erikdal / Evrensel İnsan/ Ruh ve Madde Yayınları/ Say. 13-14-184-184/185- 292:
KENDİNİ BİLME YOLUNDA ÇALIŞMAK
“Kendini Bilme”, son nefesimize kadar sürecek bir çalışmadır. Kendini bilme çalışmasında her attığımız adım bir öncekini aşacağı için, başarınızın da sınırı yoktur. Yani her seferinde daha başarılı olabilirsiniz. “Bu işte başarılı oldum, bu işi başardım, üstesinden geldim,” diyerek diplomanızı alabileceğiniz bir çalışma değildir bu.
Kendini bilme çalışmasının, nefsine hakim olma yani ağırlıklardan kurtulma çalışması olduğunu hatıradan hiç çıkartmamak lazımdır. Sahip olduğumuz türlü kişilikler arasından kendimize ait öz kişiliğimizi, ne toplumdan ne insanlardan, ne de herhangi başka bir şeyden korkmadan, çekinmeden, yaratmamız ve yaşamamız gerektiğini unutmamak gerekir.
İnsanın sık sık kendini hatırlama süreci içersinde bulunması, bu çalışma için çok faydalıdır. Bu, eşkoşmanın olmaması demektir. Yaşam içersinde olayların içersinde kaybolur, onlarmış gibi oluruz, eşkoşarız. Bu, kendimizi hatırlamamıza ve kendimizi bilmemize de engel olur.
HEDEF İDRAK KAPASİTESİNE BAĞLIDIR
“Kendini bilmek” huyunuzu suyunuzu, nasıl bir insan olduğunuzu öğrenmek manasında değildir. Bu ifade “varlığınız hakkında öz bilgilere sahip olmak” anlamına gelmektedir. Yani kendimize,”Kimim? Neyim? Ne yapıyorum? Bütün bu çalışma, uğraşma ve didişmelerin sebebi nedir? Yeryüzünde niçin yaşıyorum?” gibi sorular sormalı ve bu bilgileri elde etmeye çalışmalıyız. Ancak bu şekilde, hayatın önümüze çıkarttığı çatal yollardan hangisine gitmemiz gerektiği konusunda daha isabetli kararlar verebiliriz.
KENDİNİ GÖZLEMEK VE HATIRLAMAK
“Kendini gözlemek” ve “kendini hatırlamak” kavramları “kendini bilme” çalışmalarında çok önemli bir yer tutarlar.
“Kendini bilme”nin ilk basamağı, “Ben uyumakta olan bir insanım, çoğu kez uyuyorum, yaptığım işin, nereden gelip nereye gideceğinin farkında bile değilim,” demeyi gerektirir. Çünkü insan, söylediğinin, baktığının, işittiğinin farkında değildir. Kendini neye konsantre etmişse sadece onu görür, işitmek istediğini işitir, dinlemek istediğini dinler, hangisi işine gelirse. Bunun dışındaki şeyler onun için yoktur. Demek ki, “kendini bilme”nin ilk şartı, uyumakta olduğunu fark etmektir ki, bu da büyük bir şeydir. Peki, uyumakta olduğumuzu nasıl anlarız? Bu öyle kolay bir mesele değildir; yavaş yavaş adım adım gitmek gerekir.
Sadece kendisine karşı sorumluluk hisseden; kendisine karşı bir görev duygusu içinde olan insanın, başkalarına karşı bir görevi olamaz! Onu da bırakın, insan kendisine karşı sorumlu olduğunun bile farkında değildir. Çünkü eğer kendisine karşı gerçekten şuurlu bir egoizma ile yaşasa, kesinlikle başkasına zarar vermez. Çünkü bilir ki, başkasına verdiği her zarar dönüp dolaşıp kendisine gelecektir. Yere attığı çöp sonunda kendi yolunun pislenmesine sebep olacaktır. Ama egoistik bir insan çöpten kurtulmak için onu sokağa atıverir ve o an için çöpten kurtulur. Ama şuurlu bir egoist bunu yapmaz.
4. SOKRATES VE KENDİNİ TANIMA KAVRAMI:
Louis-Andre Dorion/ Sokrates/ Dost Kitabevi Yayınları/ Say. 62:
Sokrates’e göre; Sorumlu bir politikacı olabilmek için insanın kendisini çok iyi tanıması gerekmektedir. “Kendi” kavramı; sahip olunan şeyleri, ruhun sahip oldukları (erdemler), bedenin sahip oldukları (sağlık, güzellik, güç) ve dışsal sahip olunanlar (zenginlik, zafer) biçiminde üçe ayıran doktrinle sıkı bir ilişki içinde olup, Sokrates’in etik anlayışında belirleyici rol oynar. Sokrates diğer ikisinden değil, her zaman ruhun sahip olduklarından söz eder. Ancak bedenin sahip olduklarıyla dışsal sahip olunanlar, kayıtsız koşulsuz bir biçimde daha üst bir sahip olunanın; daha açığı ruhun sahipliğindeki erdemin emrinde olmalıdırlar. Sokrates, “erdem zenginliklerden gelmez, ama tüm zenginliler erdemden gelir” diyor.
5. Bozkurt Güvenç/ Türk kimliği/ Remzi Kitabevi- önsözde:
İnsanbilimin, daha genel olarak bilimin gücü, güvenirliği ve güzelliği “öteki”nin incelemekten kaynaklanır. Doğayı ve dünyayı incelemek görece kolaydır. Güç olan, insanın kendi öz varlığını araştırması, ünlü deyimle, “kendini bilme”sidir.
6. P. D. Ouspensky/ İnsanın gerçeği-Kendini bilmek/ Ruh ve Madde Yayınları- arka kapak-)
Kendini bilmek ya da tanımak, insanın değişmesi zorunluluğunun doğal bir uzantısıdır. Değişmek, uyanmak, şuurlanmak için fazlalıkları terketmek, içsel bir mücadeleye girişmek, özdeşleşmeyi kolaylaştıran bağımlılıklardan soyunmak şarttır. Üstün çaba gösterilmeden, kendi üzerinde çalışmadan değişmek, uyanmak, şuurlanmak mümkün değildir. Bütün inisiyatik öğretilerin temeli Terk'e dayanır.
***
Yukarıdaki kitaplar, başta da işaret ettiğim üzere, kendimi tanımağa başladığımı fark etmemi sağladılar. Bu sonucu, yine başta sözünü ettiğim “okul dışı eğitim” çalışmalarımıza borçluyum.
Kendilerini tanıma konusunda bir fikir sahibi olmak isteyenlerin, aynı ya da benzer kaynaklardan yararlanabileceklerini düşünüyorum.
Diğer taraftan, benzer çalışmalar yapmadıkları halde kendilerini tanıdıklarını inananların, bu neler yaptıklarını, nasıl bir yol/yöntem izlediklerini açıklamalarını bekliyorum.
Amacım, alternatiflerden haberdar olmaktır.
Galip BARAN
Bilinç Üniversitesi Kurucusu
TEL: (0252) 382 34 77 / (0535) 844 84 76
E-POSTA: galipbaran@ttmail.com
WEB: www.bilinc-universitesi.blogspot.com / www.galipbaran.blogspot.com/